KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Yeni Soğuk Savaş”ın İlk Kurşunu ve Saldırısı

Yeni Soğuk Savaş”ın İlk Kurşunu ve Saldırısı

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 8 dk okuma süresi
339 0

Rusya’nın Ankara Büyükelçisi’ne yapılan silahlı saldırı sonrası birçok uzman konunun ayrıntılarını televizyonlarda tartıştı. Ancak önemli olan nokta bu saldırının dünya siyasetinde, Ortadoğu’daki bölgesel denklemlerde ve Türk-Rus ilişkilerinde nasıl bir etki yaratacağı önemlidir.

Türk-Rus İlişkileri

İki ülke arasında yaşanan uçak krizinin yarattığı gergin ortam 15 Temmuz FETÖ’cü işgal girişiminden sonra yerini bahar havasına bıraktı. Bu gelişmenin yanı sıra 2013’ten beri AB ve ABD ile ilişkileri bozulmaya başlayan Türkiye, Batı bloğundan uzaklaşarak Doğu bloğuna yaklaştı. Bunun üzerine düzelen ikili ilişkilerle beraber Türkiye, Rusya ve Suriye’nin onayı ile Fırat Kalkanı operasyonunu başlattı. Operasyon sürecinde Türkiye’nin PKK/PYD terör örgütünü de hedef alması ve hayata geçirilmek istenen koridor planının çökmesi üzerine Batı, Türkiye’yi cezalandırmak için terör ve ekonomik kriz kartını devreye soktu. Ancak yaşanan saldırıların Türkiye’yi bölmek yerine Türk Milleti’ndeki bütünlük hissini kuvvetlendirmesi ve Türkiye’nin Rusya ve Suriye politikasında bir etki yaratmaması üzerine Batı, Türkiye’yi Ortadoğu’da yalnızlaştırmak için adımlar atmaya başladı. Türkiye’yi Batı’ya mahkum kılmak için yapılması gereken ilk hedef Türkiye’nin Rusya ile olan ilişkilerini bozmaktı. Büyükelçiye yapılan saldırının ise temel amacı budur! Özellikle Türk kamuoyunda Rusya’ya karşı cephe oluşturmak ve AKP’nin izlediği Rusya’yla yakınlaşma politikası karşısında güçlü bir muhalefet yaratmak için Batılı istihbarat ve yardım kuruluşları aracılığı ile Halep kartı deveye sokulmuştur. Özellikle Türkiye’nin siyasi karar alıcıları tarafından Halep’e ilişkin yapılan açıklamalarda Rus tarafı eleştirilmezken sosyal medyada ise Rus karşıtı paylaşımlar artmaktadır. Ayrıca saldırının Türkiye-Rusya-İran’ın yapacağı toplantının arifesine denk gelmesi bunu açıkça kanıtlar niteliktedir. Ancak “nazlı bir kız edasına” sahip olmayan Rusya, Türkiye ile ilişkilerinin bozulmayacağını açıklamıştır. Hatta atılacak bazı diplomatik adımlarla iki ülke arasındaki ilişkilerin daha da güçlenmesi muhtemeldir.

Bölgesel Denklemler

Rusya ve Suriye ile arasındaki çeşitli görüş ayrılıklarını aşmaya çalışan Sünni merkezli dış politika izleyen Türkiye ile Şii merkezli dış politika izleyen İran’la birçok noktada karşı karşıya gelmektedir. Ancak iki ülke ilişkilerinin Astana zirvesi sonrası yeni bir boyut kazanma ihtimali bulunmaktadır. Özellikle Rusya’nın arabulucu rolü oynayacağı bu zirve neticesinde ABD ve AB dışlanarak Ortadoğu’ya yeni bir şekil verilmesi muhtemeldir. Büyükelçiye yapılan bu saldırı ile hem Türkiye’nin Rusya ile ilişkilerinin bozulması hem de muhtemel Türkiye-İran anlaşmasının önüne geçilerek AB ve ABD’nin dışlandığı politikaların engellenmesi amaçlanmıştır. Bu noktada düşünülmesi gereken ayrıntı ise IŞİD bittikten sonra ne olacağıdır. IŞİD bittikten sonra Türkiye ve İran’ın öncülüğünde Rusya’nın siyasi, Çin’in ise ekonomik desteği ile Ortadoğu’yu tekrardan şekillendirmek AB ve ABD’nin çıkarlarına öldürücü darbeyi vuracaktır. Ayrıca Türkiye-İran yakınlaşması ile Ortadoğu’da AB, ABD, IŞİD ve PKK/PYD’nin istediği bir mezhep savaşı bertaraf edilmiş olacak, bu ise uzun zamandır hayata geçirilmek istenen haritaları geçersiz kılacaktır. Saldırının bölge denklemlerine olumsuz bir etki yaratmaması daha güçlü bir ihtimal olmasına rağmen genel süreci özellikle İran’ın izleyeceği politikalar belirleyecektir.

Küresel Politikalar

Makalede aslında en can alıcı noktaya geldiğimizi söyleyebilirim. Burada aslında temel olarak III. Dünya Savaşı’nın olmasa bile yeni bir Soğuk Savaş’ın ilk kurşunlarının sıkılmış olması kuvvetle muhtemeldir. Örnek olarak I. Dünya Savaşı’nı başlatan ilk kurşun bir Sırplının Avusturya Veliahtı’na sıktığı kurşun olarak kabul edilmektedir. Bu noktada ise Rusya Büyükelçisine sıkılan kurşun önem taşımaktadır. Yakın dönemdeki gelişmeler incelendiğinde AB ve ABD’nin Rusya’ya karşı aldığı cephe, son NATO zirvesinde Rusya’nın bir tehdit olarak değerlendirilmesi, NATO’nun Rusya sınırına yakın bölgelerdeki faaliyetlerini arttırması ve ABD’nin Avrupa’ya silah yığmaya başlaması yeni Soğuk Savaş’ın her geçen gün artan tansiyonun kanıtıdır. Özellikle kısa bir süre önce ABD’de yapılan bir tartışma sırasında eski bir yetkilinin “Suriye’deki Rusları öldürelim, Ruslar bizim öldürdüğümüzü bilsin ama ellerinde bir kanıt olmasın” sözleri bu noktada hayati bir öneme sahiptir. Ayrıca saldırının FETÖ’cü olma ihtimali olan bir polis tarafından yapılması ve saldırganın El Nusra’ya ait sloganlar atması işin içinde ABD’nin olduğunu bir kere daha kanıtlamaktadır. Türkiye’deki 15 Temmuz FETÖ’cü işgal girişimi öncesi ve sonrası Batı’nın bu terör örgütüne nasıl bir destek verdiği bilinmektedir. Saldırıdaki El Nusra ayrıntısına bakıldığında ise Nusra’da görevli bir terörist liderin kısa süre önce “ABD’den destek alıyoruz, ABD bizim yanımızda” sözleri Nusra ile ABD arasındaki ilişkileri ortaya koyar niteliktedir. Özellikle Suriye operasyonları sürecinde Rusya’nın ABD’ye yönelttiği en önemli eleştiri ABD’nin El Nusra’yı hedef almaması olmuştur. Bütün bu bilgiler ışığında saldırganın FETÖ’cü ya da El Nusra terör örgütüne üye olması fark etmeksizin saldırının arkasındaki gücün Batı olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Bunun neticesinde artık artan bir şekilde suikastların yaşanması muhtemeldir. Özellikle Rusya, ABD’nin çeşitli bölgelerdeki kuklalarını temizlemek isteyecektir. Neticede ise bir suikastçılar dönemine geçilebilir. Bu süreçte FETÖ’cülerin hedef olacağına dair kuşku olmamalıdır. Bu gelişmeler ise yeni Soğuk Savaş’ın sert geçeceğini göstermektedir.

Sonuç olarak bu saldırının arkasında AB ve ABD olduğu aşikardır. Saldırıda Halep lehine slogan atılması sadece Türkiye’nin genelde Rusya ve Suriye özelde ise Halep politikalarını hedef almaktadır. Bu süreçte Türk toplumunda Rusya’ya karşı yöneltilen Halep eleştirilerinin yumuşaması muhtemeldir. Rusya’nın saldırı sonrası yaptığı ilk açıklamalar iki ülke arasındaki ilişkilerini bozulmayacağının sinyali olarak kabul edilebilir. Ancak Türkiye en kısa zamanda kendi topraklarında gittikçe güçlenen cihadist terör gruplarına karşı gerekli önlemleri almak zorundadır. Aksi takdirde bu grupların varlığı Türkiye’nin hem dış hem de iç politikalarını zora sokacaktır.

Amerika Araştırmaları ve Terör Uzmanı Emrah Kaya/ Kafkassam

Facebook- Twitter: @emrhky0407

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir