KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Ahmet Hayrettin SAĞDIÇ: AFGANİSTAN MESELESİNE TÜRKİSTAN MERKEZLİ BİR BAKIŞ

Ahmet Hayrettin SAĞDIÇ: AFGANİSTAN MESELESİNE TÜRKİSTAN MERKEZLİ BİR BAKIŞ

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 73 dk okuma süresi
351 0

Koalisyon güçlerinin çekilmeye başlamasıyla birlikte saldırılarını artıran Taliban ülke genelinde ilerleyişini sürdürüyor. Afgan Savunma Bakanı, resmî twetter hesabından her gün onlarca Taliban militanının öldürüldüğü bilgisini paylaşıyor ancak ülkenin %85’i artık Taliban hâkimiyetinde. Taliban güçlerinin Afganistan’ın özellikle kuzey sınır bölgelerindeki hızlı ilerleyişi ve bölge ticareti bakımından önem taşıyan sınır kapılarını ele geçirme stratejisini izlemesi, iki şeyi gösteriyor:
1. Ağırlıklı olarak Peştu kökenli militanlardan oluşan Taliban, öncelikle kendisine muhalif diğer Afgan güçlerinin (genellikle Tacik, Özbek ve Hazaralardan oluşan Kuzey İttifakı), Afganistan dışından destek alabileceği sınır bölgelerini ele geçirmektedir.
2. Afganistan’la ekonomik bağları olan komşu ülkeleri kendisiyle müzakere masasına oturtarak uluslararası tanınırlık kazanma amacındadır. Taliban’ın 22 Haziran’da ele geçirdiği Şerhan Bandar ilçesi, Tacikistan’ın Pakistan ve İran da dâhil olmak üzere Güney ve Güneydoğu Asya’dan mal ithal ettiği önemli bir ticaret ve aktarma noktası olması yönüyle bu stratejiye güzel bir örnektir.
Afgan yönetimine bağlı güçlerin Taliban karşısında bir direnç gösterememesi Orta Asya ülkelerinde olduğu kadar İran ve Rusya’da da ciddi bir tedirginlik oluşturmuş durumda. Afgan yönetiminin geleceğinden kuşkulu olan komşu ülke yönetimleri, bir yandan da Taliban’la görüşmeler yürütmekte. Orta Asya cumhuriyetleri, Afganistan’daki karışıklığın bir an evvel giderilip ülkede barış ve istikrarın sağlanması amacıyla kendi aralarında ikili ve çok taraflı görüşmeler yürütüyor. Afganistan’daki istikrarsızlığın ve Taliban’ın tüm Afganistan’da kontrolü ele geçirmesinin bu ülkeler için ciddi güvenlik riskleri ortaya çıkaracağı aşikâr. Örgütün Katar merkezli siyasi büro temsilcileri, Moskova’daki görüşmelerde “komşu ülkelerin toprak bütünlüğüne saygılı olacakları, sınırlarını ihlal etmeyecekleri, yabancı devletlerin diplomatik misyonlarının güvenliğini tehlikeye atmayacakları, uyuşturucu üretimine engel olacakları hatta IŞİD militanlarının Afganistan topraklarında barınmasına izin vermeyecekleri” yönünde Rus yetkililerine güvence vermiş olsalar da Taliban’ın homojen bir örgüt olmayıp bünyesinde farklı grupları barındırdığı bilindiğinden verdikleri sözlerin bir garantisi yok. Bu sözler, Afganistan’ın tamamına hâkim olana dek uluslararası güçler karşısında uyguladıkları stratejinin bir parçası. Taliban, uluslararası güçler ve bölge ülkeleri nezdinde diğer radikal örgütlere nispetle daha ılımlı ve makbul bir örgüt olarak algılandığının farkında ve bunu kendi meşruiyeti için kullanıyor. Nitekim Taliban, Moskova’daki müzakerelerde Putin’in Afganistan Özel Temsilcisi Zamir Kabulov’dan Rusya’nın Taliban’ı yasaklı örgütler listesinden çıkarıp uyguladığı yaptırımları iptal etmesini talep etmiştir. ABD’nin de bu konuda çalıştığı önceden duyurulmuştu. Çin’in Taliban’ı tanımada gecikmesini, örgütün Bamiya’yı ele geçirdiğinde buradaki 4. ve 5. yüzyıllara ait Buda heykellerini havaya uçurmasına bağlayanlar var. Taliban her ne kadar Afganistan ve Pakistan’la sınırlı, Peştucu bir hareket olsa da çok etnikli bir yapıya sahip ve 2010’lardan itibaren yabancı uyruklu Uygur, Çeçen, Özbek, Tacik, Kazak, Kırgız, Türkmen kökenli çok sayıda militan örgüt saflarına katıldı. Köktendinci anlayışın Fergana Vadisi dışında, Orta Asya ülkelerinde sosyolojik taban bulması pek mümkün değil ama bu grupların propaganda çalışmaları ve şiddet içeren faaliyetleri Orta Asya ülkelerinde kaçınılmaz olarak bir güvenlik tehdidi oluşturacaktır. Aynı durum, Rusya Federasyonu için de geçerlidir. Afganistan’da yerleşik tek radikal örgütün Taliban olmadığını da ekleyelim.
Afganistan Krizi Kıskacında Orta Asya Ülkeleri
Afganistan’daki istikrarsızlık ortamını ve Taliban ilerleyişini ulusal güvenlikleri bakımından tehdit olarak algılayan Orta Asya liderleri yoğun bir ziyaret ve telefon diplomasisi içerisinde. Görüşmelere Çin, Hindistan, Pakistan, İran, Rusya gibi ülkelerin yanı sıra Kolektif Güvenlik Antlaşması (KGAÖ) ve Şangay İşbirliği Örgütleri (ŞİÖ) de dâhil olmuş durumda. Liderler, görüşmelerde Afganistan’daki vaziyetle ilgili olarak hem ikili formatta hem de çok taraflı yapılar içinde (KGAÖ, ŞİÖ) ortak hareket etme iradesini ortaya koydular. Orta Asya liderleri arasındaki diplomasi trafiğini hızlandıran gelişmelerden biri de ABD’nin Afganistan Özel Temsilcisi Zalmay Halilzad’ın 2021 Haziran’ı ortalarında Kazakistan’a yaptığı resmî ziyaret idi. Halilzad, resmî görüşmelerine henüz başlamadan 13 Haziran’da başkent Nur Sultan’da katıldığı çevrimiçi basın toplantısında, Orta Asya liderleri ile yapacağı görüşmelerde ABD’nin üs talebinin de ele alınacağını açıkladı.
Özbekistan’ın Afganistan’la sınırının olduğu tek yer Belh vilayeti. Vilayet merkezi Mezar-ı Şerif ile birlikte bölgenin önemli bir bölümü uzun yıllardır Taliban saldırılarına karşı ciddi bir direnç göstermekte. Taliban’ın, Özbeklerin ve Türkmenlerin yoğun olarak yaşadığı Afganistan’ın kuzeyinde (Güney Türkistan) girişeceği yeni işgal girişimleri 1990’ların ikinci yarısında olduğu gibi, Mareşal Raşid Dostum liderliğindeki Özbek kuvvetleri ile Taliban arasında ciddi çatışmalara yol açacaktır. Böyle bir durumda Türkiye ile Özbekistan’ın soruna ne ölçüde dâhil olacakları, üzerinde durulması gereken bir husus. Özbekistan ordusunun kara ve hava unsurlarının katılımıyla Afganistan sınırındaki Tirmiz poligonunda başlattığı askerî tatbikat, Özbekistan’ın muhtemel tepkisi hakkında fikir verebilir. Özbekistan Dışişleri Bakanlığı sık sık yaptığı açıklamalarda; Afganistan’ın özellikle kuzeyindeki gelişmelerin yakından ve endişeyle takip edildiğini, sorunların güç kullanma yoluyla değil de görüşmeler yoluyla çözümlenmesi gerektiğini, Özbek topraklarına geçmeye yönelik her türlü girişimin bertaraf edileceği ve sınırı ihlal edenlere karşı sert önlemler alınacağını yineliyor. Özbekistan, Taliban saldırılarından kaçıp kendi topraklarına giren Afgan askerlerini geri gönderme yolunu seçiyor.
Tacikistan, Afganistan’daki krizi en yakından hisseden, tehdit algısı en yüksek ülke. Afgan krizi Tacik basınının bir numaralı gündem maddesi. Tacik Güvenlik Konseyi, 5 Temmuz 2021 tarihli toplantısında sınır bölgelerinde güvenliğin sağlanması amacıyla tedbirlerin artırılması, sınır boyuna 20 bin yedek askerin konuşlandırılması kararı alındı. Tacikistan, tam üyesi olduğu KGAÖ’nü Afganistan sınırında gerekli önlemleri almak üzere göreve davet etti. Rus lider Putin, Tacikistan’a hem ikili formatta hem de KGAÖ kapsamında gerekli desteği sağlamaya hazır olduklarını açıkladı; Dışişleri Bakanı Lavrov ise Rusya’nın KGAÖ bünyesinde Afganistan-Tacikistan sınırında bir askerî birlik konuşlandıracağını duyurdu. Duşanbe, ülkesine kaçan Afgan askerleri konusunda daha yumuşak bir tavır içinde. Tacik makamlar, binlerce mülteci kabul etmeye hazır olmaları gerektiğini de açıklamışlardı. Örneğin, 2300 kaçak Afgan askerini geçici olarak misafir edip tıbbi yardımda bulundular ve sonra hava yoluyla Kâbil’e geri gönderdiler. Ancak temmuz ayı ortasında Tacikistan’a sığınan 345 Kırgız vatandaşını Afganistan’a geri göndermeyi tercih ettiler. Tacikistan, Rusya’yla olduğu kadar Çin’le de çok yakın siyasi, askerî ve ekonomik ilişkilere sahip. Cihatçı gruplardan kaynaklanan bir tehdit ortaya çıkmadığı takdirde ve ticari çıkarlarının zarar görmemesi durumunda Taliban’ın Afganistan sathında hâkimiyet sağlamasını çok fazla sorun etmeyecek gibi görünüyor. Ulaştırma Bakanlığı, Taliban’ın ele geçirdiği sınır kapılarında örgütten kaynaklanan herhangi bir sorun yaşamadıklarını açıkladı.
“Tarafsızlık” statüsüne sahip Türkmenistan ise Afganistan’daki çatışmaların dışında kalmaya özen gösteriyor. Fakat 2014 Şubat’ında sınırı geçip Türkmen topraklarına giren Taliban militanlarının 6 Türkmen sınır muhafızını öldürmesi unutulmadığından bir yandan Afganistan sınırına yakın Serhatabad bölgesindeki birlikler ağır silahlarla teçhiz edilirken öte yandan sınır bölgelerindeki halk arasında millî bilinci uyandırma faaliyetleri yürütülmektedir. Türkmenistan mülteciler konusunda en katı tavır alan ülke ve ülkesine girmek isteyen kaçak Afgan askerlerine asla izin vermiyor. Örneğin, 2019 Mart’ında Türkmen sınır kuvvetleri; Badgis ili Murgab ilçesindeki Taliban saldırısından kaçıp Türkmenistan’a girmeye çalışan yaklaşık 100 Afgan askerini geri çevirmiş, askerler Taliban’ın eline geçmişti. Türkmenistan Taliban’la görüşmeler de yürütmekte. Bu görüşmelerin en önemli gündem maddesi hiç kuşkusuz Türkmenistan, Afganistan, Pakistan ve Hindistan’ı kapsayan TAPI doğal gaz boru hattı ile TAP elektrik ve fiber optik iletişim hattı projelerinin güvenliğidir. TAPI ile ilgili mevcut sorunların üstüne bir de Afganistan’daki kriz eklenince Türkmenistan oldukça zor durumda kalmıştır.
Kazakistan’ın pozisyonu müstakil bir yazıda ele alınacağından burada şu değerlendirme ile yetinelim: Kazakistan’ın Afganistan’la sınırı olmadığından Kazak güvenlik bürokrasisi için doğrudan bir tehdit algılaması söz konusu değildir. Kazakistan, meseleye Orta Asya’nın güvenlik ve istikrarı bağlamında yaklaşıyor. ABD’nin üs ve mültecileri kabul etme talepleri olmasaydı Kazak devleti krizin biraz daha uzağında kalabilirdi. Zalmay Halilzad’ın 14 Haziran’da Nur Sultan’a yaptığı ziyaret, Kazakistan’ı bazı konularda inisiyatif almaya yöneltti. Kazakistan diğer Orta Asya ülkeleri gibi Taliban’la değil, daha ziyade Afgan yönetimiyle ilişki içinde. Afganistan ile Kazakistan 2021 Mayıs’ında sessiz sedasız bir ikili askerî iş birliği anlaşması imzaladılar. Anlaşma, Afganistan Millî Güvenlik Kurulu tarafından duyuruldu ve Kazak medyası konuya pek ilgi göstermedi. Mayıs ayının ortasında hazırlanan anlaşma metninin Halilzad’ın ziyaretinin hemen akabinde onaylanması dikkat çekicidir. Ayrıca Kazakistan; Türkmenistan, Özbekistan ve Tacikistan gibi Güney Asya ile yakın ekonomik ilişkiler içinde olmadığından Afganistan topraklarından geçen ticaret yolları Kazakların ilgi alanı içerisinde bulunmuyor. Afgan krizinin, Kazakistan gündeminin alt sıralarında yer aldığını da ekleyelim.
Bölge Dışı Aktörlerin Tavrı
24 Nisan’da İstanbul’da gerçekleştirileceği duyurulan ve Taliban liderlerinin katılmayacak olması nedeniyle ertelendiği ileri sürülen Afganistan Barış Süreci Konferansı’nın bir benzerinin İran’da yapılması ve ardından Katar merkezli Taliban Siyasi Büro temsilcilerinin Moskova’da Rus makamları ile görüşmeler yürütmesi ve Türkiye’nin Karzai Hava Limanı’nı işletme kararına altı maddelik bir açıklamayla karşı çıkması, Afganistan krizinin hangi noktalara evrileceğine dair ipuçları veriyor.
RUSYA: Afganistan krizi konusundaki KGAÖ inisiyatiflerini Rusların, ŞİÖ girişimlerini ise Çin’in hanesine yazmak, Çin’le Rusya’nın örtülü bir rekabet içinde olduğunu görmek gerekiyor. ABD sonrası liderlik tartışmasız olarak Çin’in eline geçecektir. Rusya’nın, arka bahçesi olarak gördüğü Orta Asya’da Çin’in gerisinde kalmayı hazmetmesi beklenemez. Rusya’ya yönelik sert politikaları nedeniyle bu konjonktürün oluşmasında ABD’nin önemli payı var. Yine de orta vadede Rusya’nın Çin’e karşı ABD ile yakınlaşmak zorunda kalacağı kanaatindeyiz. ABD, hızlı çekilme hamlesiyle öncelikle Çin’i, ikinci planda da Rusya’yı Afganistan bataklığına çekmeyi hedefliyor. Çin, ekonomik gerekçelerle, Rusya ise Orta Asya’daki nüfuzunu kaybetme tedirginliğiyle Afganistan krizine müdahil olmak zorundadır. Ancak Rusya’nın Orta Asya satranç tahtasına tüm gücüyle odaklanması çok da olası görünmüyor. Askerî gücünü Baltık, Belarus ve özellikle Ukrayna bölgelerinde yoğunlaştırması gereken ve Karadeniz’de başta İngiltere olmak üzere Batılı güçlerin meydan okumalarına muhatap olan Rusya’nın büyük bir askerî güçle Afganistan sahasında boy göstermesi mümkün görünmüyor. Rusya, doğrudan kendi toprak bütünlüğünü ilgilendiren güvenlik tehditleri ile Orta Asya’daki nüfuzunu koruma seçenekleri arasında bir tercih yapmak zorunda. Şu anda ABD ile ilişkileri oldukça gergin seyreden Rusya’nın en nihayetinde ABD’nin Çin’e karşı yürüttüğü “çevreleme” politikalarına boyun eğip ABD ile aynı safta yer alacağı kanısındayız. Çünkü Çin’in, Rusya’nın Sibirya bölgesindeki demografik istilası ve Asya-Pasifik’teki rekabet, iki ülkeyi yol ayrımına götürecektir. Elbette bunu, Avrasyacılar ve Avrupacılar olarak ikiye ayrılan Rus elitinin iç mücadelesinin sonucu belirleyecek.
ÇİN: Çin, kendisini süper güç konumuna getiren şeyin üretim hamlesi ve ekonomik büyüme olduğunu çok iyi biliyor. Bir Kuşak Bir Yol projesi kapsamında 2040 yılına kadar gerçekleştireceği ulaşım, lojistik ve altyapı hamleleriyle dünyanın en büyük ekonomisi olma hedefine normal şartlarda ulaşabilir. Fakat ABD, şartları anormale dönüştürmeye karar verdi. ABD’nin Afganistan’daki varlığını şiddetle eleştiren Pekin, tıpkı Moskova gibi, bugünlerde ABD’nin Afganistan’dan alelacele çekilmesini, bölgedeki istikrarı bozacağı gerekçesiyle eleştiriyor. ABD, Afganistan’dan hızla çekilerek Çin’i pek alışkın olmadığı askerî alana çekiyor. Çin belki de “İmparatorluklar Mezarlığı” diye nitelenen bir coğrafyada kendini son derece karmaşık bir çatışma ve terör ortamı içinde bulacak. Bu çatışmaların onlarca yıldır demir yumrukla yönettiği Doğu Türkistan topraklarına yansıması uzak bir ihtimal değil. Çin bugüne kadar enerjisini sadece ekonomik büyümesine harcarken ABD, dünya jandarması rolünün bedeli olarak trilyonlarca doları ABD dışındaki çıkarları için harcadı. Büyük kayıplara uğradı, ciddi bedeller ödedi; Vietnam, Afganistan, Irak sendromlarını yaşadı. Sahne artık Çin’in. Çin, Dıng Şiaoping döneminde izlediği “gücünü saklama’” stratejisini terk ederek ekonomik çıkarlarını güvence altına almak için Afganistan’da inisiyatif almak durumunda. Çin Komünist Partisi’nin kuruluşunun 100. yılı törenlerinde Mao’nun kıyafetiyle dünyaya mesaj veren Çin lideri Şin Cinping, bu zorlu mücadeleye hazır ve istekli olduğunu gösterdi. Aslında Çin, “gücünü gösterme” stratejisine geçeli birkaç yıl oldu. 2017 sonlarında başlatılan “Çin-Pakistan-Afganistan Üçlü Diyaloğu” meyvesini kısa sürede verdi: Çin, kendisi için büyük jeostratejik öneme sahip Wakhan Koridoru’nda, sözde terörle mücadele amacıyla bir dağ tugayı eğitim kampı yani bir askerî üs inşa etmişti. Pekin için Wakhan Koridoru, istikrarsız Afganistan topraklarından IŞİD (Horasan Emirliği), El-Kaide, Türkistan İslam Partisi gibi ayrılıkçı örgütlerin Uygur bölgesine sızabileceği bir geçiş noktası ve Çin, kendisi için hayati öneme sahip bu bölgeyi artık kontrolü altına almış durumda. Çin’in ikinci hamlesi ise Wakhan Koridoru’nun hemen üstünde, Doğu Pamir’de, Afganistan sınırına yakın bir Tacik kasabasında gizli bir karakol kurmak şeklinde oldu. Üçüncü hamle Orta Doğu’da yapıldı. ABD’nin çekilmesiyle birlikte Afganistan’da yeniden harekete geçebileceğinden çekinilen cihatçı örgütlerin ana üssü Orta Doğu, özellikle de İdlib olduğundan Çin, bu örgütleri kaynağında yok etmek adına Suriye ve diğer Orta Doğu ülkeleri ile yakın iş birliği kararı aldı. Dışişleri Bakanı Wang Yi; Suriye, Mısır ve Cezayir’i içeren dört günlük Orta Doğu turuna çıktı. Zira Çin’in Asya’da oluşturmaya çalıştığı “Pax-China”nın istikrarı bu örgütlerin etkisizleştirilmesiyle mümkündü ve Bir Kuşak Bir Yol’un can damarı Gwadar Limanı’nın güvenliği Orta Doğu’dan ve İdlib’den başlıyordu.
ABD’nin Orta Asya’da Bir Askerî Üsse İhtiyacı Var mı?
11 Eylül 2001: NATO ve ABD, Orta Asya’da
Taliban’ın sahneye çıktığı 90’lı yılların ortalarında Orta Asya liderleri ortaya çıkan güvenlik riskleri dolayısıyla endişe duymaya başlamışlardı. Türkmenistan, tarafsızlık statüsü gereği, olayların dışında kalarak Afganistan’daki gruplarla bir diyalog kurmayı başarmıştı. Özbekistan ile Tacikistan, Taliban karşıtı Kuzey İttifakı içinde yer alan Özbek ve Tacik grupları desteklediklerinden Taliban’la çatışma noktasına gelmişlerdi. 1996 Eylül’ünde Taliban, Kâbil’i ele geçirince Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Tacikistan, Taliban tehdidine karşı birleştiler. 2001 yılına gelindiğine Taliban, artık Afganistan’ın neredeyse tamamına hâkimdi. El Kaide’nin 11 Eylül saldırıları bir bakıma Orta Asya ülkelerini rahatlatan bir gelişme oldu. Çünkü Taliban ve diğer radikal örgütlerden kaynaklanan tehditlerle artık Batı İttifakı muhatap olacaktı. Washington ile müttefikleri Orta Asya ülkelerinden beklediği desteği fazlasıyla aldı: Kazakistan, Hazar’dan Afganistan’a ulaşan askerî nakliye hattını; Kırgızistan, Manas; Özbekistan, Karşı-Hanâbâd ve Tacikistan, Kulyab/Kulab hava üslerini Terör Karşıtı Koalisyonunun hizmetine sundu. Almanlar, Özbekistan’ın Tirmiz şehri yakınlarında bir askerî üste konuşlandı, Fransız birlikleri ise Duşanbe yakınlarındaki bir havaalanını kullanmaya başladı. Türkmenistan, tarafsızlık statüsüne bağlı kalarak Koalisyon güçlerine herhangi bir üs sağlamadı.
Orta Asya hükûmetlerinin yardıma istekli olmalarının geçerli nedenleri vardı. Türkmenistan haricindeki bölge ülkeleri, köktendinci Taliban militanlarının güneydoğu Afganistan’dan kendi ülkelerine doğru ilerleyişini endişeli gözlerle izlemekteydiler. SSCB’den yeni ayrılmış bu ülkeler, bağımsızlıklarını pekiştirmek ve bölgedeki Rus nüfuzunu dengelemek için de Batı’nın desteğine ihtiyaç duyuyordu. Üsler için ödenen kira bedelleri, aktarılan mali kaynaklar ve Washington’un 1992-1997 arasında Tacikistan’da yaşanan iç savaş sırasında Tacik yönetimine verdiği destek ve sağladığı insani yardım da gerekçeler arasında sayılmalıdır. Öte yandan NATO’nun Afganistan harekâtı Rusya cenahında da olumlu algılandı. Zira o sıralarda Şamil Basayev’e bağlı bağımsızlık yanlısı Çeçenler, Taliban’la yakın ilişki içindeydi. 2003’te Taliban’ı terörist örgüt ilan edip yasaklayan Rusya’nın yeni dönemde bu kararını gözden geçirmesi ve Taliban’a uyguladığı yaptırımları iptal etmesi beklenmelidir.
Bölge devletleri ABD ve NATO’ya sağladıkları desteğin karşılığını fazlasıyla aldı. Örneğin o yıllarda çok popüler olan Özbekistan İslami Hareketi’nin lideri Namangânî, 2001 Kasım’ında Afganistan’ın kuzeyindeki Kunduz vilayetinde ABD askerlerince düzenlenen operasyonda öldürüldü. Sonrasında Özbekistan İslami Hareketi bölündü ve mensuplarının çoğunluğu Pakistan’daki aşiret bölgelerine kaçtı. Batı ittifakının cihatçı militanlara karşı verdiği mücadele, Orta Asya ülkelerinin güney sınırlarını istikrara kavuşturmuştu.
Orta Asya’daki Batılı Askerî Üslerin Akıbeti Ne Oldu?
2001’den 2014’e kadar Orta Asya’daki üsleri kullanan Batılı koalisyon güçleri, üslerin işletilmesi konusunda olumsuz bir sicile sahip. Örneğin 2005 Mayıs’ında Özbek şehri Andican’da düzenlenen barışçıl protestolar, silahlı bir grubun göstericiler arasına sızmasıyla ayaklanmaya dönüştü. Özbek makamları, asayişi sağlamak ve Özbekistan’ın bir sonraki “renkli devrim”i yaşayan ülke olmasını engellemek için aşırı güç kullandı. ABD ve Avrupa hükümetleri, bunu şiddetle kınayarak bağımsız bir uluslararası soruşturma talep etti. Akayev’e yapılan operasyonun bir benzerinin kendisine karşı sahneye konduğunu gören Özbekistan lideri İslam Kerimov, 2005 Temmuz’unda toplanan ŞİÖ Zirvesi’nin desteğiyle ABD’ye Hanâbâd üssünden çekilmesi çağrısında bulundu. Kerimov’un tepkisi bununla sınırlı kalmadı; Özbekistan, ayrıldığı KGAÖ’ne geri dönme kararı aldı ve parlamento ülke topraklarında yabancı ülkelere askerî üs verilmesini yasaklayan bir kanunu kabul etti.
ABD birlikleri 2014’e kadar Bişkek’teki Manas hava üssünde konuşluydu. Kırgız Cumhurbaşkanı Askar Akayev’in devrildiği 2005 “Lale Devrimi” ve 2010 Haziran’ındaki kanlı etnik çatışmalar ve akabinde gerçekleşen devrimlerle Batı’nın bir ilgisi olabilir miydi? Akayev’in halefi Kurmanbek Bakiyev’in 2009’da mali yardım karşılığında Moskova’ya verdiği ABD üssünü kapatma sözünü tutmaması Kremlin’i çileden çıkarmıştı. ABD ile üssün kiralanması anlaşmasını mali avantajlarla yenileyen Bakiyev, 2010’da Rusya’nın baskısıyla cumhurbaşkanlığından uzaklaştırıldı. Amerikan birlikleri Manas Üssü’nü 2014’te boşalttı. Fransızların Duşanbe Havaalanı’nda kullandığı üs 2013, Tacikistan’ın Kulab/Kulyab Havalimanı’ndaki üs 2014, Özbekistan’ın Afgan sınırına yakın Tirmiz şehrinde bulunan Alman üssü ise 2015’te kapandı. NATO’nun, Kazakistan’daki Hazar-Afganistan askerî teçhizat nakliye üssü hâlen kullanımda ancak NATO’nun Afganistan’dan tamamen çekilmesi sonrasında bu Kuzey Dağıtım Ağı rotasının akıbeti, Kazak ve Özbek hükûmetlerinin vereceği kararlara bağlı olacak. ABD ve müttefiklerinin, Afganistan yönetimine desteklerinin süreceği yönündeki beyanlarına bakılırsa bu rota önümüzdeki dönemde de kullanılacaktır.
ABD’nin Orta Asya Ülkelerinde Üslere İhtiyacı Var mı?
15 Nisan tarihli New York Times, ABD’li yetkililerin bölgedeki üsleri kullanma talebiyle Kazakistan, Özbekistan ve Tacikistan yetkilileriyle temasa geçtiğini yazdı. Ardından 22 Nisan’da ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, resmî twetter hesabından Kazak ve Özbek mevkidaşlarıyla görüşmeler yaptığını duyurdu. Mesajlarda üs konusundan söz edilmiyordu ancak bu iki gelişme sonrasında ABD’nin Orta Asya ülkelerinden üs talebi hususu uluslararası kamuoyunda yeniden tartışılmaya başlandı. 8 Mayıs 2021 tarihinde aynı konuyu Washington Post, sayfalarına taşıdı. Her iki gazete de Afgan hükûmetini desteklemek, Taliban hareketini kontrol altında tutmak ve diğer cihatçı örgütleri izleyebilmek adına Afganistan’a komşu ülkelerde; askerî birliklerin, İHA ve SİHA’ların, bombardıman uçaklarının ve topçu bataryalarının konuşlandırılacağı üsleri bir mecburiyet olarak değerlendiriyordu. Savunma Bakanlığı’nın Hint-Pasifik ilişkilerinden sorumlu bakan yardımcısı David Helvey, 12 Mayıs’ta Temsilciler Meclisi Silahlı Hizmetler Komisyonu’na yaptığı açıklamada, ABD askerlerinin konuşlandırılması ya da gözlem faaliyetlerinin sürdürülmesi için Afganistan’ın komşularıyla henüz anlaşma yapılmadığını, Pentagon’un Afganistan’a yakın bölgeleri değerlendirdiğini bildirdi ancak ülke ismi vermedi. ABD Merkez Kuvvetler Komutanı Kenneth Mc Kenzie, 20 Nisan’da Kongre’ye verdiği ifadede, Washington’un olası tehditlere yanıt vermek için askerî varlıklarını Orta Asya’da konuşlandırmaya devam edebilmesi için seçenekleri araştırdığını fakat henüz konuyla ilgili herhangi bir anlaşma yapılmadığını söyledi. Dışişleri Bakanlığı yetkilileri de Afganistan’ın komşularının, özellikle IŞİD ve El Kaide’den gelebilecek tehditler dâhil uluslararası terörle mücadele konusunda ABD’nin çıkarlarını paylaştıklarının altını çizdi. ABD’nin Afganistan Özel Temsilcisi Zalmay Halilzad 2021 Haziran’ı ortalarında Kazakistan’a resmî bir ziyaret gerçekleştirdi. Halilzad, resmî görüşmelerine başlamadan bir gün önce 13 Haziran’da Kazak başkenti Nur Sultan’da katıldığı çevrimiçi basın toplantısında, Orta Asya liderleri ile yapacağı görüşmelerde ABD’nin üs talebinin de ele alınacağını bildirdi. Halilzad’ın “Birliklerimiz Afganistan’dan ayrılıyor ama ABD ayrılmıyor. Bölgedeki dostlarımızla temas halindeyiz. Görüşmelerin olumlu ve cesaret verici olduğunu söylemeliyim ancak kesin bir anlaşmaya vardığımızı söyleyemem. IŞİD bölge için giderek büyüyen bir tehdittir. Kazakistan da dâhil olmak üzere iş birliğini dayatan mevcut belirsizlik göz önüne alındığında bir sigortaya ihtiyacımız var.” ifadeleri önemliydi. Özel Temsilci’nin vurguladığı iki hususun altını çizmek gerekir: İlki; Halilzad, ABD’nin başından beri bölge ülkelerinin bağımsızlığını ve egemenliğini güçlü şekilde desteklediği vurgusuyla bölge liderlerine, “ABD’nin desteği olmadan bağımsızlığınız ve egemenliğiniz risk altına girer, bu nedenle üs ve mülteci kampı taleplerimizi dikkate alın.” demiştir. İkincisi; bölgedeki IŞİD ve diğer cihatçı örgütler zikredilerek, “Taleplerimizi karşılamazsanız, bu örgütler ülkeniz için güvenlik sorunu olacaktır.” uyarısında bulunmuştur.
Peki, yirmi yıl sonra Afganistan’ı terk eden ABD’nin bölgede yeni üslere ihtiyacı var mı? Taliban, ülkenin %85’inde kontrolü eline geçirmiş durumda ve dünya kamuoyu, Afgan yönetiminin Taliban karşısında altı ay bile direnemeyeceği görüşünde. Komşu ülkelerde askerî üsler olmadan ABD’nin Afgan hükûmetine yardım etmesi zor görünüyor. Bazı ABD’li eski üst düzey komutanlar ve senatörler, kimi Afgan bürokratlar; ABD’nin hava gücü desteği, özel kuvvetleri ile istihbarat ajanlarının güçlü baskısı olmadığı takdirde El-Kaide’nin Afganistan’a geri dönebileceği konusunda uyarılar yapıyorlar. Gerçekten de Batılı güçler ayrıldıktan sonra Afganistan, uluslararası cihatçı militanların komşu ülkelere sıçrama tahtası olarak kullanacakları bir üsse dönüşebilir. Belki de dönüştürülebilir demek lazım! Bu sebeple ABD’nin komşu Orta Asya ülkelerinde askerî üsler bulundurması, gerektiğinde Afganistan’a hızla müdahale şansı tanıyacaktır. Basra Körfezi, Katar ve Ürdün’deki hava üslerinden hatta Hint Okyanusu’ndaki uçak gemilerinden kalkacak uzun menzilli bombardıman uçakları veya fırlatılacak uzun menzilli seyir füzeleri, İHA’lar tarafından tespit edilen hedefleri vurabilir. Ancak uzun menzilli seyir füzeleriyle gerçekleştirilen saldırılarda başarı oranının düşük seviyelerde kaldığı önceden görüldü. Ayrıca zikredilen noktalardan kalkacak ABD bombardıman uçaklarına İran hava sahasının kapalı olması bu operasyonları yüksek maliyetli, yavaş ve etkisiz kılacaktır.
ABD güçleri tamamen çekildikten sonra ülkedeki, El-Kaide ve benzeri terör hücreleri hakkında haber toplayan yerel istihbarat ağı dağılacaktır. ABD medyasında “tercümanlar” diye adlandırılan bu istihbarat elemanları; Amerikalı personelin eğittiği, Taliban karşıtı özel bir silahlı oluşuma mensup olmalı. ABD, Taliban’ın açık hedefi olacaklarından, sayıları 20 bine yaklaşan bu insanları kurulacak “mülteci kampları”na yerleştirilmesi için komşu ülkelerle görüşmeler yürütüyor. Özbekistan’ın, Afganistan sınırına yakın Tirmiz’de mülteci kampı inşa ettiği haberleri şimdiden medyada yer almaya başladı. Tacikistan, yüz bin mülteci alacağını duyurdu. ABD, Kâbil’in düşmesinden sonra yahut ileride bir iç savaş çıkması durumunda Çin, Pakistan veya İran birlikleri Afganistan’a girdiği takdirde hem bu istihbarat elemanlarını hem de “Arbaki” denen yerel polis güçlerini operasyonel bir araç olarak kullanacaktır. Zira ABD, Afgan yönetimine bağlı güçlerin Taliban karşısındaki etkisizliği dolayısıyla hayal kırıklığına uğramış durumda ve kullanabileceği başka güçlere ihtiyacı var. Mülteci kampları, Rusya ve Çin’e yönelik elektronik istihbarat amacıyla da kullanılacağından Çin, Rusya ve İran, kamplara izin vermemesi için bölge ülkelerine baskı yapacak; bunu, ŞİÖ ve KGAÖ kapsamındaki yükümlülüklerin ve taahhütlerin ağır bir ihlali sayacaklardır. Son yıllarda Orta Asya’da ciddi bir itibar kaybına uğrayan ABD’nin bu baskılara karşılık bölge liderlerine “demokrasi, piyasa ekonomisi, insan hakları” retoriği dışında sunabileceği pek bir şey yok.
Diğer bir neden de Avrupa’dan Afganistan’a asker, araç gereç ve mühimmat ulaşımını sağlayan Northern Distribution Network (NDN) “Kuzey Dağıtım Ağı”nın geleceği. Washington ve müttefikleri, 2008’de ABD-Pakistan ilişkileri gerginleşince Kuzey Dağıtım Ağı’nın oluşturulması amacıyla Kazakistan, Özbekistan ve Kırgızistan ile 5 Haziran 2012’de bir anlaşma imzalamıştı. Anlaşma sayesinde Baltık ve Hazar limanlarını Rusya, Orta Asya ve Kafkaslar üzerinden Afganistan’a bağlayan Batı İttifakı, bu ülkedeki Uluslararası Güvenlik Destek Gücü’ne (International Security Assistance Force-ISAF) hayati öneme sahip tedarikler sağladı. Ayrıca ABD, NDN aracılığıyla transit devletlerle ilişkilerini geliştirme, Orta Asya’da daha uzun vadeli stratejik kazanımlar elde etme imkânına kavuştu. Fakat Kırım’ı ilhakı ve Ukrayna’nın doğusundaki ayrılıkçılara verdiği destek üzerine Batı’nın tepki ve yaptırımlarına maruz kalan Rusya, 2015 Mayıs’ında, ISAF’a gönderilecek malların kendi topraklarından geçişine ilişkin anlaşmaları iptal etti. Ancak Kuzey Dağıtım Ağı, Gürcistan ve Azerbaycan (Gence) üzerinden işlemeye devam ediyor. NATO ülkeleri, Afganistan’daki askerî varlıklarını azaltma kararını aldıkları 2014 yılından bugüne Afganistan’daki askerî teçhizatın çıkarılmasında da aynı ağ kullanageldi. Batılı güçler çekildikten sonra Afganistan’a gönderilecek araç gereçlerin ve mühimmatın ulaşımında Kuzey Dağıtım Ağı dışında bir seçenek ortada görünmüyor. ABD’nin Orta Asya ülkelerinde herhangi bir üs elde edemese bile Kuzey Dağıtım Ağı’nın işlerliğinin sürmesi yönünde bölge ülkeleri ile anlaşması kaçınılmaz.
Washington’un, kendisi için stratejik öneme sahip Orta Asya’yı Rusya ve özellikle Çin’e terk edip gideceği düşünülemez. Bu nedenle mezkûr ülkelere yönelik keşif, gözetleme, istihbarat faaliyetlerini ve gerektiğinde askerî operasyonlarını organize edebileceği yeni üsler temin etmesi şarttır. Çatışma bölgelerinden uzak, cihatçı örgütlerin saldırılarından emin bir şekilde konuşlanabilecek üslere sahip olmak ABD ve müttefikleri için son derece avantajlı bir kazanım olacaktır.
ABD, Orta Asya ülkelerinin NATO ile ilişkilerini ciddiye aldığı söylenemez. Çünkü bu ülkeler NATO ile kurdukları bağları, daha ziyade, Batı’dan modern araç gereçler sağlamanın bir yolu görmüşlerdir. Bu sebeple ABD, üs pazarlıklarında modern savunma sanayi ürünlerini masaya koz olarak koyabilir.
ABD’nin Üs Talebi Karşısında Orta Asya Devletleri
Tacikistan: Afganistan’la en uzun (1334 km) sınırlara sahip olduğundan muhtemel operasyon alanlarına en kısa sürede ulaşma imkânı sunması özelliğiyle Tacikistan’ın uygun bir seçenek olduğu düşünülebilir. Ancak hem ŞİÖ hem de KGAÖ’ne tam üye olması, Rusya ile yakın askerî iş birliği, bölgedeki en büyük Rus askerî üssünün Tacikistan’da konuşlu olması vs. bu olasılığı zayıflatıyor. Üstelik Putin yakın bir tarihte, bu Rus üssünü daha da güçlendireceklerini açıkladı. SSCB zamanında (1945) Volga-Ural Askerî Komutanlığına bağlı olarak kurulan ve 2004 Ekim’inde yapısı yenilenen 201. Motorize Piyade Tümeni’nde 7000 Rus askeri bulunuyor ve bu sayının 15 bine çıkarılması bekleniyor. Rusya’nın Tacikistan’da bir de Nurek’te “Optiko-Elektronik Pencere” adlı bir uzay gözetleme kompleksi bulunuyor. İmamali Rahman’ın mayıs ayında Rusya’daki İkinci Dünya Savaşı zafer kutlamalarına Putin tarafından davet edilen tek Orta Asya lideri olduğunu hatırlayalım. Putin, 2021 Eylül’ünde Duşanbe’ye bir ziyaret yapacak ve iki ülke arasında 40 civarında askerî iş birliği anlaşması imzalanacak. Ayrıca Tacikistan, bölgede Çin’le gerek ekonomik gerekse askerî bakımdan en yakın ilişkilere sahip ülke ve Afganistan’ı Çin’e bağlayan ünlü Wahan Koridoru’nun hemen üzerinde Çin’e ait bir askerî üsse ev sahipliği yapıyor. Bu arada Tacikistan’ın denge politikası gözeterek Afganistan sınırına yakın bir yerdeki Farkhor Hava Üssü’nü Hindistan’ın kullanımına açtığını belirtelim. Diğer Orta Asya ülkelerinin 1990’ların ortalarından itibaren katıldığı NATO’nun Avrupa-Atlantik Ortaklık Konseyi’ne (AAOK) ve onunla bağlantılı olan Barış İçin Ortaklık (BİO) programına Tacikistan ancak 2002’de katılmıştır. Yani bölge ülkelerine oranla Batı ile bağları zayıftır. Son olarak ABD’ye resmî ziyarette bulunmayan tek Orta Asya ülkesi liderinin İmamali Rahman olduğunu da ekleyelim. Mart ayında Tacikistan, Afganistan ve ABD Dışişleri Bakanlıkları temsilcilerinin ilk kez üçlü çevrimiçi toplantısı yaptığını, ardından Dışişleri Bakanı Blinken’in, Orta Asyalı meslektaşlarıyla bu yıl beşincisi yapılan “C5+1” çevrimiçi toplantısına katıldığını, mayıs ayı başlarında Zalmay Halilzad’ın Tacikistan’da bulunduğunu göz ardı etmemek gerekir. Şayet Tacikistan bir ABD üssüne izin verirse toprakları üzerinde Rus, Çin, Hint ve Amerikan üslerine yer veren ilk ülke olacak.
Türkmenistan: Türkmenistan, tarafsızlık statüsü dolayısıyla konunun büsbütün dışındadır. Bununla birlikte Orta Asya’daki radikal cihatçı grupların sızma olasılığının en yüksek olduğu yer Türkmen-Afgan sınırıdır. Bu bakımdan Afganistan’ın istikrarı Türkmenistan’ın da çıkarınadır.
Kırgızistan: Kırgızistan, ŞİÖ ve KGAÖ üyesi olup özellikle ekonomik bakımdan Rusya ve Çin’e bağımlıdır. Kırgızistan’ın Çin’e olan borcu, GSMH’sının yarısını oluşturuyor. Türk Keneşi, yakın gelecekte kurmayı planladığı Türk Kalkınma Bankası aracılığıyla Kırgızistan’ı bu borçtan kurtarmalıdır. Manas Üssü’nün kapatılması ile kötüleşen ABD-Kırgız ilişkileri, ABD’nin Kırgız vatandaşı Azimcan Askarov’a “İnsan Hakları Savunucusu Ödülü”nü vermesiyle iyice gerginleşmiş, dönemin Cumhurbaşkanı Atambayev’in ikili iş birliği anlaşmasını iptal etmesine yol açmıştır. Trump döneminde, çok sayıda radikal cihatçı militanın sahte Kırgız pasaportu kullandığı gerekçesiyle Kırgız vatandaşlarının ABD’ye girmesi yasaklandıysa da Kırgız devletinin, yeni biyometrik fotoğraflı-çipli pasaportları kullanıma sokması ve Kırgız güvenlik birimlerinin suçlularla ve teröristlerle mücadele konusunda İnterpol’le kurduğu yakın ilişkiler sonrasında bu yasak 20 Ocak 2021’de kaldırıldı. Sonuç olarak; Afganistan’la sınırının olmaması, son dönemde yaşadığı iç karışıklıklar ve ülkedeki siyasi istikrarsızlık ortamı, farklı etnik gruplar arasındaki gerilimler, 28 Nisan’da Kırgız-Tacik sınırında yaşanan çatışmalar Kırgızistan’ı ABD için son seçenek yapacaktır. Çatışmaları müteakiben haziran sonunda Duşanbe’yi ziyaret eden Kırgız Cumhurbaşkanı Sadır Caparov, beklediği sonuçları elde edemeden ülkesine dönmüştü. 13-14 Temmuz günleri Tacikistan’a sığınan 345 Kırgız vatandaşı, Kırgızistan’ın tüm girişimlerine karşın Kırgızistan’a verilmeyip Afganistan’a geri gönderildi. Bu iki hadise Kırgız-Tacik ilişkilerinin pek de iyi bir noktada olmadığına işaret ediyor. Sınır çatışmalarında çok sayıda sivil ve askerini kaybeden Kırgızistan, Tacikistan’daki Rus üslerine karşılık ABD üslerini bir denge unsuru olarak değerlendirebilir mi bilinmez.
Kazakistan: Bölge ülkeleri arasında Batı’ya en yakın; AB, AGİT, AİGK, NATO gibi uluslararası örgütlerle angajmanı en yüksek ülke Kazakistan ama aynı zamanda ŞİÖ ve KGAÖ’ne tam üye. Rusya ile ilişkilerine büyük önem atfeden, Afganistan’la sınırı bulunmayan Kazakistan’ın konumu ayrı bir çalışmada ele alınacağından şimdilik zayıf ihtimal olduğunu belirtmekle yetinelim.
Özbekistan: Özbekistan, KGAÖ üyesi değil ve topraklarında konuşlu bir Rus üssü de yok. Ancak Özbekistan Anayasası ve Özbek Savunma Doktrini herhangi bir yabancı ülkeye üs verilmesine imkân tanımamaktadır. Wall Street Journal’ın yukarıda zikrettiğimiz haberi üzerine Özbekistan Savunma Bakanlığı Basın Servisi’nden bir yetkili yaptığı açıklamada “Özbekistan Savunma doktrininin ülkede yabancı üs konuşlandırılmasına izin vermediğini ayrıca Özbek ordusuna bağlı askerlerin yurt dışında herhangi bir barışı koruma operasyonuna vs. katılmasının da mümkün olmadığını vurguladı. Taşkent’in son dönemde Moskova ile askerî iş birliği alanında yakınlaşması, 2020 yılı Tirmiz’de düzenlenen ortak tatbikat, Özbekistan’ın KGAÖ’ne geri dönebileceği yorumlarına yol açmıştı. Ancak 12 Temmuz Pazartesi günü Cumhurbaşkanlığı Sekreteri ve Özel Kalem İdaresi Başkan Yardımcısı Şerzad Asadov, KGAÖ’ne dönme konusunun gündemlerinde olmadığını, böyle bir davet almadıklarını, zaten Özbek yasalarının bu tür örgütlere katılmayı ve yabancı askerî üslere izin verilmesini yasakladığını açıkladı. Özellikle yeni Başkan Mirziyoyev döneminde Pakistan ve Çin’le geliştirilen ekonomik ilişkiler de bir ABD üssü ihtimalini zayıflatmaktadır.
Özbekistan, son yıllarda Pakistan’la çok yakın ekonomik ilişkiler içerisinde. 2 Şubat 2021’de anlaşması imzalanan 573 km’lik “Tirmiz, Mezar-ı-Şerif, Kâbil, Peşaver Demiryolu’nun önemli bir bölümü Afganistan topraklarından geçiyor. 2021’in Nisan ve Mayıs aylarında bu rota üzerinde iki ülkenin yük kamyonları da TIR kapsamında mal sevkiyatına başladı. Özbekistan, toplam maliyeti 5 milyar doları bulan bu demiryolu projesine, Orta Asya ile Güney Asya’yı etkin ve güvenli bir şekilde birbirine bağlayacak bir ulaşım ve lojistik altyapısı olarak bakıyor. Dünyadaki iki “çift kara ülkesi”nden biri olan Özbekistan’ın bu rota üzerinden Peşaver’e, oradan Karaçi Limanı’na, oradan da Bir Kuşak Bir Yol Girişimi’nin en önemli koridoru olan CPEC’e yani Gwadar Limanı’na bağlanabilecek olması, ülke ekonomisi için hayati önem taşıyor. Denize kıyısı olan ülkelere daha doğrudan ve düşük maliyetli ulaşım koridorlarının oluşturulması, Özbek devleti için stratejik bir öncelik. Özbekistan, Afganistan krizine güvenlik kaygılarının ötesinde bu açıdan da yaklaşıyor. Bir iç savaş nedeniyle Afganistan üzerinden geçen ticaret yollarının kullanılamayacak hâle gelmesi Özbekistan ekonomisine büyük bir darbe vuracaktır. Özbekistan’ın Afganistan’a ilgisinin başlıklarından biri de 260 km uzunluğundaki Surhan-Puli-Humri Elektrik İletim Hattı’dır. Dolayısıyla Afganistan’daki barış ve istikrar ortamına Özbek Devleti’nin şiddetle ihtiyacı vardır.
Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev, göreve gelmesinden kısa bir zaman sonra Dışişleri Bakanı Kamilov’u ilk yurt dışı gezisine Afganistan’a göndermiş, İsmetulla İrgaşev’i de Afganistan Özel Temsilcisi olarak atamıştır. Afgan hükûmeti ile Taliban arasında görüşmeler yapılmasını teklif eden ilk Orta Asya ülkesinin Özbekistan olmasını bu çerçevede anlamak lazım. 2018 Mart’ındaki bu çağrının ardından, Taliban’ın o sıradaki siyasi ofis başkanı Molla Abdul Ghani Baradar (Abdülğani Birader), Özbekistan’ı ziyaret etmiş, Özbek dışişleri bakanı da Katar’da Taliban temsilcileriyle bir araya gelmiştir. Özbekistan-Taliban görüşmeleri 2019 Mart’ında da devam etmiştir. Özbekistan, bu diyalog sayesinde Taliban’ı, Özbekistan İslami Hareketi’ni kontrol altına almada bir araç olarak kullanmak istemektedir. Bilindiği gibi, 1997’de Taliban’a biat eden Özbekistan İslami Hareketi lideri Osman Gazi, 2014 yılında IŞİD’e biat edince iki örgütün arası açılmıştı. Bununla birlikte Özbek İslami Hareketi, El-Kaide ve Taliban içindeki Hakkani Ağı ile iyi ilişkilere sahiptir.
ABD’nin Afganistan Özel Temsilcisi Zalmay Halilzad ve Pakistan Başbakanı İmran Han’ın Özbekistan ziyaretlerinde üs konusunun gündeme gelmiş olması kuvvetle muhtemeldir. 15 Temmuz 2021’de ABD, Özbekistan, Afganistan ve Pakistan’ın katılımıyla bölgesel bağları pekiştirmeyi amaçlayan bir dörtlü diplomatik girişimin başlatılması ve tarafların, iş birliği şartlarını belirlemek için önümüzdeki aylarda bir araya gelme konusunda mutabık kalmaları da önemli bir gelişmedir. Son günlerde Taşkent’in diplomasi koridorlarında yaşanan görüşme trafiği, özellikle “Orta ve Güney Asya: Bölgesel İrtibatlılık, Sınamalar ve Fırsatlar” adlı, geniş katılımlı uluslararası konferans; Taşkent’in Afganistan meselesi bağlamında en önemli diplomasi üssüne dönüştüğünü gözler önüne sermektedir.
2005’teki Andican Olayları sonrasında yaşananlar, her iki tarafın da meseleye dikkatle yaklaşmasını gerektirecektir. Tüm olumsuzluklara rağmen; Cumhurbaşkanı Mirziyoyev’in 16-18 Mayıs 2018 tarihlerinde gerçekleşen yüksek profilli Washington ziyareti ve ziyaret sırasında imzalanan çok sayıda anlaşma (askerî iş birliği de dâhil), American Councils’in Özbekistan’da açılmasına karar verilmesi (Yıllar sonra Özbekistan’da açılmasına karar verilen ilk STK’dir.), çok sayıda insan hakları aktivistinin serbest bırakılması, 2013-2016 yılları arasında Taşkent’te bir NATO-Orta Asya İrtibat Bürosunun bulunması, son yıllarda Özbekistan’ın Fransa, İspanya, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti gibi NATO ülkeleri ile havacılık ve savunma sanayi alanında geliştirdiği ilişkiler, Özbek Özel Kuvvetlerinin 11-26 Ocak 2019 tarihlerinde ABD’deki Kemp Shelby üssünde Southern Strike adlı tatbikata katılması, iki ülke silahlı kuvvetleri arasındaki sıcak ilişkiler ve karşılıklı ziyaretler Özbekistan seçeneğini kuvvetlendiren gelişmeler. 2021 Nisan’ı başlarında, ABD Merkez Komutanlığı Stratejik, Planlama ve Politika Dairesi Başkan Yardımcısı Tuğgeneral Duke Pirak’ın yüksek profilli Özbekistan ziyaretinin başlıca gündem maddesinin ABD’nin üs talebi olduğu açıktır. ABD tarafının Tacikistan ve Özbekistan’ı ikna turları da sürüyor. ABD Dışişleri Bakanı Blinken, 1 Temmuz’da Tacik ve Özbek mevkidaşlarını Washington DC’de kabul etmişti.
Bütün bu veriler dikkate alındığında, en uygun seçeneğin Özbekistan olduğu söylenebilir. Ancak sıraladığımız engeller nedeniyle bu ihtimalin üs adı altında değil, “Barışı Koruma Misyonu, Terör Faaliyetlerini İzleme Merkezi, Mülteci Kampı” vb. isimler altında gerçekleşebileceğini vurgulayalım. Nitekim basında Özbekistan’ın, Tirmiz bölgesinde mülteci kampı (çadır kent) inşasına başladığı yönünde haberler çıkmaya başladı. Özbekistan’ın ABD’ye bir askerî üs vermese bile Tirmiz’deki Kuzey Dağıtım Ağı transit merkezini açık tutmaya devam edeceğini söyleyebiliriz.
Orta Asya Ülkeleri ABD’ye Üs Vermeli mi yahut Verebilir mi?
Taliban dışında Afganistan’da yerleşik çok sayıda selefi-cihatçı örgütün varlığına yukarıda değinmiştik. El-Kaide, IŞİD, kuzeydeki Horasan İslam Emirliği (IŞİD, Orta Asya ülkeleri ile Afganistan’ı bu isim altında birleştiriyor), Hizbu’t-Tahrir, Özbekistan İslam Hareketi, İslami Cihad İttifakı (ağırlıklı olarak Kırgız cihatçılardan oluşuyor), Ketibet İmam el-Buhari “İmam Buhari Taburu” (Özbekistan İslam Hareketi’nden ayrılan el-Nusra iltisaklı grup), Ketibetü’t- Tevhid ve’l-Cihad “Tevhid ve Cihad Taburu” (El-Kaide’ye bağlı olup Herat’ta aktif), Cundullah (İran’daki Sünnilerin hakkını savunmak için kurulan Şiilik karşıtı örgüt, kuzey Afganistan’da güçlü), Cundu’l-Halife “Halife’nin Ordusu” (IŞİD iltisaklı), Cemaat-Ensarullah (ağırlıklı olarak Tacik kökenli militanlardan oluşuyor), Türkistan İslam Partisi (Uygur kökenli savaşçılardan oluşuyor) gibi radikal cihatçı örgütler, en kalabalık militan kadrosuna sahip olanlar. Bu gruplara mensup militanların, özellikle Horasan İslam Emirliği mensubu savaşçıların sayısı kesin olarak bilinmiyor. 20 Şubat 2019’da Rusya’nın Tacikistan Büyükelçisi Igor Lyakin-Frolov, Afganistan’ın kuzeyinde Horasan İslam Emirliği’ne bağlı yaklaşık 3000 savaşçının bulunduğunu açıkladı. Birkaç gün sonra Tacik General Recebali Rahmanali, bölgede, 6370’i yabancı paralı asker olmak üzere toplamda 16.700 militan olduğunu bildirdi. Aynı yılın mayıs ayında Rusya Federal Güvenlik Servisi (FSB) Başkanı Aleksander Bortnikov, “Afganistan’ın kuzeyinde, Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) ülkeleri sınırındaki bölgede 5000 kişilik bir terörist grubunun yerleşik olduğunu söyledi. Ardından, 2019 Aralık’ında Rusya Federasyonu Güvenlik Konseyi Sekreter Yardımcısı Raşid Nurgaliyev, Afganistan’da sayıları 3500 ile 10.000 arasında değişen Horasan İslam Emirliği militanı olduğunu açıkladı. Emirliğe bağlı militan sayısının her seferinde farklı verilmesinin nedeni, cihatçı savaşçıların sürekli hareket hâlinde olmalarıdır. Batılı güçlerin tamamen ayrılmasıyla birlikte Afganistan’da kontrolün Taliban güçlerinin eline geçmesinden sonra bu sayının artacağı öngörülebilir. Böylelikle El-Kaide ve IŞİD bağlantılı bu grupların bölgedeki etkinliği artacak, Taliban militanları ile bir çatışma ortamı doğacak, bu da Afganistan’ı iç savaşa sürükleyebilecektir. Taliban’ın bu örgütlerle savaşmasının bölge ülkeleri yararına olacağı düşünülebilir. Zira Taliban’la savaş hâlinde olacak Horasan Emirliği militanları, Afganistan’a komşu ülkelere dönük planlarını ertelemek zorunda kalacaklardır. Fakat istikrarsız ve iç savaş hâlindeki bir Afganistan bölge ülkeleri için yine de güvenlik riski olmaya devam edecektir. Örgütün Katar’daki Siyasi Bürosu’ndan Şerafeddin Dilaver’in Moskova’da verdiği sözler ve IŞİD’le savaşma vaadinin Taliban’ın sahadaki gerçek liderleri olan Siracüddin Hakkani ile Molla Ömer’in oğlu Molla Yakub tarafından hangi ölçüde kabul göreceği tartışma konusudur. Normal şartlarda ABD’nin üs, gözetleme-dinleme, keşif merkezi vb. taleplere olumlu karşılık vermeyeceği neredeyse kesin olan Orta Asya ülkeleri; Taliban, yakın zamanda tekrar sahneye çıkacak El-Kaide ve “Suriye ile Irak’ta kendisine verilen ‘yenilerek Afganistan’a çekilme’ rolünü başarıyla oynayan IŞID” gibi radikal örgütlerin bölge ülkelerinde gerçekleştireceği terör eylemleri yoluyla ikna edilmeye (!) çalışılacaktır.
Öte yandan çatışmaların tırmanması hâlinde bölge ülkelerine doğru bir mülteci akını yaşanacak, bu durumdan, Orta Asya ülkelerinin yanı sıra Pakistan, İran, Rusya, Türkiye hatta Avrupa ülkeleri de etkilenecektir. Sığınmacıların arasına gizlenecek cihatçı militanların komşu ülkelere sızmaları ihtimal dâhilindedir. Kremlin, ABD’ye üs vermeleri hâlinde Orta Asya ülkelerinden gelecek mültecilere Rusya’nın kapılarının kapalı olacağı tehdidinde bulunmuştu.
Orta Asya ülkelerinin 2000’lerin başında NATO ülkelerine üs verme nedenlerinin bugünün şartlarında da geçerli olduğu düşünülebilir. Fakat bölge ülkelerinin orduları artık daha eğitimli ve cihatçı gruplarla savaşma kabiliyetleri düne oranla daha yüksek. Ayrıca bölgede yeni süper güç olarak sahne alan Çin ve operasyonel kararlılık sergileyen KGAÖ var. Ekonomik bakımdan Çin etkisi altına giren Orta Asya ülkelerinin, Bir Kuşak Bir Yol’a eklemlenerek uluslararası limanlara ve ticaret yollarına açılma iştahlarını çok yüksek. Orta Asya cumhuriyetleri için Amerikan’ın üs talebine evet demenin, Çin’le bağları koparmak, Rusya’yla ilişkileri bozmak anlamına geleceği çok açık. Geçen zaman, bölge ülkelerinin üs talebine olumlu yaklaşmadığını gösteriyor. Fakat ABD taleplerinin büsbütün reddedilmesi mümkün değildir. Zira bugüne kadar bir denge unsuru olarak kullandıkları Avrupa ve ABD desteğini kaybetmek, bölge ülkelerini, yoğun bir Çin-Rusya nüfuzu altına sokacak, bağımsızlıklarını ve egemenliklerini tartışmalı hâle getirecektir. Bu nedenle ABD taleplerinin en alt düzeyde ve “Barışı Koruma Misyonu, Terörizmle Mücadele İçin Uluslararası Çabaları Koordinasyon Merkezi, Uluslararası İzleme Grubu, İnsancıl Mülteci Kampı” gibi ikna edici (!) başlıklarla karşılanacağını öngörüyoruz. ABD, Rusya ile Çin’i tedirgin etmemek adına küçük transit noktalarıyla başlayacak yerleşimini konjonktür izin verdikçe genişletmek isteyecektir.
Aslına bakılırsa, resmî görüşmelerde dile getirilmese de ABD’nin Orta Asya ülkelerinden üs talebinde bulunmasının Afganistan’la değil, doğrudan Çin’le ilgili olduğunu düşünüyoruz. ABD’nin açıklanmayan amacı, bu üsler aracılığıyla Çin’e yönelik istihbarat faaliyetleri ve operasyonlarını yürüteceği merkezler oluşturarak Çin’i kontrol etmek, Bir Kuşak Bir Yol girişimini akamete uğratmaktır. 16 Haziran’da Cenevre’de gerçekleşen zirvede Putin’in, Biden’a yaptığı, Orta Asya ülkelerinden istedikleri üslere alternatif olarak Tacikistan ve Kırgızistan’daki Rus üslerini kullanma teklifinin karşılıksız bırakılması hem Rus tarafının zikrettiğimiz endişelerini hem de ABD’nin gizli niyetlerini kanıtlamaktadır. Özel Temsilci Zalmay Halilzad da bu yöndeki sorulara cevap vermemiştir.
Frederick Starr’ın, Amerikan devlet aklına egemen olan “Büyük Orta Asya” konseptine göre Sovyet sonrası dönemde beş Orta Asya cumhuriyeti, Rusya ve Çin’den kopartılmalı; Afganistan ve Pakistan’la bütünleştirilerek Amerikan etkisine tabi kılınmalıdır. ABD’nin Pakistan’ı Çin’e kaptırmasının üzerinden uzun zaman geçti, eğer etkili çözümler üretemezse Afganistan’ı ve beş bölge ülkesini de kaptırmak üzere. Önümüzdeki dönemde Brezinski’nin ifadesiyle “Büyük Satranç Tahtası”nda NATO, KGAÖ, ŞİÖ; Rusya, Çin, Hindistan, Pakistan, İran, Türkiye, AB ve İngiltere yerlerini alacaktır.
Afganistan’da İç Barışın Önündeki Engeller
Pakistan, Rusya, Çin ve İran’la olumlu bir diyalog zemini yakalayan Taliban liderleri, örgütün elde ettiği askerî kazanımların cazibesine kapılarak Afganistan hükûmetiyle görüşmelerden çekilir ve güç kullanarak ülkenin tamamına hâkim olma yoluna giderse, etrafına saçacağı güvenlik riskleri nedeniyle uluslararası kamuoyu, Taliban’ın hamisi Pakistan’a güçlü bir baskı uygulayacaktır. Çıkarları gereği Afgan yönetimi ile Taliban’ı uzlaştırmak için ciddi mesai harcayan Rusya, İran, Çin, Pakistan ve bölge ülkelerinin Afganistan’da barış ve huzur ortamını tesis etmeleri kolay olmayacaktır. Barışın önündeki engelleri şu şekilde sıralayabiliriz:
1. Hâlihazırdaki Afgan yönetiminin çok parçalı yapısı: Mevcut Afgan yönetimini oluşturan Peştu kökenli Devlet Başkanı Eşref Gani ile Tacik kökenli “Afganistan Barış ve Ulusal Uzlaşma Yüksek Kurulu Başkanı” Abdullah Abdullah arasında ciddi siyasi çekişmeler söz konusudur. Aynı çekişme, Eşref Gani ile eski devlet başkanı Hamid Karzai arasında da mevcuttur. Afganistan Heyeti’nin 26 Haziran’da Beyaz Saray’a yaptığı resmî ziyarette temsilde eşitlik sorunu yaşanmış; ABD tarafı, Eşref Gani’ye tüm kesimleri özellikle de Özbekleri temsil eden bir heyetle gelinmediği yönünde eleştiriler yapmıştır. ABD’de yaşayan Hazaralar da aynı sebeple Beyaz Saray önünde Gani yönetimini protesto etmiştir.
2. Eşref Gani’nin Peştucu yönetim anlayışı ve diğer etnik gruplara karşı uyguladığı ayrımcı politikalar, geniş halk desteğinden mahrum kalmasına yol açmıştır. Özbekler, Türkmenler ve Hazaralar Afgan yönetiminin asimilasyon politikalarını ve kimi atamalarını protesto eden kitlesel gösteriler düzenlemektedir. Örneğin 18 Mayıs’ta Faryab iline dışarıdan bir vali atanmasını protesto eden Özbekler, ellerinde taşıdıkları Raşid Dostum posterleri ve Güney Türkistan bayrakları eşliğinde büyük bir yürüyüş gerçekleştirmiştir.
3. Afganistan’da beka mücadelesi veren Afganistan Türkmenleri de Eşref Gani’nin Güney Türkistan’ı Peştulaştırma siyasetinden son derece rahatsızdır. 40 yıl önce Ruslara karşı kurulan Türkmen direniş grubunun komutanı Nabi Güçlü “Mezar-ı Şerif, Kunduz, Badahşan, Faryab, Badgis, Herat, gibi, halkının büyük bölümü Türklerden oluşan şehirlerden bizleri çıkarıp Güney Türkistan’ı asimile etmek sonra da yutmak istiyorlar. Sistemli göç hareketliliği ile de demografik değişim hedefleniyor.” açıklamasında bulunmuş, haklarını savunmak için silahlı mücadeleye hazır olduklarını dile getirmiştir.
4. Dünya kamuoyunun Taliban adıyla tanıdığı örgüt, homojen bir yapıya sahip olmadığından yönetime geldikten sonra kendi içinde bir çatışmaya girebilir. Taliban içindeki radikal-askerî kanadı oluşturan Kuetta Şurası, Hakkani Ağı, Peşaver Şurası gibi grupların El-Kaide ile irtibatını sürdürdüğü hatta El Kaide ile yakın ittifakı savunduğu biliniyor. BM’nin Analitik Destek ve Yaptırımları İzleme Ekibi tarafından hazırlanan raporda, Taliban’ın Trump yönetimi ile müzakerelere devam ederken bile El Kaide ile ilişkilerini sürdürdüğü, ABD’nin çekilme sürecini düzenli olarak istişare ettikleri ifade edilmiştir. Raporda “Taliban ve özellikle kendisine bağlı Hakkani Ağı ile El Kaide arasındaki ilişkiler; dostluk, ortak mücadele tarihi, ideolojik sempati ve evlilikler bağlamında yakın kalmaya devam ediyor.” değerlendirmesi yer almıştır. Aynı raporda Taliban ve El Kaide üst düzey yöneticilerinin son 12 ayda 6 kez buluştukları belirtilirken, en dikkate değer buluşmanın; 2019 ilkbaharında, Taliban’ın kurucusu Molla Ömer’in eski bir danışmanının, El Kaide lideri Hamza bin Ladin ile yaptığı buluşma olduğu ve bu buluşmada Taliban tarafının, El Kaide ile tarihî bağlarını her ne pahasına olursa olsun koparmayacağı yönünde El Kaide liderine güvence verdiği ifade edilmiştir. Ayrıca Hakkani Ağı liderleri; Orta Asya, Doğu Türkistan ve Kuzey Kafkasya kökenli ve öteden beri El Kaide ile müttefik olan “Özbekistan İslami Hareketi, Ketibet İmam el Buhari, Doğu Türkistan İslami Hareketi” vb. cihatçı örgütlerle ilişkilerini muhafaza etmektedir. Doha’daki ılımlı kanat ile bu radikal-askerî kanat arasındaki güç dengesi Afganistan krizinin geleceğini tayin edecektir. Taliban siyasi büro temsilcileri Tahran’da görüşmeler yürütürken başka bir grup Taliban militanının Kale-yi Nev’e (Qala e-Naw/Yeni Şehir) saldırıda bulunması örgüt içindeki çok başlılığa işaret eder.
5. Moskova’daki görüşmelere katılan Taliban temsilcileri, ülkedeki uyuşturucu üretimine karşı olduklarını ve buna engel olacaklarını ilan ettiler. Ancak uyuşturucu üretiminden milyonlarca dolar elde ettiği bilinen Taliban örgütünün bu konuda görüş birliği sağlaması çok da kolay olmayacaktır.
6. Hükûmet ortağı olacak Taliban’ın, kısmen kontrolü ve himayesi altında olan El-Kaide ile değil ama uluslararası cihatçı örgütleri kendi çatısı altında birleştirmeyi hedefleyen IŞİD ile çatışma ihtimali oldukça yüksek. Nitekim Taliban’ın Katar’daki siyasi bürosundan Şerafeddin Dilaver, Moskova’da Ruslarla yaptığı toplantıda IŞİD’le savaşacaklarının sözünü vermiştir. IŞİD saflarında Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan, Tacikistan gibi Orta Asya ülke vatandaşlarının da yer aldığını unutmamak gerek. Bir anlamda Taliban hareketi Afganistan ve Pakistan’la sınırlı yerel bir güçken IŞİD, küresel bir Hilafet Devleti kurma iddiasındadır. Taliban ile IŞİD arasında, “İslami jargon”la ifade edecek olursak kime “biat” edileceği hususunda, çatışma potansiyeli taşıyan bir anlaşmazlık yaşanacaktır. Bilindiği üzere IŞİD, Orta Asya ve Afganistan’ı “Horasan Emirliği” adı altında birleştirmek istiyor. Söz konusu olan yalnızca IŞİD değil elbette. Özellikle Tacikistan sınır bölgelerinde üstlenmiş olan Cemaat Ensarullah (Tacik), İslami Cihad Birliği (Kırgız), Özbekistan İslam Hareketi gibi örgütlere mensup yaklaşık 20 bin cihatçının varlığından söz ediliyor. Bu bağlamda, yakın zamanda adını Türkistan İslam Partisi olarak güncelleyen Doğu Türkistan İslam Partisi’nin bu denklemde nasıl yer alacağı hususu da önemli olacaktır. Pakistan ve Çin güdümlü olduğu herkes tarafından kabul edilen Taliban’ın, Doğu Türkistan’ın bağımsızlığını savunan Türkistan İslam Partisi’ne karşı tavrı Afganistan’da tesis edeceği İslam Emirliğinin açmazlarından biri olacaktır. Bu arada ABD’nin 2002 yılında terör örgütü olarak tanıdığı Doğu Türkistan İslam Partisi’ni, yeni adıyla Türkistan İslam Partisi’ni, 2020 Ekim’inde terörist örgütler listesinden çıkardığını da ekleyelim.
Afganistan’da İç Savaş Çıkar mı?
Doha görüşmelerinin çıkmaza girmesinin ardından eski Kuzey İttifakı liderleri Hacı Muhammed Muhakkık, Atta Muhammed Nur, Emanullah Guzar vs. halkı Taliban’a karşı direnişe çağırdı. Özellikle General Bismillah Han Muhammedî’nin Savunma Bakanlığına atanmasıyla halk arasından Taliban karşıtı milis güçler toplanmakta. Pakistan Başbakanı İmran Han da NATO’nun çekilmesinden sonra Afganistan’da bir iç savaşın başlayabileceğini kabul etmişti. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, “NATO birliklerinin geri çekilmesi dolayısıyla IŞİD’in ülkenin kuzeyi başta olmak üzere Afganistan’da artan hareketliliği Moskova’yı endişelendiriyor. Müttefiklerimizin sınırlarında aktif olarak nüfuz alanları oluşturuluyor. Moskova, Orta Asya ülkelerini IŞİD tehdidinden korumak için KGAÖ çerçevesinde ikili formatta istişareler yürütüyor.” açıklamasıyla iç savaş olasılığına dikkat çekti. Afgan heyetinin Beyaz Saray ziyaretinden sonra görüştüğü Cumhuriyetçi Senato lideri Mitch McDonnell, geri çekilmeyi bir hata olarak nitelendirerek El Kaide’nin şimdiden kendi hırslı rönesansına hazırlanmakta olduğundan ve bölgeyi beklenenden çok erken tehdit edebileceğinden emin (!) olduğunu belirtti.
Birçok uluslararası ilişkiler uzmanı, ABD’nin Afganistan’ı 2001 öncesini hatırlatan bir krizle karşı karşıya bırakarak gittiği görüşünde. Hatta Bagram Üssü’nden gece yarısı sessiz sedasız ayrılmaları alay konusu bile yapıldı. Yukarıda sıraladığımız gerekçelerden ötürü Afganistan’da bir iç savaş olasılığı her zaman için vardır. İç savaş çıkması durumunda Tacikistan ve Özbekistan ülkedeki etnik uzantılarının çıkarlarını teminat altına almak için duruma müdâhil olacaktır. 90’lı yılların sonundaki iç karışıklıkta Tacikistan, Tacik asıllı Ahmed Şah Mesud’u, Özbekistan ise Raşid Dostum’u desteklemişti. Hatta 1996’da Kâbil’i ele geçiren Taliban, iki ülkeyi BM’ye şikâyet etmişti. O dönemde sessiz kalan Türkmenistan muhtemel bir iç savaşta ne yapar bilinmez ama Kâbil Havaalanı’nın güvenliğini üstlenmeye hazırlanan ve Afganistan kökenli çok sayıda Türkmen vatandaşı olan Türkiye’nin meselenin dışında kalamayacağı açıktır.
Afgan subay kadroları arasında, “Yeni Afgan Vatanseverliği” kavramı etrafında milliyetçi-vatansever hissiyatın ve sınıfsal-kurumsal dayanışma bilincinin oluşmaya başladığı ve bunun, Afgan halkının Taliban eliyle yürütülen Pakistan saldırganlığına karşı bir “vatanseverlik savaşı” anlayışına dayandığı yönündeki yorumların gerçeklerle ne derece örtüştüğünü yakın bir gelecekte göreceğiz.
Sonuç
Pakistan, Çin, Rusya, İran ve bölge ülkeleri; Afganistan İslam Cumhuriyeti yönetimi ile Taliban’ı uzlaştırmak suretiyle Afganistan’ı bir iç savaş tehlikesinden kurtarmak ve ülkeye kendi çıkarlarına uygun bir istikrar ortamı getirmek için yoğun diplomatik çabalar sarf etmektedir. Ancak Bir Kuşak Bir Yol rotası üzerinde bulunan ülkelerde; tehditler, suikastlar ve darbeler yoluyla Çin’i durdurmayı planlayan ABD’nin; Pakistan ve Çin’in tarihî muarızı Hindistan’ın yanı sıra Türkistan İslami Hareketi ve sihirli anahtarı IŞİD başta olmak üzere bölgedeki cihatçı örgütlerle öreceği gayrinizami ilişkiler ağının buna müsaade edip etmeyeceğini göreceğiz. Kurban Bayramı’nın ilk günü bayram namazı kılmakta olan Afgan devlet adamlarının yakınındaki bir bölgeye füzelerle yapılan saldırıyı IŞİD’in üstlenmesi, ABD’nin Suriye’deki cihatçı militanları Katar üzerinden Kâbil Havaalanına naklettiği dedikoduları bu hesaplaşmanın ayak sesleridir. Çin’in kurmak istediği “Ejder Düzeni”ni yıkmak, ABD ve Hindistan için stratejik bir zorunluluktur. ABD’nin Afganistan’dan hızla çekilmesinin örtülü amacı budur. Çin, “İmparatorluklar Mezarlığı”na çekilmek istenmektedir. Hedef, Orta ve Güney Asya’da oluşturulacak istikrarsızlık ortamı ile Bir Kuşak Bir Yol’u işlevsiz kılmaktır.
Kaynaklar

https://www.mid.ru/ru/foreign_policy/news/-/asset_publisher/cKNonkJE02Bw/content/id/4810299
https://ria.ru/20210712/taliby-1740896115.html

Taliban battles its way into key Afghan city


https://www.dw.com/ru/katarskij-spisok-talibov-est-li-v-nem-uzbeki-i-tadzhiki/a-54528848
https://mudofaa.uz/ru/47465/
http://president.tj/ru/node/26124
https://fergana.ru/news/122387/
https://www.currenttime.tv/a/31319013.html#player-start-time=33.305803
https://www.reuters.com/world/asia-pacific/servicemen-who-fled-taliban-tajikistan-being-brought-back-fight-afghan-govt-2021-07-06/
https://turkmen.news/news/reinforcing-afghan-border/
https://www.azattyq.org/a/31352586.html


https://legalacts.egov.kz/npa/view?id=8752972
https://www.fmprc.gov.cn/mfa_eng/zxxx_662805/t1522541.shtml; http://mofa.gov.pk/3rd-round-of-china-afghanistan-pakistan-foreign-ministers-dialogue/
https://www.scmp.com/news/china/diplomacy-defence/article/2161745/china-building-training-camp-afghanistan-fight, https://thediplomat.com/2018/01/chinas-military-base-in-afghanistan/, https://thediplomat.com/2018/08/with-rumored-training-camp-chinas-afghanistan-presence-set-to-grow/
https://fergana.ru/news/122407/
https://ria.ru/20011119/17514.html

https://www.wsj.com/articles/afghan-pullout-leaves-u-s-looking-for-other-places-to-station-its-troops-11620482659
https://www.amerikaninsesi.com/a/abd-orta-asyada-yeni-guvenlik-ortakliklari-arayisinda/5899650.html
https://kz.usembassy.gov/ru/press-conference-with-ambassador-zalmay-khalilzad-ru/; https://www.centralasian.org/a/31306069.html
https://www.bloomberg.com/news/articles/2021-07-02/u-s-asks-central-asian-nations-to-take-afghans-seeking-visas
https://www.vedomosti.ru/politics/articles/2015/05/19/rossiya-prekratila-tranzit-cherez-svoyu-territoriyu-tehniki-nato-iz-afganistana
https://www.nytimes.com/2009/08/05/opinion/05iht-edkuchins.html?pagewanted=print, https://www.csis.org/programs/transnational-threats-project/past-projects/northern-distribution-network-ndn, https://www.bbc.com/turkce/haberler/2012/06/120604_nato_centralasia
https://www.nato.int/docu/review/2006/issue3/turkish/analysis2.html
https://www.vedomosti.ru/politics/news/2021/05/08/868972-putin-zayavil-ob-ukreplenii-rossiiskoi-voennoi-bazi-v-tadzhikistane
https://dushanbe.mid.ru/201-a-gatcinskaa-ordena-zukova-dvazdy-krasnoznamennaa-voennaa-baza/
https://dushanbe.mid.ru/optiko-elektronnyj-uzel-okno-v-nureke
http://www.ipcs.org/focusthemsel.php?articleNo=2347
https://eurasianet.org/why-is-kyrgyzstan-being-suggested-for-trumps-next-travel-ban
https://central.asia-news.com/en_GB/articles/cnmi_ca/features/2021/01/26/feature-01
https://ria.ru/20210510/bazy-1731646925.html
https://ria.ru/20210712/uzbekistan-1740873933.html
https://xs.uz/uz/post/ozbekiston-afgoniston-va-pokiston-mozori-sharif-kobul-peshovar-temir-jolini-qurish-bojicha-kelishib-oldi
https://gandhara.rferl.org/a/pakistan-uzbekistan-trade-afghanistan-/31274167.html; https://intellinews.com/double-landlocked-uzbekistan-and-pakistan-trial-cargo-route-via-afghanistan-212189/
https://xs.uz/uz/post/ozbekiston-respublikasi-prezidenti-khalqaro-konferentsiyada-nutq-sozladi
https://thediplomat.com/2019/03/what-is-uzbekistans-role-in-the-afghan-peace-process/
https://www.bbc.com/uzbek/lotin/2014/09/140930_latin_imu_supports_islamic_state
https://xs.uz/ru/post/uzbekistan-ssha-afganistan-i-pakistan-sozdali-chetyrekhstoronnij-format-dlya-podderzhki-afganskogo-mirnogo-protsessa-i-postkonfliktnogo-uregulirovaniya
https://president.uz/oz/lists/view/4484
https://www.americancouncils.org/news/announcements/us-amb-pamela-spratlen-welcomes-american-councils-uzbekistan
https://mudofaa.uz/44113/, https://kun.uz/en/news/2021/04/06/us-military-delegation-arrives-in-uzbekistan
https://www.state.gov/secretary-blinkens-meeting-with-uzbekistan-foreign-minister-kamilov/; https://www.state.gov/secretary-blinkens-meeting-with-tajikistan-foreign-minister-muhriddin/
https://eurasianet.org/uzbekistan-bracing-for-possible-afghan-refugee-crisis
https://zen.yandex.ru/media/newstj/posol-rossii-voorujennye-sily-tadjikistana-daiut-dostoinyi-otpor-liubym-ugrozam-na-granice-no-i-my-pomojem-5c6d1dd53451a900c0eab784
https://rus.ozodi.org/a/29791430.html
https://tass.ru/politika/6452374
https://www.interfax.ru/interview/686547
https://fergana.site/news/122401/?country=world
https://www.kommersant.ru/doc/4907714#id2084593
https://www.dailymotion.com/video/x81h2lc; https://www.aa.com.tr/ru/ /2250836
https://www.turkiyegazetesi.com.tr/dunya/795846.aspx; https://www.youtube.com/watch?v=LUY-MKOQnyA
https://www.aa.com.tr/tr/dunya/bm-taliban-abd-ile-muzakereler-sirasinda-el-kaide-ile-istisarelerde-bulundu/1861506
https://t.me/anserenko/1941
https://afghanistan.ru/doc/143617.html
https://tass.ru/politika/11808479
https://news.ru/world/talibovirus-chem-uhod-ssha-iz-afganistana-grozit-centralnoj-azii/?utm_source=yxnews&utm_medium=desktop&utm_referrer=https%3A%2F%2Fyandex.kz%2Fnews%2Fsearch%3Ftext%3D

Ahmet Hayrettin SAĞDIÇ Kafkassam

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir