KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Rusya
  4. »
  5. Adelina Sfishta: Putin’in Balkanlar’daki uzun kolları

Adelina Sfishta: Putin’in Balkanlar’daki uzun kolları

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 16 dk okuma süresi
383 0

Kısa süren “1917 Ekim Devrimi” romantizmi sonrası, “Osmanlı İmparatorluğunun esas yıkıcısı” Çarlık
Rusya’sının misyonuna hızla dönen Ruslar; “sosyalizmin yumuşak gücüyle” başladıkları emperyal
yolculuklarına, Stalin’in demir yumruğu ile devam etmişlerdi.
“Sosyalizm soslu çelik diplomasisi” enstrümanı ile güçlenmiş yeni Rus emperyalizmi; Güney Kafkaslar, Orta Asya, Doğu Avrupa ve Balkanlar’da hızla genişledi. Askeri işgaller birbiri peşi sıra geldi. Ardından Ortadoğu ve Afrika’ya yayıldı, devrin en büyük askeri gücü “Varşova Paktı” kuruldu.

“Batı kolonizasyonunun sömürdüğü” topraklarda, mücadeleye kolaylıkla girebilseler de, pek çok toprakları işgallerle veya komünist partileri Rus ordusu desteği ile iktidara getirme yöntemleri ile ele geçirdiler.

Ruslar; “anti Amerikancıları” ve “antikapitalistleri” kolaylıkla peşlerine takabildi bu macerada.

Batı emperyalizmine takılanlar, Rus emperyalizmini, Rus emperyalizmine takılanlar da batı emperyalizmini göremedi.

“Ekonomik rekabet demek olan” soğuk savaşın ağır yükünü kaldıramayan Rus emperyalizmi; Afganistan işgali sonrası gelen süreçte; hem ekonomik açıdan, hem de toplumsal açıdan hızla çöktü.

1991’de SSCB dağıldı. Bağımsızlıklarını ilan eden devletlerden 12’si yeniden bir araya gelerek, “Rusya Federasyonu” adı altında, “ideolojisi olmayan”, bir yapı oluşturdu.

Yeni Rusya; Sibirya’dan Ukrayna’ya, Kuzey Denizinden Gürcistan-Kazakistan-Moğolistan hattına kadar, çoğunluğu Müslüman ve Türki topluluklara ait; petrol ve gaz yatakları ile madenler ve kereste ormanlarını elinden asla bırakmadı. Ve elbette sömürü devam etti. Sosyalistler, Sosyalist bile olmayan bu devlete olan bağlılıklarına devam ettiler. Ne garip!

Ruslar, terk etmek zorunda kaldıkları coğrafyalarda; harabeye dönmüş ülkeler, değerlerini kaybetmiş toplumlar, gelişmemiş teknolojiler kullanarak yağmaladıkları yeraltı yerüstü kaynakları, çürümüş teknolojiler-fabrikalar, fuhuşu geçim kaynağı yapmak zorunda kalan kadınlar, alkolik erkekler, etnik azınlıklara teslim edilmiş KGB’nin uzantıları yönetimler, yeniden dönme zamanına “ayarlanmış” etnik Rus azınlıklar, bırakmıştı.

Bu süreçte kendisinden çok şey beklenen Türkiye; Rusların “nöbete diktiği” etnik azınlıkların kontrolündeki yönetimlere tesir edemedi.

Avrupa ve ABD ise bu süreçte ciddi mesafeler kat etti. Ukrayna dahil, Rusya sınırına kadar olan bütün bölgeler-ülkeler, Belarus hariç, ABD-NATO-AB üçlüsü tarafından etki alanına alınabildi. Bu ülkelerden bazıları AB’ye, bazıları NATO`ya dahil edilerek “geri dönüşsüz” kılındı.

2000 yılında Putin’in gücü ele geçirmesinden sonra Rusya, toparlanma sürecine girdi. Devlet mekanizması yeni bir konseptle inşa ediliyordu: “İstihbarat devleti konsepti”. Putin Rus devletini tepeden tırnağa, “Rus Mefkuresine-Avrasyacılığa” inanmış “sadıklardan” oluşan, bir “istihbarat devleti” olarak inşa etti. Putin ve ekibi, kaybedilmiş toprakları yeniden ele geçirecekler ve Yeni Çarlık kurulacaktı.

Putin; “Emperyal mefkurelere sahip” Çarlık Rusya’sını, Sovyetleri, Varşova paktını kurmuş Rusları yeniden ayağa kaldırmayı, Rus Ortodoks kilisesinin “derin çalışmaları” ile süslenmiş, “Slav sadakati” ile beslenmiş “paramiliter ekipleri” ile “uçlarda sadık rejimler dizayn etmeyi”, görkemli konvansiyonel ordusu ile ABD ve NATO’yu caydırmayı hedef edinen yeni bir Rus imparatorluğu kurmayı, yani “Avrasyacılık mefkuresini”, yapılacaklar listesinin “en tepesine” yerleştirmişti.

Putin ilk önce Rusları toparladı, sonra ona katılmaktan başka çare bulamamış, onun “Tatarlar” dediği, “Kıpçak boylarını” demir yumruğu ile zapturapt altına aldı. Devleti ve ülke zenginliklerini sömüren oligarkları ya içeri tıktı, ya yurt dışına sürgün etti, ya da kendi iktidarının kasa emanetçileri haline getirdi.

Putin sadece içerisi ile yetinmedi.

Sovyetler Birliği dağılma sürecinde kendisinden kopan, Kafkaslar- Orta Asya ve Doğu Avrupa’daki toplam 14 devleti; oralara yerleştirdiği Rus etnik unsurlarını kullanarak, bu ülkelerdeki etnik azınlıklarla desteklediği diktatörleri iktidarda tutarak, paramiliter unsurlarla bazı ülkelerde darbeler yaparak veya gerektiğinde de bazı ülkeleri fiilen işgal ederek kendine bağlı kalmalarını sağladı.

2014’te Kırım ve Ukrayna’nın doğusunu fiilen işgal etti. Yetinmedi, Ukrayna’da kendine bağlı rejim kurmak için, bu ülkeyi işgale başladı.

Moldova iktidarının; Rus yanlılarının eline geçmesini sağladı, Moldova’nın AB sürecini tamamlatmadı.

Bulgaristan’da, Rus yanlısı güçlü bir siyasi damarı ayakta tutmayı başardı. Bulgaristan NATO’ya ve AB’ne üye olsa da, kolayca siyasi istikrarsızlığa itilebilecek durumda. CB, tam Rus yanlısı ve oldukça popüler.

Sırbistan AB yanlısı iktidarların eline geçtiğinde, Rusya; Kosova ve Bosna krizi ile “Slav Nasyonalizmini” tetikledi ve bu iktidarların devrilmesini sağladı. Putin, Sırbistan’ı “Balkanlarda Rus köprübaşı” olarak sürekli kullanabildi.

Gelelim Putin`in Balkanlardaki uzun kollarının son dönemde yaptıklarına.

Putin ne istiyor bu “küçük” Balkan ülkelerinden?

Balkanlar, Rusya’nın “savunmasının veya yayılmasının” eşik bölgesi. AB ile en önemli rekabet alanı.

Rusya’nın “Mavi Vatanı olan Karadeniz’in kontrolü için”, Ukrayna kadar olmasa da Balkanlar da önemli.

Balkanların ABD ve Batı kontrolünde olması; Doğu Avrupa ülkelerinin, Batı ile güçlü ilişkilerinin adeta garantisidir. Doğu Avrupa’nın geri bölgesinin güvenliğidir.

Rusya; Balkanların ABD ve AB kontrolüne geçmesini, birinci derecedeki “yaşamsal sorunlardan” olarak görmektedir.

Putin Balkanları kontrol altında tutabilmek için;

– Balkan ülkelerinin yönetimlerine Rus yanlılarını getirmeye çalışmakta,

– AB ve NATO üyelik süreçlerini, siyasi çekişmelerle kilitlemekte,

– Balkan ülkeleri arasındaki krizlerin çözülmemesini sağlamakta,

– AB yanlısı yöneticileri; rüşvet ve yolsuzluk batağına çekilmesini, dolaylı yollardan desteklemekte,

– Sırbistan ve Sırp Cumhuriyetini kullanıp, Balkan ülkelerini sıcak çatışmalara sürüklemeye çalışmakta,

– AB içinde “fitne üretip”, AB içinde “nasyonalist partileri destekleyip”, Balkan ülkelerinin AB’ye kabulünü geciktirmekte,

– Trump ve benzeri, Putin’le gizli ilişkilere girmiş veya kara para ilişkilerine girmiş, Balkanlar üzerinde etkili olan ülkelerin yöneticilerini kullanarak, Balkanlarda ABD ve AB desteğini gevşetmekte, gibi taktikleri sayabiliriz.

Putin’in Balkanlarda; Slav ve Slavyen unsurlara, etnik-kültürel birliktelik gerekçesiyle, özel önem vermektir. Slavyen toplumları Rus’un köprübaşı olarak görmektedir. Sırbistan, Karadağ, Bulgaristan, Makedonya, Bosna Hersek Sırp Cumhuriyeti Putin’in Balkan mücadelesinin “Proksileri”dir.

Putin bu etnik bağa ilave olarak, Ortodoksluğu kullanır. Rus Ortodoks kilisesi; Balkanlarda Ortodoksluğu yönlendiren ve mücadele sürecine katılmalarını sağlayan bir enstrümandır. Rus Ortodoks kilisesi bununla da yetinmez, Balkan Slav Paramiliter unsurlarının yetişmesinde aktif rol alan “Balkan Cossack Army gibi”, Slav paramiliterlerinin bölgede teşkilatlanmasına katkı sağlamaktadır.

Üçüncüsü olarak ise; NATO ve AB genişlemesini geciktirecek çatışma alanlarını canlı tutmakta, krizleri sürekli kaşımakta, çözümsüzleştirmektedir.

Putin’in Balkanlardaki “köprü başı” Sırplar’dır. Sırbistan askeri ve ekonomik açıdan güçlü tutulur.

Bosna Hersek devleti federasyonlarından biri olan Sırp Cumhuriyeti’ni; Bosna Hersek Devletinin inşasını önlemek, Bosna Hersek’in AB ve NATO`ya üyelik sürecini bloke etmek, gerektiğinde askeri bir tehdit olarak, genel Balkan istikrarsızlığı için rezerv güç olarak hazırlamak, temel eksen olarak belirlenmiştir.

Putin Sırbistan ve Sırp Cumhuriyeti federasyonunun dışındaki Sırpları da son derece etkin olarak kullanmaktadır. Karadağ ve Kosova’nın hayli yüksek sayıdaki etnik Sırplarını, “vatandaşı olduğu ülkeleri ile barışmayan” bir çizgide tutarak, bu iki ülkenin “istikrarsızlığını” artırmaya çalışmaktadır.

Kosova-Sırbistan kalıcı barışının sağlanmaması da Putin’in ana hedeflerinden birisidir. Barışa hizmet eden Sırp politik liderlerin cinayetlere kurban gitmesinin ardında uzun kolları aramak gerek. Bir türlü aydınlatılamayan Sırp Oliver Ivanoviç cinayeti gibi.

Kosova savaşının nasyonalist partisi ile bile ilişki kurabilecek esneklikte görürsünüz, Putin uzun kollarını. Amaç Sırbistan Kosova barışının önlenmesidir.

Bağımsızlığını NATO ve ABD’ye borçlu olan Kosova’nın, eski CB’nın; “Putin ve Rusya’ya yüzünü dönebilmesi” de bu kapsamda çok manidardır.

Makedonya ve Bulgaristan’da ise; “Bulgar ve Makedon nasyonalistlerini-kralcıları” destekleyerek, bu ülkelerin iktidarlarını ele geçirmeye çabalar. Bulgaristan’da cumhurbaşkanı, Makedonya’da ana muhalefet Rus destekçisidir. Bu ülkelerdeki iktidarlar bıçak sırtındadır. AB ve NATO’nun dikkatsizliği-aymazlığı, işlerin bir anda değişmesine neden olabilir. Örnekleri çoktur.

Putin, Arnavutluk’ta siyasi kutuplaşmaya yatırım yapmaktadır. Mafya ve suç örgütlerinin hayli etkin olduğu bu ülkede, iktidar ve ana muhalefet tam bir kutuplaşma içindedir.

Putin’in uzun kolları; Ana Muhalefet Demokrat Parti’nin lideri Lulzim Basha’nın Trump’la görüşebilmesi için 1 milyon dolar lobi parası sağlayabilmekte, Arnavutluk’un AB’ye girmesi için çıkarılması gereken yasaların çıkmaması için, aynı Ana Muhalefet Lideri Lulzim Basha’ya, 700 bin dolar kadar bir lobi desteği sağlamakta, Lulzim Basha da Parlamentoyu boykot edip, yasaların çıkmasını uzun süre engelleyebilmektedir.

Bu operasyon Putin eliyle yürütülmektedir. Amaç AB üyeliğini geciktirmektir. Arnavutluk bu süreci büyük sıkıntılarla atlatmıştır.

Bütün bu stratejik yaklaşımlar “hibrit bir anlayış” içinde, Putin’in uzun kolları tarafından uygulanmakta ve Balkanlarda, “darbe ve suikastlarla rejim tanzim etme işlerine” de girişilmekte.

İlk uzun kol operasyonu Karadağ’da gerçekleştirildi.

Bu operasyonda, başbakanı devirip Karadağlı Sırpların desteği ile Rus-Sırp yanlısı bir yönetim iş başına getirilmek istendi. Amaç Karadağ’ın NATO`ya girişini önlemekti. 2 Rus askeri istihbarat (GRU) elemanının, 20 Sırbistan vatandaşının organize ettiği “darbe” bastırıldı.

Putin’in uzun kolları Makedonya’da ise; seçimleri kazanmış partiye iktidarı devretmemek için, Makedonya parlamentosunu bastırttı. Rusya’ya bağlı kralcı partinin, Sırp ve Rus paramiliter unsurlar desteğinde, parlamentoyu işgali, büyük güçlüklerle aşılabildi. Makedonya’nın Rus kontrolünde kalabilmesi için, “nasyonalizm sosuna bulandırılmış” paramiliter bir Rus istihbarat darbesi yapılmak istendi.

Eski Bulgar milletvekili ve “Russophiles Ulusal Hareketi” STK başkanı Nikolay Malinov Rusya lehine casusluk eyleminde bulunmakla, iki Rus merkezli kuruluş adına kara para aklama ve devlet sırlarını Ruslara vermekle suçlandı. Rus istihbarat memuru Leonid Reshetnikov’un Bulgaristan’a girmesi yasaklandı. Rusların Bulgaristan’da bu çalışmaları kesintisiz sürmekte.

Yunanistan’da ise; Yunanistan ve Makedonya arasındaki tarihi anlaşmazlıkları giderip, Makedonya’nın NATO ve AB’ye üyeliği yolunu açacak anlaşma sürecine müdahale eden, bu maksatla Yunan ve Makedon nasyonalistlerinin anlaşma aleyhine gösteriler düzenlemesi için maddi destek sağlayan, Putin’in uzun kolları açığa çıkarıldı ve sınır dışı edildi. Her iki tarafın nasyonalistlerini de hareketlendiren Putin’in uzun kollarıdır.

Putin ayrıca; “gecenin kurtları” denilen, Rus Ortodoks kilisesinin emperyal fikirlerinden beslenen paramiliter yapıları kamplarda eğitip, kullanıma hazırlamakta. Söz konusu paramiliter unsurlar şimdilik Sırbistan ve Bosna Hersek Sırp federasyonu ile sınırlı. Kafaları yıkanan bu insanlarla adeta “Balkan çeteciliği” yeniden hortlatılmaktadır.

Putin’in Balkanlardaki istihbarat merkezi ve paramiliter operasyon merkezi; Sırbistan’ın Niş şehrine yakın bir bölgede. “Russian-Serbian Humanitarian Centre” olarak insani yardım amaçlı yapılanmış ve bütün personeli diplomatik pasaportla koruma altına alınmıştır.

Yazacak daha hayli mesele var ama yazı da okuma sabrınızı zorlayacak kadar uzadı.

Putin’in uzun kolları hiç durmaz ve Balkanlarda da durmuyor.

Türkler tarihlerini iyi okumalı. Peşinen kimseye düşman olmaya elbette ihtiyaç yok. Lakin “romantik dostlukların” da anlamı yok. Müşterek tarihimizde kurabildiğimiz ve biz Arnavut ve Boşnakların da güçlü bir şekilde desteklediği 500 yıllık imparatorluğumuzu yıkanların, hala stratejik menfaatleri “bizim ilişki hinterlandımız” ile ters düşmekte.

Türkiye; Balkanlarda Arnavut ve Boşnak Müslüman dostlarını, her ne olursa olsun, Rus’a terk etmemeli, Putin’in uzun kollarına bırakmamalı.

Adelina Sfishta

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir