KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Ali Arslan: Ukrayna-Rusya savaşının Kafkaslara taşınma çabası

Ali Arslan: Ukrayna-Rusya savaşının Kafkaslara taşınma çabası

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 28 dk okuma süresi
13 0

Ukraynalıların sınırdaki Kursk’ta bir bölgesinin bir kısmını ele geçirmesi, RF’nin Güneybatı bölgesinde birçok yeri füzelerle vurması ve hatta 1 Eylül 2024’te Moskova Petrol Rafinerisi’ne İHA ile saldırı düzenlemesi, Moskova’ya çok uzak olmayan Batı Tver’deki büyük bir cephaneliğe 19 Eylül 2024’te bir saldırı düzenleyerek büyük bir patlamaya neden olması dikkate alındığında, Ukrayna’nın daha doğru bir ifadeyle Ukrayna’yı destekleyen Batılı güçlerin mevcut savaşı Ukrayna dışına yayma isteği anlaşılmaktadır.

21 Eylül 2024 tarihinde ise Ukrayna hem Tver’e hem de Kuzey-Batı Kafkasya’daki Krasnodar Krayı’ndaki Tihoretsk şehrindeki mühimmat depolarına saldırı düzenlemiştir.

Tihoretsk, “Rusya’nın en büyük üç mühimmat deposundan ve Rus birliklerinin lojistik sistemindeki kilit noktalardan biri”dir.

Bu tür saldırılar kısmi tahribat dışında savaşın kuzeye yayılmasını sağlama imkân ve kabiliyeti pek olmayacağına göre, acaba Ukrayna savaşı nereye doğru yayılacaktır?

Bunu anlamak için küresel güçlerin tarihi rekabetlerine bakmak, bu sorunun cevabını bulmamızda bize yardımcı olacaktır.

Çiftemekanlar ve küresel rekabet

Bilinen insanlık tarihindeki küresel devletlerin rekabetinde hayati öneme sahip kilit mekanlar yanında, küresel, kıtasal, bölgesel hatta mahalli rekabetlerde, birbirinden ayrılamayan yapışık ikizler gibi, birlikte düşünülmesi gereken benim çiftemekanlar olarak adlandırdığım coğrafyaların stratejik analiz için bilinmesi ve konumlarının kavranması elzemdir.

Çiftemekanlar, bir unsur tarafından ayrılmasına rağmen; bir taraftaki hareketlenmenin diğer tarafı harekete geçirmesi, bir tarafının el değiştirmesinin diğer tarafın el değiştirmesini sağlaması, bir tarafta çöküşün diğer tarafı çökertmesi, bir tarafın düzelmesi diğer tarafın düzelmesini temin etmesi dolayısıyla birbiriyle ayrılması imkânsızdır. Bu çiftemekanlardan birisi küçük ölçekte Taman ve Kerç yarımadaları ile büyük ölçekte ise Kırım/Ukrayna ile Kafkasya’dır.

Kilit mekanlarda küresel rekabetin çatışmaya dönüşmesinin çok büyük maliyet ve riski olmasına rağmen çiftemekanlarda maliyet ve risk az, ancak çatışma/çatıştırma hem kolay hem de işlevseldir. Bu ifadelerimizin daha iyi anlaşılması için tarih laboratuvarına müracaat ederek, devletlerin tatbikatını ortaya koyarak, Taman-Kerç veya Kafkas-Kırım/Ukrayna Çiftemekanı’nda yaşanmış ve yaşanması muhtemel gelişmeleri anlatmaya çalışacağız.

Ukrayna/Kırım-Kafkasya çiftemekanında Hitit-Kimmer rekabeti

Kırım-Kafkasya Çiftemekanı’ndaki dönemine göre ilk küresel rekabet, Anadolu merkezli bir süper güç olan Hititler (MİLATTAN ÖNCE 1650-1200) ile MİLATTAN ÖNCE 1800’lerde AsyAvrupa Hâkimiyet Sahası’nın ilk küresel gücünü oluşturan Kimmerler (MİLATTAN ÖNCE 1300-800) arasında gerçekleşmiştir.

Türk kökenli oldukları bilinen Kimmerler, Batı Türkistan, Kafkasya, Doğu Karadeniz, Kırım ve Kuzey Balkan coğrafyasında hâkimiyet kurduklarında Kafkasya-Kırım Çiftemekanını da kontrollerine almışlardı. Bu dönemde Anadolu merkezli bir güç olarak ortaya çıkan Hititler, Kafkaslarda etkinliklerini artırdıkları gibi, Karadeniz havzasında hâkimiyet çalışmaları yapmış ve nüfuzlarını Kuzey Karadeniz kıyısındaki Kırım’a da ulaştırmışlardı.

Hititlerin Kırım-Kafkasya Çiftemekanı’ndaki bu üstünlükleri, MİLATTAN ÖNCE 1200’de Kimmerler güçlenirken Hititlerin yıkılması ile sona ermiş ve Kimmerler Kırım-Kafkasya Çiftemekanını hâkimiyetlerine almışlardı.

Ukrayna/Kırım-Kafkasya çiftemekanında İskit hâkimiyeti

Milattan önce 1200-800 arasında Kırım-Kafkasya Çiftemekanı Kimmerlerin elinde bulunmuştu. Ancak Asyavrupa Hâkimiyet Alanında, milattan önce 800’de yeni bir güç olarak ortaya çıkan diğer bir Türk devleti olan İskitler karşısında direniş gösteremeyen Kimmerler, Kafkaslara doğru çekilmişlerdi.

Bugünkü Ukrayna, Rusya Federasyonu’nu ele geçiren İskitler, Kırım’a da hâkim olmuşlardı. İskitlerin bundan sonraki hedefi, Kırım-Kafkasya Çiftemekanının Kafkasya kısmını ele geçirmek olmuştur.

Kimmerleri önce Kuzey Kafkasya’dan güneye süren İskitler, daha da ileri giderek Kimmerleri Güney Kafkasya’dan da çıkarmışlardı. Bunun üzerine Kimmerler, Anadolu’ya gitmek mecburiyetinde kalmışlardı. Böylece İskitler, Kırım/Ukrayna-Kafkasya Çiftemekanına sahip olmuşlardı.

Ukrayna/Kırım-Kafkasya çiftemekanına Roma-Hun/Avar rekabeti

MİLATTAN ÖNCE 510 tarihinde kurulan Roma Cumhuriyeti, milattan önce 146 yılında Balkanları işgal ederek Anadolu’ya yönelmiştir. Selevkos İmparatorluğu (milattan önce 321-64)’nun zayıflamasını iyi değerlendiren Romalılar, sonraki 30 yıl içerisinde Anadolu’ya da hâkim olarak küresel bir güç haline gelmişlerdir.

Anadolu’yu ele geçiren Romalılar, İskitlerin de yıkılmasının sağladığı avantaj ile önce Güneybatı Kafkasya’yı işgal etmişlerdir. Kırım-Kafkasya Çiftemekanına hâkim olmak isteyen Romalılar, bütün Doğu Karadeniz sahillerini nüfuzlarına alarak Kırım’a ulaşmış ve burayı kendilerinin vassalı haline getirmişlerdir.

Böylece Kafkasya’yı nüfuzlarına alan Romalılar, Kırım’ı da kontrol etmeye başlamışlardır. Fakat bu durum uzun süreli olmamıştır. milattan önce 318’de Doğu Asya’da küresel bir güç olarak varlığı kesin olarak bilinen Hunlar, daha sonra batıya doğru ilerlemiş ve milattan sonra 300’lerde Avrupa’ya ulaşmışlardır.

Türkistan, Hazar ve Karadeniz’i kontrollerine alan Hunlar, 352’de başkenti Etzelburg (Macaristan’da) olan Avrupa Hun Devleti’ni kurmuşlardı. Bugünkü Ukrayna ve Kırım’ı ele geçiren Hunlar, Kuzey Kafkasları da hâkimiyetlerine almışlardı.

Bununla da yetinmeyen Hunlar, 395’te Roma İmparatoru I. Theodosius’un ölümünden sonra, Avrupa Hun Devleti’nin doğu kanadı tarafından Basık ve Kursık komutasındaki birlikler, Tın/Don Nehri havzasından hareket etmiş, Kafkas Dağları’nı aşarak Güney Kafkasya’yı kontrol altına almışlar hatta Doğu Akdeniz sahillerine kadar bir keşif seferi de yapmışlardı.

Karadeniz’in kuzeyinde hâkimiyet kuran Hunlar, Kırım-Kafkas Çiftemekanını da kontrollerinde tutmuşlardı. Avrupa Hun Devleti’nin 470’te dağılırken, 565’te, başkenti Segedin olan Avrupa Avar Devleti, Avrupa Hun Devleti topraklarına sahip olacaktı. Bu defa Avarlar, Kırım-Kafkasya Çiftemekanında hâkimiyet kuracaklardı. Avarlar, 8’inci asırda zayıflamış, küçülmüş ve 803’te ortadan kalkmışlardı.

Ukrayna/Kırım-Kafkasya çiftemekanında Hun ve Avar hâkimiyeti

Avarlar zayıflarken, Doğu Romalılar tekrar Kırım-Kafkasya Çiftemekanına nüfuz etmeye çalışmışlardı. Ancak tam bu sırada Asya’da kurulan 1. Göktürk Devleti (552-659), AsyAvrupa Hâkimiyet Sahası’nın doğu kısmında büyük bir güç olarak ortaya çıkmıştı.

Güney sınırları Mançurya’dan Kafkaslara uzanan Göktürkler, Kafkaslarda hâkimiyet kurduktan sonra Kırım-Kafkas Çiftemekanının Kırım tarafını ele geçirmek için harekete geçmişlerdi. Göktürkler, 576 yılında Kırım seferine çıkarak Bulgar Türk boylarından Utrigurların da yardımı ile Kırım’ın doğusundaki Kerç şehrini zapt etmişlerdi.

Kerç’ten Akyar/Sivastopol’a kadar bütün Kırım sahilini ele geçiren Göktürkler, Doğu Roma’nın nüfuzunu ortadan kaldırmışlardı. Ancak Göktürkler, başkentlerindeki iktidar kavgası dolayısıyla Kırım’ın büyük çoğunluğu Göktürk hâkimiyetine girmesine rağmen 581’de Kırım’dan çekilmişlerdi. Görüldüğü gibi, Kafkaslara hâkim olan Göktürkler, hemen Kırım’a da hâkim olmayı eş zamanlı olarak düşünmüşlerdir.

Bulgar, Hazar ve Kıpçakların Ukrayna/Kırım-Kafkas çiftemekan stratejileri

Göktürklerden sonra, Balkan-Kırım-Kafkasya hattı ve kuzeyini elinde tutan sırasıyla Büyük Bulgar Devleti (630-665), Hazar Devleti (650-985) ve Kıpçak Devleti (995-1239), hem Ukrayna/Kırım hem de Kuzey Kafkasya’yı hâkimiyetleri altına alarak çiftemekan stratejisini başarıyla uygulamışlardı. Kıpçakların zayıflamaya başladığı dönemde Doğu Roma ve Trabzon Rum Devleti Kırım’a nüfuz etmeye çalışmıştı.

Selçukluların Kırım-Kafkas çiftemekan stratejileri

1037’de Nişabur şehrinde bağımsızlıklarını ilan eden Büyük Selçuklu Devleti (1038-1157), kısa süre içinde Ön Asya’nın en güçlü devleti haline gelmişti. Anadolu’yu ele geçiren Selçuklular, İstanbul Boğazı’ndan itibaren Karadeniz sahillerini ve Kafkasları hâkimiyetlerine almışlardı.

Karadeniz’in kuzeyinde Kıpçak Devleti zayıfladığında, Trabzon Rum Devleti’nin nüfuzuna giren Kırım’ı kurtarmak için I. Alaaddin Keykubad, Kastamonu Beyi Hüsameddin Çoban’ı 1224 yılında bir donanmayla Kırım’a göndermişti.

Selçuklu kuvvetleri Kırım sahillerini kuşatmış, en önemli merkez olan Soğdak’ı zapt etmiş ve sonunda Kırım’ı Selçuklulara bağlamışlardı. Böylece Selçuklular da Güney Kafkaslardan sonra Kırım’ı ele geçirerek çiftemekan stratejisini uygulamışlardı.

Moğolların Kırım/Ukrayna-Kafkas çiftemekan stratejileri

Büyük Selçukların yıkılmasıyla oluşan zeminde gittikçe güçlenen Moğollardan Cengiz Han, 1206-1227 tarihleri arasında, Büyük Okyanus’tan Hazar Denizi’ne kadar büyük bir devlet kurmuştu. Cengiz Han, ölümünden önce kuzeybatı topraklarını, kendinden önce ölen oğlu Cuci’nin çocukları Orda ve Batu’ya miras bırakmıştı.

Bunun üzerine Avrupa içlerine doğru hareket geçen Batu Han, Kuzey Kafkasları ele geçirdikten sonra 1235-1242 tarihleri arasında Kiev ve Moskova dahil, bütün Doğu Avrupa’yı ele geçirmişti. Selçuklulardan 1239 yılında Kırım’ı alan Moğollar da Kafkas-Kırım/Ukrayna çiftemekan stratejisini uygulamışlardı.

Altınorda ve Kırım Hanlığı’nın Ukrayna-Kafkas çiftemekan stratejileri

Asyavrupa Hâkimiyet Sahası’nda Moğolların yerini alan Altınorda Devleti (1264-1502), hem Ukrayna’yı hem de Kafkasları hâkimiyetine alarak çiftemekan stratejisine göre hareket etmişti. Altınorda Devleti zayıflarken, 1441 yılında ortaya çıkan Kırım Devleti de hem Kuzey Kafkasları hem de Ukrayna’yı hâkimiyetine almıştı.

Zayıfladıkları dönemde bile Kırım-Taman’ı ellerinde bulundurmaya özen gösteren Kırım Hanlığı, çiftemekan stratejisine sadık kalmışlardı. Bu uygulama, Kırım Hanlığı’nın 1575’te Osmanlı himayesine girdikten sonra da farklı bir şekilde devam ettirilmiştir.

Osmanlıların Kırım/Ukrayna-Kafkas çiftemekan stratejisi

Osman Bey (1299-1326) liderliğinde Marmara Havzası’nın doğu kıyısında kurulan Osmanlı Devleti, Fatih Sultan Mehmet devrinde (1451-1481), merkez İstanbul olmak üzere, Akdeniz’den Kırım’a, Bosna-Hersek’ten Doğu Anadolu’ya uzanan büyük bir devlet haline gelmişti.

Osmanlı Devleti, 1461 yılında Trabzon’u zabt ettikten sonra Güney Kafkasların Karadeniz sahilleriyle ilgilenmeye başlamıştı. Osmanlı Devleti’nin diğer bir hedefi de Kırım olmuştu. Bu sırada Cenevizlilerin Kırım’da nüfuzlarını gittikçe artırması üzerine II. Mehmet, Gedik Ahmed Paşa’yı donanmayla Kırım’a göndermiş; 1475’te Kefe, Sudak ve Azak zapt edilmiş ve Kefe’de Cenevizliler tarafından hapse atılmış olan Kırım Hanı Mengli Giray kurtarılmıştı.

Mengli Giray ile yapılan antlaşma sonucu Kırım Hanlığı Osmanlı himayesine alınmıştı. Osmanlı Devleti, çiftemekan stratejisini uygulamış; Taman, Kerç, Azak ve Kırım’ın güneyi (Yalta-Sudak) ile Karadeniz’in Kafkasya sahillerini doğrudan idaresine almıştı. Anapa Valiliği kuran Osmanlılar, Kuzey Kafkasları hâkimiyetlerine aldıkları gibi, himayesine aldıkları Kırım Hanlığı’na bağlı bugünkü Ukrayna’nın doğu kısımlarına da nüfuz etmişti.

Rusların Ukrayna/Kırım-Kafkasya çiftemekan stratejisi

Altınorda Devleti’nin 1502’de tamamen ortadan kalkmasıyla güçlenmeye başlayan Moskova Knezliği, kendisinin de tabi olduğu Kazan Devleti’ni 1552’de yıkmıştı. Bundan sonra Kafkaslara ve Ukrayna’ya doğru harekete geçen IV. İvan (Korkunç, 1533-1584), 1556’da da Astrahan’ı işgali ederek Kafkaslara doğru ilerlemeye başlamıştı.

Osmanlılar, Rusları Kafkasya-Karadeniz’den uzak tutmak için 1569’da Don-Volga kanalı açma ve Astrahan’ı kurtarma çabalarından sonuç alamamışlardı. Güçlü bir devlet haline gelmek için Kuzeydoğu Kafkasya’da Terek bölgesine yerleşmeye başlayan Ruslar, Terek Irmağı’nın Hazar’a döküldüğü yerin aşağısına müstahkem bir kale yaparak Kafkaslara yerleşmeye başlamıştı.

Kafkasya-Ukrayna çiftemekan stratejisi gereğince Ukrayna’nın kuzeyini işgale başlayan Ruslar, 17’nci yüzyılda iyice güçlenmiş ve Ukrayna’daki işgallerini artırmışlardı. Ruslar, 1667’de Polonya ile yaptıkları Andrusova Antlaşması ile Ukrayna’nın önemli bir kısmını aralarında paylaşmışlardı. Bugünkü Ukrayna’nın güneybatısı Osmanlı Devleti’nin, Kırım ise Osmanlı vassalı Kırım Hanlığı’nın yönetiminde kalmaya devam etmiştir.

Ukrayna ve Kafkasları eş zamanlı ele geçirmek isteyen Ruslar, Azak üzerinde yaptıkları uzun mücadelelerden sonra, I. Petro, Don Nehri’nde bir donanma hazırlatmış; denizden ve karadan kuşatılan Azak, 6 Ağustos 1696’da işgal edilmiştir. 1700 İstanbul Antlaşması’yla Azak, Ruslara bırakılınca, Azak Denizi’nde 215 parçalık ilk gerçek Rus donanması kurulmuştur.

1711 Prut Zaferi sonunda yapılan antlaşma ile Azak’taki Rus donanması imha edilmiş ve Azak Kalesi Osmanlılara iade edilmiştir. Ancak Ruslar, 1736’da Azak Kalesi’ni geri almış ve 1739 Belgrad Antlaşması’yla, askeri istihkâmların yıkılması şartıyla, resmen Ruslara bırakılmıştır. Rusların bundan sonraki hedefi, Kırım Hanlığı’na bağlı bugünkü Güneydoğu Ukrayna toprakları ve Kırım’dır.

Ruslar, 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması ile Kırım’ı Osmanlı Devleti’nden ayırmış ve 1783’te de Kırım’ı ilhak etmişlerdir. Bu ilhak, 1784’te Osmanlı Devleti’ne de tasdik ettirilmiştir. Böylece Ruslar çiftemekan stratejisinin Ukrayna-Kırım kısmını ele geçirmiştir.

17’nci yüzyıldan itibaren Kafkaslardaki gücünü sürekli artıran Ruslar, Kuzey Kafkasya’ya doğudan girmek istemiş ve 1720’de, Terek’in aşağı mecrasına 5 Hristiyan Kozak kasabası kurarak, bu alanda iskân politikasını da başlatmışlardı.

Böylece Kafkas dağ silsilesinin kuzeyinde Azak Denizi ile Hazar Denizi arasında Slavları yerleştirerek beşerî dengeleri kendi lehlerine çevirmişlerdi. Ruslar, 1724’te Gence, Karabağ, Nahçıvan ve Revan’ı ele geçirmişlerdi. Taman’dan Dağıstan’a kadar bütün Müslümanları baskı altına alan Ruslar, 1784’te Daryal üzerinde Viladikafkas Kalesi’ni yaparak Kafkas dağlarındaki önemli bir geçidi daha kontrol altına almış ve 1800’de Gürcistan’ı ilhak etmişlerdi.

Kafkas dağlarında Ruslara karşı zayıf direniş hariç, Ruslar, 19’uncu yüzyıl başında çiftemekan stratejisine uygun olarak, hem Ukrayna-Kırım hem de Kafkaslarda hâkimiyetlerini kurmuşlardı.

İngiliz-Rus rekabetinde İngiltere’nin Kırım-Kafkas çiftemekan tatbikatı

19’uncu yüzyıl başlarında küresel bir güç olmak için harekete geçen Ruslar, İngilizleri rahatsız etmişti. Rusların Marmara hedef alanı ve İstanbul ile Çanakkale kilit mekanlarını ele geçirmek için yaptığı teşebbüsler, rekabeti çatışmaya sürüklemişti.

Osmanlı Devleti, Rus tehdidi karşısında İngilizlere dayanmak zorunda kalmıştı. Rusların Osmanlı Devleti’nin ortadan kaldırılmasını İngilizlere teklif etmesi üzerine İngiliz liderliğinde, Fransızların desteğiyle gerçekleşen Kırım Harbi (4 Ekim 1853 – 30 Mart 1856)’nde Ruslar büyük bir darbe almıştı.

Kırım Harbi’yle beraber çiftemekan stratejisine uygun olarak Kafkaslarda da hareketlenme başlamıştı. Mesela harbin başlamasından dört gün sonra, Padişah Abdülmecid, 9 Ekim 1853’te, Kafkaslarda Ruslara karşı mücadele eden Şeyh Şamil’i Ruslara karşı cihada davet etmişti.

Bu çağrıya 13 Aralık 1853 tarihli bir mektupla olumlu cevap veren Şeyh Şamil, Tiflis üzerine bir askerî harekâta girişilirse Rusların Kafkaslardan çıkarılabileceğini belirtmişti. Osmanlı Devleti, Dağıstanlı Halil Bey’in teklifiyle, 1854 Mayıs’ında Şeyh Şamil’e “Dağıstan Serdar-ı Ekremi” unvanını vermişti.

Şeyh Şamil’in önderliğinde Ruslara karşı yapılan cihat, Osmanlıların işine yaramış; Kasım ve Aralık 1853’te Gümrü tarafında yapılan muharebelerde Rusların savunmada kalmasında önemli rol oynamıştı. Ancak Şeyh Şamil’in Rusların Güney Kafkaslardaki merkezi olan Tiflis’i ele geçirmek teklifini gerçekleştirmeye Osmanlı Devleti’nin gücü yetmemişti.

Kırım’da mağlup olan Ruslar, Kafkaslar üzerinden Anadolu istikametinde saldırıya geçmişlerdi. Ruslar büyük başarı elde etmiş ve Anadolu savunmasında büyük öneme sahip Kars Kalesi’ni de kuşatmışlardı. Ömer Paşa’nın komutasındaki Kafkaslardaki Osmanlı askerî harekât başarısız olmuş ve birlikler Sohum’a çekilmişti. Yapılan 30 Mart 1856 tarihli Paris Barış Antlaşması ile Kars tekrar Osmanlılara iade edilmiştir.

Paris Antlaşması ile Ukrayna Ruslarda kalmasına rağmen, Rus donanması Karadeniz’den uzaklaştırılmış; dolayısıyla Rusların elindeki çiftemekan stratejisinin hem Ukrayna-Kırım hem de Kafkasya tarafı denizden etkisiz hale getirilmiştir. Görüldüğü gibi İngilizler de çiftemekan stratejisi uygulamaya çalışmıştı.

Almanların Ukrayna-Kafkas çiftemekan harekâtı

19’uncu yüzyılın ikinci yarısında Almanların büyük bir güç haline gelmesi üzerine İngiltere, 1871 yılında Rus donanmasının tekrar Karadeniz’e dönmesine izin vermişti. Böylece I. Dünya Savaşı sürecine girilmiş ve İtilaf ve İttifak cepheleri oluşmaya başlamıştı.

1890’dan itibaren Almanya, yeni “dünya politikası”nı (Weltpolitik) hayata geçirmeye yönelmişti. I. Dünya Savaşı’nda İtalya’nın son anda İtilaf tarafına geçmesi üzerine Almanlar, Osmanlı Devleti ile ittifak kurmuştu. Savaşta genişleme yönü, Baltık-Karadeniz hattını elinde tutan Rusları yenerek doğuya doğru ilerlemek olacaktı.

Almanlar, 4 Ağustos 1915’te Varşova’yı işgal ederek Rusların direncini kırmış, 29 Haziran 1917’de Ukrayna’nın Rus Çarlığı’ndan bağımsızlığını kazanmasını sağlamışlardı. 3 Mart 1918’de İttifak Devletleri, Bolşevik Rusya ile Brest-Litovsk Anlaşması imzalayarak Rusları savaş dışına çıkarmışlardı. Bu dönemde, 26 Aralık 1917-23 Şubat 1918 tarihleri arasında Numan Çelebicihan riyasetinde Kırım Cumhuriyeti de kurulmuştu.

Ukrayna-Kırım’daki bu gelişmelere paralel olarak, 26 Mayıs 1918’de Gürcistan, 28 Mayıs’ta ise Azerbaycan ve Ermenistan bağımsızlıklarını ilan etmişlerdi. Ayrıca Kuzey Kafkasya Dağlılar Birliği Cumhuriyeti kurulmuş ve 8 Haziran 1918’de Almanlarla müttefik Osmanlı Devleti ile Dostluk ve Yardımlaşma Antlaşması imzalayacaktı.

I. Dünya Savaşı sonunda İtilaf Devletleri’nin yenilmesi üzerine, Kafkaslar tekrar Sovyet Rusya’nın eline geçmiş, Ukrayna ise Aralık 1922’de Rusya Şuralar Cumhuriyeti’ne katılmak zorunda kalmıştı. Almanlar, İkinci Dünya Savaşı’nda da Ukrayna ve Kafkaslarda çiftemekan stratejisini uygulamış, Alman orduları sadece Ukrayna-Kırım’a değil, Kuzey Kafkasya’nın ortalarına kadar ilerlemişti.

II. Dünya Savaşı sonunda yaşanan Soğuk Savaş döneminde yeniden toparlanan Almanların liderliğinde, 1992’de resmen kurulan AB, Varşova Paktı’nda Sovyet uydusu olan Macaristan, Polonya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Romanya ve Bulgaristan ile eski SSCB cumhuriyetlerinden Letonya, Litvanya ve Estonya’yı bünyesine katmıştı.

Ayrıca Ukrayna ve Gürcistan ile de çok özel ilişkiler kurulmuştu. Böylece Soğuk Savaş döneminde Almanya’nın liderliğinde gelişen AB’nin sınırları Karadeniz’e kadar genişlemişti. Almanya, daha ileri bir hamle yaparak Gürcistan, Ukrayna, Azerbaycan ve Moldova’dan oluşan, bir ara Özbekistan’ın da katıldığı GUAM örgütünün kuruluşunu desteklemişti.

Esasında GUAM projesini bir Ukrayna/Kırım-Kafkasya Çiftemekan stratejisi olarak değerlendirmek gerekir. Görüldüğü gibi Almanlar, bir asırdan fazla bir süredir Ukrayna/Kırım-Kafkasya Çiftemekan stratejisini uygulamaya çalışmışlardır.

Rusların yeniden Ukrayna/Kırım-Kafkas çiftemekanında mutlak hakimiyet arzusu: Kırım’ın ilhakı ve Ukrayna’ya saldırması

Ukrayna, konfedere bir devlet olan SSCB’nin dağılması ile 1991 tarihinde bağımsız olmuştu. Bu durum, Rusların Ukrayna/Kırım-Kafkasya çiftemekan hakimiyetlerinin de sona ermesi anlamına geliyordu.

Ukrayna/Kırım, Ukraynalıların elinde kalırken Kuzey Kafkaslar Rusların hakimiyetinde devam edecekti. Ruslar için hayati öneme sahip olan Baltık-Volga-Don su yolu, Azak Denizi’ne açılan Tahanroz’ka Körfezi’nden başlamak üzere, boydan boya Azak Denizi’nin kuzey ve batı sahilleri ile Kerç Boğazı’na kadar Kırım, Ukrayna Devleti’ne aitti.

Kerç Boğazı’nın doğu yakasından itibaren karşı sahiller ise Rusya Federasyonu’nun kontrolündeydi. Diğer bir ifadeyle, Rusların 300 yılda kurdukları stratejik su yolunun Don Nehri’nden Azak Denizi’ne ve Azak Denizi’nden Karadeniz’e çıkışına Ukrayna da ortak olmuştu.

Ruslar için diğer bir problem de Donbass bölgesindeki Seversky Donets Nehri’ydi. Tahanroz’ka Körfezi’nin kuzey tarafında olan Seversky Donets Nehri, Rusya Federasyonu’nda doğup Ukrayna’ya girmekte, Harkov, Donetsk ve Luhansk oblastlarından akarak tekrar Rusya Federasyonu’ndaki Don Nehri’ne katılmaktadır. Bu Seversky Donets Nehri de Ruslar için birçok güvenlik tehdidini içinde barındırmaktadır.

Bahsi geçen su yolunun Karadeniz-İstanbul-Çanakkale-Akdeniz’e ulaşımında hiçbir engel istemeyen Ruslar, Ukrayna’yı kontrol etmek için büyük çaba harcamışlardı. 25 Şubat 2010’da, Rus taraftarları Viktor Yanukoviç’in cumhurbaşkanı seçilmesi ile büyük bir başarı ve şans yakalayan Moskova, 23 Şubat 2014’de Yanukoviç’in görevden azledilmesi ile strateji değişikliğine gitmişti.

Ukrayna’nın siyasi sınırları içinde olan Kırım, 18 Mart 2014’te Ruslar tarafından işgal ve ardından ilhak edilmişti. Böylece Don-Volga-Batı su yolunun Karadeniz’e açılan kapısı olan Kerç Boğazı’nın iki yakasını da kontrollerine almışlardı. Ruslar, böylece Taman-Kerç/Kırım çiftemekanını ellerine geçirmişlerdi. Ancak bu su yolunun Tahanroz’ka Körfezi’ndeki Ukrayna tehdidi bitmemişti.

Bu körfezin kuzeyine el koymayı hedefleyen Ruslar, 6 Nisan 2014’te Donbass’ta kendi ırkdaşlarını harekete geçirmiş ve Ukrayna’nın hükümet binalarını işgal ettirerek Donetsk ve Luhansk’ta cumhuriyetler kurulduğunu ilan ettirmişti.

Uzun tartışmalardan sonra Donbass’a iyice yerleşildiğini düşünen Putin, 22 Şubat 2022’de adı geçen cumhuriyetleri resmen tanıyarak Tahanroz’ka Körfezi’ni tamamen kontrol altına aldırmıştı. Bunla da yetinmeyen Putin, Ukrayna’ya 24 Şubat’ta saldırı başlatmıştı.

Bu saldırılar sayesinde, Azak-Kerç arasındaki Ukrayna’nın bütün sahil kesimi ve doğu Ukrayna Rusların işgaline uğramıştı. Böylece Ruslar, çiftemekan stratejisine uygun olarak hem Kuzey Kafkaslar’a hem de Kırım/Doğu Ukrayna’ya sahip olmuşlardı. Bu durum, Ukrayna’yı destekleyenler için kabul edilebilir değildi.

Batı destekli Ukrayna’nın savaşı Kafkasya’ya taşıma çabaları

Rusların hem Kafkaslar hem de Kırım/Doğu Ukrayna’ya hâkim olması üzerine yapılan büyük hazırlıklar sonucunda, Rusları Ukrayna topraklarından çıkarmak için Ukraynalıların yaptığı karşı saldırılarda Rusların işgal ettikleri topraklardan çıkarılamaması, köklü bir strateji değişikliğini gerektirmektedir.

Bunlardan biri savaşın sadece Ukrayna/Kırım’da değil, Rusya Federasyonu topraklarında ve en kolay harekete geçirilebilecek Kafkaslarda icra edilmesi olmalıdır.

Rusların, 18 Mart 2014’te Kırım’ı ilhak etmesinden 8 yıl sonra, 24 Şubat 2022’de Ukrayna’ya da saldırması üzerine buna direnen Ukraynalılar, kaybettikleri Doğu Ukrayna topraklarını geri alabilmek için 9 Haziran 2023’te karşı saldırıya geçmişlerdi.

Ukraynalıların Ruslardan Doğu Ukrayna ve Kırım’ı almak için yapacakları bu savaşın, özellikle Azak Denizi’ne açılan kapılarının geri alınması ile Rusların Kafkaslara da hâkim olmaları daha zor hale gelecekti.

Diğer bir ifadeyle, Ukrayna’nın doğusundaki Kırım ve Donbass’taki savaşı kazanmaları durumunda, bir çerçeve içinde Batı ile beraber Kafkaslar’ı da kontrol etme imkânına sahip olabileceklerdi. 24 Şubat 2022’den itibaren başlayıp 15 Temmuz 2023’te sona eren Kırım-Kafkas Cephesi Harekâtı da bu çerçevede gerçekleştirilmiştir.

Ukrayna ve Batılı ülkeler, Kafkaslar ile ilgili olarak zaman içinde birtakım plan ve projeleri gerçekleştirmeye yönelmişlerdir.

Bu projelerden ilki 15 Temmuz 2023’te açıklanan Kırım-Kafkas Cephesi Harekatı’nın yürütülmesidir.

Ayrıca Batı, 24 Şubat 2022’den itibaren Kafkasya’nın enerji kaynaklarını kullanma amacını güderken, aynı zamanda yeni enerji projeleri için de gerekli adımları atmışlardır.

https://www.indyturk.com/node/745598/t%C3%BCrki%CC%87yeden-sesler/k%C4%B1r%C4%B1m-kafkasya-%C3%A7iftemekan%C4%B1nda-daim%C3%AE-k%C3%BCresel-rekabet-ve-ukrayna-rusya

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir