Trump’ın Çin Cumhurbaşkanına Daveti: Amerika’nın Doğu Bloğuyla Karşılaşmaya Hazırlığı
Amerika ve Çin’in Stratejik Dengesi
Mevcut koşullarda Çin ve Amerika arasında dikkate alınması gereken en önemli nokta, Pekin’in Washington’ın 21. yüzyılda küresel düzeni kontrol etme stratejik önceliği olduğudur. Çin, gücünü genişleterek geleceğin süper gücü olma yolunda ilerlediğini gösterse de karşılaştığı zorluklar nedeniyle Pekin liderliği bu hedefe ulaşmanın kolay olmadığını bilmektedir. Çin, geleceğin küresel düzeninde tartışmasız bir süper güç olma yolunda gerekli güç parametrelerinden tamamen yoksun olduğunun farkındadır. Öte yandan, ABD de Çin’i küresel güç yapısındaki tehditlerden biri olarak görmeye devam etmekte ve bu tehdidi hafife almamaktadır.
Bu durum, iki tarafın birbirlerinin gücünü ve kapasitelerini tanıyarak, buna rağmen karşılıklı olarak kendi başkentlerinde sorunlara yol açabilecek potansiyellerin farkında olmalarını beraberinde getiriyor. Bu nedenle hem Washington hem de Pekin, birbirlerine karşı temkinli bir tutum sergilemektedir.
Trump’ın Daveti ve Stratejik İletişim
Örneğin, Trump saldırgan bir politika izlediğini gösterse de Çin Cumhurbaşkanını 20 Ocak’taki yemin törenine davet ederek Pekin’i kontrol alanında tutmaya yönelik bir adım atmaya çalışmıştır. Ancak, Çin Cumhurbaşkanı bu davete saygı göstermiş olsa da bir şekilde bunu reddetmiştir. Bu durum, ABD, Çin ve Avrupa arasındaki rekabette tarafların hala denge oluşturma çabasında olduğunu göstermektedir. Ayrıca, Cumhuriyetçi Parti’nin içindeki bazı unsurlar, stratejilerin yalnızca Trump’ın ekibi için değil, genel olarak ABD’nin büyük çıkarları için kontrol edilmesini sağlamaya çalışmaktadır. Trump’ın Çin Cumhurbaşkanına daveti, bu bağlamda ABD’nin krizleri yönetme ve ilişkileri kontrol etme çabalarının bir göstergesidir.
Yemin Töreni ve Küresel Düzenin Yeni Aşaması
Çin Cumhurbaşkanı daveti kabul etmese de Çin’in diplomatik heyeti ve Washington’daki Pekin Büyükelçisi törene katılacaktır. Bu durum, yeni dünya düzeninin istikrarlı bir aşamaya girdiğini göstermektedir. Trump, Çin Cumhurbaşkanına davet göndererek ABD’nin gücünü sergilemeye çalışmakta, ancak aynı zamanda iki taraf arasındaki sürtüşmelerin yeni çatışmalar doğurabileceği gerçeğini kabul etmektedir.
Trump’ın Stratejisi: Uzlaşma mı, Karşılaşma mı?
Trump’ın Çin ile uzlaşmaya çalıştığına inanmıyorum. Aksine, ABD’nin çıkarlarına uygun olarak yeni bir çatışma stratejisi hazırlığında olduğunu düşünüyorum. Eğer paradigması rakiplerine baskı uygulamak ise bu süreci yönetmek zorundadır. Bir baskı ve çatışma stratejisi benimsenirse, kamuoyunun bu stratejiye hazırlanması gerektiği aşikârdır.
ABD, Çin, Rusya, İran ve Kuzey Kore’ye karşı daha yumuşak bir dil kullanmaya çalışarak, küresel kamuoyunu gelecekteki maliyetleri haklı göstermek için bir zemin hazırlamaya çalışmaktadır. Trump’ın hem Çin’e, hem de Ukrayna savaşını sonlandırmak amacıyla Rusya’ya, hatta müzakere için İran’a mesajlar göndermesi bu bağlamda değerlendirilebilir. Bu durum, ABD’nin küresel ölçekte kamuoyu hazırlığı için büyük önem taşıyan bir strateji olarak görülebilir.