KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Rusya Dışişleri Bakanı Suriye’yi hedef gösterdi!

Rusya Dışişleri Bakanı Suriye’yi hedef gösterdi!

Ömür Çelikdönmez Ömür Çelikdönmez - - 7 dk okuma süresi
363 0

Rus uçağının düşürülmesiyle başlayan krizin ardından düzelme trendine giren Türk Rus ilişkisinin, El Bab’ta TSK karargâhının uçak bombardımanıyla yara aldığı sanılıyordu. Ancak Rusya, bombardımanı gerçekleştiren savaş uçağının kendilerine ait olmadığını açıklamıştı. IŞİDle mücadele için Suriye topraklarında konuşlanan Türk askeri birliğinin bombalanması gündemden düşmeden iki Türk özel kuvvetler mensubunun IŞİD güçlerine esir edildiği haberleri geldi. Bu yetmezmiş gibi, Rusya ve İran destekli rejim güçlerinin Halep’te muhaliflere ve sivil halkı yönelik katliamları duyuldu.

Tam bu ortamda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Fırat Kalkanı’na ilişkin “Devlet terörü estiren zalim Esed’in hükümranlığına son vermek için biz oraya girdik, başka bir şey için değil” açıklaması, Şam’da olduğu kadar, Bağdat, Tahran, Moskova, Brüksel ve Washington’da, Halep’e düşen bombalardan daha tahripkârdı. Erdoğan’ın bu karşı çıkışı; hem Fırat Kalkanı Operasyonu’nda Türkiye’nin gerçek amacı hem de Rusya ile gittikçe iyileşen ikili ilişkiler açısından soru işaretlerini hiç şüphesiz ki çoğalttı. Hatta Rusyalı politolog Georgi Bovt; Erdoğan’ın bu çıkışı ile Putin’e mesaj verdiğini ve Türkiye’nin, Suriye konusunda Moskova’nın karşısında başlıca taraf haline geldiğini belirtti. Bence Georgi Bovt yanıldığı gibi Erdoğan’ın bu sözleriyle Rusya’yı hedef aldığını sananlarda yanılıyor. Neden mi?

Erdoğan’ın açıklaması gündemden düşmeden Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, önceden planlanan Türkiye- Rusya Ortak Stratejik Planlama Grubu 5’inci Toplantısı’na katılmak üzere Türkiye’ye geldi. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile Antalya’da görüştüler ve Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov görüşmenin ardından El Bab’da Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yönelik hava saldırısıyla ilgili önemli bir açıklama yaptı. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov görüşmenin ardından Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yönelik 24 Kasım’da Suriye’de düzenlenen hava saldırısıyla ilgili konuştu. Lavrov, “Bizim, Rusya olarak, bununla hiçbir ilgimiz yoktur. Bu, Suriye’nin silahlı kuvvetleri tarafından yapılan bir saldırıdır” dedi. (Bkz. http://www.cnnturk.com/turkiye/lavrov-hava-saldirisiyla-ilgimiz-yok-suriyenin-saldirisi )

Lavrov’un bu beyanı Rusya’nın resmi görüşüdür. Zerre kadar şüphe duymuyorum ki; Rus diplomasisinin patronu tarafından yapılan bu açıklama Putin’in onayından geçmiştir. Rusya bu açıklama ile Türkiye’nin Rusya’yı hedef almamasını, kozlarını Suriye ile paylaşmasının önünü açmayı amaçlıyor. İran ve Amerika, Türkiye’nin Rusya ile krizi sonuçlandırmasını beklemiyordu ve 15 Temmuz darbe girişimi zaten bu anlaşmazlığı kronikleştirmeyi hedeflemişti. O nedenle İran kaynakları, El Bab kuşatması sırasında askerlerin bombalanmasının ve esir düşmesinin bir tertip olduğunu, Türkiye yönetiminin Suriye topraklarını işgal etmesinin ve Suriye ile savaşmasının ilk aşaması olduğunu iddia ediyor. (Bkz. http://www.islamaktuel.com/iki-turk-askerinin-kacirilmasinda-buyuk-suphe-turkiye-savas-bahanesi-mi-uretiyor.html )

İran’ın Irak ve Suriye’deki değirmenine su taşıyan ABD’nin en çok istihbarat toplayan teşkilatı -Americké National Security Agency- NSA’nın raportörlerinden Jordan Shilton, Fırat Kalkanı operasyonunda Suriye uçaklarınca bombalanan Türk Askerleri için yaptığı analizde; “Suriye savaş uçağının saldırıyı gerçekleştirmiş olması bütünüyle mümkün olmakla birlikte, Türkiye’nin, sürmekte olan istilasını meşrulaştırmak için suçu Şam’a yıkmaya çalıştığını varsaymak için de güçlü kanıtlar söz konusu” demişti. Hatta Türk askerilerine yönelik Suriye uçak saldırısının gerçek olmadığını, IŞİD’in intihar bombacısının eseri olduğunu falan iddia etmişti. Gaye; Türkiye’nin haklı gerekçelerle Suriye rejimine yönelik operasyonunun önünü kesmek.

Erdoğan’ın sözleri Suriye rejimini arkalayan Rusya’ya kilitlenmiştir. Ancak İran ordusunun generalleri tarafından sevk ve idare edilen Suriye ordusunun, Rusya’nın onayını almadan Türk askerlerine saldırması, Rusları bu konuda realist olmaya zorlamıştır. Çünkü İran’ın ABD ile yakınlaşması ve Irak’ta birlikte hareket etmesi, Moskova’da rahatsızlık doğuruyordu. Dolayısıyla İran ve ABD’nin tıpkı Irak’ta olduğu gibi Suriye’de de işbirliği kararı almış olması söz konusu. İşte bu nedenle Rusya, aradan çekiliyor ve Türkiye’ye “-askerinizi vuran Suriye’dir, ne yapacaksanız nasıl yapacaksanız Suriye rejimine yapın!” diyor.

Türkiye’nin müdahale gerekçelerini birkaç münferit olayla veya kişiyle alakalı sanmayın. Yılların birikimi var. Hedef Şam değil hedef Washinton hedef Brüksel. Neden böyle düşünüyorum? ABD’nin 1979 yılına ait 500 binden fazla yeni diplomatik yazışmalarını yayımlayan WikiLeaks belgelerinden dolayı efendim. WikiLeaks, belgelerinde 5 Eylül 1979 tarihli ‘Adana OR-M’ koduyla ABD Dışişleri’ne yollanan kriptoda Kürt meselesi ele alınıyor ve Türkiye’nin 3 şart gerçekleşmediği sürece kontrolü kaybetmeyeceği ifade ediliyor. Bu şartlar; 1- İran ya da Irak’ta bağımsız bir Kürdistan’ın kurulması (Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi), 2- Türk hükümetinin meşruiyetinin sorgulanmasına yol açacak parlamenter bir kaos (15 temmuz darbe girişimi), 3- Kürtler içinde disiplinli, radikal ve birleşmiş bir Kürt ayrılıkçı cephesinin kurulması (KYP/PKK/PYD). (Bkz. http://www.zernews.com/2016/11/wikileaks-1979-ait-yazisma-turkiye-kurt-kontrolu-3-sart.html ) Korkunun ecele faydası yok, bizde bir türkü sözü var, “Fincanı taştan oyarlar!” Bekle biz Şam, demiyoruz ama bekle bizi El Bab, bekle bizi Menbiç. bekle bizi Halep diyoruz.

Ömür Çelikdönmez
Twitter:@oc32oc39
omurcelikdonmez@hotmail.com

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir