KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Rusya’yı Alman asıllı Ruslar mı yönetiyor?

Rusya’yı Alman asıllı Ruslar mı yönetiyor?

Ömür Çelikdönmez Ömür Çelikdönmez - - 14 dk okuma süresi
562 0


Bilgi ve tecrübelerine güvendiğim istihbaratçı bir dostum, mahsus sohbetimizin söz arasında “-Ermenistan’ın sahibi Yunanistan, Gürcistan’ın ABD ve Rusya’nın da Almanya” deyince gözlerim fal taşı gibi açıldı. Çünkü Ortodoks Yunanistan nasıl oluyor da Ermeni Apostolik Kilisesi yani Ermeni Lusavoriçagan Kilisesi yani Eçmiadzin Kilisesinin dini doktrinlerine bağlı Ermeniler üzerinde etki gösterebiliyordu? ABD’nin Gürcistan ile ilişkileri, desteği ve hatta Gürcistan’ı NATO şemsiyesi altına alma girişimlerini bildiğimden buna pek şaşırmadım. Eski Gürcistan Cumhurbaşkanı Mihail Saakaşvili’yi Ukrayna’ya götürüp muhalefetteki Yeni Güçler Hareketi’nin lideri yapan ABD değil miydi? II. Dünya Savaşı sonrası Almanya’nın doğu bölgesini işgal eden Sovyet Rusya’nın Almanya üzerindeki nüfuzu herkesin malûmu, fakat Almanya’nın Rusya’ya sahiplenmesi benim için yeni bir bilgiydi. Almanya’nın Rusya’yı sahiplenmesi neyse de bir de kalkıp demez mi; “- Rusya’da Alman kökenli Ruslar yönetimde söz sahibidir, Rusya’yı onlar yönetir.” Afallamanın ötesinde adeta çuvalladım! Bilgi bombardımanından akıl sağlığımı nasıl koruyacağımı kara kara düşünmeye başladım.

Oysa olay, tarih bilginiz olduğu takdirde çözümlenmesi kolay bir problemdi. Annesi Tatar asıllı Rus çarı Deli Petro’nun, ülkesine çağırdığı Alman zanaatkârlar asırlar boyunca Rus Çarlığında etnik yapı oluşturabilecek nüfus potansiyeline ulaştı. Almanların Rusya’daki etnik varlığının başka sebepleri de var. Rusya’daki Alman diasporası açısından II.Yekaterina zamanında çıkarılan “Yabancıların Rusya’ya Serbestçe Girebilmeleri ve Yerleşmeleri ve Rusya’dan İltica Eden Rusların Serbestçe Ülkelerine Geri Dönebilmeleri Hakkında” (1762) ve “Rusya’ya Gelen Tüm Yabancılara Serbest Giriş ve Arzu Ettikleri Vilâyete Yerleşme Hakkı ve Ayrıcalıklı Hakların Tanınması Hakkında Manifesto” (1763) başlıklı yasalar özel önem taşıyor. Bu yasaların tanıdığı serbesti ve ayrıcalık sonucu 1764’ten 1870’e kadar yaklaşık yüz yıllık bir dönem boyunca çok sayıda Alman Rusya’ya yerleşme fırsatını yakaladı. Rusya’ya gelen Almanlara boş toprak arazilerinin verilmesinden başka, askerlik hizmeti ve bazı ağır vergilerden muafiyet ve din özgürlüğü gibi önemli hak ve ayrıcalıklar tanınmıştı. Örneğin Volga Almanları (Wolgadeutsche or Russlanddeutsche). Volga Nehri boyunca yerleşik Alman asıllı göçebeler, ağırlıklı olarak güneydoğu Rusya’nın Saratov şehri civarında yaşıyordu. 18.Yüzyıl’da Avrupa ülkelerinin kendi kültürleri ile diğer ülkelerde yaşama ve yayma hedefi doğrultusunda Rusya’ya göçmüş olan Volga Almanları, takip eden her yüzyılda değişik sebeplerle sürgün edilmiş veya iltica etmek zorunda kaldı.19. ve 20. yüzyılda Rusya’dan da; Anavatanları olan Almanya’ya, Amerika Kıtasında Kanada, Arjantin, Brezilya ve Dakota olmak üzere Amerika Birleşik Devletleri’ne göçtüler. Volga Almanlarını Rusya’da iskan eden Rus Çariçesi II.Katerina, aslen Alman bir Lüteryandi ve Prusya’da Szczecin’de doğmuştu. Eşi III. Petro ‘nun ölümünden sonra, Rus Çariçesi unvanıyla hanedanı yöneten II.Katerina, 1762 ve 1763’te çıkardığı manifestolar ile Avrupalıları (Yahudiler hariç olmak üzere) kendi kültür ve inançları ile Rusya’da yaşamaya davet etti. Kendi kültürlerini, Rusya’ya taşıyarak yaşamaları için Avrupa halklarına gönderilen ilk davet rağbet görmese bile, sonrasındaki çağrıya Avrupalı yöneticiler kayıtsız kalmadı. İngiliz ve Fransızlar ağırlıklı olarak Rusya’nın Amerika kıtasına yakın yerlerde kolonileşti. Avusturya ‘da kesin olarak Rusya’ya göç yasaklanırken, Prusya’da bulunan Bavyera, Baden, Hessen, Palatinate ve Rhineland bölgelerinden, 1763 ve 1767 yılları boyunca, Rusya’nın içlerine Alman göçü gerçekleşti.

Volga Almanları, bu göçlerle Rusya’ya gelen Alman halkının bakiyesidir. Bolşevik Devrimi sonrası 1924’te Volga Almanlarının yaşadığı bölgede, başkenti Engels olan, Volga Alman Otonom Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kuruldu. İkinci Dünya Savaşı’yla birlikte 1941’de Sovyet Ordusu’na Alman kökenli asker alınması durduruldu. Almanya’nın Rusya’ya savaş açmasıyla; Stalin, Volga Almanlarının Nazi Ordusuyla işbirliği yapmasından endişe ederek Volga Alman Otonom bölgesindeki Almanları sürgün etti. Yaklaşık 400.000 Volga Almanı, Rusya içlerine Altay Krayı ağırlıklı olmak üzere Sibirya bölgesine, ağırlıklı Karağandı olmak üzere Kazakistan bölgesine sürüldü. Savaş sonrası Sibirya, Ural, Altay, Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan’da kaldılar.1979 yılında yaklaşık 936.000 Alman kökenli Kazakistan bölgesinde yaşamaktaydı. 1980’den Sovyetlerin dağılmasına kadar Volga Almanları daha çok Almanya’ya göç ettiler. Volga Almanları günümüzde, Kuzey Amerika Kıtası özellikle Chicago’da yaşıyor. Günümüzde sadece Kazakistan’da yaklaşık 450 bin etnik Alman yaşamaya devam ediyor. Alman hükümetinin vatana ulaştırma projesiyle tekrar geriye dönüşler yaşanıyor. Almanya hükümetinin etnik Almanların eski SSCB ülkelerinde kalmalarını sağlamak için yılda 200 milyon mark harcadığı da göz önünde bulundurulursa, Kazakistan’da kalan Almanlar için Alman sermayeli yatırımların, Almanya ile ticaretin cazip iş alanları olabileceği söylenebilir. (1)

Tarihte hem düşmanlık hem de dostluk dönemleri yaşayan Almanya ve Rusya bugün birçok alanda yoğun işbirliği içerisinde. Rusya’daki Alman asıllı bürokratlar Avrupa anakarasında Cermen akrabalarına yardıma koşuyor. Almanya’nın enerji ihtiyacını karşılıyor. Rus jeopolitiğini ona göre dizayn ediyor. Rusya Federasyonu’nda yerleşik Alman kökenli Rus vatandaşlarının yönetim kademelerinde etkili oldukları görülüyor. Örgütlü bir sosyal yapıları var. Hatta Rusya Almanları Ulusal Kültürel Otonomileri Federasyonu adı altında teşkilatlanmışlar. Heinrich Marten; Rusya Almanları Ulusal Kültürel Otonomileri Federasyonu başkanı.(2) Bu federasyon başkenti Engels olan, Volga Alman Otonom Cumhuriyeti’nin yeniden kurulması için çabalıyor. Bu konuda Alman hükümetinin desteğini aldıkları kesin. Almanların Rusya hesabı olduğu gibi Putin’in de Almanya hesabı var. Ancak sonuç itibarıyla bütün yollar Berlin’e çıkıyor. Putin Avrupa’yı özellikle de Almanya’yı ABD’den koparmak istiyor. Alman Şansölyesi (Başbakanı) Angela Merkel’de Putin gibi Alman-Rus işbirliğinden yana. Fakat ABD, Almanya Rusya yakınlaşmasından rahatsız. Ukrayna sorunu bu yakınlaşmaya dondurucu etki yaptı. Güçlü bir Avrupa Birliği’nin ABD çıkarlarına zarar vereceği ihtimalinden hareketle, Amerikalı jeostratejistler çareyi Avrupa Troykasını (Almanya/Fransa/İngiltere) dağıtmakta buldu. İngiltere’nin ‘Brexit’ yani Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’nden ayrılması, en çok Amerikalıları sevindirdi.

Alman Şansölyesi Angela Merkel, Doğu Alman kökenli. Rusya ile ilişkileri destekleyen bir partiden geliyor. Merkel dönemi Almanya-Rusya ilişkileri daha çok ikili görüşmelerle yürütülüyor. İki ülkenin ilişkileri ekonomi ve enerji temelinde yoğunlaşmış durumda. Şimdilik siyasi ve askeri bir entegrasyon ihtimal dışı. Merkel Rusya ile işbirliği konusunda faydacı bir yaklaşım sergiliyor. Ancak Almanya Rusya ilişkilerine dikensiz gül bahçesi denilemez. Almanya’nın, eski Yugoslav devletlerinin bağımsızlıklarını kısa zamanda tanımasına Rusya oldukça tepkili. Almanya da; Rusya-Gürcistan Savaşı’na tepki göstermişti. Ayrıca Merkel, her fırsatta, Rusya’nın Güney Osetya ve Abhazya müdahalesinde ölçüsüz davrandığını vurgulamaktan kaçınmıyor. Bununla kalsa yine iyi. İnsanın sevmediği ot burnunun dibinde bitermiş. Almanya; Gürcistan’ın NATO üyeliğini de destekliyor. Ruslar kızmasın da ne yapsın? Bu olumsuzluklara rağmen Putin; Avrupa bütünleşmesine tekrar dâhil olmak adına adımlar atmaktan geri kalmıyor. Rusya’nın Avrupa Birliği’nin en büyük üçüncü ticari ortağı olması, başta Gazprom olmak üzere AB’de güçlü bir lobisinin var olması ve AB üyelerine büyük yatırımlar yapması gibi nedenler Rusya- AB yakınlaşmasını sağlıyor. Gazprom; Almanya, İtalya, Fransa, Türkiye, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Polonya, Avusturya, Finlandiya, Belçika, Bulgaristan, Romanya, Sırbistan, Slovenya, Hırvatistan, Yunanistan, İsviçre, Hollanda, Bosna, Makedonya ve İngiltere başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesine gaz ihracatı yapıyor.(3) Almanya ve Türkiye, Gazprom’un Avrupa piyasasında iki ana hedefi. Toplam talebin büyümediği Avrupa’da, Gazprom’un bu iki ülkeye doğrudan erişimini önümüzdeki 10 yıllar için güvenceye alacak projeler çok önemli. Bu projeler, Almanya’ya Kuzey Akımı 2, Türkiye’ye Türk Akımı. Almanya, Avrupa içinde önemli doğalgaz dağıtım noktalarından biri.(4) Mevcut Gazprom Başkanı Aleksey Miller’in Rus-Alman bir ailenin dünyada geldiğini ve Alman asıllı Rusya vatandaşı olduğunu hatırlayalım.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, hayatının biçimlenmesinde önemli yeri bulunan, Batı Rusya’da Alman kültürünün ikliminde yetişen, 1960’lı yıllarda Leningrad’daki (St.Petersburg) bir ortaokulda eğitim gördüğü sırada Almanca öğretmeni olan Mina Yudintskaya’ın da etkisiyle, Avrupa ile ilişkilere önem verdiği bir sır değil. Rusya-Almanya arasındaki enerji jeopolitiği belki ileri yıllarda siyasi ve askeri birleşmenin ortamını hazırlayabilir. Rusya-Almanya arasındaki gaz işbirliği hızla ilerliyor. Berlin Rusya ile anlaşarak. Batı Avrupa’nın bütün enerji ihtiyacını Rus gazı ile karşılama yönünde irade beyanında bulundu. Bu işbirliği doğal olarak Atlantikçi Blokta dengeleri alt üst ettiği gibi, Almanya’yı Avrasyacı Bloka yaklaştırıyor. Almanya’ya petrol girişinde Rusya üçüncü ulaştırıcı. Bu gelişme, Rusya-Almanya gaz işbirliği için de iyi bir örnek.(5) Son sözü bir Amerikalı’ya bırakalım ve Almanya Rusya işbirliğine nasıl baktıklarını görelim. ABD’ne danışmanlık yapan özel bir istihbarat kuruluşu Stratfor’ın (Strategic Forecasting) kurucusu ve patronu Georges Friedman 4 Şubat 2015’te Küresel İşler Chicago Konseyi’nde (Chicago Council on Global Affairs) yaptığı konuşmada “Bizim Avrupa ile ilişkimiz yok; Romanya ile, Fransa ile ilişkilerimiz var. ABD’nin ilişki kuracağı bir Avrupa yok ortada. Asırlar boyu ABD’nin çıkarları için yaptığımız savaşlar; birinci, ikinci dünya savaşları olsun Soğuk Savaş olsun, her şey Almanya ve Rusya ekseninde olmuştur. ABD’yi tehdit edecek olan tek güç bu iki ülkenin birliğidir. Bu birliğin gerçekleşmemesi için gereken her tedbiri almalıyız. Stratfor’un başkanı Friedman Avrupa ile Rusya (daha doğrusu Almanya ile Rusya) arasında oluşturulacak (oluşturulmasına başlanmış) “askeri koridorun” Avrupa’daki ABD Ordusu Komutanı General Hodges tarafından nasıl planlandığını anlatıyor: “Bütün Doğu Avrupa ülkelerine silah veriyoruz (Polonya, Romanya, Bulgaristan ve Baltık ülkeleri). Amacımız, Rusya’nın çevresinde bir askeri koridor oluşturmak. ABD, bütün bunları NATO dışında yapıyor. Çünkü NATO çerçevesinde yaparsanız, tüm üye ülkelerinin onayı gerekir. Örneğin, Türkler sırf laf olsun diye veto hakkını kullanabilirler”.(6) Uzun sözün kısası yüzlerce Alman asıllı Rus, Rusya federasyonunu yönetiyor.

Bakınız:
1- Nermin Güler/Kazakistan’da Alman Azınlık/ http://docplayer.biz.tr/991034-Kazakistan-da-alman-azinligi.html
2- http://cherkessia.net/news_detail.php?id=6156
3- http://politikaakademisi.org/2012/07/05/putin-doneminde-rus-alman-siyasi-ve-ekonomik-iliskileri/
4- http:// http://vatanpartisi.org.tr/genel-merkez/makaleler/ali-mercan-alman-rus-enerji-ortakligi-25108
5- www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-37082172
6- https://www.aydinlik.com.tr/abdnin-korkusu-alman-rus-ittifaki
Ömür Çelikdönmez
Twitter:@oc32oc39

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir