KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Uzun İple Sığ Kuyuya…

Uzun İple Sığ Kuyuya…

Hasan Oktay Hasan Oktay - - 5 dk okuma süresi
383 0

Uzun İple Sığ Kuyuya…

Varsayım:
Çölde yol alıyoruz, hedefe de az kaldı. Ama çok susadık ve serap görüyoruz. Az ileride bir kuyu var. Kuyunun başına vardığımızda hemen yanında bir de kova bulduk ve kovayı kuyuya indirmek için ip aramaya başladık. Bir müddet aradıktan sonra ipi de bulduk, can havli ile kovaya bağladık ve kovayı kuyuya indirdik.
O da ne?
Kova kuyunun dibindeki suya ulaşamadan yarı yolda kaldı.
Elimizdeki ipin de ucuna geldik.
Yani ip kısa…
İpi uzatmak gerekiyor ama nasıl?

Ekipte ne bir İşbara Alp var, ne Yamtar ne de bir Kurt Kaya!!!

Şimdi biraz felsefe yapalım.
Bu durumda suya ulaşamıyor oluşumuz bir paradoks değil çıplak bir gerçekliktir. Bu gerçekliğe neden olan faktörleri ortaya koyma biçimimiz ise olaya bakış açımızı gösterir. Suya ulaşamıyor oluşumuzu açıklayacak iki seçenek var:
– Kuyu derindir
– İp kısadır
Eğer bu şıklardan kuyunun derin oluşunu gerekçe olarak gösteriyorsak, topu taca atmaya çalıştığımızı, yan yattı, çamura battı, kem küm gibi lafları anlamak çok da zor değildir. Çünkü kuyunun derin oluşu bizin etki alanımızda değildir ve dolayısı ile kuyunun derinliğini değiştiremeyiz. Değiştiremeyeceğimiz bir durumu gerekçe göstererek, amacımıza ulaşamayışımızı mazur göstermeye çalışıyoruz demektir.

Gelelim ikinci seçeneğe, burada da ipin kısa oluşunu gerekçe olarak gösterdiğimizde, sorumluluğun kendimize bakan yönünü ele almış ve etki alanımız içindeki değiştirilebilir bir durum olan ipin kısalığını ortaya koymuş oluyoruz. Bu durumda yapılması gereken, daha uzun bir ip bulmak ve suya yani amaca ulaşmaktır.

Kuyunun derinliği üzerinden soruna yaklaşmak insanın elini kolunu bağlarken, ipin kısalığı üzerinden soruna yaklaşmak ise kişiyi/kişileri yeni çözüm yolları bulmak üzere arayışa iter.

Maalesef bireysel ve gerekse kitlesel açıdan karşımıza çıkan sorunlarda da bu kuyu metaforunda olduğu gibi değiştirilebilir ve değiştirilemez faktörlerle karşılaşıyoruz. Değiştiremeyeceğimiz faktörlere vurgu yapmak, aktörlere bahane ürettirirken, değiştirebileceğimiz faktörleri ortaya koymak ise alternatif çözümler ürettirir.
Galibiyetleri hep üstlenip benden, mağlubiyetlerde ise Allahtan diyerek kılıf bulmaya çalışma arzusu önündeki kuyunun derin olması ve uzun ip bulamama ile ilintilidir.

Konfüçyüs’e sormuşlar.
“Felsefe nedir ki?”
“Derin olan kuyu değil, kısa olan iptir” cevabını verir.
Hasan Pulur’da bir yazısında;
“Ne yapalım ki çoğu kişi, uzun ipin kendisinin ipi olduğunu sanıyor!”
“Derin olan kuyu değil, kısa olan iptir” maalesef. Görünen o.

İşte bu sebeple;
Yazının sonu olarak, dibi görünmeyen bir kuyuya, ya da sonu olmayan bir geleceğe elindeki ipin uzunluğa güvenip inmek ya da inmeye çalışmak hem kendi hem de yanındakilerin sonu olabilir.
Bir şeyi bildiğin zaman, onu bildiğini göstermeye çalış, anlat…
Bir şeyi bilmiyorsan, onu bilmediğini kabul et, itiraf et.
İşte bu bilgeliktir.

Yetersiz donanımla ve bilgi ile işe başlarsan ip kısa gelecektir. Kuyuyu su için kazdığımız için su neredeyse o derinliğe kadar kazarız. Doldurmaya çalışmak intihardır. Çünkü susuz kalırız. İpi uzatmak, kuyuyu doldurmaktan daha karlı ve akıllıcadır. Daha az yatırım maliyeti gerektirir.
İpin amaç değil araç olduğunu unutmadan.
Son olarak;
“Aslında içine düştüğümüz bu kör kuyular sandığımız kadar dipsiz değil. Tutunmaya çalıştığımız ipler kısa o kadar.”

Temennimiz, arzumuz, isteğimiz, beklentimiz “uzun iple sığ kuyuya.”

Sağlıcakla ve sağlıkla kalın.
Yaşar Kiraz

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir