KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Bilişim Diplomasisi

Bilişim Diplomasisi

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 12 dk okuma süresi
302 0

Herkesin kabul edeceği gibi ülkemizdeki siyaset bilimi, yalan, boş vaad ve birazda duygu sömürüsü ile şekillenmektedir. Tabiyki tüm siyasileri aynı kefeye koyarak hepsi yalancı ve boş vaad verenler demiyoruz ama, herkese anahtar dağıtanları da unutmuş değiliz. Elbette ki siyaset üzerine yazmayacağım ama siyasi denemeleri olan ve başarısız olunca ex-machina der gibi ex-politician ünvanlı bilişmcileri kaleme alacağım. Politikada bulamadıkları kazanımları şimdi bilişim sektöründe iş yapmaya çalışarak elde etmeye çalışanların, bir araya toplanmaları bizim açımızdan çok iyi bir görüntü. Düşünsenize adamlar onca şirketleri olmasına ragmen hiç bir şey üretmeden, üreteceğiz, geliştireceğiz ve bize bakanlık verin ki bunları iyi organize edelim diyerek sürekli toplanıyorlar. Her toplantılarında gelecekte yapacaklarından bahsediyorlar ve fikirlerini eleştirenler olursa da, top yekün laf salataları ile saldırıya geçiyorlar. Tabi bizim offensive duruşumuz için efsane malzeme verenlerin, teknik anlamda fişlerini çekmek bizler için oldukça basit. Buna rağmen bu toplantılara kimler katılıyor ne anlatıyor diye merak etmesek bile bir şekilde gözümüze çarpan olaylar oluyor. Yani, sırf fotoğraf çektirmek için yönetim kurulu toplantısı yapıyorlar ama bir iki kişinin fotoğrafı servis ediliyor. Tabi bu siyasetten gelen boş ve beleş bir alışkanlık. Yani ego çıkartma ayini gibi. Tabi Türk Biliim Grubu’nun kurucusu ve ikinci dönem başkanı olarak TBG’yi lav den bir Türk genci olarak neyin Riya neyin hakikat olduğunu da genç yaşlardan beri analiz edebiliyoruz. Emin olun bizlerde popilizm dalgasına kapılabilir ve hiç üretmeden grup üyelerini iş yapıyor göstererek fotoğraflar verebilirdik. Çok şükür TBG’nin gizlilik ilkesi ile hazırlanan tüm faaliyetlerinin %70 inine yakını gerçekleşmiş durumda. Paralel biliimciler yazı dizisinde belirtilen bir çok kişi ve kurum temsilcisi, halen daha ceza evinde ve ülkemin geleceğini ilgilendiren bilişim altyapısı üzerinden elde edilen haksız kazanç ile yerli diye kakalanan ürünlerin Five-Eyes’a hizmet etmesinin bedelini ödüyorlar. Üstelik her geçen gün listeye yeni birileri ekleniyor. Görünen o ki, politik bilişimciler ile diplomatik bilişimciler arasında ciddi farklar var. Politika da yalan olur ama diplomaside asla yalan olmaz. Diplomatik olarak hakikatleri okumaya hazır mısınız?

Öncelikle, Kullanıcı nesil yetiştirmek için Fatih Projesinde dağıtılan tabletleri henüz unutmadık. Teknolojiyi yakalamak adına tablet dağıtılsın diyenler politik bilişim gruplarının saha elemanlarından oluşmuştu. Kısacası bu tip grup mensupları ticari faaliyetleri için siyasilere yanlış akıl vermekte ustadırlar. Bu da bağlı oldukları locaların kulağa fısıldama ustalarından edindikleri tecrübelerin yansımalarıdır. Eleştirmiyoruz herkes işini yapacak ve sonunda “ ama efendim biz iyi niyetle tavsiye vermiştik” diyerek sıyrılmanın peşine düşenleri de biz unutmuyor ve arşivliyoruz. Ardından, yine bir çok politik grubun yerli ve milli teknoloji çağrısında bulunurken nedense hiç Five-Eyes konusunda konuşmamaları çok dikkat çekici. Bilmeyenler için Five-Eyes nedir? Sorusuna kısaca yanıt verelim. Beş ülke, geliştirdikleri teknolojileri diğer ülkelere satarak, hem siber istihbarat faaliyetlerinde bulunurlar hemde gerektiğinde o ülkelerin teknolojik altyapısını hedef alarak dijital kaos hedeflerler. Bu güne dek bu grupların ağzından bu tip söylemler duyan oldu mu? Elbette olmadı çünkü, bilerek yada bilmeyerek bu gruplara mensup olan populist ve bana göre hiç bir somut geliştirme yapmadan laf salatası yapanlar, Five-Eyes tarafından geliştirilen donanım, yazılım ve bir çok hazır programın Türkiye’de temsilciliklerini yapmaktadırlar. Kadere bakın ki, bu tip grupların para karşılığı destek alamadıkları ama öneri, proje ve hatta stratejileri konularında hazırlamaları gereken çalışmaların esin kaynağı ise yine Türk Gençleri’dir. Öyle ya, Mehmetcik cephede bizler de siber cephede Varlığımız Türk Varlığına Armağan Olsun diyerek haykırıyor onlar ise varlığımız Five-Eyes’a armağan olsun diyerek ve haykırmadan çalışmalarına devam ediyorlar. Üstelik nesillerini de bu yönde yetiştirmekten kendilerini alı koyamıyorlar.

Nalına ve mıhına böylesine vurduktan sonra bile biz, bu insanları nasıl ülkeye hizmet ettiririz diye düşünüyor ve hazırlayamadıkları teknik raporları hazırlayıp, feyiz almalarına dair çalışmalar yapıyoruz.

Peki ne yapmalı?

İlk olarak, teknik anlamda %100 yerli diyebileceğimiz enstrümanların neler olduğuna bakalım. Mevcut olan ve literatürde olan tüm bilgileri çok iyi bilerek geliştiren iş gücü olmalıyız. Yani, piyasada bulunan teknik terimleri çok iyi bilmeli ve uygulama alanlarında çalışmalar yapmalıyız. Zaten bu konuda yazılım ihracatı ve iş gücü tarafında oldukça başarılı bir çizgimiz var. Ancak, bize ait bir donanım, programlama dili gibi bir çok enstrümandan yoksun olduğumuzu asla dile getirmiyoruz. Başbakan tarafından dile getirilen ve bağımsız geliştiricilerin hazırladığı raporlarda olduğu gibi, “tarla bizim olacak ki hasat da bizim diyelim” cümlesi hakikatin ta kendisidir. Normalde bu tip grupların iradesini de kullanarak tek yürek olup, literature ne kattık diyerek şapkamızı önümüze koymalıyız. Ardından 1996 yılında kurulan firma yöneticisinin “yav en az 20 sene gerekli yerli bir teknoloji Ar-Ge si için” söylemine, “yav arkadaş, sen zaten 20 senelik firmasın sen ne yaptın ki gelmişsin burada ulusal siber güvenlikten bahsediyorsun” demeliyiz. Sonra da, biz ticaretten anlarız bu geliştirme nasıl olmalı diye Türk Gençliği’ne sormalıyız. Aksi halde koyduğum yerde otluyorsun deyiminin yansımalarını izlemeye devam edeceğiz. En kötü yaklaşım ise, “Amerikayı Yeniden Keşfetmeye Ne Gerek Var” yaklaşımıdır.

Bizlerde ilk ütopya olarak yerli yazılım ile bir içerik yönetim sistemi geliştirmeyi hedefledik. İsmine de Afalina demiştik. Afalina; dünyanın en zeki hayvanı olan bir yunus balığı türüdür. Derken Microsoft teknolojileri ile hakikaten bir içerik yönetim sistemi hazırlamayı başarmıştık. Geliştirdiğimiz teknolojiyi, Sosyal sorumluluk kapsamında engellilerin kullanımına açıp, onların gelir elde etmeleri için eğitimler vererek, keyifle kazanımlar elde etmelerine vesile olmuştuk. Ancak %100 yerli söylemlerini dile getiren bir çok hocamızın bizleri yanlış yönlendirdiğini henüz pic seviyesinde dahi bir donanımla iletişime geçemediğimizi fark ettiğimizde hemen çark ederek hakikat ile geliştirme nasıl olmalı başlıklı araştırmlara başlamıştık. Sonunda, %100 yerli geliştiriciler tarafından iş gücümüz olduğunu ancak %100 teknoloji diyebileceğimiz enstrümanlara sahip olmadığımızı da Kabul etmiştik. Yani aman efendim bizi kandırdılar demeyip bu işin doğrusu nedir diyerek, özgür iradenin verdiği yetki ile gocunmadan araştırmalar yapmıştık. Neticede, devlet mekanizmasına hiç bir ticari kaygısı olmayan gençlerin verdiği bilgiler ile bu tip ticari grupların verdiği akılların, mesnetsiz olduğunu da göstermiş olduk. Şu an için bu tip grupların kazançları yerinde ve önerdikleri teknolojiler kullanılmakta. Şimdilik onlar için bu bir kazanç olabilir ama pek yakın bir gelecekte nasıl bir tavır sergileyecekleri de merak konusu. Çünkü, mevcut sistemleri titizlikle yeni sistemlerimize dahil ederken, karıncayı incitmeden kullanalım demeli ve yine hangi karıncaların ağzında su var hangilerinde benzin var diye analizlerimizi sağlamlaştırmalıyız.

Sonuç olarak, sektörün önde gelen taklitçileri ile sektörün gelecek stratejilerini yazanlar arasında sert rüzgarlar esiyor. Kapalı kapılar ardında yada kendi aralarında hükümet tarafından atanan ve kademedeki şahıs olarak adlandırılan kurum yöneticilerinin ne kadar boş, bilgisiz ve vizyonsuz olduğunu konuşuyorlar ancak bir arada poz vererek, açılış ve etkinliklerde bir arada olduklarında önlerini ilikleyerek iletişime geçiyorlar. Hakikaten bu utanç verici bir durum. Bizler ise, hiç kademeymiş, üst düzeymiş bakmadan ve asla Egemenliğin Kayıtsız şartsız Milletindir sözünü unutmadan ön iliklemiyor ve açık açık ne eksik, ne iyi ne tehlikeli ve ne faydalı diyerek lafımızı esirgemiyoruz. Stratejist ve geliştiriciler sessiz ve derinden çalışmalarına devam ediyorken bu tip popülistler ise son çırpınışlarını gerçekleştiriyorlar. Yapay Zeka ile Hükümet Yönetim Sistemi, otonom araçlar ve siber güvenlik ürünleri adına geliştirme yapabilen gençlerin farkında olan devlet, olası bir dijital zaafiyet noktasında bu tip gruplardan değil bizlerden destekler istemektedirler. Kısacası, verilen şansları iyi değerlendirmeyen bu tip özel sector temsilcilerinin “Kamu üretmesin, özel sektörü desteklesin” gibi yaklaşımları karşısında HAVELSAN, ROKETSAN, TAİ gibi kurumlarımız, üreterek ve üretim sonucu ortaya çıkan somut neticeler ile özel sektörün bu tip simsarlarının sesini keserken, “e hadi kardeşim somut bir şey çıkart ve inceleyelim. Şayet dediğin gibi %100 yerli isen biz çalışmanın bedelini öder ve hakkını veririz” demek için sabırsızlanıyor. Tabi bu sırada elimiz de armut toplamıyor diyorlar. Bende diyorum ki, ya geliştir ve göster örnek alalım yada susun da adam sanalım…

Burak Bozkurtlar

KAFKASSAM Siber Güvenlik Uzmanı

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir