KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Manşet Üstü
  4. »
  5. Kimse Caz yapmasın TSK Rakka’da ABDnin rakkasesi olmaz

Kimse Caz yapmasın TSK Rakka’da ABDnin rakkasesi olmaz

Ömür Çelikdönmez Ömür Çelikdönmez - - 8 dk okuma süresi
363 1

Her ne kadar konu, jeopolitik de facto bir durumla ilgili olsa da biraz doğu biraz Amerikan müzik terimleriyle iç içe. Bu nedenle başlıkta yer alan caz ve raks ve rakkase terimleri aslında birbirleriyle çok bağlantılı. Afrikalı-Amerikalı ve Batı müziği tekniklerinin harmanlanmasının ürünü Caz, ilk kez ABD’nin güney eyaletlerinde, 1900’lerin başında gelişmeye başlamış bir müzik türü. Cazın ilk yıllarında en çok beslendiği akım Blues, 400 yıllık geçmişi olan ve temeli Afrika’ya dayanan, bir müzik. Amerika’ya gelen köle Afrikalıların halk müziği Blues’un; Batı Afrika kültüründe cenaze ve yas törenlerinde acının ifadesi olarak kullanılan “çivit rengi” üzerinden mistisizme dayandığı söylenir.

Yine bir başka Amerikan müzik akımı Rock müziğin, Blues’den doğrudan etkilenmesi söz konusu. O nedenle Blues felsefesi incelenmeden Rock müzik felsefesinin anlaşılması pek mümkün görülmez. Blues’u icad eden siyahlar, beyazlardan gördüğü zulüm karşısında sitemlerini üstü kapalı bir şekilde belirtmişlerdir ve gerek Blues gerek caz Amerikalı siyahların köleci Amerikan toplum yapısına başkaldırı müziği olarak değerlendirilir. II. Dünya savaşının devam ettiği yıllarda ırkçılık yaptırımlarının tavizsiz şekilde uygulandığı Amerika’da Türk Büyükelçiliğinin kapılarını siyahi müzisyenlere açan Ertegün ailesinin çabalarının ne kadar önemli olduğunu takdir ederseniz.

Rock (rak) Arapça raks’dan batı dillerine geçmiş. Raks’ın batı dillerinde karşılığı ise dans. Rakkase ise kadın dansçı demek. Türkiye’nin ABD ile birlikte operasyon düzenleyebileceği söylenen Suriye’deki IŞİD kontrolündeki Rakka kent adının sözdizimi açısından raks ile benzerliği düşünülse de Rakka; dere yanında olup sel geldiğinde üzerine yayılan arazi anlamında. Sel gider kum kalır diye boşuna söylenmemiş. O nedenle TSK’nın Rakka’da ABD menfaatleri için rakkase olacağını kimse aklının ucundan geçirmesin. Bölgedeki bu çağdaş haçlı seli gider ama bölge halkları ve devletleri kalır.

15 Temmuz sonrası Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin eskisi olacağını sanmak, lafı eğirip çevirmeden söylemek gerekirse tam bir safdillik. Adamlar işi gücü bırakıp Suriye’de Türkiye’nin başına çorap örmenin derdindeler. Niyetleri Türkiye’yi bölge halkları ile karşı karşıya getirmek. ABD merkezli Washington Post gazetesinin bu coğrafyada öngörülen muhtemel 10 savaştan birinde Kürtlerin birbirleriyle savaşabileceğini veya Kürtlerin Türklerle savaşabileceğini yazması boşuna değil. Ama avuçlarını yalayacaklarının hesabını da mutlaka yapmışlardır. (Bkz. http://www.zernews.com/2016/09/washington-post-kurtler-kurtler-e-karsi-savasabilir.html )

Bakanlar Kurulu toplantısı sonrası Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli’nin, “ABD ile ortak Rakka harekâtına sıcak bakıyoruz” açıklamasına rağmen böyle operasyona ihtimal vermiyorum. Böylesi bir askeri harekâtı bölgedeki dengeler açısından mümkün görmüyorum. Gerçi karar verici mekanizmanın bize bir şey sorduğu yok sormasına da gerek yok ama yine de tarihe not düşmek adına görüşlerimi paylaşayım. (Bkz. http://www.imctv.com.tr/canikli-abd-ile-ortak-rakka-harekatina-sicak-bakiyoruz/ ) Hiç şüpheniz olmasın yazılıp çizilenlerin doğruluğu mutlaka su götürür. Rivayetlere göre Türkiye, ABD’nin DAEŞ’e karşı Rakka ve Musul için istediği destekle ilgili stratejisini belirlemiş. Buna göre Rakka’ya yapılacak koalisyon harekâtına Türkiye belli şartlar sağlanırsa destekleyecek.

Rakka’da YPG unsurları katılmadığı takdirde hava desteği verilecek, bunun karşılığında Türkiye Musul’da karadan destek verecekmiş. Öncelikle, ABD’nin organize ettiği, içinde YPG terör örgütü unsurlarının bulunduğu Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) Rakka’ya ilerlemeden önce Arap unsurların ağırlıkta olduğu birliklerin ön planda olması istenecek. Ankara, Türkiye’nin operasyona vereceği destek daha çok hava kuvvetleri ile koalisyon güçleri ile ortak hedeflere nokta harekât, karadan ise Arap ağırlıklı olması kaydı ile SDG’nin, ÖSO marifetiyle geri bölge emniyetinin sağlanması olacakmış. (Bkz. http://www.turkishny.com/headline-news/2-headline-news/217742-rakkaya-havadan-musula-karadan-destek-verilecek#.V9EbO0aLSM8 )

Türkiye’nin Cerablus harekâtını Rusya ile ilişkilerinin düzelmesinden sonra yaptığını asla unutmayın. Bu nedenle Rusya Dışişleri Bakanlığı’nın Fırat Kalkanı operasyonuna ilişkin açıklamasında, Türk ordusunun desteklediği ÖSO’nun Suriye’deki ilerleyişinden duyulan endişenin dile getirilmesi ve bu ilerleyişin ülkedeki askeri ve siyasi durumu da daha da kötüleştirebileceğinin vurgulanması Türkiye’nin mutlaka dikkate alması gereken bir husus. (Bkz. https://tr.sputniknews.com/ortadogu/20160907/1024748591/rus-disisleri-ankaraya-suriye-cagrisi.html ) O nedenle ABD ve Türkiye IŞİD ile mücadelede anlaşırsa bu anlaşmanın Bab ya da Rakka’yla sınırlı olmayacağı Musul’a kadar genişletilebileceği görüşleri havada kalıyor. (Bkz. http://www.dw.com/tr/analiz-abd-t%C3%BCrkiye-ili%C5%9Fkilerinde-son-perde/a-19532082 )

ABD şimdiye kadar Suriye’de Türkiye’nin hangi haklı talebini yerine getirdi? Türkiye’ye verilen sözlerin hiç biri tutulmadı. Örneğin son olarak Menbiç’te IŞİD sonrası SDG içindeki YPG unsurlarının geri çekilmesi sözü verilmişti. Bu sözü tutmadılar ve YPGliler Menbiç’te mevzilendikleri binalara ABD bayrağı çekerek TSK’nın olası harekâtından yırtmayı düşünüyor. Türkiye ısrarla güvenli bölge talebini gündeme getiriyor. Tüm bunlara rağmen Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışman Yardımcısı Ben Rhodes kalkmış, Suriye’de uçuşa yasak bölge konusunda görüşlerinin değişmediği mesajını vererek, bunun temel sorunları çözeceğini düşünmediklerini söyleyebiliyorsa, akıllarını peynir ekmekle yemişlerdir. Ne halleri varsa görsünler! (Bkz. https://tr.sputniknews.com/abd/20160907/1024739402/beyaz-saray-suriye-ucusa-yasak-bolge.html )

Financial Times, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyi için yıllardır önerdiği güvenli bölge konusuna ABD’nin sıcak bakmadığını yazdı ve bunun nedeni olarak “ABD’nin korkusunu” gösterdi. Türkiye’nin güvenli bölge talebine ilişkin Financial Times şu tespitte bulunuyor; “ABD korkuyor. Çünkü bunu kabul ederse bölgenin hâkimi olarak Suriye’de oyuna güçlü bir oyuncu girmiş olacak. Bu da Türkiye.” (Bkz. http://www.turkishny.com/headline-news/2-headline-news/217745-ft-abd-turkiyenin-talebinden-korkuyor#.V9EaqkaLSM8 ) Kimse hariçten gazel okumasın, kimse Caz yapmasın TSK Rakka’da ABDnin rakkasesi olmaz!

Ömür Çelikdönmez
Twitter:@oc32oc39
omurcelikdonmez@hotmail.com

İlgili Yazılar

1 Yorum

  1. Sami Gören - -

    Türkiye’nin birlik ve beraberliği, huzur ve güvenliği herşeyin üstündedir; Türkiye’ye yönelik terör unsurları ile mücadele etmek meşru hakkımızdır.
    Allah devletimizi ve milletimizi / onun ayrılmaz parçası olan ordumuzu korusun …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir