ABD’deki Başkanlık seçimlerini Demokratların adayı Hillary Clinton’un kazanacağına ilişkin hiçbir şüpheniz kalmamıştır herhalde. Şahsen 2 yıl önce bu durumu öngördüğüm için benim adıma hiç sürpriz olmayacak. Oval Ofise girecek ilk kadın başkan olmasına karşın, Clinton “erkeksi davranışları” ve derin ABD ile olan ilişkileri üzerinden tanımlanabilecek bir isim. Bu bağlamda, onun dünya barışı için bir umut olmasını asla beklemiyorum. Derin Amerika’nın desteğini alması ve Dışişleri Bakanlığı dönemindeki performansı da bunu gösteriyor. Yıllardan bu yana “kadın başkan” propagandası yapan Hollywood Clinton’un geleceğini sağlama alan bir algı operasyonu yapıyordu zaten. İlk Katolik Başkanın suikast sonucu öldürüldüğü, ilk siyah başkanın “derisi siyah ama içi beyaz” bir görünüm ile 2 dönem Oval Ofis’te kaldığı ABD, dünyaya sempatik gelecek bir başka denemeyle kendisine yönelik algıyı olumlu yöne çevirmeye çalışacak. Üstelik öyle akılcı davranılıyor ki, Cumhuriyetçilerin adayı olarak tespit edilen Trump üzerinden mesaj veriliyor. Yani Trump’ın kişiliği ve söylemleri üzerinden “ölüm gösterilip, sıtmaya razı etme çabası” da diyebiliriz. Bu oyunda Cumhuriyetçi Parti kurban seçilmiş durumda. Zira bu seçimleri “normal” bir adayla kazanabilecekken kaybedecekler. Böylece Demokratlar üst üste 3 dönem başkanlık koltuğunu sahiplenecek. Belki de Clinton, önemli bazı bakanlıkları Cumhuriyetçi isimlere verecektir. “Destek için teşekkür edercesine”. Obama’nın mevcut politikalarına oranla büyük değişimler beklememek gerekir. Ancak Clinton, kendisine yönelik desteği arttırabilmek için sembolik bazı dış politika hamleleri yapabilir.
Bundan sonra yapılacak seçimlerde de Hispanik, Çinli, Rus asıllı isimler gündeme getirilebilir. Dünya bu zokayı yutmaya dünden razı nasıl olsa. Ancak unutmamak gerekir, ABD’yi kameraların önündekiler değil, arkasındakiler yönetiyor… Göktürk Tüysüzoğlu