KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Kırım sürgününün gerekçesi

Kırım sürgününün gerekçesi

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 7 dk okuma süresi
302 0


18 Mayıs 1944: Kırım Türklerinin vatanlarından sürgün edildikleri tarih. Sürgüne gerekçe olarak gösterilen neden ise Kırım Türklerinin Almanlar ile işbirliği yapmış olmaları. Fakat Almanlar Kırım’a girdikleri zaman, Sovyetlerin bırakmış oldukları bir evrak dolabında, Stalin’in Kırım Türklerini Kazakistan’a sürme tasavvurunda olduğu bir belge bulmuşlardır. Dolayısıyla “sürgün” kararının daha önceden verilmiş olduğu çok açıktır.
1941 Alman-Rus harbinin arefesinde ise Kırım Türklerinin bünyesi zaten bozulmuş, ana hakları, yazı, din hürriyeti gaspedilmiş, münevver tabakanın en iyi kısmı yok olmuştu. Ayrıca arazileri ellerinden alınmış, hususi mülkiyet kaldırılmış, sosyal ve milli baskı altında ümitsizlik son haddini bulmuştu. Kırım halkı Almanları tuz ve ekmekle karşılamışlar zira Sovyet terörünün sonunun geldiğine inanmışlardır. Almanlar ise kısa sürede beklenen kurtarıcı olmadıklarını yaptıkları uygulamalar ile göstermişlerdir. İşgal edilen bölgelerde bilhassa Ukrayna ve Kırım’da çalışabilir durumda olan kadın-erkek binlerce genci esir alarak çalıştırılmak üzere Almanya’ya göndermişlerdir. Yüzlerce insanı ise anti-Nazi suçlaması ile ya kurşuna dizmişler ya da kamplara yollamışlardır. Dini ve kültürel haklar ise tanınmış olmakla beraber, idari teşkilatlanma fırsatı verilmemiştir. Sovyet zulmünden kurtulma ümidiyle harekete geçen Kırım Türkleri bir kez daha hüsrana uğramışlardır. Onların haklarını savunan kimseler de yine Sovyetler tarafından cezalandırılmıştır.
Kırım Türklerinin haklı davalarını savunan ve 1987 yılında vefat etmiş olan Ukraynalı General Grigorenko: “Çılgın Adolf Hitler, sayıları yüzlerce milyonu bulan milletlere hemen saldırırken; Joseph Stalin, küçük milletlere biraz antreman yapmayı tercih etmiştir. Bu milletlerin arasına, kader Kırım tatarlarını da dâhil etmiştir.” beyanatı sonucu Taşkent mahkemesi sırasında tutuklanmış ve beş yıl hapse mahkûm edilmiş, 1974 yılında mahkûmiyetini tamamlayarak serbest bırakılmıştır.
“Vatan” ve “toprak” gibi kavramların, istiklalleri olmadan yaşayamayan Türk milleti açısından önemi tartışılmaz. Almanların Sovyetlere yenilmesi ile Kırım Türkleri tekrar Sovyetlerin kucağına atılmışlardır. II. Dünya savaşı “cennetten bir bahçe” olarak tarif edilen Kırım’a manevi olarak olmasa da fiziksel bir vedalaşmayı da beraberinde getirmiştir. Tarihi süreçte zaten sistemli bir şekilde azaltılan nüfusları, II. Dünya savaşının ertesinde işbirliği yaptıkları bahanesi ile tamamen yok edilmek istenmiştir. Sovyetler, Kırım Türklerini yurtlarından tamamen çıkartmak için aradıkları bahaneyi Almanya sayesinde bulmuştur. Almanya’nın Kırım’a dair planları ve uygulamaları özellikle II. Dünya Savaşı ertesinde Kırım Türklerinin sürgüne gönderilmesinin bahanesini ve zeminini hazırlamıştır. Sürgün sırasında çekilen eziyetler ve nüfusun yarısının kaybı haricinde, gönderildikleri yerlerde yaşamış oldukları sıkıntılar ile suçlu muamelesi görmeleri de incinmelerine sebep olmuştur. Ayrıca vatanlarına dönememeleri de içlerinde büyük bir yara açmıştır.
Savaş esnasında düşmanla işbirliği yapan halk damgasını yemek, Kırım tatarlarını elbette ki olumsuz yönde etkilemiş ve onlara karşı olumsuz bir imaj ortaya çıkarmıştır. “Hain, işbirlikçi” tarzında Sovyetlerin yapmış oldukları propaganda, sürgün edildikleri yerlerde Kırım tatarlarını çok zor durumda bırakmıştır. Bu olumsuz imaj, Kırım tatarlarının üzerinden uzun süre kalkmamıştır. Almanlarla işbirliği iddiası sürgüne gerekçe olmanın ötesinde, Kırım tatarlarına her fırsatta ayrımcılık yapılmasına da neden olmuştur.

Tarihsel olaylar Kırım Türklerinin hem Rusya’ya hem de Almanya’ya da güvenemeyeceklerini açık bir şekilde göstermiştir. “Kırım Türklerinin haklarını korumak” gibi söylemler, tarihin ortaya çıkarmış olduğu büyük bir yalandan başka bir şey değildir. Çünkü Kırım Türkleri bölgede tehlike olarak görülmüş, kendi milli devletlerini kurmalarından çekinilmiş ve Türkiye ile birlik kurmalarından kaygılanılmıştır. Oysa Kırım Türkleri, II. Dünya savaşından sonra kendilerinden zorla alınan haklarını talep etmektedirler. Bu haklı talepleri ise elbette ki herhangi bir tehlike teşkil etmemektedir.
Bir gecede, evlerinin kapıları dipçiklenerek açılan ve 15 dakika içerisinde hayvan vagonlarına zorla bindirilerek sürülen Kırım Türklerine uygulanan bu vahşetin adı elbette ki soykırımdır. Kırım Türklerinin haklı davalarına sahip çıkma hususunda kamuoyu oluşturmanın önemi de burada ortaya çıkmaktadır. Zorla vatanlarından sürülen Kırım Türklerinin hakları iade edilmemiş, vatanlarına dönmelerine izin verilmemiş, dönenler ise zorbalıkla karşılanmışlar ve evlerinde başkalarını bulmuşlardır. Ayrıca mallarına mülklerine de el konulmuştur. Üstelik Sovyet askerleri tarafından, Kırım Türklerinin son kez arkalarına dönüp bakmaları ve bir daha vatanlarını göremeyecekleri hususunda bir de alay edilmiştir.
“VATAN KIRIM”, Kırım Türklerinin olduğu kadar bizlerin de kalbimizde büyük bir yaradır. İsmail Gaspıralının da ifade ettiği gibi: “Milletine Hizmet Etmek İstiyorsan Elinden Gelen İşle Başla” sözüne ithafen amacımızın Türk Dünyasına hizmet ve mensup olduğumuz millete bir katkıda bulunmak olduğunu ifade ederek; Sovyet ve Alman zulmü sonucunda ve özellikle sürgün esnasında büyük acılar sonucu hayatlarını kaybetmiş olan tüm soydaşlarımızı saygı ve rahmetle anıyoruz.
Aybike GÜZAY
———————————-
KAYNAKLAR:
Ayşegül-İsmail Aydıngün, Kırım Tatarlarının Vatana Dönüşü-Kimlik ve Kültürel Canlanma-, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları, Ankara 2004.
Edige Kırımal, Kırım’da Türk Katliamı, Tercüme: Kemal Vehbi Gül, Toprak Dergisi Yayınları, İstanbul 1962.
İbrahim Otar, Jenosid ve Kırım Türkleri, Emel, sayı 22, Mayıs-Haziran 1964.
Ünver Sel, “Kırım Türklerinin Dostu General Petro Grigorenko’nun Ardından”, Emel, sayı 158, Ocak-Şubat 1987.

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir