KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. İran
  4. »
  5. Türkiye-İran İlişkilerinde Şia ve Güney Azerbaycan Meseleleri

Türkiye-İran İlişkilerinde Şia ve Güney Azerbaycan Meseleleri

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 6 dk okuma süresi
491 0

Gözlemlediğim kadarı ile Suriye krizi nedeniyle Türkiye’de İran’a karşı mühafazekar dindar kesimde yogun biçimde Şialık, milliyetçi kesimde ise Güney Azerbaycan hususları üzerinden bir tepki geliştiriliyor.
Tahran’ın mezhepçi politikalardan vazgecmesini saglamak amacıyla ve dahası Ortadogu ve Avrasya üzerinden sadece bölgesel degil, küresel dengeleri de stratejik anlamda etkileyecek bir konu olan Güney Azerbaycan meselesine özel önem verilmesini sürekli vurğulayan bir stratejisyen olarak şunu belirtmek isterim:

1. Ortadoğu’da mezhep üzerinden herkesin bir birini bogazladığı bir ortamda “İran Şia” vurgusu yapmak ve böyle bir retorik geliştirmek, aradaki kavgaya bunun tersini isteseniz bele benzin dökmek anlamına gelir.Keza mezhepsel bir ritorik İran’ın işine yarar.Siz onun en güçlü olduğu ve sizin ise yuvarlanmak istemediginiz bir alanda Tahran’la mücadeleye tutuşmuş olursunuz..Bu arada Güney Azerbaycan’dakı nüfusun sosyolojik baglamda mezhebi boyutda Şia olduğunu hatırlatırım.Güney Azerbaycan Türklerinin Türkiye sevgisi çok büyük, ama siz “İran Şia” vurgusu yaparken bu kesimi ötekilesdirici bir dil kullanıyorsunuz.Bu da Tahran’ın işine gelir..

2. Güney Azerbaycan meselesi ve ordaki Türklerin en sert baskılara rağmen yürütdükleri fedakar milli mucadele Suriye uzerinden yeniden alevlenen Türkiye-İran mücadelesinin aracına dönüstürülemez. Konuyu gündeme getirenler içerisinde bulunan milliyetçi dostların samimiyetine inanıyorum, ama bırakın Türkiye’de sadece devlet için strateji üreten ilgili kurumların, hatta bu konuda milliyetci camianın genel anlamda Güney Azerbaycan konusunda gerekli hassasiyeti gösterdiğini strateji ve eylemi geçtim, düşunsel bazda bile söyleyemeyiz malesef.Bu arada Güney Azerbaycan konusunda gerekli duygusal, düsunsel ve stratejik derinligi olan ve coğusunu bizzati tanıdığım az sayda da Türk bilim ve siyaset adamıni tenzih ederim..

Konjektural bir refleks olarak gundeme gelecek olan ve arkasında vizyon ve stratejinin olmadığı bir Güney Azerbaycan önceligi Türkiye’nin Mısır ve Suriye mecaralarından daha vahim sonuclar dogurur. Hiç kimse şu hususları unutmasın:

A) Güney Azerbaycan Türkleri Ortadogu bölgesinin 20. yüzyıldakı politik arenadakı en hareketli toplumlarındandır. Sattarhan, Hiyabani, Piseveri liderliklerinde önemli mucadele örnekleri ortaya koydular ve 1979 devriminin esas dinamigini olusturdular.

B) Daha önceki bu dinamiklerin milli ve bagımsızlıkçı yönü kismen zayıf, kismen eksik, kismen de İran merkezli dinamigin golgesinde kalmıstı.Mevcut milli mücadelede ise Türkçü, bagımsızlıkci, Bütov Azerbaycanci ve hatta Turancı çizgi giderek daha çok belirleyici hale geliyor. Bu harekat İran siyasi sisteminin dogurdugu iç sorunlardan kaynaklanan ve seküler nitelikli, demokratik ve içinde asla şiddetin olmadıgı sivil nitelikli mücadeledir.

C) Güney Azerbaycan milli herakatı dünyanın en sert siyasi sistemlerinden birinini içinde mucadele etmesine ve esas dinamigini deneyimsiz genclerin oluşturmasına ragmen giderek guclenen ve basarılı olan niteliktedir. İran’da parlamentoda Türk fraksiyonun oluşması ve Azerbaycan Türkcesinde dar anlamda egitim verme hamlesi bir yandan Tahran’nın bu harekatın gündemini elinden alma, onu mümkünse zayıflatma, kendi kalıbına uyarlamaga çalışma ve hatta yönetme çabası olarak okunsa da, öte yandan Güney Azerbaycan milli harekatının İran’nın inkarcı politikalarına karşi aldıği ilkin başarı olarak da görülebilir. Çok önemli bir husus da bu hareket tamamiyle iç dinamiklerin doğurdugu icinde kesinlikle şiddetin olmadıgı sivil ve demokratik bir hareketdir. Dısarıdan ve hem de bilgisiz, vizyonsuz ve stratejisiz bir mudahelenin fayda ve zararları iyice hesab edilmelidir..Bu noktada Guney Azerbaycan Türklerinin milli mücadele tarihinde dış mudahelenin verdigi zararlar konusunda acı deneyimlerinin dogurdugu haklı hassasiyyeti de gözetmek zorundayız..

Özetle, mövcut koşullarda Ankara (ve Bakü) Türkiye’nin İran’la kavga etmesini isteyenlerle İran’ın mezhebçi ve Guney Azerbaycan Türklerinin haklarını vermeyen yaklaşımını görmezden gelinmesini isteyenler arasındaki alanda milli, ayakları yere basan ve yukarıda vurguladıgım hususlari dikkate alan bir vizyon ve strateji gelistirmelidir.. Dr Nazim Cafersoy

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir