İslamcılık terimi, özellikle de Cumhuriyet dönemindeki İslamcılık, asla ne Erol Güngör’ün, ne Osmanlı son dönem aydınlarının, ne de ceditçilerin bir yolu olamaz. Bunlar, İslamcı değil, hataları ve sevaplarıyla hakiki anlamda Türk ve Müslüman’dırlar. Dönemin Türkçüsü, İslamcısı, Batıcısı ve ceditçisinin tek derdi Osmanlı’yı ve İslam dünyasını kurtarmaktı. Kurtuluş ararken hataya da düştüler, yanlış da yaptılar. Çünkü yüzyılların uyuşukluğundan ve yanlış fikirlerinden hemen kurtulmak ve Batı’da ne olduğunu hemen anlamak mümkün değildi. Müslüman dünya zihinsel donanım açısından eksikti. Ama hepsi katıksız Müslümandı. Onlar, bugünkü İslamcılar gibi şeklen değil, zihni donanım olarak Müslümandı. Ne olursa olsun bir geleneğin üstüne oturuyorlardı.Bu dönemde kullanılan İslamcılık kelimesi onun için çok farklıydı.
Cumhuriyet dönemi İslamcılığı ise, tamamen tepkisel, duygusal ve siyasal bir ideolojiden ibarettir. Zihni donanımı asla yerli ve milli değildir, topraksızdır. Ahlaki ve metafizik temeli zayıftır, hatta yoktur. Genelde, Hicret ve Cihat/Mücahitlik gibi kavramların içini boşaltıp enternasyonal, kimliksiz ve vatansız (her türlü kullanıma da müsait) bir Müslümanlığı öngörür. Ütopiktir. Kendi gibi inanmayanlarla bir arada yaşama kültüründen/adaletinden ve hoşgörüsünden mahrumdur. İslamcılık bu yüzden tek renkli değildir, bir mozayiktir. İçinde birbirine tezat birçok fikir grubu barındırır:
Bir tarafta pozitivizme varan, geleneği kısmen/tamamen reddeden radikal sözde akılcı çizgi, bir tarafta İran benzeri jakoben bir devrim yanlısı çizgi, bir tarafta akademiye bulaşmış ve aklını (felsefeyi, kelamı) ‘kullanmak’la/araçsallaştırmakla birlikte, tutarsız, özde fideist/imancı/dogmatik “kelamist” (kelamı demoklesin kılıcı gibi kullanan ve onu ideoloji, hatta yeni bir din haline getiren) bir çizgi, bir tarafta aklı ve burhanı reddeden özde selefi sözde Hanefist (Hanefiliği değişmez ideoloji kılan) ve sufist (sufiliği yegane kurtuluş ideolojisi kabul eden) nakilci bir çizgi, bir tarafta geri kalmalarının sebebini maddi ve bilimsel açıdan incelemeyip “bugünkü Müslümanlar, dine selefleri gibi sarılsalardı bugünkü durumda olmazdı” diyen bir çizgi, bir tarafta kapitalizm ve insanı dışlayan modernizme isyan ederken bunun karşısına ideolojik ve siyasal anlamda bir “İslamcılık dini” koyan ve evrensel ahlaki değerlerin mevcudiyetinden ve gerçek dinden habersiz bir çizgi…vs. Halbuki, Erol Güngör ve Türk Tatar ceditçilerinin, bu çizgilerle uzaktan yakından alakası yoktur.
İbrahim Maraş
EROL GÜNGÖR VE TÜRK-TATAR CEDİTÇİLERİ “İSLAMCI” MIDIR?
239 0

Kafkassam Editör
Yeni bir dünyaya uyanmak, dünyayı yeniden okumak isteyenler için, söylenecek sözü olanlar için merkezi Ankara’da olan KAFKASSAM’ı kurduk. Erivan, Bakü, Tiflis, Tebriz, Grozni, Moskova, Mahaçkale, Nazrin, Nalçik, Saratov, Ufa ve Sochi’de ofislerimiz temsilcilerimiz var. Kafkassam genelde kafkasya çalışmak için kuruldu Kafkasya genelinde çalışır. Ermenice Rusça Gürcüce İngilizce dillerinde yayın yapan kafkassam genç akademisyen ve stratejistlerle çalışmaya özen gösterir. KAFKASSAM’ın internet sitesi 2 Ocak 2010’da yayına girdi. İnternet sitesinde Kafkasya’daki ülkeler ve Türkiye ile ilişkileri hakkında makaleler, ropörtajlar, analizler ve yorumlara yer verilmektedir.