KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Rusya’nın anadil dersleri politikası faciası

Rusya’nın anadil dersleri politikası faciası

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 12 dk okuma süresi
316 0
yücel uğurlu

1990’larda ilk üç yılda tamamen anadilde alınabilen ilköğretim yerine, haftada sadece birkaç saate düşürülmüş olan anadil dersleri ve şimdide geçtiğimiz günlerde alınan çok tartışmalı yeni bir kararla anadil derslerinin seçimliğe çevrilmesiyle zaten ağır ve yoğun olan ders programları dolayısıyla fiilen seçilmeyecek hale gelmiş oldu.

Bu kararla, Rusya Federasyonu’nun yerleşik halklarının anadillerinde yapılmakta olan ve zamanla 1-2 saate düşürülen anadil eğitimi seçimliğe çevrilerek müfredattan fiilen kalkma noktasına gelmiş oldu. Bu durumu, diğer ülkelerle asla karıştırmamak gerekiyor. Mesela, Tatarca, Karaçayca, Kumukça, Çeçence, Çerkezce gibi yerleşik halkların dilleri bir anda kuruluş kanunlarının ve sistemin verdiği sözlerin dışına itilmiş oldu. Çünkü Rusya Federasyonun tarihi, hukuki ve politik geçmişi diğerlerinden çok farklıdır ve halkların bir arada ve kültürel açıdan korunmaları, Çarlık, Sovyet ve Sovyet sonrası Anayasa, anlaşmalar ve vaatler dolayısıyla Rusya Federasyonu’nun geleceği ile doğrudan ilgilidir.

Konunun daha iyi izlenebilmesi için bölge hakkında bazı bilgileri özetle sizlere vermek istiyorum:

Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birliğe üye devletlerin bağımsız cumhuriyet sıfatıyla ayrılmalarından sonra Rusya Federasyonu’nun elinde kalan topraklarda özerk cumhuriyet ve bölgeler ile bunun dışında dağınık olarak Rusya’nın her köşesinde yaşayan farklı etnik gruplardan halklar bugüne kadar yan yana yaşadılar. Bu insanların etnik kimliklerinin dil, kültür ve inançlarının saygı görmesi, Rusya ve çevresi için yeni ortaya çıkmış bir durum değildir. Bölgenin kültürel altyapısında çok kültürlülük ve birlikte yaşama kültürü, zorunlu/gönüllü olarak yüzyıllardır uygulanagelmekte idi. Sovyet dönemi, inançlara karşı savaşırken dil ve kültürlerin korunması konusunda geniş bir serbesti tanımış, ancak Rus dili ve kültürünü devletin resmi dili olarak diğerleri üzerinden filli ve psikolojik olarak hakim kılmıştı.

Bugün Rusya Federasyonu yüzlerce ayrı etnik grup, bölge ve kültürden oluşuyor. Federasyon, İslam Konferansı Teşkilatı’na da üye…Çünkü federasyonda kendisini Müslüman olarak niteleyen veya kültürel olarak İslam’a ait hisseden insan sayısı 20 ila 30 milyon arasında vebu kitlenin büyük bir kısmı Türkler ve akraba toplulukları ile kültürel olarak Türkler’e yakın halklar.

Etnik olarak değerlendirildiğinde Ruslar, Avrupa’nın doğusundaki tarihi topraklarının onlarca katı kadarına yüzyıllar içinde Asya içlerinde ve Kafkasya’da açılmasıyla yüzlerce etnik kimlik üzerinde Çarlık dönemi, Sovyet dönemi ve bugün Sovyet sonrası dönemde hâkimiyetini sürdürmeye devam ettiler/ediyorlar.

Federasyonda Ruslar, Tatarlar, Ukraynalılar, Başkurtlar, Çeçen-İnguşlar, Dağıstanlılar, Çerkesler, Çuvaşlar, Ermeniler yanında diğer halklar da vardır. 2010 sayımlarına göre141milyon olan nüfusun yaklaşık yüzde yirmisi, yani yaklaşık 30 milyonun üzerindeki bir kitlesi “Rus olmayan” halklardan oluşmaktadır. Bunun 12 milyonu Türk halklarından ve yaklaşık 7 milyonu ise Kafkasya’nın yerleşik halkları olan ve Türklerle tarihi, kültürel ve dini bağları olan Kuzey Kafkas halklarından oluşmaktadır.

Türk halkları içerisinde 6 milyona yaklaşan nüfuslarıyla Kazan Tatarları birinci gruptur. Kumuk, Nogay, Karaçay-Balkar, Terekeme, Stavrapol Türkmenleri de Türk halklarındandır. Müslüman Kafkas halkları arasında ise Nah-Dağıstan grubunda Çeçen-İnguş, Avar, Lezgi, Dargin, Lak, Tabasaran halkları vardır. Adige-Abhaz grubunda ise Kabardey, Adige, Abhaz ve Çerkesler yer almaktadır. Rusya Federasyonu’nda gerek Müslüman halklar gerekse Müslüman olmayan Çuvaş, Mari, Udmurt, Karaim, Yakut, Hakas, Ermeniler gibi halklar federasyonda bugüne kadar yan yana yaşaya gelmişlerdir.

Rusya’daki bu karışık etnik yapının,bugüne kadar eğitim ve kültür hayatına önemli yansımaları her zaman olmuştu. Çok kültürlülük (multi-culturalism) ve etnik çeşitlilik, gederasyonunun bir avantajı ve gücü olarak görülüyordu.

Tarihi kökenlerine bakıldığında Rusya’nın 1552 yılında Kazan Tatarları’nın başkenti Kazan’ın düşmesiyle birlikte Ruslar ve Tatarlar zorunlu bir beraberliği paylaşmak zorunda kaldılar. Yüksek kültürlü Tatar toplumu, entelektüel birikimiyle Ruslarla bütün zorluklara rağmen yan yana yaşamayı da kendi hukuklarını korumayı da bir yere kadar başardılar. Sovyet dönemi ise yeni işgal ettiği yerlerde bütün halklara eşitlik ve kültürel korunmayı vadediyordu. Fakat resmi dil olan Rusçanın ve güçlü bir kültür olan Rus kültürünün bütün diğer kültürler üzerinde baskın ve ezici bir tarafı vardı.

Farklı milletlerden Sovyet vatandaşlarının evlenmesi teşvik edilirken doğan çocuklar Rus dilli ve Rus kültürlü Sovyet vatandaşları oluyordu. 1990’lara gelindiğinde Çuvaşlar, Kazaklar, Yakutlar, Ukraynalılar ve büyük şehirlerde yaşayan insanların birçoğu anadilini ikinci dil olarak görmeye başlamıştı. Devleti koruma adına gizli bir Rus milliyetçiliğini sürdüren Moskova politikaları, bugünde aynı hızla devam ediyor ve ince ve istikrarlı bir asimilasyon projesi içeriyor.

Rusya Federasyonu’nda konuşulan birçok dil “tehlike altında ve korunması gereken dünya dilleri arasında olduğu unutulmamalıdır. Bu dillerin arasında büyükşehirlerde konuşulması azalan Tatarca, Çuvaşistan Cumhuriyetinde bile Çuvaşça azınlığa düşmüş haldedir.

Kendi özerk cumhuriyetlerinde Rusçanın baskısı altında kalan Çerkezce (Kabardey, Adıge); Çeçen-İnguş, Dağıstan (Avar, Dargin, Lak, Lezgi, Tabasaran, Tat vb.) ile Kumuk, Karaçay-Balkar, Nogayca gibi Kafkasya’da konuşulan Türk dilleri de bu tehdit altındadır.

Bu diller üzerindeki en büyük baskı Rusya’nın bütün bölge dillerini köylü ve eğitimsiz insanların dilleri olarak basın yayın yoluyla lanse etmesi ve böyle bir psikolojik algının sağlanmaktadır.

Rusya Federasyonu’nun bu yanlış karardan dönmesi gerekiyor. Dünyada koruma altına alınan ve tehdit altında sayılan dillerin korunması bakımından önemli olduğu kadar Ruslar’ın yüzyıllardır girdikleri her bölgede verdikleri sözleri tutup tutmamaları, adı geçen halklarla yapılan anayasal uzlaşma, uluslararası anlaşmalara uygunluk ile bu halkların ve bölgelerinin huzuru bakımından önemlidir.
Türk halkları içerisinde 6 milyona yaklaşan nüfuslarıyla Kazan Tatarları birinci gruptur. Kumuk, Nogay, Karaçay-Balkar, Terekeme, Stavrapol Türkmenleri de Türk halklarındandır. Müslüman Kafkas halkları arasında ise Nah-Dağıstan grubunda Çeçen-İnguş, Avar, Lezgi, Dargin, Lak, Tabasaran halkları vardır. Adige-Abhaz grubunda ise Kabardey, Adige, Abhaz ve Çerkesler yer almaktadır. Rusya Federasyonu’nda gerek Müslüman halklar gerekse Müslüman olmayan Çuvaş, Mari, Udmurt, Karaim, Yakut, Hakas, Ermeniler gibi halklar federasyonda bugüne kadar yan yana yaşaya gelmişlerdir.

Rusya’daki bu karışık etnik yapının,bugüne kadar eğitim ve kültür hayatına önemli yansımaları her zaman olmuştu. Çok kültürlülük (multi-culturalism) ve etnik çeşitlilik, gederasyonunun bir avantajı ve gücü olarak görülüyordu.

Tarihi kökenlerine bakıldığında Rusya’nın 1552 yılında Kazan Tatarları’nın başkenti Kazan’ın düşmesiyle birlikte Ruslar ve Tatarlar zorunlu bir beraberliği paylaşmak zorunda kaldılar. Yüksek kültürlü Tatar toplumu, entelektüel birikimiyle Ruslarla bütün zorluklara rağmen yan yana yaşamayı da kendi hukuklarını korumayı da bir yere kadar başardılar. Sovyet dönemi ise yeni işgal ettiği yerlerde bütün halklara eşitlik ve kültürel korunmayı vadediyordu. Fakat resmi dil olan Rusçanın ve güçlü bir kültür olan Rus kültürünün bütün diğer kültürler üzerinde baskın ve ezici bir tarafı vardı.

Farklı milletlerden Sovyet vatandaşlarının evlenmesi teşvik edilirken doğan çocuklar Rus dilli ve Rus kültürlü Sovyet vatandaşları oluyordu. 1990’lara gelindiğinde Çuvaşlar, Kazaklar, Yakutlar, Ukraynalılar ve büyük şehirlerde yaşayan insanların birçoğu anadilini ikinci dil olarak görmeye başlamıştı. Devleti koruma adına gizli bir Rus milliyetçiliğini sürdüren Moskova politikaları, bugünde aynı hızla devam ediyor ve ince ve istikrarlı bir asimilasyon projesi içeriyor.

Rusya Federasyonu’nda konuşulan birçok dil “tehlike altında ve korunması gereken dünya dilleri arasında olduğu unutulmamalıdır. Bu dillerin arasında büyükşehirlerde konuşulması azalan Tatarca, Çuvaşistan Cumhuriyetinde bile Çuvaşça azınlığa düşmüş haldedir.

Kendi özerk cumhuriyetlerinde Rusçanın baskısı altında kalan Çerkezce (Kabardey, Adıge); Çeçen-İnguş, Dağıstan (Avar, Dargin, Lak, Lezgi, Tabasaran, Tat vb.) ile Kumuk, Karaçay-Balkar, Nogayca gibi Kafkasya’da konuşulan Türk dilleri de bu tehdit altındadır.

Bu diller üzerindeki en büyük baskı Rusya’nın bütün bölge dillerini köylü ve eğitimsiz insanların dilleri olarak basın yayın yoluyla lanse etmesi ve böyle bir psikolojik algının sağlanmaktadır.

Rusya Federasyonu’nun bu yanlış karardan dönmesi gerekiyor. Dünyada koruma altına alınan ve tehdit altında sayılan dillerin korunması bakımından önemli olduğu kadar Ruslar’ın yüzyıllardır girdikleri her bölgede verdikleri sözleri tutup tutmamaları, adı geçen halklarla yapılan anayasal uzlaşma, uluslararası anlaşmalara uygunluk ile bu halkların ve bölgelerinin huzuru bakımından önemlidir.

Prof Dr Yücel Oğurlu

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir