KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. ERİCH VON MANSTEİN’İN KIRIM SEFERİ’NE DAİR NOTLAR

ERİCH VON MANSTEİN’İN KIRIM SEFERİ’NE DAİR NOTLAR

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 9 dk okuma süresi
566 0


II. Dünya Savaşı esnasında Kırım, Almanların Sovyetler ile olan savaşında stratejik bir konum ihtiva etmekte idi. Bunun haricinde Kırım’ın eşsiz iklimi ve doğal güzellikleri ile tarihsel geçmişi, Almanları bölgeye çeken etkenlerdi. “Kırım Fatihi” olarak adlandırılan ve bölgedeki askeri komutanın sorumlusu Erich von Manstein “Verlorene Siege” (Kayıp Zaferler) adlı anılarında Kırım Seferi’ne dair önemli bilgiler vermektedir. Evvela Kırım’ın tarihi öneminden bahseden Manstein, Kırım’da Yunanlıların, Gotların, Cenevizlerin ve Tatarların izlerinin bulunduğuna işaret ettikten sonra Kırım seferine dair görüşlerini, 1853-1856 arasındaki Kırım Harbi ile kıyaslamaktadır. Onun görüşüne göre; Kırım harbi ile şimdiki Kırım seferi kıyaslanamaz zira o dönemde batılı devletler denize hâkim bulunmaktaydılar. Şimdi ise Karadeniz’de hâkimiyet Rusların elinde idi. Dolayısıyla Kırım’ın derhal ele geçirilmesi ve onun harp limanı olan Sivastopol’un elde bulundurulması gerekmekteydi. Rostov üzerinden ileri harekâta geçmek böylelikle daha kolay olacak; Kerç boğazı üzerinden Kafkasya istikametinde ilerlenebilecekti. Perekop berzahının taarruz için başlı başına bir mesele olarak ifade edilmesi, berzahın şiddetli bir şekilde müdafaaya elverişli olması ile izah edilebilir. Çünkü 15’er metre derinliğinde, eski devirlerden kalma tatar siperleri ile kesilmiştir. Güneydeki Ischun berzahı da üzerinde tuz göllerinin bulunması dolayısıyla 3-4 km daralmaktadır. Taarruz edilecek arazinin zorluğu ve düşmanın hava üstünlüğü bakımından bu berzahlar için ağır, kuvvet harcayıcı bir savaşı göze almak gerekmekte idi. Kırım’ın zaptı için bu işe kıfayetsiz kuvvetlerle girişmekten kaçınmalı idi.
Ayrıca Kırım’ın doğal güzelliklerine hayran kalan Manstein, Kırım’ın kuzeyi, orta bölümü ve güneyini ayrı ayrı betimlemiştir. Güneyine dair şu ifadeleri, hayranlığını açıkça ortaya koymaktadır: “Meyva mevsiminde aynı zamanda ilkbaharda ormanlarda rengârenk çiçekler açtığı zaman başka yerlerde ömrümde görmediğim latif bir manzara arz eder. Sarp bir şekilde denize inen kayalıkların arzettiği garip şekiller, burasını Avrupa’nın en güzel memleketlerinden biri haline koymaktadır. Bir zamanların Çarlık Sarayı “Livadia”’nın bulunduğu Yalta’nın etrafını çevreleyen dağlar, tasavvur edilemeyecek kadar güzel bir ormanla örtülüdür. Dağların biraz ziraate elverişli yerleri bütün bağlık ve meyvalık mümbit topraklardır. Her tarafta ve bilhassa Livadia Çarlık sarayını çevreleyen fevkalade güzel bir parkta tropik nebatat yetişir. Öyle ki, insan kendini cennet bahçelerinde sanır. Memleketin güzelliği yanı sıra aynı zamanda bizi adım adım kendine bendeden bir mazisi vardı. Eupatoria, Sivastopol ve Feodosia gibi liman şehirleri, eski Yunan medeniyetine rücu ediyordu. Sivastopol’un zaptını müteakip Chersones yarımadası üzerinde bir Yunan mabedinin harabelerini bulmuştuk. Bundan başka “Gott”lar da Sivastopol’un doğusundaki kayalık dağlarda bir devlet kurmuşlardı. Nitekim bunun şahitleri, kayalıklar üzerine inşa edilmiş muazzam bir şatonun izleri hala mevcuttur. Gott’lar burada asırlarca tutunmuşlar ve bu arada zaman zaman Cenevizliler de bu limanlara ayak basmışlar ve bilahara Kırım bir tatar devleti olarak son zamanlara kadar Ruslara karşı dayanabilmişti.”
Almanların Kırım’a ayak basmaları sonucu geri çekilmek zorunda kalan Sovyet kıtaları, bütün ziraat makinelerini tahrip etmişler; dağ gibi yığdıkları buğdayları üzerlerine benzin dökerek ateşe vermişlerdi. Manstein, Nogay steplerinde bulunan Askania-Nowa, evvelce de Falz-Fein Alman ailesinin tasavvurunda bulunan bir çiftlikte bu manzara ile karşılaştığını belirtmektedir.
Ayrıyeten Romen orduları ile taarruz eden Erich von Manstein, bu orduların eksiklerinden bahsederek, halen sopa çekmek gibi eskimiş ceza usullerinin var olduğunu vurgulamıştır. Muharebe talim ve terbiyesi, harp tecrübeleri noksanlığı dolayısı ile modern harbin icaplarına kâfi gelmeyen bir yapıları vardı. Bu da kıtanın moralini azaltan yüksek zayiata yol açmakta idi. Sevk ve idareleri ise henüz Birinci Dünya Harbinin fikirlerinin dışına çıkamamıştı. Romenler bunun dışında Ruslar karşısında muazzam bir çekinme hissine kapılmaktaydılar. Fakat bütün bu tehditlere ve noksanlara rağmen Romen kıtaları vazifelerini güçleri yettiği kadar yapmışlardı. Bilhassa kendilerini Alman sevk ve idaresine daima isteyerek tabi kılmışlardı.
Kırım’daki muharebede Sivastopol’un alınması, düşmanın deniz üzerinden bir müdahalede bulunması korkusunun azaltılmasında çok mühim bir rol oynamaktaydı. Bütün Kırım Almanların eline geçtiğinde özellikle Sivastopol’un düştüğünü bildiren zafer haberi büyük sevinç uyandırmıştı. Manstein, ordunun Alman askeri ananesine sadık bir şekilde, dürüst ve kahramanca dövüştüğünü ifade ederek, bu mücadeleye kendisi ile beraber katılan arkadaşlarına da teşekkür etmek amacı ile onları Çarlık sarayı Livadia’nın bulunduğu mevkie davet etmiştir. Bu savaşta hayatlarını kaybeden arkadaşlarının aziz ruhlarını anmışlar ve kendisine ulaşan hediyeleri kabul etmiştir. Bu hediyeler içerisinde fevkalade hususiyeti olan bir hediye vardır. Bir zamanlar Bolşeviklerden kaçan bir Rus din adamı kendisine Fransa’dan bir baston göndermiştir. Bu baston, bir asma dalından sanatkârane bir şekilde yapılmış olup, sapında bir Kıbrıs elması ve onun altındaki dar madeni bir bilezik üzerinde de Rusça bir kitabe yazılıdır. Din adamı bu kitabesinde büyük babasının Kırım harbinde alay kumandanı olarak bulunduğu ve Sivastopol’un müdafaasında savaştığı, bilahare bacağından ağır suretle yaralanıp yürüyemez bir hale geldiğinden alay askerlerinin ona bu bastonu yapıp hediye ettikleri yazılı idi. Savastopol’u alarak Kırım’ı Bolşeviklerden temizlediği için sevincinden bu bastonu Erich von Manstein’a bir şükran ifadesi olarak göndermişti.
Bunun haricinde en önemli kutlama ve terfi yazısı elbette ki Adolf Hitler’den gelmişti. Şöyle diyordu: “ Kırım’da gerek Kerç imha meydan savaşının kazanılması ve gerekse tabii ve inşai bakımdan kudretli Sivastopol müstahkem mevkiinin zaptı ile zirvesine ulaşan zafer dolu savaşlarda fevkalade hizmetlerinizi şükranla takdir ederek size generalfeldmareşallik payesini tevcih ediyorum. Emriniz altında savaşan kıtaların gördükleri bu kahramanca işleri gerek bu yükseltilmeniz ve gerekse bütün Kırım muharipleri için bir anma rozetinin ihdası suretiyle bütün Alman milleti huzurunda takdir ve tebcil ediyorum.”
Aybike GÜZAY

Kaynak: Erich von Manstein, Kaybedilen Zaferler (Verlorene Siege), Kara Kuvvetleri Komutanlığı İstanbul Askeri Basımevi, 1962.

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir