KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Altan Çetin: Barbarlığın Oryantalist İmgeleri yahut Cahiliye Yakıştırmaları?

Altan Çetin: Barbarlığın Oryantalist İmgeleri yahut Cahiliye Yakıştırmaları?

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 11 dk okuma süresi
268 0

Her tanımlama süreci bir had çizme çabasıdır. Muayyen bir takım belirlemeler ile tanımlanmak istenen yahut açıklanmaya niyetlenilen şeyin bir zihin resminin ortaya konulması yoluyla o varlık alanı tasvire çalışılır. Bu tasvir kimi zaman nesnesine uyması ile gerçeği gösterdiği gibi bazı hallerde bir manipülasyon çabası olarak da vaki oldu. Örneğin oryantalist çalışmalar ele aldıkları nesneyi her zaman gerçeğini tasvir yahut var etme endişesi ile ele almadılar. Özellikle Doğu’ya ve Türklere bakışta pek çok sübjektif durumun varlığı malumdur. İslamofobya/Türkofobya bunun çığırından çıkma hali olarak devam ediyor.

Batı, modern zamanda iki öteki var etti: Bu ötekileri var ederken de kendince tanımladı ve had çizdi. Bu ötekilerden birisi kendisine dair “Orta Çağ” kavramı içerisinde oluşturduğu ve modernin karşıtı olarak gördüğü içinden çıkıp geldiği dünyanın ötekileştirilmesi idi. Burada kendi merkezindeki “yeni” aydınlığın mazisini ve dışını ötekileştirerek Orta Çağ’ı bütünüyle karanlık ilan etti. Özellikle din imgeli tüm varlık alanlarında kendi ötekileştirici ve iç oryantalizasyonu ile bir karanlık çağ tasavvuru dayattı. Dayattı diyoruz zira ortada o çok övünülen bilimci bakışın tüm postulalarını ayak altına alan bir adam sendecilik söz konusu idi. Gelişmelerin dünyası olan Batı kendi ötekisini böylece var ediyordu.

Batı’nın modernleşme çağında ürettiği diğer öteki ise Doğu idi. Doğu burada geri kalmışlık mefhumu ile oryantalist yahut Batı Avrupa merkezci bir bakışla kendi dışındaki dünyaya kendi Orta Çağ’ına baktığı gibi bakıyordu. Bu tez kapsamında oryantalistler yaptıkları Doğu okumaları içinde ikinci sınıf, özünde değişemez mahzurlar saklayan; bilgisiz, kaba ve zorba bir dünya resmi çiziyordu. Burada akademik olarak doğuya dair çok değerli çalışmalar da yapıldı haklarını yemeyin onların yöntemleri ile kendimizi anlamaya çalışıyoruz, modern sosyal bilimlerin kuram ve yöntemleri hep oradan geldi, kendi ayaklarımız üzerinde aklımızla düşündüğümüz ne var diyenlere el hak doğrudur deriz. Lakin buradaki kasıt Batı’nın lümpen bir kötülemesi ve doğunun vulgar bir güzellemesini yapmanın ötesinde Batı’da vaki bu iç ve dış ötekileştirmeyi tespit ederek çizilen resmin sübjektif karakterini tespit etmektir.

Batı, görüleceği üzere, çizdiği Doğu imajının temellerine İslamiyet’in ötekisi durumundaki Cahiliye kavramının mazmunundaki mefhumlar olan bir dizi kavram ve durumu yerleştirerek dikkatlerimizden kaçan çok önemli bir durumu da ortaya koyar. Bu durum karanlık ilan ederken aslında muhatapların yüzüne ayna tutmak gibi ironik bir hali de var etmez mi? Çok mu karışık oldu; kendimize samimi olmak da lazım diyoruz! Lakin bu, Batı’nın modern zamanlarda vaki iki ötekileştirmeyi sübjektif kriterlerle yaptığı gerçeğini ortadan kaldırmaz. Zira burada amaç üzüm yemek değil bağcıyı dövmektir. Bu bakımdan Doğu’da bir yerlerde aynaya bakıp barbar görenler yahut karanlık bir Orta Çağ imgesi ile kavga edenler durup bir daha düşünmelidir. Batı’nın Orta Çağ’ı neden karanlık gördüğünün temelleri bilinmeden yahut barbar imgesi ile maksadın ne olduğunu düşünmeden ortaya atılmak, hele de din kavramına buradan “cihad” ilan etmek bizim medeniyetsizlik çukurumuzu biraz daha derinleştirmekten başka bir işe yaramayacaktır kanaatindeyiz. Lakin Batı’ya sövmekle Doğu’yu güzellemekle de bu işlerin hallolmayacağını artık ciddi insanların düşünmeye başlaması gerekir diye de düşünmekteyiz.

İşte Batı’nın baktığı yerden gördüğü Doğu’ya karşı imgesinde ilk etapta gördüklerini düşünmeye başlarsak öncelikle değişmez bir yokluk dünyasına baktığı unutulmamalıdır. Bu dünya erotik, egzotik ve ekonomik bazı içeriklerle resmedilir. Bu dünya taklitçi kendine özgülükleri olmayan, cahil ve hareketsiz, durağan bir yerdir. Mukallit bir zihniyet tüketici olmanın ötesine geçemediği gibi taklit ettiği modelde insancıklar üretmenin ötesine de gidemiyor sanki? Batı akılcı olmayan bir yer olarak görür Doğu’yu ve oradakileri. Zaten taklitçi ve cahil bir yerden akli bir hareket çıkması da muhal değil midir? Bilim kibri ile bakan Batı akılcı olmayan, batıl fikirlerin örümcek ağı kurduğu ve gelenekçi bir dünya görür. Bilim burada yoktur. Hurafeler dört yanı sarmıştır. Bu dünyanın insanları disiplin bilmez, düzensiz ve mantıksızdır. Tembel bir güruh dengesiz bir mantıksızlıkla duygusal bir hayat yaşar dururlar. Aklın odağından burada EGZOTİK ŞEYLER vardır. Bedenin altında ezilmiş tiplerin dünyasıdır. Bu yerde haliyle çocuksu yetişkinler vardır. Bunlar bağımsızlık bilmezler ve işlevsiz bir haldedirler. Özgürlük bu dünyadan göçmüştür, Batıya göre. Esir zihniyetli, despot, anlayışsız ve ahlaksız insanların dünyasıdır Doğu. Ahlaken geri kalmıştır ve ekonomik olarak durağan yoksun bir yerdir. Kendi üstünlüğünü böylece bir zihinle tespit eden Batı adeta Cahiliye devrine bakan Müslümanların gözüyle bakar Doğu’ya. Çok iddialı gelebilir; ne yani oryantalistler haklı mı şimdi diyeceklere deriz ki kaybettiğimiz hazineleri ne zaman hatırlayacağız? Batı’nın derdi ötekileştirmek ve sömürüsünü meşrulaştırmaktır. Böylesine berbat bir dünyanın medenileştirilmesi gereklidir! Tanrı onlara bu görevi vermiş en pozitifinden akılları ile bunu yaparken kılları bir kıpırdamayacaktır. Oradaki insanların yitimi ise teleften fazla bir mana taşımayacaktır. Gerçi birbirinin kıymetini bilmeyen insanların değerini el alem neden bilsin ki? Hülasa tüm bu anlatılanlar çerçevesinde Doğu barbardır. Batı kendi dünyasını ötekileştirirken din ile olan kavgası ve zihniyetini Doğu ile hususi olarak Türkler ile olan çekişmesinde doğrudan doğruya ortaya koyar. Aydınlanmacı kafa Orta Çağ kilisesine nasıl baktıysa İslam’ı da kendi imgeleri içinden okudu. Haçlı tasavvurunun en aydınlanmış kafalarda bile yankılandığı bir dünyada doğuda terörist Müslüman bulmak ya da yoksa bile üretmek bu kargaşa ve karmaşa toplumunda zor olmayacaktı.
Farabî, Toplum-Medeniyet ve Z Kuşağı ve Her anı hayatın bize bir rûz-i cezadır yahut Sentez Tasavvuru yazılarımızda tespit ve tenkit cihetinde ortaya koyduğumuz toplum hallerinin var olmaması yahut tam tersinin varlığı bu barbar imgesini Doğu’da üretmeye devam ediyor. Kendi medeniyet merkezini ve fikri karargâhlarını kaybetmiş bir dünya savrulurken elinde güç, para ve bilgi olan bir başka dünya tarafından istismara devam ediliyor. Lakin buradan çıkışın bir gereği ve yolu bu ötekileştirmeci mantığı anlamaksa diğeri kendine aynada güzelce bakıp aklını başına almaktır.
Cahiliye’ye karşı olmak yalnızca bilgi severlik değildir; insan olmanın özünü yozlaştırıp yok eden ahlaki çöküşün karşısında yer almaktır. Bu da romantik marşlarla değil adam akıllı düşünerek ve mazinin derslerini günde doğru dürüst okuyarak olabilir. Kabalık, kurnazlık, katılık, zorbalık ve bilgisizlik bir medeniyet formunun kültürel içerik kazanmadan insanlıktan beklediği temel bilgelik formunun karşıtı durumlardır. Hele iki yüzlülük ve çıkarcılık ile varılacak bir yer yoktur. Yunus Emrem dilince bitirelim: İşidün iy ulular âhir zamân olısar Sag müsülmân seyrekdür ol da gümân olısar Dânişmend okur dutmaz dervîş yolın gözetmez Bu halk ögüt işitmez ne sarp zamân olısar Gitdi begler mürveti binmişler birer atı Yidügi yohsul eti içdügi kan olısar Ya’ni er gelmiş erden elini çekmiş şerden Deccâl kopısar yirden âhir zamân olısar Aceb mahlûk irişdi göz yumuban dürişdi Helâl harâm karışdı assı-ziyân olısar Müsülmânlar zamâne yatlu oldı Helâl yinmez harâm kıymetlü oldıOkınan Kur’ân’a kulak tutulmaz Şeytânlar semirdi kuvvetlü oldı Harâm ile hamîr tutdı cihânı Fesâd işler iden hürmetlü oldı Fakîrler miskînlikden çekdi elin Gönüller yıkuban heybetlü oldı Peygamber yirine geçen hocalar Bu halkun başına zahmetlü oldı…
Altan Çetin

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir