KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Rusya
  4. »
  5. Batının Rusya’ya Karşı Uyguladığı Yaptırımların Rusya’ya Yansımaları

Batının Rusya’ya Karşı Uyguladığı Yaptırımların Rusya’ya Yansımaları

Hasan Oktay Hasan Oktay - - 17 dk okuma süresi
319 0

Batının Rusya’ya Karşı Uyguladığı Yaptırımların Rusya’ya Yansımaları

Rusya’ya siyasi ve özellikle ekonomik alanda gelen en son darbe petrol fiyatlarının düşüşü ile para birimi rublenin dolar karşısında olağanüstü bir hızla düşüşü olmuştur. 2014 yılı boyunca Rus para birimi yarı yarıyadan fazla değer kaybetmiştir. Aynı şekilde, enflasyon hızla artmış ve Merkez Bankası faiz oranları da % 17,5’e kadar yükselmiş ve Rus piyasaları darmadağın olmuştur.

AB’nin yaptırımları özellikle de Rusya’nın en büyük petrol üreticisi Rosneft’i ciddi şekilde etkilemiş durumdadır. Ukrayna krizi nedeniyle Batılı ülkelerin yaptırımları sonucu Rosneft’in, üretimini azaltacağı, Sibirya’daki bazı varlıklarını satacağını, yaklaşık 4 bin kişinin çalıştığı şirketten bin kişinin işten çıkartılmasının planlarını yapmaktadır. Rosneft’in ayakta durabilmesi için Ülke Refah Fonu’ndan 2 trilyon ruble (49 milyar dolar) yardım talep ettiğini Rusya Maliye Bakanı Anton Siluanov açıklamıştır. Putin ise petrol şirketinin bir bölümünün satışı için kapılarının Çin’e açık olduğunu dile getirmiştir.

Putin’in 13 yıllık ekonomik başarısını 2014 senesi için de söylemek mümkün gözükmemektedir. Uluslararası Para Fonu (IMF), Rusya ekonomisinin 2014 yılı büyüme beklentisini % 1,3’ten % 0,2’ye düşürmüştür. Bu da Rusya’nın Gayri Safi Milli Hasılası’nın sadece % 0,2 artacağı anlamına gelmektedir. Bu bağlamda; IMF, Rusya ekonomisinden Ocak 2014 ayından bu yana 52 milyar Euro sermayenin çekildiğini açıklamıştır.

Putin tüm bu yaşananlar nedeniyle Batı’yı, özellikle de ABD’yi suçlayarak; “Bizi batırmak istiyorlar, bizi dizlerimizin üzerine çökertmek, pençelerimizi sökmek istiyorlar” demiştir. Batının bu davranışının altında; Batının uzun süredir Rusya’dan hazzetmiyor ve güvenmiyor olması yatmaktadır. Soğuk Savaş bittikten sonra Doğu Bloku ülkeleriniAvrupa Birliği’ne ve NATO’ya alan Batı, bu sayede Rusları adeta kuşatmış/çevrelemiştir. Bulgaristan, Polonya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Romanya, Baltık ülkeleri gibi pek çok Doğu ve Orta Avrupa ülkesi AB’ye ve NATO’ya girince Rusya’nın batı sınırlarında adeta Rusya karşıtı bir duvar olmuşlardır. Kuşatma Gürcistan ile devam ettirilmek istenince Rusya, ordusuyla Gürcistan’a girmiş ve bu ülkenin toprak bütünlüğünü ve otoritesini tehlikeye sokmuştur. Batı bu kez Avrupa Birliği üzerinden Ukrayna’yı Rus dünyasından koparmak istediğinde ise Rusya’nın tepkisi yine çok sert olmuş ve Ukrayna’da Batı yanlıları ile Rusya yanlıları arasında iç savaş başlamıştır. Ayrıca Rusya bir oldu-bitti ile Ukrayna’ya bağlı Kırım Özerk Cumhuriyeti’ni kendi topraklarına katmış, bununla da yetinmeyerek Ukrayna’nın doğu vilayetlerindeki Rusya yanlısı ayrılıkçılara silah ve hatta asker yardımında bulunmuştur.

Rusya, 21’inci Yüzyılda, 2014 yılında bağımsız bir devletin topraklarına el koyarak Ukrayna’da iç savaşı teşvik eder bir tutum takınmıştır. Rusya; Batının, Gürcistan’ın işgalinde olduğu gibi buna da askeri araçlarla cevap veremeyeceği ve Rusya’nın bir oldu bitti ile Ukrayna’yı parça parça yutabileceğini hesaplamıştı. Başlangıçta, Rusya ilk hesabında haklı çıkmış, Batı da buna askeri açıdan cevap verememiştir. Ancak Ukrayna gibi büyük ve daha batıda bir devletin parçalanmak istenmesine karşı Batı dünyası da Rusya’ya karşı ekonomik ve siyasi önlemler almıştır.

Rusya’nın Ekonomik Krize ve Batıya Yönelik Muhtemel Hareket Tarzları
ab rusya
Rusya Devlet Başkanı Putin, Türkiye ve Yunanistan sınırında Avrupa doğal gaz merkezinin inşaatının AB’nin isteğine bağlı olduğunu, Rusya’nın bu yönde çalışmaya hazır olduğunu belirtmiştir. Putin, “Avrupa güvenli gaz istiyorsa Türkiye’den alabilir” demiştir.

Putin, AB’nin Rusya‘ya yönelik yaptırımlara Türkiye’nin de katılmasını istemesi konusunda, “Türkiye ile bölgesel konularda çok sayıda ortak çıkarımız var. Bu nedenle Türkiye ile ilişkilerimizi geliştirmekte kararlıyız ve geliştireceğiz. Türkiye’de bulunduğum zaman Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘a, bazı konuları basın önünde konuşmayalım yarın AB’den buraya gelirler, dedim. Erdoğan bana hiçbir çekincelerinin olmadığını söyledi. Erdoğan çok sağlam bir adam. Bizim bir şey saklamaya niyetimiz yok” diye konuşarak, AB’ye Türkiye ile stratejik ortaklık kurabileceklerinin sinyalini vermiştir.

Putin’in bu konudaki konuşmalarından önemli başlıklar ise şöyledir;

“Türkiye’nin Yunanistan sınırında gaz dağıtım tesisinin kurulması bize değil Avrupa Birliği (AB)’ne bağlı. Eğer Avrupa güvenli, stabil bir gaz akışı istiyorsa oradan alabilir. Şunun bilinmesini isterim, Rusya’dan daha ucuz ve güvenli gaz tedarikçisi yok.”
“Şu anda yaşadığımız problemlerden dörtte birinin yaptırımlardan kaynaklandığını düşünmemiz doğru bir tespittir. Tüm problemleri toplarsak %25-30’unu yaptırımlar etkilemektedir.”
“Türk ekonomisi büyüyor. Enerji ihtiyacı buna bağlı olarak artıyor. Türk ortaklarımız Mavi Akım’dan gaz akışının artırılmasını talep etti. Biz onları reddedemezdik.”
“Dünya ekonomisindeki artış korunacak ancak yükseliş temposu düşecek. Bizim ekonomimiz de bugünkü durumdan çıkacak. Bu yaklaşık iki yıl alabilir”.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin bu yıl onuncusu düzenlenen yıllık basın toplantısında yaptığı açıklamada;Rusya‘nın gayri safi milli hasılası (GSMH) bu yılın ilk 10 ayında 0.6-0.7 oranında yükseliş gösterdiğini, finansal pazarlardaki çalkalanmaya rağmen, Rusya’nın gelirlerinin harcadıklarına göre daha fazla olduğunu, Rusya ekonomisinin iyi yolda olduğunu, 2014’de ekonomik büyümenin yüzde 0,6’yı bulacağını ve dış etki ile yaşanan sorunların iki yıl kadar devam edebileceğini de belirtmiştir. Rusya’da krizin hep devam etme durumuna dair kimsenin doğruyu söyleyemeyeceğini vurgulayan Rus lider, “Her şeyi hesaplamak mümkün değil. Bir anda düzelmeye de başlayabilir. Merkez Bankası ve hükümet doğru adımlar atıyor. Fakat bazı konularda daha hızlı hareket edilebilir. Bu durumdan tamamen olumlu çıkacağız. İki yıl bu kriz devam edecek, ancak dünya ekonomisi büyüyor. Büyümekten başka şansımız yok.” demiştir.

Rusya’nın 419 milyar dolar rezervi olduğunu, bunları kullanarak sosyal sorumluluklarını yerine getireceğini belirten Putin, “Merkez Bankası bu rezervleri boşuna tutmuyor” değerlendirmesinde bulunmuştur. Ukrayna krizi, dış yaptırımlar, petrol fiyatlarının gerilemesi nedeni ile mali piyasalarda yaşanan sorunları değerlendiren Putin, gelişmelerin büyük çoğunluğunun dış etkilerden kaynaklandığını ifade ederek: “Ekonomik sorunlarda dış ekonomik nedenler var. Ancak biz ekonomiyi çeşitlendirmek için elimizden geleni yaptık. Merkez Bankası ve mali otoritelerin rublenin istikrarı konusunda elinden geleni yaptı. Ancak zamanlama ve etkin çözüm konusunda sorular var” değerlendirmesinde bulunmuştur.
Rusya’nın tarım sektöründe büyümenin yüzde 3,3 ile çok iyi bir rakam yakaladığını ifade eden Putin, 2014’de bütçe fazlasının da gayri safi milli hasılanın yüzde 19’una (1,2 trilyon ruble) ulaştığını belirtmiştir. Sosyal destek programlarının tamamı ile devam edeceğini, ancak bütçede bir kısım harcamalarda kesintiye gidileceğini de ifade etmiştir.

Putin’in yukarıdaki ifade ve görüşlerinden özetle; “Şu anki ekonomik durum dış faktörler tarafından provoke edilmiştir. Ruble’nin değer kaybı önlemezdi. Merkez Bankası ve Devlet, gerekli önlemleri almaktadır. Merkez Bankası rezervlerini düşüncesizce harcamayacaktır. Rusya’nın yeterli döviz rezervi mevcuttur. Rublenin değeri düzelecek ve artacaktır” sonucu çıkartılabilir.

Putin, Ukrayna politikaları konusunda istikrarlı bir kararlıkta olup, geri adım atmayacak gözükmektedir. Ukrayna’nın Batı ile entegre olma çabalarını Rusya’ya yönelik doğrudan tehdit olarak kabul etmektedir. Nitekim Ukraynalı bir gazetecinin, “Rusya, Ukrayna’nın doğusundaki operasyona ne zaman son verecek?” şeklindeki soruya “Operasyon yapan Rusya değil. Ukrayna yönetimi, Kiev’deki darbenin ardından ülkenin doğusunda askeri operasyon kararı aldı. Ukrayna’da barışçıl çözümden başka alternatif yok. Taraflar da bunu hedeflemeli. Ukrayna’da siyasi diyalogun başlaması için arabuluculuk yapmaya hazırız. Minsk mutabakatlarının uygulanması gerekiyor. Poroşenko (Ukrayna Cumhurbaşkanı) sorunun çözümünü istiyor ancak Ukrayna’da Poroşenko dışında güçler var. Novorossiya (Doğu Ukrayna)’ya yardım edeceğiz. Bölge halkının kendi geleceğini belirleme hakkı var” yanıtını vermiştir. Putin’in bu cevabı Ukrayna konusunda yaptırımlara rağmen Rusya’nın Ukrayna politikasında konusunda bir değişiklik ve geri adım olmadığı, aynı kararlıkta devam ettiği görülmektedir. Putin, en başta hangi pozisyonda duruyorsa hâlâ o pozisyonda durmaktadır. Bunu bir prensip, bir ilkesel duruş olarak görmekte ve sözleriyle de bunu yansıtmaktadır. Buradaki mesele ekonomik değil, mesele jeopolitiktir. Putin’e göre; Rusya’nın jeopolitik anlamda çıkarlarının zedelendiğini, Batı tarafından gözden çıkarılmaya çalışıldığını veya yok edilmeye çalıştığını düşünmektedir. Bu anlamda krizin başından beri hep bu standart duruşunu devam ettirmektedir. Eğer Ukrayna konusunda Batı’yla Rusya arasında bir şekilde uzlaşmaya varılmazsa bu gerginlik devam edecek ve Rusya pozisyonundan geri adım atmayacak ve belki de daha da mütecaviz hale gelecektir.Bunu da tetikleyen Batının Rusya’ya karşı yaptırım politikaları olacaktır. Putin; ‘Biz bir saray darbesi beklemiyoruz. Çünkü halkın büyük çoğunluğu bizim politikalarımızı destekliyor’ diyerek, kamuoyu desteğine sahip olduğunu ve gücünü de kamuoyundan aldığını vurgulamaktadır.

Putin; Rusya’ya yaptırım uygulayan Batının hala kendilerine muhtaç olduğunu Almanya’da bulunurken kendisine sorulan bir soru üzerine şöyle vurgulamıştır: “Doğalgaz almayız diyorsunuz, petrol almayız diyorsunuz, odun mu yakacaksınız? Onu da yakmayı düşünüyorsanız, bizden alacaksınız”. Putin aslında Rusya’nın Avrupa enerji pazarındaki yerinin, öneminin ve ağırlığının farkında ve dış politikada bunu bir koz olarak Batıya karşı sürekli kullanmaktadır. Ama Putin’in sözlerinin altında aslında bir taraftan da Avrupa’ya bu gerginliği enerji alanına da yayarsanız bundan zarar görürsünüz’ anlamında bir uyarı vardır. Bu kapsamda; Türkiye’yi gündeme getirmesi de bir stratejidir.Türkiye’nin Güney Akım projesinin kaydırılması ve Yunanistan-Türkiye sınırında bir gaz dağıtım istasyonunun kurulacağını söylemesi ve Türkiye ile ilişkileri özellikle bu basın toplantısında daha fazla gündeme getirmesi aslında Avrupa Birliği’ne de verilmiş bir mesajdır.

Putin‘e göre Batı uyguladığı yaptırımlar ve politikaların sonucunda Avrupa’nın ortasına ‘yeni bir Berlin duvarı’ örmekte ve yeni bir Soğuk Savaşı başlatmaktadır. Putin en son konuşmasında “Bu bir Kırım sorunu değildir. Bu bizim var olma hakkımızı ve hükümranlığımızı korumaktır” derken içe mesaj vererek, Rusya’ya karşı dışarıda saldırıları içeride siyasi bir kazanca çevirmeye çalışmaktadır. Yaşanılanları Batı’ya karşı bir tür kurtuluş ve bağımsızlık savaşı gibi Rus halkına yansıtmaktadır.

Bütün bu yaptırımlara rağmen Rusya AB’den çekinmediğini ve aksine onlara meydan okuduğunu her defasında dile getirmektedir. Rusya, ABD ve ABD’nin bu yaptırımlarına kendi yaptırımlarıyla karşılık verileceği tehdidinde bulunmuştur. Rusya’nın gıda sektörüne uyguladığı ambargo AB’de panik havası yaratmıştır. Ayrıca; Rus hava sahasını Batı hava yollarına kapatma, ikinci el otomotivlerin ithalatı, bazı tekstil ürünlerinin alımı yasağı gibi karşı ekonomik uygulamaların olabileceği belirtilmiştir. Rusya AB ve ABD’nin yaptırımlarının getirdiği sıkıntıları, iç pazara ağırlık vererek aşacağı görüşündedir. Rusya, yaptırımlar sonucu Asya ile ticari ilişkileri güçlendirme planları da yapmaktadır.
Dr. Hakan Kantarcı

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir