Eski ABD Başkanı Donald Trump, X platformunda yaptığı açıklamada, Ansarullah (Husiler) Yemen’in saldırılarının arkasında İran’ın olduğunu bildiğini ifade etmiştir. Trump, İran’a hitaben, “Şu andan itibaren gemilerimize bir kurşun bile ateşlenirse, bunu sizin gözünüzden göreceğim.” şeklinde bir tehditte bulunmuştur.
Amerika Birleşik Devletleri, diğer tüm ülkeler gibi kendi ulusal çıkarlarını sürdürmektedir. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Waltz ve diğer ABD’li yetkililerin açıklamaları incelendiğinde, belirli bir stratejik yaklaşımın benimsendiği görülmektedir. 7 Ekim sonrası süreçte, İran’ın vekil güçleriyle çatışmaların ve savaşların yoğunlaştığına tanıklık edilmiştir. Bu vekil güçlerden biri olan Ansarullah’ın (Husiler) Yemen’de gerçekleştirdiği saldırılar da bu bağlamda değerlendirilmektedir.
İran’ın bu gruplarla olan ilişkisi ve Tahran’ın söz konusu vekil güçlerden bağımsız konumda olduğu yönündeki iddialar, ne ABD ne de uluslararası kamuoyu tarafından kabul görmektedir. Bu perspektiften bakıldığında, Tahran’ın temel hedefinin bölgede nüfuzunu artırmak olduğu söylenebilir. Rubio ve Waltz’a göre, Tahran yönetimi Husilere doğrudan destek vermektedir. İran’ın desteği olmaksızın Ansarullah’ın bu düzeyde bir saldırı kapasitesine sahip olması mümkün görünmemektedir. Dolayısıyla, saldırıların sonuçları İran’ı hedef alabilecek potansiyeldedir.
Yemen’de Husilere yönelik gerçekleştirilen saldırılar, Trump’ın doğrudan liderliği ve denetimi altında yürütülmüştür. Trump’ın stratejik hedefleri ise üç ana kategoride ele alınmaktadır: kısa vadeli, orta vadeli ve uzun vadeli hedefler.
Kısa Vadeli Hedef: Kızıldeniz’in, Amerikan Bildirgesi doktrini doğrultusunda güvence altına alınmasıdır. Bu hedefin arka planında, Husileri vurmak ve İran ile mücadelenin gelecekteki adımlarını şekillendirmek amacıyla stratejik bir alan yaratma isteği bulunmaktadır.
Orta Vadeli Hedef: Tahran sorununu çözmek ve bu bağlamda İran’ın bölgesel etkisini sınırlamak, ABD’nin yeni bir dünya düzeni oluşturma yönündeki stratejisi kapsamında değerlendirilmektedir.
Uzun Vadeli Hedef: En önemli hedef, ABD’nin 21. yüzyılda süper güç olarak konumunu sağlamlaştırmak ve Rimland Hilali üzerinde hakimiyet kurmaktır. Bu bağlamda, ABD’nin Hormuz ve Aden Körfezi’ni kontrol altına alarak Aden Körfezi’nden Akdeniz’e kadar uzanan stratejik bir etki alanı oluşturmayı hedeflediği görülmektedir.
ABD günümüzde petrol ithalatına ihtiyaç duymamakta, tam tersine dünyanın en büyük petrol üreticisi ve ihracatçısı konumundadır. Bu nedenle ABD için asıl önem taşıyan husus, petrolün gelecekteki fiyatını kendi üretim yapısına uygun şekilde belirleyebilmektir. Bu bağlamda, bölgedeki petrol ve enerji arzının kontrolü stratejik bir zorunluluk olarak değerlendirilmektedir. Rimland Hilali olarak bilinen bu jeopolitik bölge, ABD’nin küresel güç dengesi üzerindeki etkinliğini pekiştirmek açısından kritik öneme sahiptir.
Ali Sadiq Bayraq