İranlılar, gece Irak’ın Erbil kentindeki ABD hedeflerine yönelik füze saldırısını “İsrail’in gizli üslerini vurduk” şeklinde izah ediyor. Üç gün önce Suriye’de Kasım Süleymani’nin yakın adamlarından iki Albay’ın İsrail tarafından öldürülmesi için intikam yemini etmişlerdi.
Bir taraftan Cenevre’de İran’la nükleer müzakerelerin yapıldığı, diğer taraftan da Batı’nın Rusya’ya yaptırımlardan dolayı ortaya çıkan enerji açığını İran’dan temin etmenin gündemde olduğu bir süreçte İran’ın ABD hedeflerine çok sayıda balistik füze göndermesi akıl alabilir gibi değil.
Ortalık zaten karışık. Acaba İran ABD’nin Ukrayna’da adeta bir çıkmazda olmasını fırsat bilerek kendi kamuoyuna bir mesaj mı verdi? “Biz süper güç falan dinlemeyiz, şehitlerimizin intikamını her şartta alırız” mesajını vererek iç kamuoyunu tahkim mi etmek istedi? Bu konuda İran basınında kim bilir ne “kahramanlık hikayeleri” yazılıp, çiziliyordur.
Fakat, o kadar balistik füzeye rağmen hiç can kaybının olmaması dikkat çekici. Ayrıca altı ile 12-13 arasında olduğu belirtilen Fetih 110 tipi füzelerden hiç birisi ABD Hasa Savunma Sistemleri tarafından vurulmadığı gibi HSS’lerin devreye bile girmemesi başka bir ayrıntı.
Burada ister istemez “komplo teorileri” devreye giriyor.
İran daha önce, Batı’nın enerji ihtiyacını Türkiye üzerinden karşılayabileceğini duyurmuştu. Batı da hem bu açıklamadan hem de ihtiyaçtan dolayı “İran’ın doğru bir seçenek olabileceğini” değerlendirmiş ve konuyu gündemine almıştı.
Bütün bunları İran’ın kendi kamuoyuna izah etmesi gerekiyordu. “Şeytan karşısında eğilmediği, gerekli dersi verdiği” mesajlarından sonra Batı ile hem enerji açığının kapatılması hem de nükleer müzakerelerde anlaşılması için iç kamuoyunda gerekli tahkimatın yapılması daha kolay olacaktı.
Benim aklıma başka bir seçenek gelmiyor. “Ortalık karışık, ABD’nin başını kaşımaya vakti yok. Bir-iki füze fırlatayım da yüreğim ferahlasın” mantığı, diğer taraf (ABD ve İsrail) için de geçerli. Onlar daha işlevsel bir-iki füze gönderir ve işler bu sefer “yüreği ferahlatma şenliklerinin” çok ötesine gider.
İran’da da bunu hesap edebilecek devlet aklı vardır.
Ahmet Arslan