KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. İran
  4. »
  5. İran Filistin’i niçin yeniden gündemine aldı

İran Filistin’i niçin yeniden gündemine aldı

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 7 dk okuma süresi
399 0

Fatima Navab Safavi, İranlı din adamı olan ve 1950’lerde İsrail’e karşı İran kitlelerini seferber eden ilk isimlerden Mücteba Navab Safavi’nin (1924-1955) kızı. Safavi geleneksel siyah çarşafı içinde Al-Monitor’a verdiği demeçte o günleri şöyle anlatıyor: “Babam İslam Devrimi’nden (1979) yıllar önce binlerce genç adamı Filistin’in kurtuluşu için savaşmaya ikna etmişti. (…) İran’ın Filistin trajedisine aşinalığı o yıllara kadar uzanır. Babam İran halkını Filistin meselesiyle tanıştıran ilk isimlerden biridir.” Filistin İntifadası’na destek için 21-22 Şubat tarihlerinde Tahran’da düzenlenen, Arap dünyası ve uluslararası toplumdan binlerce kişinin katıldığı konferansın katılımcılarından biri de Safavi.

Yemen’den Suriye’ye kadar bölgesel savaşlar yoğunlaşırken ve ABD Başkanı Donald Trump yönetimi İran’ı resmen ‘uyarırken’ İran yanıtını farklı bir şekilde veriyor. Bir yıl önce Filistin gruplarına desteğini artırıp bu konuyu açıkça öncelik ilan etme kararı veren İran şimdi bu kararı uygulamaya koyduğunu vurguluyor. Tahran’ın bu yaklaşımı, Trump’ın seçilmesiyle birlikte İran’ın bölgesel etkinliğini budamak için ABD destekli olası bir Suudi-İsrail ittifakının konuşulduğu bir ortamda bölgedeki dengelerin nasıl değiştiğini de gösteriyor.

Belirtmek gerekir ki Tahran, bir yıldır Hamas ve diğer ana akım Filistinli gruplarla diyaloğunu yenilememiş olsaydı bu konuda fazla bir şey yapamazdı. Nitekim Filistinli gruplar, İsrail karşısında Arap ve Müslüman dünyası tarafından yalnız bırakılmaktan, Filistin davasının günbegün unutulmasından, ihmal edilmesinden şikâyet ediyor.

Hamas yetkilisi Sami Ebu Zühri de Tahran ziyareti sırasında Al-Monitor’a yaptığı açıklamada “Tahran’la ilişkiler yeniden yoluna girmeye başladı.” diyor. Arap devletlerinin Filistin davasına desteği zayıf olsa da Hamas’ın Arap dünyasındaki tüm taraflarla iyi ilişkiler kurmak istediğini belirten Zühri şöyle devam ediyor: “Menfaatimiz gereği kapıları çalıp Arap ve Müslüman liderlere dini ve tarihi sorumluluklarını hatırlatıyoruz.”

Tahran’daki konferansa katılan Hamas heyetinde Ebu Zühri’nin yanı sıra siyasi büro üyeleri Muhammed Nasır, Usame Hamdan ve Ali Baraka da var. Ayrıca Hamas’ın dışında İslami Cihat, El Fetih ve Filistin Halk Kurtuluş Cephesi ile Lübnanlı Hizbullah hareketinden temsilciler de katılımcılar arasında.

Al-Monitor’un edindiği bilgilere göre bu heyetler, konferans marjında Devrim Muhafızları’na bağlı Kudüs Gücü’nün komutanı Kasım Süleymani ile bir görüşme de gerçekleştirdiler. Bu görüşme, İran’ın ruhani lideri Ayetullah Ali Hamaney’in konferansın 21 Şubat’taki açılış konuşmasından birkaç saat sonra gerçekleşti.

Hamaney açılış konuşmasında ülkesinin Filistinli gruplara verdiği desteğin tek bir ölçütü olduğuna işaret ederek şöyle dedi: “Bu kıymetli konferansın kazanımlarından biri, İslam dünyasına ve dünyanın dört bir yanındaki özgürlük savaşçılarına en tepe önceliğimizin Filistin davası olduğunu ilan etmektir. Bu yolda kararlılıkla ilerleyen her grubun arkasındayız. Bu yoldan ayrılanlarla bizim de yollarımız ayrılır.”

İsminin açıklanmaması kaydıyla Al-Monitor’a konuşan İranlı bir yetkili de Tahran’ın Filistinli örgütlere verdiği desteği son aylarda iki katına çıkardığını belirterek şu bilgileri verdi: “Ne yazık ki Filistin meselesi pek çok Müslüman’ın gündeminden düşmüş durumda. İnsanlar kendi yerel sorunlarıyla meşguller. İran’ın Filistin’deki direnişi desteklediği bir sır değil. Bundan asla vazgeçmedik. Ancak İsrail ve Amerika’nın Filistinlileri bastırmak için tüm güçlerini kullandığı bir ortamda biz de mücadeleyi ayakta tutmak için elimizden geleni yapacağız.”

Körfez ülkelerinden diplomatik bir kaynak ise İran’ın olası bir Suudi-İsrail iş birliğine tepkisinin ne olacağına ilişkin Al-Monitor’a şu değerlendirmeyi yaptı: “İran, Filistinlileri istismar ederek onları Orta Doğu’daki mezhepçi emellerine alet etmek istiyor. İranlılar buradaki Filistinlileri bir Truva Atı olarak görüyor ve onları bir dizi Arap ülkesinde gerçekleştirdiği terör eylemlerine gerekçe olarak kullanıyor. İranlıların tek amacı Akdeniz’e açılarak uydularını güçlendirmek.”

Son aylarda Tahran’a yönelik eleştirilerini yoğunlaştıran Suudi Arabistan bölgedeki en büyük hasmı olan Tahran’ı “terörün dünyadaki yegâne destekçisi olmakla suçluyor.” Bölgede yıllardır süren İran-Suud husumetini sonlandırmak için ortaya konan çabalarda son olarak Kuveyt’in aracılığında gerçekleştirilen arabuluculuk çalışmaları da dâhil sonuç alınamıyor.

Tahran Üniversitesi öğretim üyelerinden Muhammed Marandi konuya ilişkin Al-Monitor’a şu değerlendirmeyi yapıyor: “İran’ın Filistin davasına verdiği destek devrimden uzun yıllar önce başladı. İran geçtiğimiz kırk yıl boyunca Filistin’i desteklemekten hiç vazgeçmedi ve bundan hiçbir çıkar sağlamadığı gibi büyük bedeller de ödedi. İran Filistin davasına destek vermeseydi ve İsrail’in meşruiyetine karşı çıkmasaydı bu kadar ambargoyla karşılaşmazdı.”

İran Filistin İntifadası’na destek konferansına en yüksek düzeyde katıldı. Konferansın kapanış konuşması Dışişleri Bakanı Cevat Zarif’in de katılımıyla Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani tarafından yapıldı. Katılımcılar arasında İran Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakiri ve Devrim Muhafızları Komutanı Muhammed Ali Caferi’nin de yer aldığı konferansın yöneticiliğini İran Meclis Başkanı Ali Laricani üstlendi. Peki, bu gövde gösterisinin amacı neydi? Washington ve Tel Aviv’in yanı sıra tüm bölge başkentlerine açık bir mesaj vermek: İran’ın her türlü cepheleşmeye hazır.

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir