KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Türkiye
  4. »
  5. Altan Çetin: ​Kara algı aklama

Altan Çetin: ​Kara algı aklama

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 8 dk okuma süresi
21 0

Kültür dünyamız bugün bir yamalı bohça dükkânı gibi. Şeylerin kendi oldukları gibi değil de kendi algımıza göre öyleymiş gibi düşleyip onlara mefhumlar icat edip sonra da o şeyi temessül ettiğimizi iddia etmek son zamanlardaki hali pür melâlin genel hasılası olsa gerek. Bu yetmiyor gibi bu algıları hakikat yerine koyarak onların üzerinden kendimize kavgalar icat etmek de son zaman adetlerimizden. Gerçeğin yerine gücün geçtiği yerde algılar hakikat muamelesi görerek kara algı aklama operasyonu da başlayabilir. İnsan yazgısı icabı hakikate ve bilgeliğe meyyal olsa da yapısındaki karanlık taraf onu başka alanlara da çekiyor. Medeniyet kavramının mefhumundaki esas mesele de teknolojik güçle “kahhar” olmak değil vicdan gücüyle “rahman, rahim” olana makes bir adalet ve merhamet mekanizması için gayret etmektir. Çok klişe oldu belki ama dile kolay yapmaya mangal gibi yürek lazım. Medeniyetçi milliyetçilik olarak andığımız yaklaşım da esasında bu hâli aramaktadır. İnsan tasavvuru, toplum ve devlet yapısı hep bu manada arayışların izlerini taşıyan bir gayretin tarihinde ve köklerinden beslenmeye çalışmaktadır. Gayret diyoruz zira bu ol deyince olacak insanlara zorla giydirilecek bir hâl değildir. İşte insanlar çıkar odağında Farabi atamın cahil şehirlerinde devasa algı aklama merkezleri kurmuşlardır. Bunun bir sebebi elbette Nurettin Topçu’nun “Eğer dünyanın bütün hâlinde görünüşüne yani felsefî görüşe sahip değilsek, etrafta klişe halinde ahlâk çerçeveleri araştırır, yabancı veya hurda hâline gelmiş örfleri, hiç tenkit etmeden yani aklın potasından geçirmeden ahlâk diye benimseriz ve her birimiz hurda çarşısından tedarik ettiği örflerin kırıntısıyla birbirimize çarparız, deviririz.” dediği çağın ve tarihin dışında kalma durumuyla yakından alâkalıdır. İdeolojiler distopyaları ile insanlığın bütün kutsallarına mefhum sızdırdılar. Bunun üzerinde toplumları manipüle ederek önce sevgi bombaları ile onları büyülerken sonra yavaş yavaş kendi çukurlarında iş göremez hâle getirdiler, nihayetinde algılar gerçeği boğarak aklandı ve kara algı arama merkezleri gerçeğin tapınaklarına dönüşürken hakikatin mekânları kuş uçmaz kervan geçmez harabata dönüştürüldüler. İşin kötüsü de şu idi ki yerli ahali de bu algı aklama merkezlerini pek sevdiler. Bütüne dair felsefi görüşü olmayan, klişeler peşinde dolaşan, tenkit kavramı ile alâkası çemkirme düzeyinde kalan bir akılla sürekli ve bitevi bir hırgürün içine daldılar. Bunun en önemli sebebi ise sabitelerin fersudeleşmesi, silikleşen/yabancılaşılan bu gerçeklerin yerine dolan kalabalık içinde miyar ve mikyas kalmadığından ölçüt ve prensip mahrumu akıllar gündelik hezeyanlar peşinde sürüklenir oldular. Böylece toplumun akı kara karası ak oldu; algı aklama merkezleri ise her gereğince devreye girerek kazara bir imkân doğarsa ona dört koldan müdahale ettiler. Küreselleşen dünyada zamanın sırrını çözen oportünist, pragmatist ve çıkarcı bir akıl cahil şehirler kurarak insanlığı kurak bir algı zamanına hapsetti.

Kara algı aklama üretilen tüm simulatif, manipülatif, dezonfarmasyon içerikli kültür, bir toplumu medeniyet bütünlüğünden uzaklaştırarak dikotomik bölünme çekişmelerine sürükler. Burada ontolojiler ve epistemolojik çatışmalar zemini var edilmiştir. Aynı dili konuşup anlaşamayan yabancılar güruhu halinde öbeklenen toplum medeniyetçi aklı yitirdiği için kültürün tüm unsurları ondan bir lanet etkisi yaparak parçalanamaya yol açar. Ahlâkının yani kendini var eden parçaların her biri bir yere dağılmış olan bu yapıda algılar aylaklık ederek kendi alaca karanlığı sultasını kurarlar. Topçu merhumun “Felsefesi olmayan cemiyet, ahlâk nizamı denen vicdanımızı denkleştirici selamete ulaştıramaz. Sonunda millet fertleri arasında ahlâk ve ruh beraberliği kalmaz. Kimimizin aşkı, kimimizde lanet konusu olur. İki ahlâk adeta iki millet ideali yaratır. Biri elbette öbürüne düşman yaşayacaktır. Eğer felsefesi varsa Türk çocuğunun bir dünya görüşü olacak ve bütün vatandaşlar bu görüşte birleşeceklerdir. Böyle bir görüş birliğini doğuracak felsefemiz yoksa, millî birliğimizden de bahsedilemez.” (N. Topçu, Yarınki Türkiye, s. 56-57) tesptileri çerçevesinde medeniyetçi düşüncemizin yerine mazinin nostaljik bir algıya dönüştüğü hâlin ise zamanın her türlü akımın filtresiz tüketen bir algı oburluğu ile hayata geçtiği, geleceğin ise bunların oluşturduğu şizoit/bölünmüş alınganlıklarla dolduğu bir hâli gösteren durumu görmek kara algı aklama merkezleri açısından tadından yenmez bir durum olsa gerek.

Kara algı aklamanın en önemli konularından biri de ideolojik mahiyette taktiksel ataklarla sürekli mağdur ve kurban algısı taşıyan kitlelerin bu algılarını birtakım meşru görünen mahfillere taşıyarak oradan kendisini ve algısını manipüle etmek istediği kitleye aktarması durumu söz konusu. Ülkede aslında herkesin bir şekilde etkilendiği durumları kendine has özel etiketlerle ve bazı asimetrik desteklerle gerçeğin yerine koyarak sunmak kara algı aklama işinin en trajik ve sorunlu veçhelerinden biridir. Her halükârda medeniyetçi bir müşterek ve insanlararasılığı olan bir kültür aklı olmayan toplumlar için kara algı aklama merkezleri çalışmaya devam ediyor. Keyfini algılarla kader yapanların dünyasında kara algı aklamak yeniçağın favori mesleklerinden… Bunu yapay algı ile birlikte düşündük mü alın size şahane bir modernizm

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir