KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Türkiye
  4. »
  5. PKK’nın toplumsal dayanakları nasıl çöker?

PKK’nın toplumsal dayanakları nasıl çöker?

Hasan Oktay Hasan Oktay - - 6 dk okuma süresi
366 0

PKK’nın toplumsal dayanakları nasıl çöker?

kürşat
Bugünlerde “çözüm süreci” sesleri yeniden yükselmeye başladı. PKK bir yandan devletin yoğun operasyonları karşısında içeride güç kaybediyor bir yandan da Suriye’deki yeni sürece hazırlık amacıyla HDP eliyle “masayı” gündeme getiriyor. Önümüzdeki günler bu konuda sıcak gelişmeler olacağını işaret ediyor. Ancak buna rağmen bugün Türkiye’de sistem ve insan kodları dünün şifreleriyle çözümlenebilir. Bu bakımdan PKK’yı insan kandıran, kuşatan ve devşiren pozisyonundan olabildiğince uzaklaştırmak gerekiyor. Böyle bir yöntem arayışında öncelikle sosyal grup dinamiği ile terör örgütü ilişkisini ele almak ve alternatifini güçlendirmek son derece önemli. Benlikten millî kimliğe…Kişinin kendisine ve bağlılık kodlarına duyduğu sadakati ifade eden “benlik” kavramı bir kişiyi diğerleriyle benzer ya da farklı kılan özellikleri ortaya koyar. Yani kişinin özünde hissettiği duygu dünyası ve olmasını istediği rol onun “özbenliği” haline gelir. Sosyal psikoloji alanındaki çalışmalara bakıldığında ideal ve mecburi benlik ayrımı dikkat çeker. İdeal anlamda olmak istediğimiz benlik ile sahip olmamız gereken ve/veya çoğunluğun bizden beklediği benlik arasında bir denge kurabilmek kişinin özsaygısını ve sadakatini artırır. Konu buraya geldiğinde sembolik etkileşimcilik yaklaşımı önem kazanır. Onlara göre sosyal hayatta etkileşimin odağında semboller vardır. Bu sembollerin kullanılışı onları nasıl anlamlandırdığımızı tayin eder. Böylece bireyler benlik ve kimlik arasındaki tanımlamayı içerisinde bulunduğu ya da hissettiği aidiyetlere göre yapar. Bunlardan birisi de etnik kimlik algısıdır. Eğer bu bir grup düzeyinde kuvvetlenmişse semboller üzerinden toplumun geniş kesimlerini ortaklaştırmak kolay olmayacaktır. Çünkü birey önce kendi öz benliğini, sonra aitlik duyduğu grubun ortaklaşma unsurlarını ve bunlarla bir çatışma olmadığı takdirde millî kimlik inşasını ideal benlik düzeyine taşır. Sosyal kimlik ve etnik sahiplenme Sosyal kimlik kuramının öncülerinden Henri Tajfel’e göre bireyin sosyal kimliğini büyük ölçüde ait olduğu sosyal kategoriler belirler. Aynı şekilde bireyin ait olduğu grubun diğer gruplarla ilişkisi kimliğinin oluşumunda en önemli referans kaynağıdır. Öyle ki araştırmalara göre belirli bir azınlık grubunun üyeleri etnik özdeşleşmede daha yüksek bir sahiplenme meydana getirmektedir. Bu hem bilişsel hem de sosyal bir süreç olarak tepkisel bireyleri gün yüzüne çıkarmaktadır. Uluslararası sistemin, bir ülkenin iç işlerine müdahale etmek istediğinde bu tepkisel bireylerden müteşekkil grupları ve genelde terör örgütü ile ilişkili olanları paydaş görmesi böyle bir yapılanmanın ürünüdür. Örgüt birey ilişkisi Öte yandan birey olma ile bireyselleşme çoğunlukla karıştırılan kavramlardır. İlkinde bağımsız olma diğerinde kendi dışındakilerden bağımsız hareket etme vardır. Bireyliğin yitimi ise bireyin ideal ya da mecburi bir aitlik ile bağlı bulunulan grup içerisinde özbenliğini yitirmesidir. Özellikle etnik temelli gruplarda duygu ve düşüncesini açıklayan bireyin kendisi değil grup adına görünen kitledir. Bu aşamada rasyonellik ötelenir ve sebep-sonuç ilişkili düşünme gücü grubun sözde birey adına olan çıkarları üzerine kurulur. PKK gibi terör örgütleri sosyal tabanlarını böylesi bir kitlenin içinden kazanır. Bir süre sonra terör örgütleri söz konusu grubun aitliğini sınama merkezleri haline getirilir. “Dağa çıkmanın” kutsallığı, “şehirde eylemin” ayrıcalığı grubun içsel mecburiyetleri üzerinden bireylere cazip kılınmaya çalışılır. Ne zamanki örgütün karar ve eylem süreçleri bireyin yaşama hakkına karşı gelir işte o vakit bireyleşme yeniden filizlenir. İşte bu noktada bireyi içerisinden çıkmak istediği sosyal grup-terör örgütü ağından kurtaracak bilişsel ve gerçek bir kuşatıcıya ihtiyaç vardır. Bunun adı bireyi önceleyen, bireyleri hür ve eşit kılan bir aitliği yaşama uyarlayabilen ortak bir millî kimlik anlayışıdır. Bireyi öncelemek. Bu bakış açısının en somut neticesi elbette “Türk Milleti” ortaklığında buluşmak olacaktır. “Türk Milleti” birilerinin iddia ettiği gibi tekçi bir anlayış değil aksine çoğulculuğun azami seviyeye çıkarılabileceği eşitlerarası bir kimlik avantajı sağlar. O halde gelin bir milleti bir sosyal grupla eşdeğer tutmadan, bunu bir “özgürleşme” olarak sunmadan, Türk Milleti paydasında “biz” olabilmenin sosyal dayanaklarını güçlendirelim.
Kürşad ZORLU

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir