KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Manşet Üstü
  4. »
  5. 12 Eylül ve 15 Temmuz: Darbe Girişimini Anlayamamak

12 Eylül ve 15 Temmuz: Darbe Girişimini Anlayamamak

Hasan Oktay Hasan Oktay - - 8 dk okuma süresi
355 0

15 Temmuz gecesi Türk tarihinin en uzun, en karanlık, en kanlı ve en acı gecelerinden biri oldu. Darbe girişimi bir terör saldırısına dönüştü ve milletin vergileriyle alınan silahlar, tanklar, jetler, helikopterler namlularını millete doğrulttu. Yaşanan olaylar toplumda şok etkisi yarattı.

Yaşananlar tarihimizdeki hiç bir darbe, darbe girişimi ya da yönetime el koyma hareketiyle benzer değildi. Ya da öyle görünüyordu…

Belki bu sebepten belki de insanların siyasi iktidara olan nefretlerinden dolayı, televizyonlar canlı canlı; ölen insanları, bombalanan TBMM’yi, Genelkurmay’ı gösterirken bile “bu olanlar tiyatro”, “böyle darbe mi olur”, “oyun bunlar, senaryo” diyenler oldu. Ne gariptir ki, aynı söylemi CNN International yayınına çıkan FETÖ lideri Fethullah Gülen de kullandı. Gülen’e göre de yaşananlar darbeden çok bir Hollywood filmiydi ya da Erdoğan’ın tiyatrosuydu.

Bu yazıda “analiz kasmak”, “çok doğru tespitlerde bulunmak” gibi bir amacım yok. Bilakis, bunların bugün doğru bir şekilde yapılamayacağını düşünüyorum.

12 Eylül 1980 darbesi olduğunda yaşananlar toplumun büyük bir kısmı için “ihtilal”di. Akan kan durmuş, “anarşi” sona ermiş, ekonomik normalleşme başlamıştı. Türkiye yeni bir devre geçiyordu. Darbenin bakanlarından olan Turgut Özal, sivil (!) siyasetin figürü oluyor ve ANAP Türk siyasetini yeniden şekillendiriyordu. Onun öncesinde Kenan Evren yurt gezileri yaparak 1982 Anayasası’nın faziletlerini anlatıyor ve milletimiz bu Anayasa’ya %91 oyla kabul ediliyordu. Muhtemelen bu %91’inden sağ olanların büyük bir kısmı da 12 Eylül 2010 referandumunda bu “darbe anayasası”nın değişmesi için “evet” oyu verdi. Ve bugün hemen hepsinin oy verdiği partiler “darbe anayasasına” karşı “yeni sivil anayasa”yı savunuyor…

12 Eylül Darbesi olduğunda toplumun tamamına yakını “our boys have done it” hikayesini bilmiyordu… Büyük bir çoğunluğu bugün filmlere konu olan, göz yaşları dökülen 12 Eylül mağdurlarından habersizdi. Toplumun çoğunluğu 12 Eylül’e giden süreçte ve sonrasındaki “uluslararası müdahaleleri” yeni yeni anlamlandırıyor. Kıymetli hocam Doç. Dr. Mehmet Âkif Okur geçtiğimiz yıl ABD’de üzerinden 30 yıl geçtiği için açılan arşivlerde 12 Eylül’ü araştırdı mesela. Pek çok bilinmeyenleri gördü. Bizler de yazılarından okuyoruz. Mesela hep solun kara propagandası olan “Alparslan Türkeş’in Amerikancılığı” hikayesinin yalan olduğunu hatta Türkeş’in ABD tarafından en sevilmeyen siyasetçilerden biri olduğunu Amerikan belgelerinden okuduk. Ya da ABD’nin Turgut Özal’a olan sempatisini, Kenan Evren’in Amerikan başkanına teşekkürünü yeni öğrendik… 35 yıl sonra… Hala bile evrakların sansürlenmiş kısımları var. Bilinmeyenler belki de hiç öğrenilemeyecekler… 12 Eylül’den sonra yaklaşık 10 yıl Kenan Evren adeta bir kurtarıcıydı toplumun büyük kısmında. Türkiye 80 darbesiyle 2000’li yılların başlarından itibaren yüzleşmeye başladı tam manasıyla. 20 yıl sonra… Bunda bu işin başarılı bir girişim olmasının da büyük rolü olduğu açık. Ancak buradan yola çıkarak bir 15 Temmuz tespiti yapmak istiyorum.

15 Temmuz darbe girişimi daha çok taze… 12 Eylül’e göre avantajı, pek çok aktörünün şu an tutuklu ya da gözaltında olması. Ancak çelişkili ifadeler, aydınlanmayan durumlar sayılamayacak kadar çok. Fethullah Gülen sorgulanmış değil… Muhtemelen ABD tarafından iade edilmeyecek de.

“Darbe sabaha karşı olur” diyen ya da “darbe yasası değişmemiş miydi?” soruları soran vatandaşın bu olayları anlamasını şu süreçte zaten beklemiyorum. Talat Aydemir’i hiç duymamış, Türkiye’de daha önce de başarısız darbe girişimleri olduğunu bilmeyen insanımız çok. Ancak anlaması gereken kesimler için de daha çok erken. Mesela halen darbenin Türkiye’deki bir numarası belli değil… Fethullah Gülen bu işin tam olarak neresindeydi? ABD bu olayı planladı ve yönetti mi? Türkiye’deki bir numara kimdi? Gündüz olay hakkında alınan bilgiler neden kurumlar arasında paylaşılmadı? Darbe erken doğduysa neden erken doğdu? İlk etapta neden siyasilere yönelik bir tutuklama girişiminde bulunulmadı? Erdoğan en kritik isimken neden Erdoğan’a yapılan operasyon çok zayıf görünüyor? Darbe başarısız olunca neden bir terör eylemine dönüştü? Bu işin Ortadoğu’daki yeniden şekillenme süreciyle ilgisi nedir?

Sorular çoğaltılabilir. Ama temelde şu bir gerçek: Biz bu olayı bugün tam manasıyla anlamlandırma şansına sahip değiliz. Bugün yapılan analizler ise yarın belki tamamen geçersiz olacak.

Yalnız şu bir gerçek… 15 Temmuz Türk Silahlı Kuvvetleri’ni binlerce yıllık tarihinde en zor duruma sokan olaylardan biri oldu. Bütün yapısına müdahale ediliyor… Ve bu en çok da Suriye ve Irak’ta sözde bir Kürdistan kurmak isteyen küresel odaklara yarayacak. Kim bilir, belki de amaç zaten TSK’yı itibarsızlaştırmak ve güçsüzleştirmekti.

Bir diğer gerçek ise, AK Parti iktidarının bu süreçte güçlenmesi ve belki önümüzdeki ilk muhtemel erken ya da olağan seçimi güçlü bir şekilde kazanacak olmasıdır. Erdoğan ve AK Parti iktidarı yaptıkları her hareketi “darbe karşıtlığı” üzerine inşa etmektedir. Bu da buna karşı çıkacak muhalefetin elini kolunu bağlamaktadır. Yapılan görevden alma, açığa alma, tutuklamalarda ve göz altılarda kurunun yanında yaşın da yandığı daha ilk günlerden gözlenmeye başladı. Kurumlara yapılan müdahalelerin nasıl sonuçlanacağı ise muamma…

Sonuç olarak, 15 Temmuz hakkında henüz hiç bir şey bilmiyoruz ve 15 Temmuz’un doğrudan ve dolaylı sonuçları ülkemizi nereye götürecek bir muamma… 12 Eylül kadar geç olmasa da 15 Temmuz’u anlamamız uzun yıllar alacaktır. Bu süreçte siyasetçiler, entelektüeller, bürokratlar, akademisyenler, gazeteciler, STKlar adalet, hakkaniyet, milli birlik ve bütünlük ve tarihi sorumlulukları iyi görmeli ve ona göre sürece elden geldikçe müdahil olmaya çalışmalıdır.

Not: İfade edilen “milli birlik” rüzgarı ya da “demokrasi nöbetleri”nin yarattığı hava hakkında yorum yapmak hiç istemiyorum. Bunların siyasi sonuçlarını da yakın gelecekte göreceğiz.
Emre Kartal

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir