KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Türkistan Gündemi

Türkistan Gündemi

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 12 dk okuma süresi
270 0

1 Ocak 2017 tarihinden itibaren Amerikan vatandaşlarına yönelik vizesiz rejim Kazakistan’da yürürlüğe girmiştir. Geçtiğimiz günlerde Rus Dış İşleri Bakanı Sergey Lavrov’a Moskova’da katıldığı bir forumda, Kazakistan’da Amerikan vatandaşları için yürürlüğe giren vizesiz rejimin, Rusya-Kazakistan ilişkilerini ne yönde etkileyeceği üzerine bir soru soruldu. Lavrov’un verdiği cevap ise, zihinlerde bir takım soru işaretleri uyandırdı.
Lavrov, bu durumun kaçınılmaz olarak kendi sınırları içerisinde de vizesiz rejime sahip olan Avrasya Ekonomik Birliği tarafından onaylanması gerektiğini belirterek, bu durumun ortak vize rejimine sahip olan birlik içinde de bir takım sonuçları olabileceğini belirtti. Kazakistan’ı ziyaret edecek olan Amerikan vatandaşlarının tümünün Rusya sınırları içerisine giriş yapma ihtimali ile birlikte ancak belirlenen bir liste kapsamında bunun sağlanabileceği de konu ile ilgili olarak Lavrov’un düşüncelerini özetliyor. Buna karşılık Kazakistan Dış İşleri Bakanlığı Sözcüsü Anuar Zhaynakov ise vizesiz rejim politikasının, egemen devlet konsepti içerisinde, her ülkenin kendi iradesiyle alınan bir karar olduğunu belirtti ve Avrasya Ekonomik Birliği’nin siyasi bir birlik olmadığını, ekonomik bir birlik olduğunu belirtti.
Peki, bu ne anlama geliyor? Rusya’nın Orta Asya ülkelerinden en yakın siyasi ve ekonomik ilişkilere sahip olduğu Kazakistan’la, alfabe değişimi kararından sonra ortaya çıkan bu durumun, iki ülke arasında ciddi bir anlaşmazlığa neden olup olmadığı sorusuna cevap bulmak için, Orta Asya’daki son gelişmelere bir göz atmak gerekiyor.

Gelişen Bölgesel İlişkiler
Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Orta Asya devletleri birçok sorunla karşılaştı. Şüphesiz bu sorunların başında, bir Rus mirası olarak düzensiz olarak çizilen devlet sınırları ve bu sınırlar sonucunda doğal olarak ortaya çıkan problemler var. Bunun yanında Orta Asya’nın en kritik gündem maddelerinden birisi ise Afganistan merkezli uyuşturucu kaçakçılığı ve radikalleşme hareketlerini de içine alan bölgesel güvenlik meseleleri. Altı çizilmesi gereken bir diğer sorun da su kaynaklarının dağılımı ve bu kaynaklar üzerinde Özbekistan, Tacikistan ve Kırgızistan arasında kurulması düşünülen elektrik santralleri.
Geçtiğimiz yıldan itibaren bölgenin siyasi, ekonomik ve demografik anlamda iki önemli ülkesi olan Kazakistan ve Özbekistan’da meydana gelen bir takım gelişmeler başta Rusya olmak üzere, bölgesel ve küresel güçlerin dikkatini Orta Asya’ya çevirdi. Bunlardan birincisi, Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev tarafından imzalanan karar doğrultusunda, ülkenin Kiril alfabesinden Latin alfabesine geçişe yönelik atılan adım olmuştur. Nazarbayev tarafından onaylanan bu karara göre, ülkede 2025 yılına kadar alfabe değişimi tamamlanmış olacak. Yaklaşık 4,5 milyon Rus nüfusun yaşadığı ülkede, Ukrayna Krizi ve Kırım’ın ilhakından sonra Kazakistan yönetiminin aldığı böyle bir kararın, Nazarbayev’in, önümüzdeki yıllarda meydana gelme ihtimali olan herhangi bir krizin önüne geçmek için attığı radikal bir adım olduğunu söylemek mümkün. Aslında devlet başkanının, ülkenin bağımsızlığını kazanmasından bu yana adım adım uygulamış olduğu, başkentin Astana’ya taşınması da dâhil, millileşme politikasının son adımı olarak alfabe reformunun önemini yadsımamak gerekiyor. Aynı zamanda bu reform ülkenin başta Türkiye olmak üzere Batı ile ilişkileri noktasında da olumlu sonuçlar doğuracaktır.

Mirziyoyev Faktörü
30 milyonu aşan nüfusuyla, Orta Asya’nın merkezinde yer alan ülkede, Özbekistan Devlet Başkanı İslam Kerimov’un ölümünden sonra, 2016 yılının Aralık ayında seçimlerden zaferle ayrılan Şevket Mirziyoyev, başta Özbekistan iç politikasında olmak üzere, dış politikada da Kerimov döneminin aksine yeni bir vizyonu hayata geçirmiş, bölge için önemli adımlar atmaya başlamıştır. Seçim zaferinin ardından Kazakistan, Tacikistan ve Türkmenistan’a resmi ziyarette bulunmuş ve geçtiğimiz yıl da Kırgızistan’a 17 yıl sonra Özbekistan Devlet Başkanı sıfatıyla ilk ziyaretini gerçekleştirmiştir. Ayrıca yine 2017 yılında, 20 yıl sonra Devlet Başkanlığı sıfatı ile Türkiye’yi ilk kez ziyaret eden Özbek lider olmuştur. Bu ziyaretler boyunca genel ortak projeler üzerine çalışma kararının yanı sıra (Kırgızistan ve Tacikistan’la kurulması planlanan hidroelektrik santralleri) karşılıklı ilişkilerin geliştirilmesi için de birçok anlaşma imzalanmıştır. Bunun yanında Türkiye’nin de aralarında bulunduğu Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan’la vizesiz rejime geçilmiş ve Özbek vatandaşları için halen yürürlükte olan yurt dışına çıkış vizesi de kaldırılmıştır.
1990’lı yıllar boyunca, Orta Asya devletlerinin kurumsallaşması süreci Sovyetler Birliği mirası üzerinden şekillenirken, günümüze kadar bölge entegrasyonu bağlamında ciddi adımlar atılamamıştır. 1991 yılından bugüne, başta güvenlik meselelerini ele almak üzere beş kez bir araya gelen devletler, herhangi bir ortak politika üzerinde anlaşma sağlayamamışlardır. Bunun en önemli nedenleri arasında ise şüphesiz Özbekistan ve Türkmenistan’ın dışa kapalı bir politika benimsemeleri olmuştur. Bölge ülkelerinin birbirleriyle olan siyasi, ekonomik ve askeri ilişkileri, üçüncü devletlerin – Rusya ve ABD gibi- öncülüğünde kurulan çok taraflı ekonomik ve askeri ortaklıklar çerçevesinde devam etmiştir. Amerika’nın Afganistan işgali, bölgeyi -bugün kapatılmış olsalar bile- Amerikan askeri üslerine açarken, Putin dönemiyle birlikte yenilenen Orta Asya politikası sayesinde Rusya, günümüze kadar bölge devletlerinin dış politikalarını ekonomik, siyasi ve askeri üstünlükleriyle yönlendiren bir güç olarak etkinliğini bugün de sürdürmektedir.
Kazakistan’ın Orta Asya devletlerine karşı politikası ise her zaman belirli bir diyalog üzerine inşa edilmiştir. Ancak Özbekistan’ın bölge içerisindeki önemi ve bu ülkenin katılımı olmaksızın herhangi bir ortaklık modeli hayata geçirilememiştir. Bu noktada Mirziyoyev’in devlet başkanı olmasının ardından, Özbekistan’ın tamamıyla değişen bölgesel yaklaşımı sonucu, devletler karşılıklı diyaloğun geliştirilmesi noktasında ortak adımlar atmaya başlamışlardır. Bunun en önemli sonucu ise Orta Asya devletlerinin 15 Mart tarihinde Kazakistan’ın başkenti Astana’da gerçekleştirilen zirvede bir araya gelmeleridir. Kerimov döneminin aksine, yeni devlet başkanının Orta Asya devletleriyle olan sorunları çözmek üzere attığı adımlardan biri olarak gösterilebilecek olan bu toplantıda, Mirzayiyev’in başarısının altını çizmek gerekir. Türkmenistan Devlet Başkanı’nın bir temsilci göndererek katılmadığı toplantı, diğer dört devlet başkanının katılımıyla tamamlanmıştır. Toplantı sırasında ise Nazarbayev tarafından dile getirilen bazı cümleler ise Mirziyoyev’in çabasını destekler niteliktedir:

… Biz her sorunumuzu bölge dışı bir aktörün katılımı olmaksızın kendi içimizde çözebiliriz, bu nedenle toplandık… Göreve gelmenizden bir yıl sonra iyi bir iş başardık ve on yıllardır çözülemeyen sorunları halletmek üzere bağlarımızı kurduk… Ruh halimiz önceki yıllardan farklı, bugün meslektaşlarımızla, kardeşlerimizle buluştuk… Bölgesel ticaretimizin gelişmesi, bizim için önemli olan bölgesel güvenliğin sağlanması için bir avantajdır… Ortak kültür, tarih, dünya perspektifi ve vizyonunu paylaşan Orta Asya devletleri içinde Kazakistan her zaman komşularıyla yakın ekonomik ilişkiler kurmak istemiştir…
Son olarak Nazarbayev ve Mirziyoyev Nevruz kutlamaları için Özbekistan’ın Semerkant kentinde bir araya gelmişler ve görüşme boyunca karşılıklı işbirliğinin altını çizerek, ortak kültür ve tarihe sahip olan iki devletin birlikte hareket etmesinin önemini vurgulamışlardır.

Sonuç
Orta Asya’da meydana gelen tüm olumlu ya da olumsuz gelişmeler, haklı olarak bölgede söz sahibi olan en büyük dış aktör olan Rusya’yla ilişkilendirilmektedir. Astana’da gerçekleştirilen son zirve bölge devletlerinin ortak sorunlara çözümler araması noktasında önemli bir adımdır. Ancak unutulmaması gereken nokta bölge devletlerinin Rusya’yla olan ilişkilerinde sürekliliğe her zaman öncelik veriyor olmalarıdır. Devletlerin doğasında var olduğu gibi ekonomik gelişmişlik bir noktadan sonra bağımsız olarak hareket etme zorunluluğunu ortaya çıkarmaktadır. Ancak Rusya ve Çin ile çevrelenen ve birçok sorunu bulunan bir bölgenin, bu devletlerle kurulan siyasi, ekonomik ve güvenlik alanlarındaki ortaklıklar olmaksızın hareket etmesi düşünülemez. Bölgesel sorunların ciddiyeti göz önünde bulundurulduğunda yalnızca bölge dışı aktörlerle değil, bölgesel devletlerin ilişkilerini geliştirilmesi de bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır. Bugünlerde meydana gelen gelişmeleri bu bakış açısıyla yorumlamak daha doğru olur. Bu noktada Mirziyoyev’in Özbekistan politikasına getirdiği değişiklik, bölgedeki tüm devletler için önemlidir. Her ne kadar Türkmenistan mevcut izole politikasını devam ettiriyor görünse de işbirliği modellerine katılımı bu ülke için de olumlu sonuçlar doğuracaktır.
Ali Emre SUCU kafkassam Moskova

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir