KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Kentsel Alanlarda IŞİD ile Mücadele Etmek

Kentsel Alanlarda IŞİD ile Mücadele Etmek

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 13 dk okuma süresi
316 0

Savaş alanı olarak kentsel alan, kırsal alandan radikal bir şekilde ayrılan doğası nedeniyle operasyon yapmayı çeşitli nedenlerden dolayı zorlaştırmaktadır. Bu zorluklara bakıldığında ise en başta kentsel alanda yaşayan yoğun sivil nüfusun öne çıktığı görülür. Kentlerin mimari yapısının, altyapısının ve kent demografisinin sahip olduğu çeşitlilik gibi başat unsurlar kentsel alanı zorlu bir savaş alanı haline getirip kente müdahale edecek taraf açısından ciddi dezavantajlar yaratırken, kenti elinde bulunduran tarafa önemli avantajlar sağlamaktadır.
Geçmişten günümüze uzanan süreçte ordular kentsel alanlardaki savaşları oldukça tehlikeli görmüşler ve
kaçınmaya çalışmışlardır. Kentsel alanlarda savaş meselesi yeni bir gelişme olmamakla birlikte, kentlerin
günümüzde sahip olduğu karmaşık yapısıyla daha tehlikeli bir hale gelmektedir. Çinli komutan Sun-Tzu kentlere saldırmanın kötü bir fikir olacağını asırlar önce söylemesine rağmen, bugün insanların başlıca yaşam alanının kentsel alanlar olarak öne çıkması ve kentleşmeyle birlikte SunTzu’nin tavsiyesine kulak vermek de imkânsız hale gelmiştir. Savaş alanı olarak kentsel alan, kırsal alandan radikal bir şekilde ayrılan doğası nedeniyle operasyon yapmayı çeşitli nedenlerden dolayı zorlaştırmaktadır. Bu zorluklara bakıldığında ise en başta kentsel alanda yaşayan yoğun sivil nüfusun öne çıktığı görülür. Kentlerin mimari yapısının, altyapısının ve kent demografisinin sahip olduğu çeşitlilik gibi başat unsurlar kentsel alanı zorlu bir savaş alanı haline getirip kente müdahale edecek taraf açısından ciddi dezavantajlar yaratırken, kenti elinde bulunduran tarafa önemli avantajlar sağlamaktadır. IŞİD ile Mücadele 15 Haziran 2014’ten itibaren Irak’ta, 22 Eylül 2014’ten itibaren de Suriye’de IŞİD terör örgütünü hedef alan Doğal Kararlılık Operasyonunun başlangıcından bu yana sözde İslam Devleti tarafından kontrol edilen toprakların yarısı IŞİD’in kontrolünden çıkmış bulunmaktadır. el-Bab, Musul ve Rakka gibi önemli yerleşim yerleri ise hâlâ terör örgütünün elinde bulunmaya devam etmektedir. IŞİD karşıtı koalisyon tarafından şimdiye kadar yapılan operasyonlarda 30 Aralık 2016 itibariyle 17.005 hava harekâtı gerçekleştirilmiştir. Ancak operasyonun IŞİD açısından stratejik seviyede önem arz eden noktalara doğru genişleme süreci ise bazı sebeplerden dolayı yavaş ilerlediği için henüz istenilen noktaya ulaşabilmiş değildir. Peki, IŞİD ile mücadeleyi yavaşlatan sebepler nelerdir? IŞİD terör örgütüne karşı yürütülen mücadeleyi yavaşlatan unsurları genel itibariyle sahada aktör sayısının fazla oluşuna, yerelden küresele uzanan dinamik propaganda stratejisine, IŞİD’in kentsel alanları savaş alanı olarak seçmesine ve buralarda konuşlanmasına bağlamak mümkündür. Bu yazıda ise IŞİD’in elinde bulunan el-Bab, Musul ve Rakka gibi kentlerin IŞİD ile mücadele sürecinde yarattığı zorluklara odaklanılacaktır. IŞİD terör örgütü, Ekim 2016 sonu itibariyle Irak’ta kontrol ettiği toprakların %56’sını, Suriye’de ise kontrol ettiği toprakların %27’sini kaybetmiştir. Ancak terör örgütünün Suriye’de Rakka, Irak’ta ise Musul gibi iki önemli kenti elinde tutarak varlığını güçlü bir şekilde sürdürdüğü görülmektedir. IŞİD,
operasyonlar sonucunda kaybettiği pek çok yerleşim yeri bulunmasına rağmen el-Bab, Musul ve Rakka gibi önemli kentleri elinde bulundurmanın avantajını sonuna kadar kullanmaktadır. IŞİD’in kırsal alanda vur-kaç
taktiğine dayalı askerî stratejisinin yanı sıra, başta Rakka ve Musul gibi önemli kentleri hem konuş lanma hem de savaş alanı seçmiş olması kendisini askerî açıdan nakavt edecek darbeyi de geciktirmektedir. Hem Irak hem de Suriye’deki operasyon coğrafyasının çok bilinmeyenli bir denklemden farksız olması ve barındırdığı yoğun sivil nüfus nedeniyle sahadaki hiçbir güç tarafından ne Musul’un ne de Rakka’nın riske girilebilecek bir savaş alanı olarak algılanmadığını göstermektedir. Öyle ki koalisyondan ABD’li Korgeneral Stephen Townsend ’in Rakka operasyonunun bahar aylarına ertelendiğini açıklaması da ABD’nin kentsel alanda operasyona bulaşmaktan
kaçındığını göstermektedir. Bu yüzden, Batılı güçler de başta Irak ordusuna, Peşmerge güçlerine ve müttefik (!) olarak kabul ettikleri Türkiye’ye rağmen PYD/YPG terör örgütüne destek vererek IŞİD karşıtı mücadelelerini sürdürmektedirler. el-Bab Operasyonu 9 Aralık 2016 tarihinde TSK destekli ÖSO güçlerince harekete geçilerek Fırat Kalkanı Harekâtı’nın bir parçası olarak el-Bab’ın IŞİD’den kurtarılmasına yönelik başlatılan operasyon hâlâ devam
etmektedir. el-Bab’ın alınması durumunda Suriye topraklarındaki IŞİD varlığı ülkenin doğusunda sı- kışıp kalacaktır. Devam eden operasyonda 28 Aralık 2016 itibariyle 391 IŞİD mensubu öldürülürken, sürdürülen operasyonlar esnasında da 400’ü aşkın el yapımı patlayı- cı (EYP) etkisiz hale getirilmiştir. Operasyonun hâlâ devam etmesinin ve bu yazının kaleme alındığı tarih itibariyle de el-Bab’ın henüz alınamamış olmasının başlıca sebepleri
kentteki yoğun sivil nüfus, koalisyon hava kuvvetlerinin destek vermemesi ve ABD’nin Rakka operasyonunu bahar aylarına ertelediğini duyurmasıyla birlikte Rakka’dan el-Bab’a destek amaçlı gelen yeni IŞİD unsurları şeklinde
sıralanabilir. Kentteki sivil nüfus hem TSK birliklerinin ateş desteğini kısıtlamakta hem de ÖSO güçlerinin
kentsel alanda oldukça yavaş bir şekilde ilerlemesine neden olmaktadır. Kentteki sivil nüfusu kendisi için önemli bir kalkan olarak gören IŞİD, geçtiğimiz günlerde kentten kaçmaya çalışan 30 sivili de öldürmüştür. Ayrıca operasyon sahasından yansıyan karelere bakıldığında terör örgütü tarafından kullanılan EYP’lerin oldukça profesyonel şekilde hazırlanıp yerleştirildiği görülmektedir. Bu da operasyona katılan güçlerin sahadaki hızını yavaşlatmaktadır. IŞİD’in Elindeki Stratejik Kentler: Rakka ve Musul Musul, tarihsel açıdan derin bir geçmişi olan ve Rakka kent merkezine kıyasla oldukça büyük bir yerleşim yeri olarak karşımıza çıkarken, sahip olduğu coğrafyayla da kente girecek güçler için oldukça zorlu bir savaş alanı sunmaktadır. Daralan sokaklar, kenti ikiye ayıran nehir ve yaklaşık iki buçuk yıldır kontrolü elinde tutan IŞİD’in kenti avucunun içi gibi biliyor oluşu
başlıca zorluklar olarak sıralanabilir. IŞİD’in kenti uzun bir süredir elinde tutuyor olabilmesini az olmasına rağmen belli oranda yerel nüfustan aldığı desteğe bağlamak mümkündür. IŞİD’e yönelik sivil nüfus arasındaki en küçük destek bile mücadele sürecini daha da zorlaştırmaktadır.

Diğer yanda ise Irak ordusunun kentsel alanda operasyon yürütebilecek eğitime ve teçhizata sahip
olmayışı önemli bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Her ne kadar Irak ordusunun kentsel alanda savaş konusuna dair gerekli eğitimi aldığı söylense de aynı Irak ordusunun Musul’u IŞİD’e teslim ettiği süreci unutmamak gerekir. Musul, sahip olduğu 1 milyonu aşkın nüfusuyla IŞİD’e karşı mücadelede ciddi bir insani engel olarak ortaya çıkmaktadır. Kentin 10 Haziran 2014 günü IŞİD’in kontrolüne geçmesi ve IŞİD’in eline geçtikten sonra da Ebubekir el-Bağdadi tarafından 4 Temmuz 2014 günü halifeliğin ilan edildiği yer olarak öne çıkması, Musul’un IŞİD tarafından neden şiddetli bir şekilde savunulduğunu açıklamaktadır. Şimdiye kadar devam eden çatışmalarda ise IŞİD’in 2.000 civarında militanını, Irak tarafının ise 5.000’e yakın askerini ve milisini kaybettiği söylenmektedir. Musul’da hâlihazırda sürmekte olan operasyonun henüz kentin merkezine ulaşmamış olmasına rağmen her iki tarafın da vermiş olduğu kayıplar, çatışmanın şiddeti açısından önemlidir. Rakka’ya gelindiğinde ise karşımıza savaş alanı olarak farklı bir manzara çıkmamaktadır. Kent merkezi Musul’a göre hem çok daha küçük bir alandadır, hem de daha düz ve basit bir coğrafi konumdadır. Ancak Rakka’nın IŞİD’in, yani sözde İslam Devleti’nin başkenti olduğunun altını çizmek gerekir. 2013’ten beri IŞİD kontrolünde bulunan kente dair gerekli istihbarat kanalları ise yeterli bir şekilde kullanılamamaktadır. Rakka’ya yönelik muhtemel bir operasyonun nasıl yürütüleceği ise en büyük muamma olmaya devam etmektedir. Gerek ABD’nin gerekse Rusya’nın sahada doğrudan Rakka’ya yönelik bir operasyonda muharip rol üstlenmesi şimdilik mümkün gözükmemektedir. Çünkü coğrafya Musul’a göre hem mekânsal hem de nüfus açısından çok daha küçük olsa da metrekareye düşen insan yoğunluğunun bir sonucu olarak hem yerel nüfusa yö- nelik hem de IŞİD karşısında operasyon yürütecek ülkeler için ciddi tehditler oluşturmaktadır. IŞİD’in elinde tuttuğu bu kentleri daha tehlikeli bir savaş alanı haline getiren diğer unsur ise terör örgütünün askerî açıdan ulaşmış olduğu kapasitedir. Günümüzde terör örgütlerinin ulaşmış olduğu teknik kapasiteyi de dikkate aldığımızda, sokakların ve caddelerin birer cehennem çukurundan farksız olmadığı görülecektir. Her köşe başına yerleştirilmiş EYP’ler, mini insansız hava araçlarıyla IŞİD’in sergilemiş olduğu yetenekler, profesyonel keskin nişancı saldırıları, sivil nüfusun arasında sahip olduğu belli orandaki destek, hâlihazırda süren Musul operasyonunu ve düzenlenmesine dair belirsizliğini koruyan Rakka operasyonunu taraflar için birer çıkmaz haline getirmektedir.
Sonuç olarak,
Musul ve Rakka gibi iki stratejik kentten IŞİD’in varlığı silinip atılmadığı müddetçe ne Suriye ve Irak’ta asayişin sağlanması ne de yabancı terörist savaşçıların uluslararası güvenlik açısından yarattığı tehdidin önlenmesi
mümkündür. IŞİD’in bu iki şehirden silinip atılması yetmemekte ve operasyonla eş zamanlı olarak kentlerdeki sivil nüfusun ihtiyacının karşılanması ve IŞİD’den kurtarılan kentlerin fizikî, politik, ekonomik ve sosyal açıdan imarının gerçekleştirilmesi, acil bir ihtiyaç haline gelmektedir. Ancak dünyanın farklı yerlerinde yıllardır devam eden insanlık trajedilerine bakıldığında bunun şimdiye kadar ne ABD’nin ne de Rusya’nın adım attığı savaş alanlarında başarılamadığı açık bir şekilde görülebilir. Eğer Türkiye bu ihtiyaçları IŞİD’den kurtardığı 225 meskûn mahalde başarılı bir şekilde koordine edebilirse, savaş alanında IŞİD’e karşı kazanılan askerî başarının yanında sivillerin de desteğini alarak çatışma sonrası döneme yönelik elini güçlendirebilecektir.

Sertaç Canalp KORKMAZ
http://www.orsam.org.tr/files/OA/78/20_sertackorkmaz.pdf

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir