KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Küreselleşme Sürecinde Türkiye ve Yeni Bir Vizyon İhtiyacı

Küreselleşme Sürecinde Türkiye ve Yeni Bir Vizyon İhtiyacı

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 8 dk okuma süresi
259 0

21. yüzyıl başında tüm dünyayı etkileyecek dört küresel gelişme olmuştur.
Birincisi, Çin, Hindistan ve Rusya’nın ekonomik olarak büyümeleri ve küresel güç haline gelmeleri yanında Türkiyenin’de bölgesel güç olma gayreti de inkar edilemez..
İkincisi, küresel ısınma ve iklim değişikliği ile enerji, su ve temel gıda fiyatlarının hızla artmaya başlamasıdır.
Üçüncüsü, inovasyon ekonomisi adı verilen ve içerisinde bilişim, çevre, biyoteknoloji ve nanoteknoloji gibi alanların yer aldığı yenilikçi bilim ve teknoloji çağına girilmiş olmasıdır.
Dördüncüsü, tek kutupluluktan çok kutupluluğa geçiş sürecinin başlamasıdır.
Bu dört önemli küresel gelişme ülkemizin geleceğini yakından ilgilendirmektedir. Tahminlerimize göre, bu dört küresel değişim ülkemiz üzerinde dört temel etki gerçekleştirecektir.
Birincisi, Çin, Hindistan ve Rusya’nın küresel ekonomik güç haline gelmesi ile rekabet gücümüz ve istihdam politikamız derinden etkilenecektir.
İkincisi, ülkemizin enerji faturasının daha da artması, su kaynaklarımızın giderek azalması ve tarım arazilerimizin gittikçe çölleşmesi sonucu ortaya çıkacaktır.
Üçüncüsü, inovasyon ekonomisine geçişle birlikte, mal ve hizmet üretiminde yeni, çeşitli ve ucuz süreçler ve teknolojiler devreye girecek, klasik usullerle üretim yapan şirketlerimiz kepenk kapatmak durumunda kalacaktır.
Dördüncüsü, tek kutupluluktan çok kutupluluğa geçişle birlikte küresel dengelerde değişim kaçınılmaz olmaktadır.
Ülkemizin başta enerji olmak üzere pek çok alanda geçiş güzergâhı oluşturması, küresel kutuplar arasında coğrafi olarak merkezi konumda bulunması, başta su, bor ve toryum olmak üzere ciddi hammadde ve enerji potansiyeline sahip olması, küresel ve bölgesel güçlerin karşılıklı olarak yarıştığı ve çekiştiği bir mücadele alanı olmasına neden olmaktadır.
Üllke olarak ortak akıl, ortak strateji ve toplumsal uzlaşı etrafında bir araya gelebilir ve küresel rüzgârı arkamıza alabilirsek, bu gelişmeleri lehimize dönüştürebiliriz. Aksi halde, küresel değişim ülkemiz açısından çok ciddi sorunlara ve felaketlere sebebiyet verebilir.
Bu açıdan ülkemizin yeni bir vizyona ve yeni stratejilere ihtiyacı vardır. Ülke olarak daha çok üretmemiz ve zenginleşmemiz, küresel değişiklikleri iyi algılamamıza ve bunlara yönelik ayakları yere basan eylem planlarını hayata geçirmemize bağlıdır.
Ekonomik ve toplumsal kalkınmada sıçrama dünyayı iyi algılamaya, ticaret ve sanayinin rekabet gücünün artırılmasına bağlıdır. Bu ise küresel gelişmeleri esas alan stratejilere yeni bir vizyon kazandırmakla mümkün olabilir.

Afrin’den sonra devam edecek olan Suriye ve Irak askeri operasyonlarının finasmanı bir kamu harcamasıdır. Dolayısıyla kamu harcama kalemlerinden birisi azaltılmadan (yani bütçe kalemlerinin birisinden savunma bütçesine aktarma yapılmadan) yapılan askeri harcamaları finanse etmek olası ekonomik durgunluğu beraberinde getirecektir.
Hazırlanacak yeni stratejiler ekonomik ve üretim kadar, aynı zamanda eğitim, kamu personeli ve hukuk alanında toplumsal transformasyonu sağlamaya yönelik eylem planları içermelidir.
Eğitim sistemi iş gücü piyasasının ihtiyacına göre yeniden yapılandırılmak durumundadır.
Üniversitelerimizce yapılan yayın sayısından ziyade, teknolojiye dönüşüp dönüşmediği, toplumun gelişmesine katkı sağlayıp sağlamadığı gibi hususlar esas alınmalıdır.
Üniversitelerimiz eğitim programlarında 21. yüzyıl ürünlerine, inovasyon ekonomisine, yani bilişim, iletişim, nano-teknoloji, biyo-teknoloji, uydu/uzay teknolojisi, nükleer teknoloji, yenilenebilir enerji teknolojileri, ilaç ve gen mühendisliği, organik tarım, akıllı tekstil, çevre teknolojileri gibi programlara yer vermelidirler.
Eğitim sistemi “teknoloji üreten ve dışarıya ihraç eden” konuma gelmeyi hedefleyen ulusal bir vizyon oluşturmak durumundadır.
Ülkemizde kamu personeli alanında gerçek anlamda işleyen bir liyakat sistemi oluşturmalıdır. Ülkemizi yapay gündemlere mahkûm eden, kısır çekişmeler içine çeken, sorun çözmekten ziyade sorun üreten ağır, hantal, kendisini yenileyemeyen bürokratik yapı, ancak liyakat sistemi ile düzeltilebilir.
Kamuda yarışmaya ve rekabete dayalı sistem içersinde, başarılı olanlar, kimsenin himmetine gerek duymadan hak ettiği yere ulaşabilmelidir
Yetenekli ve ehil bürokratların yetkisi dâhilinde birçok sorun rahatlıkla çözüme kavuşturulacağı gibi, kamuda verimlilik ve tasarruf sağlanacak, sorunlar ve yapay gündemlerden ziyade yeni projelerin tartışıldığı bir ortama kavuşulacaktır.
Ülkemizde bir başka acı gerçekte, SOSYAL DIŞLANMA genellikle belirli kesimlerin toplumsal bütünün ve sermaye birikim sürecinin dışında kalması ve ekonomik büyümeye yaptığı katkıdan adil ölçülerde yararlanamaması demektir.
Özellikle siyasi yapılar, bazı kamu ve yerel yöneticiler Sosyal dışlanma ve yoksulluk, dezavantajlılık, ayrımcılık tartışmaları ile birlikte değerlendirilmeli, tüm vatandaşlarımız arasında ayırım yapılmadan eşit ölçüde faydalanmalıdır.
Bireylerin temel ihtiyaçlarını karşılayamaması, toplumla bağlarının zayıflaması ve hatta kopmasına neden olan sosyal dışlanma, ekonomik, sosyal, siyasal boyutları olan bir süreci ifade etmektedir.
Sosyal dışlanmanın en belirgin biçimi ekonomik alanda kendisini göstermektedir. Ekonomik dışlanma olarak ifade edilen bu sosyal dışlanma biçimi ise işgücü piyasalarında kendini yeniden üretmekte ve beraberinde diğer alanlardan da dışlanmayı getirmektedir.
Sosyal dışlanma ve yoksullukla mücadele alanında üretilen politikalarda ihtiyaç odaklı bir yaklaşım benimsenmesi, gençlerin sorunlarına bütüncül bir bakış açısının gelişmesini de sağlayacaktır. Gençlerin ihtiyaçlarına göre hazırlanmış özgül istihdam politikalarının belirlenmesi, gelir getiren ve düzgün bir iş sahibi olmalarını sağlayıcı belirgin bir istihdam stratejisi uygulamak, sosyal dışlanma ile mücadele açısından yarar sağlayacaktır.
Ülkemizde halen yaşanmakta olan sosyo-ekonomik sorunların bir anda çözüme kavuşturulması mümkün gözükmemektedir.
Ancak, ülkemizin insan kaynaklarının dünyadaki gelişmeler esas alınarak oluşturulacak orta ve uzun vadeli stratejilere dayalı olarak yetiştirilmesi, sorunların köklü çözümüne katkı sağlayacaktır.

Fahri Yağlı
Araştırmacı / Öğretim Görevlisi

Kaynaklar:
M.Dergisi
EKONOMİ ATLASI
kalkinma.gov.tr/Lists/Yaynlar/
Source/Leganal_tk_tk.doc
AFFECTS OF GLOBALIZATION ON UNEMPLOYMENT. ABSTRACT
AR&GE BÜLTEN

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir