KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Rusya
  4. »
  5. Halep politikası Moskova’yı zora sokar mı?

Halep politikası Moskova’yı zora sokar mı?

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 10 dk okuma süresi
336 0

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Zeyd Raad Al Huseyin, Rusya’nın Halep’teki askeri operasyonlarının savaş suçu olduğunu ifade eden bir açıklama yaptı. Bu sırada 20-21 Ekim’deki Avrupa Birliği Liderler Zirvesi’nde, Rusya ile ilgili görüşmeler sırasında Halep’te yaşanan insanlık dramı yüzünden yeni yaptırımların uygulanmasına dair müzakerelerin yapıldığı ortaya çıktı. Bunun üzerine Rus basını Halep’te yaşanan insanlık dramdan dolayı Rusya’nın yeni yaptırımlar ile yüz yüze kalma ihtimali hususunda yazmaya başladı. Avrupa Konseyi Başkanı Donald Tusk, “AB liderlerinin görüşmelerde Rusya’nın AB’nin iç işlerine karışması, Ukrayna sorunu, Balkanlar, siber saldırı gibi konuları müzakere ettiklerini” söyledi. Aynı zamanda Ruslar tarafından düşürüldüğü iddia edilen Malezya sivil MH17 uçağı ve Halep konusunu da ele aldıklarını açıkladı. Bu görüşmeler sırasında ABD’nin de Halep konusu nedeniyle müttefik olduğu ülkelere, yeni yaptırımların ortak müzakere ile yapılması yönündeki çağrısı dikkat çekti.

AB liderleri ve ABD’nin yaptırımlarla ilgili açıklamaları Rus ekonomisi için tehdit verici sinyaller olarak algılanmaktadır. Çünkü yaptırımların kalkması beklenirken üstüne yenilerinin eklenmesi ve bu yaptırımların çapının büyümesi, Rus ekonomisine ölümcül bir darbe vurabilir. Peki, o zaman Rusya bütün bu riskleri neden göze alıyor sorusunu sormak lazım.

Rusya neden risk alıyor?
Rusya, Ekim 2015’te Suriye’de anti-terör operasyonlarına katılırken bunun birkaç stratejik nedeni vardı. Jeopolitik olarak baktığımızda, Rusya açısından Soğuk Savaş dönemi Batı ile oluşmuş dengeyi koruma isteğine bağlıydı diyebiliriz. Moskova işte tam da bu dengeyi korumak için BAAS rejiminin devamlılığını sağlamak istiyordu. Bununla birlikte Ukrayna krizi sebebiyle düştüğü uluslararası ekonomik ve siyasi izolasyonu yumuşatmak, Donbas’ta MH17’nin vurulması iddiası ile oluşan olumsuz kamuoyu algısını değiştirmek isteği vardı. Dolayısıyla Ruslar Orta Doğu’da Batı ile aralarındaki jeopolitik dengeyi korumak, uluslararası kamuoyunun Ukrayna sorunundan dolayı oluşturduğu baskıyı kaldırmak istiyordu.

Suriye’deki anti-terör faaliyetleri nedeniyle Batı ile ilişkileri tekrar çıkmaza giren Rusya’da ciddi endişe oluştu. Moskova bu endişeleri gidermek için çıkış yolunu Ankara’da gördü.

Rusya, Suriye’de anti-terör operasyonlarını askeri faaliyetle desteklerken, ABD başta olmak üzere Batı ile uluslararası siyasi izolasyonu kırarak yeniden bir diyalog kurabildi. Kısa zamanda Suriye sorununda ABD’nin muhatap aldığı tek küresel aktör Rusya oldu. Fakat Rusya’nın 10 Nisan 2016 tarihinde Halep’te anti-terör operasyonu yapacağını duyurmasından ve eylülde buna başlamasından sonra Rusya-ABD ilişkilerinde tekrar problemler ortaya çıkmaya başladı. Ayrıca Rusya için Halep’te muhaliflerin iki aya yakın bir süre boyunca karadan kuşatılması ve bu kadar hava bombardımanına rağmen halen ayakta kalması bir askeri başarısızlık olarak okunmaya başlandı.

Birkaç aydır Rusya’nın Halep’te süren hava operasyonları bölgede çok trajik insan manzaraları yarattı ve Rusya’ya karşı uluslararası kamuoyunun iyiden iyiye sertleşmesine sebep olarak Moskova’yı hedef haline getirdi. Öte yandan 20 Eylül’de Rusya askeri uçaklarının insani yardım araçlarını vurması iddiası ve bu saldırıda yirmiye yakın kişinin ölümü de uluslararası kamuoyunda ciddi tepki uyandırdı. Hatta uluslararası basın daha da ileri giderek Rusya’yı Halep kentine gerçekleştirdiği hava bombardımanları ile bu kenti İkinci Çeçen Savaşı (1999-2001) zamanı Grozny kentine benzer şekilde harabeye çevirmekle suçladı. Bir yandan da Rusya ile ABD arasında Halep konusunda yapılan Cenevre görüşmeleri başarısızlıkla sonuçlandı. Dolayısıyla Rusya’nın Suriye’deki anti-terör faaliyetlerinin uluslararası kamuoyunda olumsuz algılanması ve Batı ile ilişkilerin tekrar çıkmaza girmesi Moskova’da ciddi endişe uyandırdı. Moskova, tam da bu endişeleri gidermek için çıkış yolunu tekrar Ankara’da görmeye başladı.

İnsani dram sona erer mi?
9-11 Ekim 2016 tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirilen Enerji Kongresi sırasındaki Türk-Rus zirvesinde Erdoğan ve Putin’in Halep’te yaşanan insani dramı durdurmak için müzakerede bulundukları açıklandı. Bilindiği kadarıyla Türkiye ve Rusya arasında insani yardımların Halep’e giden Kastillo yolu üzerinden gönderilmesi konusunda müzakereler oldu. 18 Ekim’de Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Putin ile Halep’in El Nusra’dan arındırılması konusunda anlaştık” açıklaması bu bağlamda dikkat çekici oldu. Aynı gün Rusya Savunma Bakanı Sergey Şaygu’nun Halep’e insani yardımın ulaştırılması için hava bombardımanlarının durdurulduğunu açıklaması ve bu sürenin 22 Ekim’e kadar devam etmesi de dikkat çekici bir gelişme oldu. Bütün bu gelişmeleri Rusya ve Türkiye arasında Suriye konusunda yapılan diplomatik görüşmelerin ikinci başarısı olarak okumak gerekiyor. Zira daha önce 9 Ağustos’taki Rusya-Türkiye liderlerinin St. Petersburg zirvesi sonrasında Cerablus bölgesinde Fırat Kalkanı Operasyonu’nun başlatılabilmesi de diyalog sonucu ortaya çıkmış kayda değer bir diplomatik bir başarıydı.

Türk-Rus işbirliği Halep’te yaşanan insani dramı sona erdirebilir mi sorusuna cevap bulmak zor denebilir. Zira Suriye’de Rusya ve Türkiye dışında başka küresel ve bölgesel aktörlerin çıkarları da söz konusudur. Ancak Türkiye ve Rusya ortak diplomatik çaba ile işbirliği yaparak diğer çıkarları olan güçlerle kendi aralarında bir uyum sağlanmasına gayret edebilirler. Son Lozan görüşmelerini de Rusya’nın Suriye’de bölgesel ve küresel aktörler arasında bir dengenin bulunması açısından desteklediği olgusunu bu bağlamda okumak doğru olacaktır.

Dolasıyla Rusya ve Türkiye için Lozan görüşmesine katılan bölgesel ve küresel aktörler arasında dengeli diplomasinin sürdürülmesi ve ortak noktaların bulunması çok önemlidir. Rusya’nın DAEŞ’e karşı Musul operasyonuna sessiz kalması ve karışmama diplomasisi izlemesi de Lozan’da elde edilen hassas noktayı bozmamak içindir. Ama anlaşılan o ki bölgesel ve küresel aktörler arasında Rus-Türk ilişkilerinin bu şekilde gelişmesinden rahatsız olan ve bölgede tansiyonun yükselmesini gözeten odaklar mevcuttur. Musul operasyonu sırasında Türkiye’ye karşı uygulanan politikaların bu bağlamda okunması faydalı olacaktır.

Provokasyon ihtimali
Sonuç olarak söylemek gerekiyor ki; Suriye’de gerçekleştirdiği hava operasyonları, Halep’te sebep olduğu insanlık dramı ve Kremlin dış politikalarının amacından kayması artık Rusya için sorun olmaktadır. Çünkü Rusya kendi kamuoyuna askeri operasyonların maliyetini ve bu operasyonların Batı’nın yaptırımları yüzünden ekonominin hassas olduğu bir döneme denk gelmesini izah etmekte zorlanıyor. Ayrıca Halep’te yaşananlardan dolayı Batı’nın ekonomik ve siyasi yaptırımları genişletmesi Rusya’da iktidar için ölümcül olabilir.

Anlaşılan o ki; bölgesel ve küresel aktörler arasında Türkiye-Rusya ilişkilerinin gelişmesinden rahatsız olan ve bölgedeki tansiyonun yükselmesini gözeten odaklar var.

Türkiye ve Rusya’nın güven ilişkilerinin yeniden inşa edilmesi hususunda ciddi yol aldıkları yönünde mesajların gelmesi; Halep’te yaşanan dramın önünün kesilmesine, Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanmasına ve en önemlisi iki ülke arasında bölgesel işbirliğinin gelişmesine yardımcı olacaktır. Bu durumda iki ülkenin Orta Doğu’da rol oynayan diğer aktörlerden gelebilecek provokasyonlara hazırlıklı olması ve Suriye konusunda işbirliğini daha geniş biz zeminde yürütmesi gerekecektir. ORHAN GAFARLI/karar gazetesi

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir