KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. İran
  4. »
  5. İran’ın 28 Şubat’ı

İran’ın 28 Şubat’ı

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 6 dk okuma süresi
286 0

28 Şubat, Türk siyasal tarihindeki dönüm noktalarından bir tanesi olarak yakın siyasi tarihin en önemli süreçlerindendir. Bu süreçte, aşamalı olarak, müesses nizam-siyasi iktidar mücadelesinin bir örneği yaşanmıştır. Ordu-Bürokrasi-Medya-İş Dünyası bileşenlerinden oluşan müesses nizam yapısının, kendisinin belirlemiş olduğu siyasal sınırların dışında olarak gördüğü siyasi iktidarları etkisizleştirme ve “oyun dışına itme” faaliyetleri “post-modern darbe” olarak tanımlanmış ve 28 bu tanımın bir temsili niteliğinde olmuştur. 28 Şubat sürecinde, Ordu-Bürokrasi-Medya-İş Dünyası bileşenlerinin eş güdüm içerisinde uyguladıkları stratejiler esasen siyaset bilimi açısından bir “siyasete müdahale” modelini de ortaya çıkarmıştır.
Söz konusu model, tarihsel süreç içerisinde bir çok ülkede uygulanarak etkisini göstermiştir. Fakat, günümüz itibariyle, söz konusu modelin izlerini İran iç siyasetinde açık biçimde gözlemlemek mümkündür. İran iç siyaseti, 2009 yılında yaşanan büyük “muhafazakar-reformcu” kırılmasının ardından, reformcu aday Hasan Ruhani’nin iktidara gelişi ile birlikte derin bir gerilim alanı olma yönünde ilk sinyalleri vermekteydi. Hasan Ruhani’nin, Rehberlik makamının ve onun temsilcisi olan Ali Hamaney’in şahsında vücut bulan İran bürokratik vesayet rejiminin vizyon ve politikaları ile çelişen bir anlayışa sahip olması ve bu anlamda iç ve dış politika alanlarında gerçekleştirmeye çalıştığı uygulamalar, İran’ın “28 Şubat” sürecinin ilk adımlarını temsil etmekteydi. Hasan Ruhani’nin 2017 Mayıs ayında, vesayet rejiminin adayı Reisi’ye karşı kazandığı zafer ile 2. Dönemine başlaması, bu sürecin üst bir aşamaya evrilmesine ve daha da şiddetlenmesine yol açmıştır. Hasan Ruhani’nin, özellikle seçim kampanyası sürecinden itibaren kullandığı, İran’ın dış politikada uyguladığı güvenlikçi, çatışmacı, yayılmacı ve mezhepçi stratejilerin İran ekonomisine ve prestijine zarar verdiği, ayrıca, dış politikadaki bu stratejilerin iç siyasete ve toplumsal alana yansımasının da aynı şekilde baskıcı ve kapalı toplum yapısı dayatan bir niteliğe sahip olduğu yönündeki söylemler Ruhani ve onun temsil etmekte olduğu reformcu çizgi ile müesses nizam arasındaki en net, aşikarane çatışmanın işaret fişeğini simgelemekteydi.Ruhani’nin, seçimleri kazanmasının ardından, seçim süreci boyunca Ruhani karşıtı adayın safında yer aldığını dolaylı biçimlerde ifade eden Hamaney ve vesayet bürokrasisinin tepkisi ile karşılaşması, fakat geri adım atmayarak rejim politikalarını açıkça eleştirmesi, rejim-siyaset krizinin derinleşmesine yol açmıştır. İran bürokratik vesayet rejiminin bileşenleri olan, Rehberlik makamının doğrudan etkisinde olan Devrim Muhafızları ordusu, anayasal olarak Cumhurbaşkanına bağlı olmakla birlikte fiili olarak Rehberlik makamının çizgisinde olan bürokratik yapı, doğrudan bürokratik yapıya entegre olan medya ve çok büyük oranda Devrim Muhafızları ordusunun yoğun etkisinin gözlemlendiği iş dünyası, Ruhani’nin vesayet rejimine karşı giriştiği “bürokratik hakimiyet mücadelesi”ni tehdit olarak algılayarak, buna karşı harekete geçmiştir. Bizzatihi Rehber Hamaney’in doğrudan ve dolaylı olarak Ruhani’nin şahsına ve politikalarına karşı eleştirel söylemleri, Devrim Muhafızları ordusu komutanlarının ve bürokratların büyük bir çoğunluğunun yine bu çizgide yaptıkları açıklamalar ve uygulamalar, özellikle medyanın Ruhani’ye yönelik eleştirel tutumu ve Devrim Muhafızları ile entegre iş dünyasının Ruhani’nin ekonomik politikalarını benimsemekten uzak oluşu, İran 28 Şubat sürecinin en net görünümlerini ortaya koymaktadır. Son günlerde, Ruhani’nin kardeşinin mali suç gerekçesi ile tutuklanıp kefalet ile serbest bırakılması, Ruhani’nin ülke ekonomisine odaklanmasına karşın Devrim Muhafızları ve Hamaney’in buna karşın siyasal ve güvenlik politikalara endekslenmesi, Ruhani-Devrim Muhafızları komutanları görüşmesi (1997 MGK’sını anımsatır biçimde) krizin derinleştiğini ortaya koymaktadır.
İran iç siyasetinin, gelinen bu aşamada ne yönde şekilleneceği, müesses nizam ve Ruhani yönetimi arasındaki bu gerilimin hangi yöne evrileceği ile bağlantılıdır. Ruhani’nin vesayet rejimine karşı geri adım atmayarak ve halk desteğini arkasına alarak direnmesi ve kendi politikalarını uygulama ısrarı, İran’da siyasal ve toplumsal bağlamda ciddi bir sarsıntıya yol açacaktır. Diğer yandan, Ruhani’nin, rejimin üstünlüğünü kabul ederek boyun eğmesi, 2021 yılında bitecek olan görev süresini, rejimin kendine çizdiği sınırlarda bir siyaset izlemesini ve kendinden sonra gelecek reformcu iktidarların rejim hegemonyasını içselleştirerek, rejime karşı/rağmen bir vizyona sahip olmayı akıllarına bile getiremeyecek bir algı iklimini beraberinde getirecektir. Bu bağlamda, Ruhani yönetiminin hamleleri İran siyasetinde hem bugün hem de yarın için belirleyici bir işleve sahip olacaktır. Şüphesiz bu işlevin bölgenin kaderine de ciddi tesirleri olacaktır.
Çağatay Balcı

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir