ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’ın Ankara Ziyaretine İlişkin Değerlendirme ve Türkiye-ABD Arasında Son Günlerde Gerçekleştirilen Temaslar
ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson bugün Ankara’da Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’la önemli bir görüşme gerçekleştiriyor. Türk-Amerikan ilişkileri açısından son derece önemli olan bu görüşmenin tek gündem maddesini ise Suriye krizi bağlamındaki konular oluşturuyor. NATO müttefiki iki ülke Türkiye ve ABD arasındaki ilişkiler her zaman inişli çıkışlı bir seyir izlese de hiçbir zaman bu kadar kötü olmamıştı. İki taraf da stratejik ve jeopolitik nedenlerle ilişkileri koparmak istemese de gelinen nokta durumun hassas olduğu ortada ve bu durum NATO’nun geleceği tartışmalarına yol açabilecek düzeylere bile varabilir.
Tillerson’un Türkiye ziyareti öncesi ABD ulusal güvenlik danışmanı ve Beyaz Saray yönetiminin önemli isimlerinden Mcmaster 11 Şubat 2018 Pazar günü İstanbul’da Cumbaşkanlığı Sözcücü Büyükelçi İbrahim Kalın ile uzun süren bir toplantı gerçekleştirdi. Bu toplantıdan sonra yapılan açıklamalarda iki ülke arasındaki stratejik ilişkilerin geleceğinin değerlendirildiği yönünde genel bir açıklama yapıldı. Bu görüşme Tillerson’ın ziyareti öncesi yapılan bir ön görüşme ve hazırlık toplantısıydı. Taraflar bu toplantıda birbirlerine görüşlerini, mevcut pozisyonlarını ve gelecek beklentilerini açık açık ifade ettiler. Bugün ise Türk-Amerikan ilişkileri açısından önemli bir gün olarak tarihe geçecektir. Bununla birlikte Brüksel’de NATO savunma bakanları toplantısı için bulunan Savunma Bakanı Nurettin Canikli de ABD savunma Bakanı James Mattis ile 13 Şubat 2018 tarihinde 50 dakika süren bir toplantı gerçekleştirdi. Bu toplantıda ise Türk tarafı Suriye konusunda ilişkin bilinen ve haklı olan görüşlerini Amerikan tarafına iletti. Bu toplantı sonrası Amerikan tarafı bir basın açıklaması yayınladı ve bu açıklamada Suriye’de önceliğin DEAŞ terörünün bertaraf edilmesi gerektiği vurgulandı. Amerikalılar Suriye’de Türkiye’nin Afrin bölgesinde icra etmekte olduğu harekâtın DEAŞ ile mücadeleye sekte vurduğunu belirttiler. Münbiç ve Fırat’ın doğusunda yer alan PYD/YPG teröristlerinin dikkatini Afrin’e kaydırması Amerilaıları rahatsız ediyor ve bu nedenle DEAŞ ile mücadelenin sekteye uğradığını düşünüyorlar. ABD Afrin bölgesinin PYD/YPG terör örgütü elinde olmasını istiyor ve bu nedenle de Afrin harekâtına karşı çıkıyor ve bir an önce bu harekâtın durdurulmasını istiyor. Bu toplantı öncesinde Savunma Bakanı Canikli “Zeytin Dalı Harekâtı”na ilişkin NATO savunma bakanlarını detaylı bir şekilde bilgilendirdi. Türkiye’nin Brüksel’deki NATO savunma bakanları toplantısında Türkiye’nin güvenlik kaygılarını ortaya koyan, Suriye’deki terörün sadece Türkiye’yi değil bölgeyi ve özellikle de Avrupa’yı da tehdit ettiğini vurgulayan bir bilgilendirme yapması çok önemli ve başarılı bir diplomatik girişim olarak değerlendirilmektedir. Türkiye bu vesile ile “Zeytin Dalı Harekâtı”nın icrası noktasında da NATO müteefiklerine detaylı bilgi sunma şansı yakalamış ve bu harekâtın uluslararası hukuka uygun ve meşru müdafaa hakkına dayanan zorunlu bir adım olduğunu ifade etmiştir. 14 Ocak 2018 tarihinde NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg NATO savunma bakanları toplantısı sonrası yaptığı açıklamalarda Suriye ile ilgili konulara ve dolayısıyla Türkiye’nin güvenlik ile ilgili kaygılarına geniş yer ayırmıştır. Stoltenberg yaptığı açıklamada hiçbir NATO müttefikinin Türkiye kadar terör mağduru olmadığını ve Türkiye’nin 4 milyona yakın mülteciye ev sahipliği yaptığını ifade etmiştir. Fakat Stoltenberg’in “… ancak Türkiye’nin buna orantılı ve ölçülü bir şekilde karşılık vermesini bekliyoruz…” ifadesi ise NATO’nun konuya ilişkin duruşunun hangi noktada olduğunu biz e göstermektedir. Türkiye’nin “Zeytin Dalı Harekâtı” öncesi ve esnasında uluslararası topluma bu harekâtın neden gerekli olduğu ve meşruiyeti konusunda yaptığı bilgilendirmeler ve diplomatik girişimlerin önemli olduğunu değerlendiriyoruz ve bu girişimlere Türk diplomasisinin aralıksız devam etmesinin gerekli olduğunu düşünüyoruz. NATO savunma bakanları toplantısında yapılan bu bilgilendirmenin de kapsamda değerli olduğunu düşünüyoruz. Diplomatların dışında Türk iş ve sivil toplum örgütlerinin de uluslararası kamuoyunu bilgilendirme noktasında önemli görevleri olduğunu değerlendiriyoruz.
Tillerson görüşmesinden önce Mcmaster-Kalın ve Mattis-Canikli görüşmelerinin bir ön hazırlık görüşmeleri olduğunu ve bugün yapılan görüşmeler ve müzakereler öncesi tarafların pozisyonlarını, görüşlerini ve beklentilerini ifade edebildikleri bir fırsat olarak değerlendirdiklerini düşünüyoruz. Bu görüşmeler öncesi 13 Şubat 2018 tarihinde önemli bir gelişme daha oldu. ABD Ulusal İstihbarat Direktörü (DNI) Daniel Coats tarafından ABD Kongresi’ne sunulan “ABD İstihbarat Topluluğunun Dünya Genelinde Tehditler Değerlendirmesi” raporunda YPG’nin “PKK’nın Suriye’deki milis gücü olduğu” belirtildi. ABD Ulusal İstihbarat Direktörü Coats, Senato İstihbarat Komitesi’ndeki oturumda senatörlere ABD İstihbarat Topluluğunun Dünya Genelinde Tehditler Değerlendirmesi başlıklı raporu sundu. Raporun Suriye ile ilgili bölümünde “PKK’nın Suriye’deki milis gücü olan YPG, muhtemelen bir tür otonom yapı arayışında olacak ancak Türkiye, Rusya ve İran’ın direnciyle karşılaşacak.” ifadelerine yer verildi. YPG’nin PKK’nın Suriye’deki uzantısı olduğu açık bir şekilde belirtilen raporda, örgütün otonom bir yapı kurma peşinde olduğunun belirtilmesi de dikkati çekti. Son dönemde ABD’nin terör örgütü PYD/PKK’ya verdiği desteğe ilişkin çarpıcı “itiraflar” ortaya çıkarken ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatının (CIA) internet sayfasında geçen ay sonunda yapılan güncellemede ülke profilleri bölümünde PYD/PKK’nın, “Suriye’deki yabancı kaynaklı terör örgütleri” arasında yer aldığı görülmüştü. Buna göre, Suriye’deki yabancı terör örgütleri arasında PKK’yı da sayan CIA, Salih Müslim’i de “PKK’nın Suriye kolunun lideri” olarak göstermişti. Önceki hafta kamuya açık basın brifinginde ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Heather Nauert’in Afrin’deki PYD/PKK unsurlarıyla ilgili konuşurken doğrudan “PKK” ifadesini kullanmasının ardından Dışişleri Bakanlığından yalanlama yapılmaması da dikkati çekmişti.
Tillerson aslında doğrudan Türkiye’ye gelmiyor. Mısır, Lübnan, Kuveyt ve Ürdün’ü kapsayan Ortadoğu turunun son ve en önemli ayağı olan Türkiye’ye geliyor. Yanında işadamlarından oluşan geniş bir heyet var. Yaşanan savaşlar sonrası Suriye ve Irak’ın imarında etkili olmak isteyen ABD’nin bölgedeki en önemli rakibi şüphesiz RF. Bununla birlikte Çin de yaptığı açıklama ile bölge ülkelerinin imarında etkin rol alacağını duyurmuş durumda. Kısacası ABD bölgede rakipsiz değil ve enerji konusu bu rekabette başat parametre durumunda. ABD Suriye konusunda uyguladığı yanlış politikalar neticesinde bölgedeki en önemli müttefiklerden biri olan Türkiye’yi de kaybetmiş durumda. ABD Türkiye’nin güvenliğini doğrudan tehdit eden PYD/YPG terör örgütü ile Suriye ve Irak’ta işbirliği yaparak (doğrudan ve açık olarak teröristlere silah yardımı yaparak ve sahada operasyonel anlamda birlikte hareket ederek) Türkiye’yi kendinden uzaklaştırmış durumda. Bununla birlikte Türkiye’nin kaygılarına duyarlı davranan RF ise bölgede inisiyatifi almış durumda. Mevcut tabloda İran’ın da bölgedeki pozisyonuna baktığımızda Ortadoğu’da mevcut jeopolitik durumun hiç de ABD’nin istediği gibi olmadığı da görülecektir. Bu nedenle ABD Türkiye’nin önüne bazı teklifler getirecektir. Tillerson’un ziyaretinin amacı da budur.
Tillerson hangi tekliflerle geliyor;
1. Öncelikle ABD “Zeytin Dalı Harekâtı”nın belli bir aşamaya geldikten sonra durdurulmasını istiyor. Bu aşamanın ise neresi olduğu konusunda bir bilgi yok Afrin etrafındaki kırsal bölgelerin TSK kontrolüne alınması ve Afrin’e kesinlikle girilmemesi bugünkü görüşmelerde gündeme gelecek. ABD Afrin’den silahlı PYD/YPG unsurlarını Fırat’ın doğusuna çekmeyi teklif edecek ve Afrin’in sivil ve silahsız Kürt unsurlarca yönetilmesini önerecek. Afrin şehir merkezinde ve çevresinde güvenliğin ABD askerlerince sağlanabileceğini, kırsalında da TSK tarafından sağlanabileceğini böylelikle Türkiye’nin sınır güvenliğinin de temin edilebileceğini teklif edecek.
2. Afrin bölgesinde bu şekilde statüko sağlandıktan sonra DEAŞ tehdidine odaklanmanın önemli olduğu vurgulanacak.
3. Türkiye’nin Münbiç ve Fırat’ın doğusuna kesinlikle harekât yapmasını istemeyen ABD eğer böyle bir harekât yapılırsa buna karşı koyacaklarını belirerek Türkiye’ye gözdağı verecek. ABD bu noktadaki pozisyonunu ve kararlılığını geçen hafta ABD’li generallerin Münbiç’ten verdiği mesaj ile Tillerson ziyareti öncesi iletti.
4. ABD Fırat’ın doğusu noktasında Türkiye’nin taşıdığı güvenlik kaygılarını gidermek için güvenli bölge önerisini de bugün masaya getirecek. Daha önce Tillerson tarafından dile getirilen 30km.’lik güvenli bölge önerisi aslında Suriye krizinin başından buyana Türkiye’nin ABD’ye götürdüğü en önemli teklifti. Fakat bu teklif ne Obama ne de Trump yönetimi tarafından kabul görmedi. Gelinen noktada bu teklif bugün Tillerson tarafından Türkiye’ye yapılacak.
Fakat PYD/YPG terör örgütü ile derin ilişkiler geliştiren ABD’ye müttefiki Türkiye artık güvenmiyor. Türkiye artık Suriye’den her türlü terör örgütünün temizlenmesini istiyor. Bu nedenle PYD/YPG terör örgütü konusunda iki tarafın anlaşması şu an için mümkün görünmüyor. Türk tarafı bu konuda yaptığı açıklamalarla haklı ve doğru olarak kararlı bir tutum sergiledi. Tillerson ile yapılacak görüşmelerde de bu kararlılığın sürdürüleceğini değerlendiriyoruz Türkiye ABD’ye bugün iki ülke arasındaki ilişkilerin geldiği noktayı değerlendiren kapsamlı bir rapor sunacak. 76 sayfa ve 3 bölümden oluşan bu rapor titizlikle hazırlanmış. Raporun ilk bölümünde Türkiye-ABD ilişkilerinde son 2 yıldan bu yana yaşanan krizlere (FETÖ, Halkbank vb.) Ankara’nın duruşu özetleniyor. İkinci bölümde ise Ankara- Washington yönetimleri arasında 7 yıl süre ile Suriye başlıklı 43 üst düzey toplantıda ABD yönetiminin, Rakka operasyonunda kullanılan silahların PKK/PYD’den geri alınması gibi verdiği taahhütler ve bunlara bağlı olarak yerine getirilmeyen sözler sıralanıyor. Üçüncü bölümde ise PKK ile YPG arasındaki organik bağlar ortaya konuyor.
Tillerson’ın Türkiye’ye yaptığı ziyaret tarihi nitelikli olsa da, iki ülke ilişkilerini tekrar rayına oturtacak gibi görünmüyor. Nitekim tarafların pozisyonları net ve tutumları kararlı. Bu noktada taraflar kaybedecekleri fırsatlar ve kazanımlar ile ve kazanacakları avantajları ortaya koyup yeni bir durum değerlendirmesine gideceklerdir. Türk-Amerikan ilişkilerinin tamamen kopmasını beklemenin yanlış olduğunu belirtmekle birlikte eskiye dönüşün de mümkün olmayacağını rahatlıkla ifade edebiliriz. Hem bölgede hem de uluslararası sitemde jeopolitik durum radikal bir değişim sürecinden geçmekte, ittifaklar ve işbirliği alanları farklılaşmakta ve aktörler çeşitlenmektedir.
Türkiye milli menfaatleri gereği “Fırat Kalkanı” harekâtının devamı niteliğinde olan “Zeytin Dalı” harekâtını ivedilikle ve başarı ile derhal bitirmeli, Münbiç ve Fırat’ın doğusunu terörist unsurlardan temizlemeli ve sınır güvenliğini temin etmelidir. Teröristlerden temizlenen alanların derhal operasyon alanı olmaktan çıkarılması, mültecilerin geri dönüşünün sağlanması, bölgenin imarının temin edilmesi ve bu konuda BM çatısı altında güvenliğin sağlanması için girişimlerde bulunulması büyük önem taşımaktadır. Bu noktada Türkiye’nin asıl amacının terörle mücadele ve Suriye’nin toprak bütünlüğünün ve güvenliğinin sağlanması olduğu uluslararası topluma anlatılmalıdır. Türkiye Suriye krizinde etkili olan aktörlerle de bu düşünce de işbirliği yapmalıdır. Astana, Soçi ve Cenevre süreçlerinde aktif olarak yer almaya devam etmeli ve uluslararası toplumla işbirliğini arttırarak devam etmelidir.
Hasan Oktay
Doç.Dr.
Kafkassam Başkanı
ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’ın Ankara Ziyareti
335 0