KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. halep oradaysa kalbi burada

halep oradaysa kalbi burada

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 6 dk okuma süresi
253 0

geriye çekilmiş yay gibi doğuya yönelerek şah ismail’e esaslı bir tokat atıp oradan
mercidabık, halep, şam, kudüs, gazze ve mısır’ı alan yavuz sultan selim, kutsal topraklar mekke ve medine’yi de osmanlı egemenliğine katmıştır
yavuz sultan selim 1517 yılında lübnan’ı da osmanlı topraklarına kattıktan sonra kendinden önceki düzene dokunmamış ve maanoğulları emirliğinin özerk yonetiminin devam etmesine izin vermiştir.
350 yıl farklı ırkî, dinî, mezhepsel farklılığa sahip lübnan topraklarında bir huzursuzluk, bir karışıklık olmamıştır.1800’lü yılların ortalarına dogru devlet-i aliye-i osmaniye zayıf düşmeye başladıkça ve batılı devletler ellerini ve burunlarını lübnan’a, şam’a, haleb’e sokmaya başladıkça özellikle lübnan’da çatışmalar önce ateş almaya sonra da şiddetlenmeye başlamıştır.
yaşlandıkça zayıflayan, kuruyan, çürüyen osmanlı, birinci dünya savaşında koca gövdesini yere bırakırken türk idaresindeki bir çok toprak elden çıkmış ve yoksul, yorgun, bitkin bir şekilde can çekişen türk milleti son yurtlarını, son kalelerini muhafaza etmek için can siperane bir direnişle “ben hala buradayım ve hep burada kalacağım” diyerek milli mücadeleyi başlatmıştı.
mili mücadele’nin önderi seçilen mustafa kemal paşa, benimsenmesi ve sağlanması gereken sınırların 30 Ekim 1918 tarihindeki sınırlar olduğunu ifade etmiş ve ateşkesin uygulamaya konulduğu anda türk ordusunun kontrolü altında bulunan sınır çizgisi içinde yaşayan halkın her bakımdan ortak niteliklere sahip bir milleti oluşturduğunu, bunun erzurum ve sivas kongrelerinde de belirtilmiş bulunduğunu ve yeni türkiye’nin güney sınırının “iskenderun körfezi güneyinden antakya’da halep ve katma istasyonu arasında cerablus köprüsü güneyinde fırat ırmağına kavuştuğu, oradan deyrizor’a indiğini, sonra doğuya uzatılarak musul, kerkük ve süleymaniye’yi ihtiva ettiğini” söyler. yoğun olarak türk ve kürt ögelerinin yaşadığı bu topraklar osmanlı topluluğundan ayrılmaz bir bütün olarak kabul edilmişti.
lozan antlaşması ile misak-ı milli içinde olmasına rağmen elden çıkarılan bu topraklar sebebiyle bir çok vatansever mebusun zamanın hükümetine karşı şiddetli eleştireler yapması üzerine tbmm kürsüsüne çıkan mustafa kemal “lozan’la misak-ı milli gerçekleşmiştir” deyince kapatılan meclis-i mebusan’dan tbmm’ye katılan kocaeli mebusu sırrı bey oturduğu yerden “hayır, gerçekleşmedi” diye bağırır. mustafa kemal, ona “sen misak’ı milli’yi nereden bileceksin” diye cevap verince de sırrı bey “misak-ı milli’yi ben yazdım” der. mustafa kemal bunun üzerine “yazdın da iyi halt ettin” diyerek sırrı bey’i azarlar.
osmanlı devletinin içinden bir simurg kuşu gibi küllerinden doğan ve istiklal harbinden galip olarak çıkan türkiye cumhuriyeti; lozan antlaşması ile misak-milli yani vazgeçilemez milli yemin ile vatan ilan ettiği batı trakya, adalar, kıbrıs, batum, kerkük’ü de içine alacak şekilde bugün kuzey ırak dediğimiz musul vilayeti, bugün kuzey suriye dediğimiz azez’den cerablus’a el bab’tan iskenderun’a kadar uzanan halep vilayeti’nden ve misak-i milliye ruh veren islamî ve tarihî iddiasından vazgeçmişti…
oysa; halep, her ne kadar lozan antlaşmasıyla sınırlarımızın dışında kalsa da sadece tarihiyle, kültürüyle, ekonomisiyle, ticari ve sosyal hayatıyla değil mekan düzleminde coğrafyasıyla da o kadar uzakta değildi…
o halep şehri ki hiçbir zaman suriye’ye ait değildi. ondokuzuncu yüzyılda şam ile bütünlük göstermesi bir tarafa tam aksine şam ile rekabet halindeydi.
1867 tarihinde halep vilayeti; halep, kozan, adana, maraş, urfa, payas livaları ve deyr-i zor mıntıkasını içerirken 1894 yılında yeni düzenlemeyle halep, maraş, urfa sancaklarindan oluşmaktaydı.
halep şehri ki 70 kilometre mesafedeki kilis, 110 kilometre mesafedeki hatay, 124 kilometre mesafedeki antep, 245 kilometre mesafedeki maraş, 271 kilometredeki mesafedeki urfa, hatta 281 kilometre mesafedeki adana”ya kadar bugün güney ve güneydoğu şehirlerimizle sosyal, kültürel ve ekonomik bir bütünlük içindeydi.
yine; idlip, hatay’a 99 kilometre kilis’e 130 kilometre, gaziantep’e 185 kilometre yakınken şam’a 336 kilometre kadar uzaktı.
halep’e 369 kilometre mesafedeki şam ise beyrut ile 115 kilometre, amman ile 203 kilometre mesafeyle bu iki baskantle içiçedir.
her ne kadar şam, beyrut ve amman buyuk medeniyetimizin bir parçası olan nadide şehirler olsa da halep bir başkadır.
halep ordaysa bile kalbi hep buradadır.
burada, yani tarihin her devresinde mazlumlara ana dolu olan vefalı türkün ebedi vatanı anadolu toprağında..
ufuk doruk

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir