KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Türkiye-Suriye sınırında yeni tehdit: Rusya

Türkiye-Suriye sınırında yeni tehdit: Rusya

Hasan Oktay Hasan Oktay - - 9 dk okuma süresi
278 0

Türkiye-Suriye sınırında yeni tehdit: Rusya
Haziran-Temmuz aylarında medyada en çok tartışılan konulardan biri ‘Suriye’ye müdahale’ idi. Türkiye sınırında artan IŞİD tehdidinin yanı sıra PYD’nin de Türkiye’yi tehdit eder hale gelmesi sonucu, koalisyonlu ya da koalisyonsuz bir harekatın gündemde olduğu ve Suriye’ye müdahalenin an meselesi olduğu üzerine çokça yazıldı, çizildi. Türkiye-Suriye sınırında göze çarpan hareketliliğin yanı sıra, PYD’nin Batı’ya yaptığı ‘Türkiye’nin Suriye’ye müdahalesine izin vermeyin’ çağrıları Suriye açısından kritik bir kararın eşiğinde olduğumuzu gösteriyordu. Temmuz ayı ortalarında PKK ateşkesi bozdu ve Suriye’deki savaşı Türkiye’ye taşımaya niyetlendi.

Derken Temmuz’un son haftası, Türkiye ve ABD’nin uzun süren müzakereler sonucu anlaştığı açıklaması geldi. İncirlik üssü IŞİD’e yönelik hava operasyonları için ABD liderliğindeki koalisyon uçaklarına açılırken, Türkiye’nin Cerablus-Mare hattında IŞİD’den temizlenecek alanda ‘güvenli bölge’ oluşturma talebinin gerçekleşeceği duyuruldu. Teknik detaylar üzerinde taraflar müzakereleri sürdürürken genel hatlar üzerinde anlaşma sağlanmıştı.

Aynı günlerde Beşar Esad, rejim güçlerinin Suriye’yi kontrol etmekte sıkıntı yaşadığını, insan kaynağı sorunuyla karşı karşıya olduklarını ilk kez televizyonda itiraf edecekti. Uluslararası basına yansıyan haberlere göre, sadece Şam değil, Suriye kara sahasında aktif olarak savaşan İran’ın diplomatları bile Rusya’ya bir süredir yardıma gelmezlerse kaybedeceklerini söylemekteydi. İran’ın Kudüs Ordusu kumandanı Kasım Süleymani’nin Moskova’yı ziyaret ettiği ve ortak bir operasyon için çalışma yaptığı bilgisi de bu dönemde medyaya yansımıştı. Ağırdan alan, örneğin, Palmira IŞİD’in yoğun saldırısı altındayken Esad’dan gelen T4 askeri havaalanı için yardım taleplerini bile karşılamayan Putin’i hızlandıran ve Suriye’de aktif varlığını artırmaya yönelten şüphesiz, Türkiye’nin Suriye’ye müdahale edeceği iddiaları ve ardından incirlik üssünün koalisyon uçaklarına açılmasıydı.

Ağustos’ta Rusya, rejimin Lazkiye’deki Hmeimim hava üssüne savaş uçakları, tanklar, cephane ve asker göndermeye başladı. Rusya artık sahadaydı, bunun yanı sıra Karadeniz’den kalkan Rus savaş gemileri Eylül’de Doğu Akdeniz’e ulaşmaya başlamıştı. Eylül ortasında, Bağdat’ta İran, Irak, Rusya ve Suriye arasında ortak enformasyon merkezi kuruldu. Sözüm ona IŞİD’e karşı mücadele için kurulan bu merkez, Rusya liderliğinde yeni bir koalisyon demekti. Nitekim 30 Eylül’de Rus savaş uçakları Suriye’de hava saldırılarına başladı. Ancak Rusya, bir kere Rakka ya da Deyrezzor’daki IŞİD pozisyonlarını vuruyorsa elli kere IŞİD’in olmadığı bölgelerdeki muhaliflere ve hastane, okul gibi siviller için kritik noktalara saldırıyordu. Hama, Humus derken Cisri Şuğur’a kadar gelen Rus hava saldırıları ve karada ilerleyişini sürdüren rejim güçleriyle Hizbullah ve Şii milislerin rotasının Suriye’nin kuzeyi ve Türkiye sınırı olduğu belliydi. İdlib ve Lazkiye’de Zaviye Dağı (Cebel Zaviye) ve Kürt Dağı (Cebel Ekrad) gibi kritik noktaları vurduktan ve Halep’i zorladıktan sonra Rus hava eskortuyla hareket eden rejim ittifakı Türkmen Dağı’nın eteklerindeydi.

Takvim 24 Kasım’ı gösterirken, Putin G-20’de Erdoğan ve diğer dünya liderleriyle bir araya geleli bir hafta olmuş ve öte yandan Rus uçakları Türkmen Dağı’ndaki yoğun saldırılarına devam ederken, Türk hava sahasını Hatay Yayladağı sınırında defalarca ihlal eden Rus savaş uçaklarından biri Türk Hava Kuvvetleri tarafından düşürüldü. İşte Suriye’de Rus agresifliğini hızla artırmak için Putin’in aradığı bahane, muhtemelen bu tahrikten sonra geldi. Viyana toplantıları sonrası BMGK’dan çıkan Suriye kararı neticesinde Cenevre’ye rejimi sahada avantajla taşıyan Rusya’nın, normalde düşen petrol fiyatları ve İran nükleer anlaşması sonucu küresel petrol pazarında gelecek dönemde daha da zorlanacak olması nedeniyle tansiyonu yükseltmemeyi tercih etmesini beklersiniz. Ancak, Suriye’de kurduğu doğal gaz oyununun, beş yıl içinde Suudi Arabistan tarafından petrol üzerinden iflas sınavına dönüştürülmesi sonucu iş, Rusya için artık bir ölüm-kalım meselesine döndü. Saddam Hüseyin’in Kuveyt’i işgaline giden süreçte yaptığı gibi ‘ya benim olacak ya da kara toprağın’ gözü karalığıyla hareket eden Kremlin, Türkiye’yle pek çok alanda gerilimi artırmayı seçerken Türkmen Dağı’nı kana bulamayı, bölgenin doğusundaysa PYD’yle işbirliğine girerek Türkiye’nin güvenli bölge kurmayı planladığı bölgeyi ele geçirmeyi kafasına koydu.

PYD’nin söz konusu bölgenin doğusunda kalan Tişrin Barajı’nı IŞİD’in elinden alması, esasen ABD’nin planına aykırıydı. Zira buranın PYD kontrolüne geçmesi, IŞİD’in Rakka’ya kaçışını engelleyecekti ve öyle de oldu. Aynı zamanda Afrin’den de bu bölgeye doğru harekete geçen PYD Azez’de muhaliflerin cephe hatlarına saldırırken diğer yandan Cerablus’ta IŞİD’le çatışmaya ve Fırat’ın batısı için ABD’den bulamadığı desteği Rusya’dan alarak, IŞİD’i Halep’e yani muhaliflerin üzerine doğru itmeye başladı.

Bir yanda Cenevre’de ateşkes masası kurulurken Suriye’de sivillere ve muhaliflere yönelik saldırılarını kesmeyen Rusya, öte yanda bir kez daha Türk hava sahasını ihlal etti. İhlal bu kez, Kilis-Gaziantep hattında gerçekleşti. Azez-Menbiç hattında keşif uçuşu sırasında veya Halep’in kuzeyinde muhalifleri bombaladıktan sonra bu ihlali gerçekleştirdiği düşünülen Rusya, gerek Türkiye gerek NATO tarafından sert bir şekilde kınandı. Türkiye’yi bir kez daha yalan söylemekle itham eden Rusya, aynı zamanda NATO’ya da bu işin dışında kalması yönünde çağrıda bulunuyor. Dahası Rusya, Türkiye-Suriye sınırı için angajman kuralları açıklıyor ve sınırı geçen Türk uçaklarını vuracağını iddia ederek Suriye sanki Rus toprağı imiş gibi hareket ediyor.

Daha da ötesi, İncirlik anlaşmasına Hmeimim hava üssüne yerleşerek cevap veren Rusya, Kamışlı’da bir başka hava üssü için çalışmalara başladı bile. Ve fakat, ABD’nin de bu noktadan neredeyse 50 km ötede hava üssü inşasına başladığı iddia ediliyor. Beş yıllık Suriye meselesi küresel ölçekte bir kavgaya dönüşürken aynı zamanda Türkiye sınırında daracık bir alana hapsolmuş bir vaziyette. Bu kadar dar bir alanda bu denli askeri hareketliliğin neden olabileceği ‘kaza kurşunları’ dahi çok fazlayken Rusya’nın tekrarladığı tahrikler, riski kaçınılmaz biçimde artırıyor. Ve Rusya, varoluş meselesi haline getirdiği Suriye savaşını kazanabilmek için, işi Türkiye’yle savaşmaya dahi götürebileceğini açıkça gösteriyor.
Merve Şebnem Oruç /yenişafak

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir