TATARLAR ….
TATAR ETNONİMİ NEDİR ?
Tatar etnonimi Türkçe kökenli bir sözcük olup tat (dat/yat) “yabancı” ve ar/ir ‘insan-adam’ ve bütün olarak da “yabancı insanlar” demektir. Etnonim da-da veya ta-ta şeklinde Çin kaynaklarında ilk kez M.Ö. VIII. yüzyıldan kalma runik çivi yazıtlarında rastlanır ve tüm Avrasya’da ancak XIII. yüzyılın başında Moğol-Tatar istilası döneminde yaygınlaşmıştır, çünkü fatihlere Tatarlar deniyordu. Tatar kelimesi Batı Avrupa’da Fransa Kralı IX. Ludwig’in kelime oyunu yaparak “Tartar’dan (Cehennem) gelenler” demesiyle Tartar şekline değişir.
TATAR KİME DENİR ?
Geçmişte ve günümüzdeki bilimsel araştırmalarda Tatarlar deyimi, eski Tatarlar için kullanılır. Bunlara şu Tatarlar katılır.
Tarih kaynaklarının izin verdiği değerlendirmelere göre, M.Ö. çok daha önceye kadar Çin’in kuzey komşuları olan kabile ve kabileler birliği kendilerine Tatar diyordu. Çinlilerin daha o zamanlarda, onlara nefretle baktıkları biliniyor ve bu etnonime “pis”, “barbar” anlamları yüklüyordu. Çinliler, komşularının doğrudan Tatarlar olması hasebiyle tüm kuzey komşularına da Tatar demişlerdi. Çinliler, ünlü Çin Seddi’nin inşasına da Tatarlardan yani kuzeydeki yakın ve uzaktaki tüm komşularından korunmak için başlamışlardır (Mitford V.,1838, C. IV, s.189).
Daha sonra, otuz Tatar etnonimi Köl-Tigin’in (M.S. VIII. yüzyılda) anısına dikilen anıtta bulunan runik çivi yazıtlarında, tokuz Tatar (dokuz Tatar) etnonimi de Moyun-Çur Anıtı’ndaki (M.S. VIII. yüzyılda) runik çivi yazıtlarında rastlıyoruz. Bunların, kendi kendilerini mi böyle adlandırdıkları (endoetnomim) veya bu kabilelerin başkaları tarafından mı adlandırıldığı (ektoetnonim) bilinmiyor, fakat runik çivi yazılarından Tatar etnonimine rastlanılması o dönemlerde Orta Asya’da Tatarlar denilen kabilelerin yaşadığını ortaya çıkarıyor.
Yine VIII. yüzyılda, Batı Sibirya’da İrtış nehri ile Ural Dağları arasında VIII-IX. yüzyıllarda var olmuş olan Kimeak Devleti’nin içinde Tatar kabilelerine rastlanır. Bu devlet, Tatar etnonimi kabul etmeyen ve kendilerini bölgelere göre isimlendiren Sibirya Türkleri (Tatar) milletinin oluşmasında önemli rol almıştır (Onlara Tatar etnonimi ancak XIX-XX. yüzyıllarda Ruslar tarafından verilmiştir).
XI. yüzyılın ikinci yarısında Kaşgarlı Mahmut “Divan-ı Lugat’it-Türk” adlı ansiklopedik çalışmasında, Türk halklarını gruplaştırmasında, Tatarları Kırgızların yanına yerleştirmiştir. Kaşgarlı Mahmut, Bizanslara en yakın olan Türklerin, Peçenekler olduğunu ve bunları da Kıpçaklar, Oğuzlar, Yemekler, Başkurtlar, Basmıllar, Kayılar, Yabakular, Tatarlar ve Kırgızların izlediğini yazıyor; Kırgızlar Çin’in en yakın komşularıdır. (Kaşgarlı M., 1992, C. I, s.28). Bu bilgilerden, Tatarların yaklaşık olarak Orta Asya’da yerleşmiş oldukları ortaya çıkıyor.
Genelde Eski Tatarlar olarak adlandırılan tüm bu Tatarlar, çağdaş Bolgar-Tatarların doğrudan ataları değillerdir, çünkü onlar İdil Bolgar Devleti topraklarına toplu şekilde göç etmemişlerdir. Bu topraklara giden küçük bir topluluk Bolgar Devleti içinde toplu bir halde Bolgar etnonimi kabul etmiştir. Eski Tatarlar, genel Türk etnoniminin yayılması sürecinde kendi etnonimini kaybetmişlerdir.
Ancak Orta Asya kesimindeki eski Tatarlar, Moğol ve Mançur dilinde konuşan halklar arasında egemenlik kurmayı başarmış ve genel bir ad olarak onlara Tatar etnonimi vermiştir. Temuçin-Cengiz Han, bu Tatarlarla yaptıkları savaşlar sayesinde, güçlü bir devlet kurmayı ve Tatar genel adıyla kuvvetli ve düzenli bir ordu oluşturmayı başarmışlardı. Moğol-Tatar olarak adlandırılan bu orduda, sayı üstünlüğü Tatarlara değil Moğollara aitti.
Cengizîlerin savaş seferleri sırasında, yenilgiye uğrayan tüm halklar: Türkler, Çinliler, Farslılar, Araplar vs. bu orduya katılıyordu. Bu farklı diller konuşan Moğol-Tatarlar, Cengizîler tarafından kurulan tüm dört imparatorluğun başına Cengiz Han hanedanlığından olan ve dışarıdan gelme hanların (Kubilay, Çağatay, Hulagu ve Coçi) başında bulunduğu topraklara yerleşmişlerdi. Ancak bu Moğol-Tatarlar, toplam nüfusun çok küçük bir kısmını oluşturmaları nedeniyle yerel Türkler, Çinliler, Farslılar ve Türkçe konuşan Bolgarlar arasında çok kısa bir sürede asimile olmuşlardır. Yerel halk arasında üst düzey görevler alan Cengizîler, uzun süre Moğol-Tatar veya sadece Tatar olarak adlandırılmıştı.
Moğol-Tatarlar, bazı tarihçiler tarafından çağdaş Tatarların ataları olarak görülseler bile, gerçekte Bolgar-Tatarlar ile yakın etnik ilişkileri bulunmamakta, onları ne Bolgar-Tatarların, ne Özbeklerin, ne Afganlıların, ne Çinlilerin ne Farslıların vd. ataları saymamak gerekir.
Batı Avrupa bilim adamları daha XIV. yüzyılda Cengizîlerin tüm dört ulusunda yaşayan nüfusu, kendi deyimleriyle Tartarlar (Cehennemden gelenler), yani Tatar olarak kabul etmişlerdir. Bu anlayış doğrultusunda, Tatar etnonimi anlamında hareket ederek Batı Avrupa bilim adamları ilk Avrupa coğrafi haritalarında Cengizîlerin dört ulusunun yaşadığı bölgeye Tartaria adı vermişlerdi. Bilim adamları, Tartarlar hakkında akademik çalışmalar yapmaya başladı. Bu haritaları ve çalışmaları gören “Tatarcı” Tatarlar, işte bizim atalarımız Avrasya’da bu kadar geniş bölgeleri ele geçirmişler diye “atalarına” samimi bir hayranlık duymuşlardır. Gerçekte her şey çok açık, Bolgar-Tatarların ataları ne Kubilay’ın, ne Hulagu’nun, ne Çağatay’ın hatta ne de Coçi’nin kurduğu imparatorlukların halkı olabilirdi.
Batı Avrupa bilim adamlarının anlayışına göre, bu Tatarlar XIV-XVII. yüzyıllarda diğer Tatarlardan ayırt edilebilmesi için Tartarlar olarak adlandırılabilir.
Rus bilginleri ve Rusların çağrıda bulunduğu Batı Avrupa bilim adamları, Coçi Ulusu (Altınordu) halkına Tatar demişlerdi. Daha sonra, Doğu’yu Pasifik Okyanusu’na kadar inceledikten sonra tüm doğulu gayrı Rusları bu Tatarların içine katmışlardır. Hatta Sahalin Adası’nın karşısında yaşayan Paleo Asyalı Oroçlar Rus bilim adamları tarafından Tatar olarak adlandırılmış ve buradan bölgede bulunan boğaza Tatar adı verilmiştir. Rusların anlayışına göre, bu Tatarların diğer Tatarlardan ayırt edilebilmesi için Ordu Tatarları denilebilir. Altınordu’da çok dilli farklı etnik kökene sahip Ordu Tatarlarından tek bir halk kurulması için gereken şartlar mevcut değildi. Bundan dolayı, onlar farklı halklar halindeydi.
Prof. Dr. Mirfatih Z. ZEKİYEV
Kazan Devlet Üniversitesi / Tataristan