KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Türkiye
  4. »
  5. Altan Çetin: Aristoteles’ten Türk tarihine devlet algımızı düşünürken

Altan Çetin: Aristoteles’ten Türk tarihine devlet algımızı düşünürken

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 8 dk okuma süresi
208 0

Tarihin insanlara öğrettikleri şeylerden en önemlilerinden birisi ne için, nasıl ve neyle yaşadıklarını göstermesidir. Türkler açısından şüphesiz bu tecrübelerden en önemlisi nizam, düzen yahut devlete dair olanlardır. Bunun daha geniş çerçevesi ise medeniyet lafzı ile karşıladığımız insanlık durumudur. Türkler medeni ve medeniyetçi bir millet idiler. Bu cümleden devlet ve ona dair müktesebat bu medeniyet çerçevesinin en temel unsurlarından birisi idi. Bugünün Türkleri devleti siyasi bir kurum olarak algılamanın ötesinde bir medeniyet meselesi olarak düşünmekten uzakta görünüyorlar. Devlet kavramı siyaset, politikacı, siyasi parti gibi aslında devletin temel amaçlarını gerçekleştirmek için enstrüman olmak durumundaki öğelerin gölgesinde kalmıştır. Hâlbuki insanın varlıktaki varoluş amacını gerçekleştirmek için oluşan toplum-devlet-şehir meseleleri bir medeniyet için zahiri unsurlar olup esas konu insanın milli ve insanlık seviyesinde varması beklenen değerlerin gerçekleşmesinin sağlanmasıdır. Bunu ister felsefe, ister, din, isterse de sanat yoluyla yaptığı araçlar üretsin nihai olan insan için varacağı o nihai olandır. Bunun neliğini ise o yapının kültürünün özündeki şeyler belirler. Adalet, güç, hâkimiyet, demokrasi bunlar her ne ise o toplumun iyisinin çerçevesini çizerler. Amerikalılar Nazilerden ele geçirdikleri 12-16 yaşında çocuklar kamplarda Amerikan tarihi üzerinden demokrasi kültürünü öğretmeye çalışırken kendi kültürlerinin nihai iyisini tarih üzerinden öğretmeye çalıştılar. Ruslar ise Türkistan’da vagonlara ve Sibirya’ya sürerek kendi nihai varlık gerekçelerini dayattılar. Onların da bir tarih felsefesi vardı. Ya bizim? Bugünün Türkü için bu durum muayyen midir? Müşterekleşmek aynileşmek demek değildir. Dayatma hiç değildir. Millet olmanın esası da burada teferruatın anlaşılmasıyla yakından ilgilidir.

İşte burada milli olana dair sorularımızı insanlığın birikimiyle birleştirerek düşünmek gereklidir. Burada biz Aristoteles’in devlet ve amacına dair düşüncelerini onun dört neden ilkesi bağlamında değerlendirmek istiyoruz. Ona göre Devlet, herkesin aileleri ve akrabaları içinde iyi yaşamalarını, yani tam ve doyurucu bir yaşam sürmelerini olanaklı kılabilmek içindir. Devletin amacı, yalnızca yaşamayı olanaklı kılmak değil, yaşamaya değer bir yaşamı kurmaktır.

            Aristoteles’in dört neden ilkesi varlıkta ortaya çıkan durumları açıklamak için ortaya konulmuştur. Bu dört unsur üzerinden devlet kavrayışını ele almak aynı zamanda Aristoteles için devlet kavramını da ortaya koymak olacaktır. Bunlardan ilki maddi nedendir. Bu neden maddi şartlarla çevrili hayatımızda bir şeyin oluşmasının temel esasını belirler. Devlet noktasında maddi neden: muayyen bir toprak parçasında ortak çıkar/yarar için yaşayan insanlardır. İnsan medeni bir hayat için sebebi ve neticesidir. Zira kendi elleriyle kendine hayat kuran yegâne düşünen varlıktır. Burada toprak parçası ile toplum birleşerek devletin oluşumunun temel maddi unsurları belirlenmiştir. Şimdi insan ve toprak hangi formu/şekli alarak bir düzen kuracaktır. Örneğin tahta parçası masa formuna girdiğinde maddi neden kendi formuna ulaşmaktadır. İşte devlet söz konusu olduğunda formel neden: Hukuk düzeni ve anayasadır. Devletin anayasası yurttaşları belli bir düzene sokan yazılı metindir. Yurttaşların yaşam kalitesini belirtir. Yöneticilerin görev ve sınırlarını çizer. İşte burada devlet dediğimiz kavramın şeklinin oluşması sırasında alacağı şekil belirginleşir. Burada düzen ve yasa kavramları öne çıkar. Peki bu şekli sebebi sağlayacak olan, insanlar için bunu yapacak olan kimdir? İşte burada özne/fail neden denilen yere varırız. Aristoteles için fail neden: Yöneticidir. Bu bir kişi (kral/tiran), bir grup kişi (aristokrasi/oligarşi) veya çoğunluktur (demokrasi/anayasal rejim). Görüleceği üzere yönetici merkezi bir esas olmaktan ziyade bir gerçekleştiricidir. Maddi ve formel olan bir amaca doğru oluşurken bunu sağlamakla mesul olan bir vasıtadır. Burada görüleceği gibi farklı yönetim şekillerinin söz konusu olmasa esasa halel getirmeyecektir. Tam burada biz bütün bu sebeplerin amacı nedir sorusuna varıyoruz. Burada Aristoteles’in amaç/erek belirlediği kısma varıyoruz. Ona göre devlet söz konusu olduğundan ereksel neden: Erdemli, iyi, adaletli, mutlu bir yaşamdır. İşte burada aslında tarihin bize varlıktaki varoluşumuzu anlattığı o yere de varıyoruz. Devlet denilen kavram nihayetinden erdem, iyilik, adalet ve mutlu olanı sağlayarak insanın kendi varoluşu içinde özündeki bilkuvve olduğu düşünüleni gerçekleştireceği o yere gelir. Bu amacın esaslarını, yolunu felsefe, din, sanat yahut başka başlıklar belirleyebilir, farklı yöntemler muhtelif yönetim sistemlerince ileri sürülebilir. Lakin nihai olarak varılması beklenen erek/amaç nedir sorusuna bugünün Türkü ne cevap verecektir. Sağ-sol diye kutuplaştığımız eksenler bize nihai amacı unutturup yöntemler üzerinden bir kavga, bencillik, kötülük, adaletsizlik ve mutsuzluk mu getiriyor? Bu ülkenin çocukları sağ sol çatışmalarına sokularak, tarafları yargılamadan, nihai amaca bu ülke ve medeniyetimiz uzaklaşmış mıdır ve ülkemize dair sinsi başka düşüncelerin gerçekleşmesi mi sağlanmıştır sorusuna cevap vermek önemlidir. Binlerce yıllık tarihimiz ve insanlığın büyük tecrübesi bize ne öğretiyor. Türk kavramının teşekkül ettiği öz, süreç ve en önemlisi gaye nedir? Bizim müşterekleştirici bir kültür dairemiz var mıdır? Türk milli eğitimi buna dair midir?

            Seçim tamtamlarıyla vaatlerin havada uçtuğu günlerde durup düşünmek vaktidir. Türkistanlılık işte tüm bu çerçevede geleceğini düşünerek tarihte yürümek mefkûresidir. Devletimizi medeniyetçi bir çerçevede gelecek tasavvurumuza katarak yürümek ve artık tez-anti tez sıkışmasından çıkarak terkibi yollardan medeniyetçi milleti, devleti ve tarihini hatırlamak için Ramazan’ın bereketli ve feyizli geçmesi dileğiyle…


Altan Çetin 

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir