KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. İran
  4. »
  5. Dünden Bugün’e İran’ın Suriye Politikası

Dünden Bugün’e İran’ın Suriye Politikası

Hasan Oktay Hasan Oktay - - 38 dk okuma süresi
384 0

Dünden Bugün’e İran’ın Suriye Politikası

Özet

İran ve Suriyenin tarih boyunca ortak siyasi ve stratejik kaygıları olmuştur. İran askeri, maddi ve ekonomik yardımların yanı sıra Suriye ile siyasi ve ideolojik olarak sonsuz bir ilişki arzulamıştır. Aslında İran Suriye ile aynı ilgi alanlarına sahiptir. İran’nın Hizbullah’ı desteklemesi için Suriye en iyi seçimdir. Diğer taraftan Suriye, Irak ve İsrail’e karşı varlığını göstermek için ittifak aramaktadır. İran ise Suriye ile ilişkilerini arttırmak ve bölgedeki Amerikan nüfuzunu azaltmak için tüm çabasını göstermektedir. Her iki ülkenin öncelikle hedefi, bölgesel ve ulusal güvenlik ve toprak bütünlüğünün sağlamaktır. Bu bütünlüğünü İŞİD ve ya her hangi bir orğütün bozmaması için tüm çabalar sarf edilemelidir, ve her iki ülke’de bunun farkındadır. Suriye’de etkili devlet kurulana kadar, tüm çabaları Halifeliğin tekrar kurulması için farklı örgütler tarafından sergilenecektir. Güçlü bir devletin kurulması Ortadoğu’da mezhepçilik kutuplarını azaltmak için gereklidir. Güçsüz devlet tablosu Suriye, Irak ve Yemen’de görülen Proxy savaş olarak boy göstermektedir. Bölgesel mezhepçilikler, İŞİD ve ona benzer Dini örgütlerin hayatta kalma çimentosudur. Bunların yanısıra Esad ve İran’a karşı Arap dünyasının toplumsal seferberliği zaten İŞİD ve El-Kaide gibi örgütlerin eylemlerine özgürce hareket imkanı sağlamıştır. Buda İran’nın ortadoğuda’ki birçok Arap devletleri için büyük bir tehdit olarak görüldüğünü göstermektedir.

 

GİRİŞ

Suriye hükümeti İran’a İsrail ile mücadelede ihtiyac duymaktadır. Aynı dini ve ideolojiyi paylaşmaktan ziyade İran’nın Suriye’yi Seçimi daha pragmatik bir vizyon içermektedir. İran Ortadoğu’daki varlığını vurgulamak için, değerli jeopolitik ülke olarak gördüğü Suriye’yi kulanarak reel politikayı uygulamaktadır[i]. Suriye ve İran itifakı genel bakış da mantıksız görünüyor. Aynı dil, kültür, ortak bir etnik ya da dini bile paylaşmayan iki ülke İsrail karşı aynı ideolojiyi pragmatik açıdan paylaşmaktadır. Bunun içinde Filistin’de Hamas’a ve Lübnan’da Hizbullah’a aktif destek veren İran ortadoğu’da politikasını yürütmektedir. Bilinen budur ki ideoloji ve teokrasi Ortadoğu’da önemli bir rol oynamaktadır. Şii teokrasisi Suriye’de Baas pan-Arabizm’den farklı olsada ancak anti-Amerikancılık, anti-Siyonizm ideolojisi iki ülkeyi birbirine yakınlaştırmıştır. Başka bir değişle Anti-Siyonizm, iki ülke arasındaki bir tür ideoloji oluşturmuştur.

Din iç savaş sırasında Suriye ve Lübnan’da onemli bir faktör olarak görülmektedir. Suriye’de muhalif gruplar ve İŞİD’e karşı savaşarak, İran jeopolitik güvenliğini arttırmak sebebiyle Suriye’de tüm gücünü göstermektedir. Arap baharı ile Ortadoğu’da egemen olduğu gibi Suriye’ye de yayıldı ve bu ülkede hakim olan Baas rejimini tehdit etti. Fakat bu talep şiddetle karşı konuldu ve bu mücadelede İran en büyük siyasi desteği verdi. Yıllardır Suriye’deki değişime karşı çıkan ve bu nedenle “İslami uyanışını” Arap baharı yerine destekleyen İran yönetimi Suriye’de “statükonun” sürdürülmesinden yana oldu. Kimilerine göre İran’ın bu tavrının arkasında mezhep ekseni yatarken diğer taraftan İsrail’e ve ABD’ye karşı duran direniş hattı müdafaası şeklinde yorumlandı. Yorumlar ne yönde olursa olsun jeopolitik kaygıların yürüttüğü bu siyasi direnişte İran kendine pay çıkarmaktadır. Bölgedeki jeopolitik yapılarının köklü değişimiyle, bölgesel ve küresel aktörler Ortadoğu’daki politikalarını yeniden değerlendirmelerine neden oldu. Bu sürede İran Suriye’nin bölgedeki tek müttefiki olarak kendi jeopolitik çıkarlarına hizmet etti. Ancak herhangi bir değişim İran’ın jeopolitik çıkarlarını tehdit edecekti.

İran’ın bölgedeki stratejik duruşu İran’ın devrimci ve Şiilik ideolojisinde yatmaktadır ve bu yolda ideolojisine karşı çıkan ABD ve Amerikan müttefikleri İran devleti için “düşman” olarak görülmektedir. Son on yılda Ortadoğu’da ortaya çıkan tüm gerginlikler ve çatışmalar da Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri gibi İran karşıtları arasında da kamplaşma ve soğuk savaş başlamıştır. Böyle bir ortamda İran Suriye ve Hizbullah ile ilişkilerini geliştirmek istedi. Esad yönetiminin devam etmesini talep eden İran bölgesel gerginliklerden kendine pay çıkarırken, doğrudan karşı karşıya getirecek eylem ve söylemlerden kaçınıyor.

İran, Suriye olaylarının yaşandığı süreçte açık bir şekilde Beşşar Esad’ın yanında yer aldığını belirtti. yaşanılan siyasi olaylar ve gelişmelerin her biri gözler önündeydi. İran’ın Esad rejiminin yanında yer alması, askeri, lojistik, en önemlisi politik destek vermesi İran’ın bölgedeki gizli siyasetini ortaya çıkardı. İran’ın milli çıkarlarının peşinden koşması ve Şia’ya (Azerbaycan’ a karşı gösterdiği dış politika gibi)herhangi bir yardımda bulunmaması bunun delilidir. Hizbullah’a destek veren Iran, ayni mezhepten olmayan Suriye rejimine açık destek vermektedir. Bu hareke ise laik Beşşar Esad rejimi tarafından hor görülmediği gibi desteklenmektedir.

İran’ın Suriye rejimi ile olan ilişkisine gelince; bu, ilişki her geçen yıl daha güçlenmektedir, ilk intifadanın patlak vermesinden beri süren eski bir ilişkidir. Esad ailesi liderliğindeki rejimi destekleyen İran Amerika’nın Suriye rejimini koruma projesine destek vermektedir. Dahası İran Baas kökenli ve İslam ile hiçbir ilgisi olmayan, milliyetçi ve laik bir rejimi desteklemektedir ve onun Amerika ile olan bağlantısının da farkındadır. Dolayısıyla bu hareketle Müslümanların haklarını savunmamanın yanı sıra Suriye yönetimi ile olan sağlam ilişkilerini korumakta ve bu ilişkileri, askeriyeyi, ekonomiyi ve siyaseti kapsamaktadır. Geçen yıllardan itibaren İran, Esad rejimini desteklemek için ucuz fiyata doğalgaz bile temin etmiştir. Görülen tek bir sebep var tüm yapılan gizli saklı diplomasilerin arkasında “Allah’ın partisi”ne Hizbullah’a İran tarafından yardım ve destek verme yatmaktadır. İran’dan silah, eğitim imkanı ve mali kaynak akıyor, Suriye de buna destek veriyor. Hizbullah yavaş yavaş, iki ülke için de normalde devlet olarak atmayı göze alamayacakları adımları atabilen bir alet olmaya başladı[ii]. Suriye birliklerinin İsrail ordusuna saldırması veya İran askerlerinin Lübnan’da konuşlandırılması, saldırgan ve savaşçı bir tutum olarak başta İsrail olmak üzere uluslararası camianın tepkisini çekeceği ve askeri sonuçlara yol açacağı için, sadece silahlı direniş olarak nitelendirilen Hizbullah’ın saldırı düzenlemesi için sağlanıyor. Net bir sonuca varılmak gerekiyorsa İran Devrim sonrası dönemde yapılan tüm ambargolara rağmen Suriye,Irak, Yemen ve hatta diğer islami örgütleri kullanarak saltanatını Sünni Dşnyaya karşı korma istegindedir[iii].

 

Devrim öncesi Dönem

Suriye1946 yılında bağımsızlığını kazandıktan sonra, ta 1970’e kadar Hafız Esad’ın zaferli doğuşuna kadar istikrarsız bir devlet tablosunu çizmekteydi. 1946-1970 tarihleri arasında Suriye sayısız saldırılar ve iç savaşlar tecrübe etmiştir. Başka ülkekerin müdahilesi ve ülkenin iç siyasetinde boy göstermesi ve karışması her dönemde Suriye’de hissedilmiştir. 1970 den 2000’e kadar Suriye’yi Hafız Esad yönetti ve bu güne kadar iki ülke arasındaki çok sıcak bir ilişki yoktu.

Devrim Sonrası Dönem

Suriye-İran İttifakı 1980 Irak-İran savaşından bu yana başladı. Gerçekte Suriye ve İran ittifakı, diğer Arap ülkelerine karşı Suriye’yi izole ülke haline getirdi. İran askeri doktrinin temelleri Irak (1980-1988) ile İran’ın uzun ve travmatik savaşı sırasında geliştirildi. “kendine güvenme”, “kutsal savunma” ve “devrimin ihracı” gibi kavramlar ilk kez İran-Irak Savaşı sırasında askeri sözlüğüne girdi ve 1990’ların başında doktrin olarak yayımlandı[iv]. Bu kavramlar devrim öncesi Amerika Birleşik Devletleri fikirlerinden etkilenen doktrinlerden farklıydı, ve benzersiz bir hibrid yapıyı oluşturdu. Bu yapı İran’ın Modern askeri doktrinini Arap dünyasının büyük ölçüde esinlendiği Sovyet yapısından ayırdı. Savaştan sonra, Tahran yavaş yavaş kendi devrimini ihraç etme çabalarını azalttı. Dış politika hedeflerinin değişilmesi gibi, aynı zamanda İran’ın ulusal güvenlik stratejisi daha defansif oldu. Suriye ve İran arasındaki ilişki 34 yıl boyunca İran İslam devriminden sonra daha da güçlendi. 2006, 2008 ve 2014 yıllarında İsrail-Hizbullah savaşlarıyla birbirine yakınlaşan iki ülke, 2011’de Suriye’deki mevcut gerginlikle birbirlerine dahada yakınlaştılar[v].

Diğer sebep ise İranın Suriye’yi Müslüman kardeşlerin isyanından korumasıydı. İran pragmatik politikası onu laik-pan-Arabizm ülke destekçisi yapıyor. Lübnan iç savaşı (1975-1990) sırasında Suriye Lübnan’daki Şiiliği yaymak ve Hizbullah’ı eğitmek için İran ile işbirliği yaptı. Her iki ülke de İsrail’e karşı yararlı bir araç olarak Hizbullah’ı kullandı. İslam devrimiyle ABD her iki ülke için ekonomik ambargolar uyguladı[vi].

Yeniden oryantasona Dönme (İslam devrimi sonrası 1979-1994 radikalizmden pragmatizme doğru)

Suriye ve İran politikalarında zaman zaman farklılıklar olsada İran ile Suriye ilişkileri yavaş yavaş 1979 ‘da İran devriminden sonra geliştmeğe başladı. İsrail ve Irak’a karşı yeni bir güçlü müttefik bulma Hafız Esad için bir fırsat olarak kabul edilyordu. Ayrıca İran’ın İslami lideri Ayetullah Humeyni özellikle Suriye’yi Orta Doğu’da Şii kültürünü ve inançlarını yaymak için bir araç olarak görüyordu. O günlerde Suriye İran’ı destekleyen tek Arap ülkesiydi. Hatta İran ve Irak savaşı esnasında, Suriye topraklarına geçten Irak petrol boru hattını kapatmıştı. Böyle bir adım neticesinde, İran, Suriye için bedava petrol sunmuştu. 1982 yılında İsrail’in Lübnan işgali sırasında her iki ülke işbirliğiyle Şii milislerini desteklediler.

İran tüm siyasi dönemlerinde, Esad rejimini desteklemiştir. İran pan-Arap sosyalist Suriye’ye İslam devriminden sonra birçok ideolojik farklılıklarına rağmen, yakınlaştı. Suriye soğuk savaş öncesi stratejik ortağını, eski Sovyetler Birliği kayb ederek, İran’la Askeri ve Ticari İşbirliğini sürdirerek İran’a bağımlılığını artırdı, ve İran yeni Suriye’nin yeni silah tedarikçisi oldu[vii].Hizbullah küçük birim halinde faaliyet gösteren ve 1982 den bu yana bu iki ülkenin disiplin ve eğitimi ile düşman önünde boy gösterdi.

Ilımlı Dönem (1997-2005 Hatami dönemi)

Beşşar Esad’ın 2000 yılında ülkenin başına geçmesiyle her iki ülke stratejik, politik, ekonomik olarak birbirine bağlandı. Böylece Suriye-İran ilişkisinin evrimi Beşar Esad’ın 2000 yılında babasının yerine ortaya çıkışıyla hız kazandı. Aslında zaman geçimi Suriye’yi İran’a askeri ve siyasi olarak yoğun bir şekilde bağladı. Dolayısıyla bu Arap devletleri ile olumlu ilişkilerini etkilemeye başladı. Her iki devlet, 2004 yılında stratejik işbirliği anlaşması ve 2006 yılında karşılıklı savunma antlaşması imzaladı. Görüldüğü gibi her iki dönemde (Hatemi ve Ahmedinejad dönemlerinde) karşılıklı çıkarlar izlendi.

Bu dönem Ortadoğunun bölgede ABD ile uğraşıtığı dönemdir. İran’ın Suriye’nin iç politikasına müdahilesi ve katılımı her dönemde hissedilebilir. Uluslararasında İzole ülkeler bölgedeki Amerikan karşıtlığını veya Siyonizm karşıtlığını göstermek için bir araya gelmişlerdir. Buda iki ülke arasındaki ilişkiyi daha da derinleştirdi. Bu ittifak ABD’nin Irak’ı işgalinden sonra güçlendi. Suriye-İran ilişkilerinin 2003 yılında Amerika Birleşik Devletlerinin Irağı işgal ile gelişti. İran’ın Suriye rejimine tam destek vermesi Suriye’de önemli değişikliklerlere sebep oldu. Bu Levant (Doğu Akdeniz) yanı sıra Orta Doğu politikasında birincil bölgesel oyuncu olmak için İran’a başlıca politika yürütme imkanını sundu. Gerçek budur ki İran Orta Doğu’nun yanı sıra dogu Akdenizde’de birincil bölgesel oyuncu olma politikasını yürütmektedir. Bunun için İran, İsrail ve Amerika Birleşik Devletleri politikalarına karşı Suriye ve Lübnan işlerine tam destek vermeği amaçlamaktadır. Suriye rejimi Şii müttefiki, İran la Gazze Şeridi’nde Hamas’ı Lübnan’da Hizbullah’ı destek vererk İsrael’e meydan okumaktadır. Aslında İran, Suriye’ye dayanarak bölgedeki kendi kişisel hedeflerine ulaşmak çabasındadır.

Radikalizm Dönemi(2005-2013 Ahmadinejad dönemi)

tüm cumhurbaşkanları arasında Mahmud Ahmedinejad başkanlık süresinde Suriye’yi beş kez ziyaret etti. Bu iki ülkenin çok derin bir ortaklık yaptıklarını ortaya koymaktadır. Bazı bölgesel sorunlar ve olaylar, 2006, 2008 Lübnan savaşı, iki ülkeyi daha da yakınlaştırdı. Ahmedinejad döneminde her iki ülke de İsrail ve ABD’nin tehditlerine karşı askeri işbirliği anlaşması (2006) imzaladı. Bu dönem İran Suriye güvenliğini kendi güvenliği olarak kabul etti ve bu iki ülkeni biribirine samimileştirdi. Hatta Suriye’nin ekonomisini geliştirmek için Suriye’de İran yatırımlar yapmağa başladı. Ahmedinejad ile Suriye arasında yükselen ortaklık Batı ve İsrail retoriğine karşı Ahmedinejad’ın emin bir şekilde kendini temsil etmesiyle Ortadoğu’da dengler sarsılmaya başladı. Her iki ülke dış politikalarının yürütülmesinde temel düşmanı passif ve etkisiz etme yönünden formüle etti.

Ahmedinejad’ın tek bir korkusu varsı, herhangi bir değişiklik İran’ın Levant (Doğu Akdeniz) kontrolünü azaltıcaktı. Esad rejimi çöküşün eşiğinde iken, İran’ın müdahalesiyle ister Devrim Muhafız Güçlerini, Hizbullah olmamış olsaydı, Esad ve rejimi çöküp giderdi. Bu gidişle İran’ın ABD ile olan ilişkisi dış siyaseti çerçevesindedir. 2012 yılında, Birleşmiş Milletler ve Arap Ligi Kofi Annan’ı Suriye krizini çözmek için görevlendirdi[viii]. Şimdilik İran’ın dış siyaseti Amerika’nın çıkarlarıyla uyumludur. Mesela Tahran, Amerika’nın Irak ve Afganistan’daki işgalleri sonrasında, bu ülkelerde istikrarın gerçekleşmesi için Washington’a yardım etmiştir. Dolayısıyla İran, bir nevi Afganistan’da, Suriye’de, Lübnan’da, Yemen’de ve Irak’ta, Amerika’nın çıkarlarına hizmet etmek için çalışmaktadır[ix] ve bu Ahmedinejad dönemi için de geçerliydi, her nekadar İsrail’in yer yüzünden silinmesini ve Amerika’ya ölüm arzulasada çıkarlar aynı hedef doğrultusundaydı.

 

Reformist Dönemi (Ruhani dönemi 2013…)

Her dönemde İran ve Suriye bölgede İslam dünyasına karşı olan ABD ve İsrail politikalarıyla mücadele için ittifaklarını ilan ettiler. İran Mart 2011’de Suriye krizinden bu yana Beşar rejiminin destekçisi hep oldu. Mahmud Ahmedinejad gibi 2013 yılında Hasan Ruhani ‘de Suriye ile ülkesi arasında ki ittifakı dile getirdi. İran’nın Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney- Suriye İran’ın ’35 il olduğunu belirtti [x]… Biz Suriye kaybedersek Tahran’ı kayb etmişizdir, söyleminde bulundu. İran’nın eski dış işleri Bakanı Ali Ekber Velayeti ise İsrail’e karşı direnişte suriye’nin bir altın yüzük olduğu atıfında bulunmuştu. İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ise Beşar rejimi ile dayanışmayı hep dile getirmektedir.

Aslında İran’nın Suriye’deki varlığı Ortadoğu’nun dengesini etkilemiştir ve İran’ın bölgedeki amacına varmasını hızlandırmıştır. Rusya ve İran’nın yardımlarıyla (görünüşte Hizbullah) Beşşar Esad Suriye’nin kontrolünü sürdürmektedir. Suriye ile İran ittifakı bölgede jeopolitik önem taşımaktadır, diğer bir deyişle Suriye’nin kontrolu Ortadoğu’yu kontrol anlamına gelmektedir.

Nükleer konusunda İran’ın senelerce mücadele vermesi bilinmektedir. Amerika’nın onay vermesi beklide Suriye’deki kontrol edilemeyen durumdur. En önemli değişiklik de Suriye’de rejime karşı direnen örgütler veya gruplardır. Şu anda Suriye’de İslami sloganlar hâkimdir. Bu yüzden Amerika, bu büyük İslami atmosfer ile mücadelede ileri karakol olacak olan bölgede güçlü yardımcılar aramaktadır. ekonomik krizlerden dolayı, Amerika’nın Irak ve Afganistan’da olduğu gibi Suriye’ye doğrudan müdahale etmesi mümkün değildir. Amerika İran’a önemli görevler tevdi etmek istemektedir.

Uluslararası faaliyetleri sınırlı olan ve yapılan Nükleer anlaşma sayesinde bir kısım baskılardan kurtarılan İran, Suriye’de güç gösterisi yapmaktadır. Ancak İran için Suriye’de kurulabilecek bir Hilafet devleti, büyük tehlikedir. Dolayısıyla Amerika İran’ı rahatlatan anlaşmanın yapılmasını sağlamıştır. Bu anlaşmadaki asıl amaç, barışçıl nükleer faaliyeti üzerine kısıtlamalar koyarak İran’ın hareketini kolaylaştırmak ve Suriye’de daha aktif faaliyet yürütmesi için önünü açmaktır. Ayrıca, İran, protestocuları dağıtmak amacıyla Suriye’deki güvenlik güçlerine danışmanlık ve ekipman sağlamaktadır. ve muhalefetleri izlemek için Suriye’ye rehberlik ve teknik destek vermektedir. Uzman personel ve İslam Devrim Muhafızları, Kudüs Kuvvetleri de dahil olmak üzere İran güvenlik cihazları, ve istihbarat Suriye’deki muhalefetleri kontrol amacıyla koşullandırılmışlardır. Suriye krizindeki İran’ın katılımı kısa bir süre içinde protestoları berteraf etmeyi amaçlamaktır. Bölgesel olarak katılan uluslararası aktörler, Türkiye, Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri bağımsız Suriye Ordusu’na maddi ve mali destek sağlamaya başlamışlardır. Öte yandan, İran, Hizbullah ve Irak Beşar rejiminin arkasında tamamen kendi ağırlıklarını arttırmaktadırlar.

Amerika’nın, Beşşar’ın yanında durması Suriye’deki Hilafete yönelik yönelim ve eğilimlerini engelleme yönündedir. Buda demektir ki her nekadar Arap ülkeleri ve Türkiye dahil Beşşar Esad red edilsede İran eliyle Beşşar baskı ve tehdit uygularken, Suriye devrimini bir süreliğine engellemektir. İran, Beşşar’ın yanında mücadelede önemli bir unsurdur.

Devrim sonrası dönemlerde Hizbullah ve Ortadoğu’da Suriye İran iş birliğinde yürütülen yeni savaş türü

İsrail, Lübnan üzerindeki saldırıları yoğunlaştırırken, Hizbullah’dan ise geri adım yok. “Allah’ın partisi” adlandırılan Hizbullah’a İran ve Suriye’den yoğun destek var. bu destek 1982 den bu yana İsrail’in Güney Lübnan‘ı işgaline yanıt olarak İran ve Suriye tarafından kuruldu. İlk üyeler ise Lübnan’ın güneyindeki ve doğudaki Bekaa Vadisi’ndeki Şiileri temsil eden, geleneksel ama zayıflamış Şii Emel hareketinin çevresi oldu.

Hizbullah’ın Beyrut’taki İran Büyükelçiliği’ndeki bir toplantı sırasında kurulması da örgütün sonraki yıllardaki çizgisinin habercisiydi. İran, sürekli olarak Lübnan’da nüfuzunu artırmaya çabalamış, hatta Lübnanlı Şiilerin desteğiyle ikinci bir “İslam Cumhuriyeti” hayali peşinde koşmuştu. Bu planlar, hayalden öteye gidemedi, ancak 1982’de Şii milislerin yardımıyla İran için düşman İsrail’e zarar verme fırsatı doğdu. İran – Irak Savaşı’ndan bu yana müttefik olan İran ve Suriye sistematik olarak Hizbullah’ı yapılandırmaya başladı.

İsrail’in yıllar önce Lübnan’dan geri çekilmesine rağmen, Hizbullah kendini halen Filistin’deki İslamcı gruplaşmaların müttefiki olarak görüyor ve kendi kamplarında eğittiği Hamas militanları gibi “Kudüs’ün kurtuluşunu”, başka bir deyişle “İsrail’in imha edilmesini” hedefliyor. Bu, aynı zamanda İran ve Suriye’nin de hedefi.

Suriye krizi devam ederken, giderek bölgesel ve uluslararası bir boyut kazanmaktadır. Uluslararası alanda, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Suriye’yi izole etmek için saflarını kapattılar. Ancak, Rusya Suriye’ye silah sevk etmeğe devam etmektedir. Tüm yaşanılanlar rağmen İran giderek Beşar rejiminin devirmesinden korktuğunu ve Suriye’de bir yeni rejimin ortaya çıkması İran’nın mevcut durumunu riske atacağını bilincindedir. Suriye-İran ittifakı, 2006, 2008 ve 2014 yıllarında İsrail-Hizbullah savaşıyla, iki ülke arasındaki 34 yıl boyunca devam etti. İran’la müttefik olmak her iki ülke için coğrafi özgürlük sağlıyor ve İran’ın Hamas ve Hizbullah’a yardımlarını kolaylaştırıyordu. Yeni savaş türü adlandırdığımız savaş türünde ise İran Hibrid savaşın araçlarına dayanarak konvansiyonel, düzensiz ve asimetrik araçları birleştirerek Suriyedeki etkisini gizliden gizliğe arttı, ve bu Siyasi ve ideolojik çatışmanın kalıcı manipülasyonunu sağlamasına yardımcı oldu. Hibrid savaş alışılmamış bir savaş türüdürç hibrid savaş direniş hareketini etkinleştirme. Boza blime veya hükümeti devirme gücüne sahiptir. Dış sponsorluklar genellikle uluslararası ve bölgesel güvenliği istikrarsızlaştırmak için gereken motivasyon, kaynak ve destek sağlar. Bu strateji Ağustos 2008 de Rus-Gürcü savaşında, Rusya’nın şimdiki Ukrayna’da yaptığı faaliyetlerde ayrıca İran’ın Suriye’de kullandığı Hizbullah ve Irak’taki Şii milisler bu stratejinin örnekleridir. Bu özel operasyonlar ve konvansiyonel askeri güçleri birleştirme; istihbarat ajanları; Siyasi provokatörler; medya manipülasyonu ve bilgi savaşı; siber saldırılar; proxy savaş içermektedir. Modern hibrid savaş Tek bir isim altında aynı anda hepsini birleştirir. Bu büyük ölçüde çatışma ve karmaşıklığını artar[xi] .

İran her nekadar kendi medyasında bunu gizlesede Hizbullah’la birlikte Suriye’de kara operasyonunlarında yüzlerce askeriyle savaşmaktadır. İran devleti askerlerini, farklı operasyonlarda Suriye’nin istikrarını sağlamak sev edıyor. Bunun için Hizbullah ve Rusya’yla birlikte Esad karşıtı örgütlere karadan ve havadan saldırarak Suriye’de rejim muhaliflerini ortadan kaldırmağı planlıyorlar., Suriye’de muhalif askerler ile Esed rejiminin ordusu arasında çatışmaların yoğunlaştığı Şam’da; farklı orgütler arasında da çatışmalar yaşanmaktadır. Özgür Suriye Ordusu ile Hizbullah arasında yaşanılan çatışmalarda, İran’ın Hizbullah aracıyla tek bir örgütle değil belki Suriye’deki tüm direnişçilere karşı savaş açmaktadır. Tüm bunlar belki
Silahlı Sünni gruplara, Özgür Ordu’ya karşı savaşmak, Suriye’deki Şii yönetime destek olmak amacıyla yapılmaktadır. Ancak görülen şudur ki İran tek isteği Imam Homeynı’nin düşündüğü gibi Şiiliği yaymak ve ihrac etmek degidir.

“Allah’ın partisi”ne İran’dan silah, eğitim imkanı ve mali kaynak akıyor, Suriye de buna destek oluyordu. Hizbullah yavaş yavaş, iki ülke için de normalde devlet olarak atmayı göze alamayacakları adımları atabilen bir alet olmaya başladı. Suriye birliklerinin İsrail ordusuna saldırması veya İran askerlerinin Lübnan’da konuşlandırılması, saldırgan ve savaşçı bir tutum olarak başta İsrail olmak üzere uluslararası camianın tepkisini çekeceği ve askeri sonuçlara yol açacağı için, sadece silahlı direniş olarak nitelendirilen Hizbullah’ın saldırı düzenlemesi sağlanıyordu.

Hybrid adlandırdığımız savaş türünde İran da kendi elini kirletmeden İsrail ile Filistin arasındaki krize karışmak için Hizbullah’tan yararlanıyor. Öte yandan Suriye ve İran’ın Hizbullah’a giderek daha fazla arka çıkmaya başlamasının sebebi Şam ve Tahran’ın İsrail’i istemiyor olmasından kaynaklanıyor ve ortalığın yatışması ve durumun normalleşmesi de en çok İran’ı rahatsız eder. Aslında politikanın görülen yüzünde Suriye ve İran, Hizbullah’ı kullanarak İsrail’e tuzak kurmak istiyorlar. Ve İsrail bilerek yada tamamen düşünmeden bu tuzağa düşmüş gibi görünüyor.

Sonuç

Her dönemde Suriye-İran ilişkileri stratejik ve ideolojik faktörlerden dolayı (düşmanlarına karşı işbirliği) devam ettmektedir. Beşşar Esad Şam’da kaldığı sürece, Tahran’la Suriye ittifakı güçlü kalmağa devam edecektir. Sünni isyanı ve onların güç elde etmeleri İran ve Suriye ilişkilerini etkileyecektir. Tahran-Şam ittifakını tam kapsamını ve ölçeğini anlamak için Suriye’ de ayaklanma ve isyanı anlamamız gerek. Görülen budur ki bu savaşın önünde duracak tek güc Amerikadır . buda demektir ki ABD gelecekteki Rusya, Çin, Kore, İran veya Suriye ile herhangi bir çatışmada geleneksel savaş türünden daha fazla stratejiye ihtiyacı vardır. Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana ABD nadiren böyle uzun vadeli diplomasiye doğru yatırım yapmıştır. Bu hatırı sayılır bir çaba ve güçlü bu kapasiteyi oluşturmak için gerekli olacaktır. Geleceğini güvence altına almak için, ve hibrid savaşın kullanımına karşı Doğu Avrupa ve Baltık’de hazırlığa başlamalıdır.

Bunun için askeri kapasiteninde savaşın başlaması için gerekli olduğunun da farkındadır. Böylece, Hizbullah’ı yenmek için daha güçlü silahlar gerekmektedir. Bu arada, her iki devlet (İran ve Suriye) İsrail’e baskıyı artırmak için ve Filistin ve Lübnan olayları şekillendirmek amacıyla, Hizbullah ve Hamas’ın askeri yardım yaptılar ve yapıyorlardır. Her iki ülke diğernin yardımı olmadan bölgedeki kendi kişisel hedeflerine ulaşmağın imkansız olacağını farkındadır. Hatta Suriye içinde oluşan mevcut kriz ve istikrarsızlık derinden İran’ın bölgedeki hedeflerini başarmasını etkilemektedir. İşte İran’ın Beşar iktidarda tutma nedeni ve Suriye halkının isteklerine karşı çıkarak ona tam destek sağlama sebebi budur. Beşar rejimini desteklemek için İran’ın muazzam çabaları ve harcanan milyarlara rağmen, sonuç hala belirsizdir. Yukarıda sözü edilen gerçekler sonucunda, Suriye ve İran arasındaki ittifak hala kritik bir aşamadadır. Artık günlerinin sayılı olduğunu varsayabiliriz. Ne olursa olsun, İran’ın ilişkileri önceden olduğu gibi 2011 yılları statüsüne geri alınamaz. Gereçek budur ki Beşar rejimi devrildiğinde ve yeni bir hükümet Şam’da iktidara geldiğinde İran onun Tahran ile yakın bağları olacağını garanti edemez.

Shalaleh Zabardast/kafkassam

——————————————————

Kaynakça

Afrasiabi Kaveh L, “Iran-Syria alliance on uncertain ground,” Asia Times, 21 Temmuz 2007.12 Mobayad, “Syria’s One True Friend-Iran,”

Bhalla Reva, “Syria, Hezbollah and Iran: An Alliance in Flux,” Stratfor, 14 Ekim 2010, http://www.stratfor.com/weekly/20101013_syria_hezbollah_iran_alliance_flux (Ağustos 2011).

Bigdeli, Ali “Iran’s Irreversible Path in Syria,” Iran Diplomacy, 9 Ağustos 2011, http://www.payvand.com/news/11/aug/1082.html (Ağustos 2011).

Chubin Shahram and Charles Tripp, Iran and Iraq at War (Boulder, Colorado: Westview Press, 1988), p. 180 and Hirschfeld, pp. 107-108.

Geneive Abdo, “How Iran Keeps Assad in Power in Syria,” InsideIran, 29 Ağustos 2011, http://www.insideiran.org/featured/how-iran-keeps-assad-in-power-in-syria/ (Erişim: 29 Ağustos 2011).

Hanizadeh Hasan, “Syria in the throes of religious war,” Press TV, 26 Temmuz 2011.

Mohyeddin, Sajedi “‘Nature of Syria protests suspicious’,” Press TV, 1 Ağustos 2011, http://www.presstv.ir/detail/191751.html (Ağustos 2011).

Javedanfar. Meir, “Khamenei won’t support Assad to the end,” Guardian, 13 Ağustos 2011.

Johnson David E., Learning Large Lessons: The Evolving Roles of Ground Power and Air Power in the Post–Cold War Era, Santa Monica, CA: RAND Corporation, MG-405-1-AF, 2007.

Khouri Rami G., “New Rules for the Middle East,” The New York Times, 26 May 2008.

Heydarian Javad, “Iran-Turkey-Syria: An Alliance of Convenience,” Foreign Policy in Focus, 19 Temmuz 2010, http://www.fpif.org/articles/iran-turkey-Syria_an_alliance_of_convenience (Ağustos 2011).

Hunter, Shireen T., “Syrian-Iranian Relations: An Alliance of Convenience or More?” Middle East Insight, June/July 1985.

Matt M. Matthews, We Were Caught Unprepared: The 2006 Hezbollah-Israeli War, The Long War Series Occasional Paper 26, Fort Leavenworth, KS: Combat Studies Institute Press, 2008.

Samii William, “Syria and Iran: An Enduring Axis,” Mideast Monitor, vol.1, no.2 (Nisan/Mayıs 2006).

Pomeroy Robin, “Iran sees ally Syria surrounded by U.S., Arab “wolves”,” Reuters, 15 Ağustos 2011, http://www.reuters.com/article/2011/08/15/us-syria-iran-dUSTRE77E1E320110815 (Ağustos 2011).

Sindawi , Khalid, “The Shiite Turn in Syria,” Current Trends in Islamic Ideology,

Degang Sun, “Brothers Indeed: Syria-Iran Quasi-Alliance Revisited,” Journal of Middle Eastern and Islamic Studies (in Asia), vol.3, no.2 (2009).

Tabaar Mohammad, “Breaking the Syria-Iran Alliance,” BBC World Service, 26 Ağustos 2006, http://news.bbc.co.uk/2/hi/middle_east/5263800.stm (Ağustos 2011).

dipnotlar

——————————————————————-

[i] Herbert S. Dinerstein, “The Transformation of Alliance Systems,” American Political Science Review, 59, No. 3 (1965), p. 599.

[ii] Matt M. Matthews, We Were Caught Unprepared: The 2006 Hezbollah-Israeli War, The Long War Series Occasional Paper 26, Fort Leavenworth, KS: Combat Studies Institute Press, 2008.

[iii] David E. Johnson, Learning Large Lessons: The Evolving Roles of Ground Power and Air Power in the Post–Cold War Era, Santa Monica, CA: RAND Corporation, MG-405-1-AF, 2007.

[iv] Shahram Chubin and Charles Tripp, Iran and Iraq at War (Boulder, Colorado: Westview Press, 1988), p. 180 and Hirschfeld, pp. 107-108.

[v] Rami G. Khouri, “New Rules for the Middle East,” The New York Times, 26 May 2008.

[vi] Hunter, Shireen T., “Syrian-Iranian Relations: An Alliance of Convenience or More?” Middle East Insight, June/July 1985.

[vii] Hunter, Shireen T., “Syrian-Iranian Relations: An Alliance of Convenience or More?” Middle East Insight, June/July 1985.

[viii] Ali Larijani,” The Financial Times, 19 September 2012.

[ix] Reva Bhalla, “Syria, Hezbollah and Iran: An Alliance in Flux,” Stratfor, 14 Ekim 2010, http://www.stratfor.com/weekly/20101013_syria_hezbollah_iran_alliance_flux (Ağustos 2011).

 

[x] Pomeroy Robin, “Iran sees ally Syria surrounded by U.S., Arab “wolves”,” Reuters, 15 Ağustos 2011, http://www.reuters.com/article/2011/08/15/us-syria-iran-dUSTRE77E1E320110815 (Ağustos 2011).

 

[xi] Javedanfar. Meir, “Khamenei won’t support Assad to the end,” Guardian, 13 Ağustos 2011

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir