KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. BASMACILAR

BASMACILAR

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 13 dk okuma süresi
381 0

“Basmacı” kelimesi Türkistan’ın 1918-1934 tarihleri arasındaki milli özgürlük mücadelelerine verilen genel addır. Ancak bu ifade hiçbir hakları olmadığı halde Türkistan’ı işgal eden Ruslara yakışmaktadır. Ruslar ise bu terimi “baskın yapan, haydut” anlamlarında kullanmışlardır.
Rus çarının 8 Temmuz 1916’da cephe gerisinde çalıştırılmak üzere Türkistan’dan iş gücü temin etme emri üzerine ilk tepkiler ve protestolar başlamıştır. Bu gösteriler zamanla silahlı ayaklanmalara dönüşmüş, Ruslar sadece cephede değil Türkistan’da da mücadele etmek zorunda kalmışlardır. Zor kullanılarak 200.000 kişi cepheye alınmış, bunlardan az bir kısmı geri dönebilmişlerdir.
Türkistanlılar 1917 yılında Hokand’da Türkistan’ın bölgesel özerkliğinin ilan edilmesi kararını almışlardır. Hokand’ın özerkliği Rus şiddetiyle engellenmiş, 23 Aralık 1918’de alınan kararda Hokand’daki Türkistan milli hükümetinin tüm imkânlar kullanılarak bertaraf edilmesi ve üyelerinin de tutuklanması kararı alınmaktaydı. Kızıl muhafızların Hokand’a saldırmalarının dışında Ermeni birlikleri de 20 Şubat 1918’de bütün silahlarıyla ateş açmışlardır. Bu durum, Türkistanlıların tarihinde Rus emperyalizminin yeni üslubu olan bolşevizm ile ilk silahlı karşılaşmalarıydı. Sovyet Ruslar, Türkistan’ın özerkliğini kaldırma hedeflerine ulaşmışlardı. Türkistanlılar ise artık tek bir çıkar yol kalmakta idi. O da Türkistan’ın bağımsızlığı için mücadele etmekti. Hokand’daki milli hükümetin yıkılışından basmacı hareketin başlamasına kadar, Fergana Vadisindeki Türkistanlılar Bolşevik Rusların ve Ermenilerin ardı kesilmeyen terör ruhlarıyla ve yağmalama hırslarıyla baş başa kalmışlardır. Hokand katliamı, şehrin tarumar edilmesi, halkın yağmalanması, milli hükümetin kovalanması ve şehri savunanların takibe alınması olayları basmacı hareketin başlamasına neden olan etkenlerden bazılarıdır. Sovyet Ruslar ayrıca, kızıl muhafızların da yardımı ile Türkistan’ın her köşesinde özellikle de Fergana vadisinde halkın yorganlarına varıncaya kadar bütün pamuklarını toplamışlardı. Sonuç olarak Ruslar’ın bu uygulamaları, milli mücadelenin Türkistan’da daha hızlı yayılmasını sağlayan önemli bir tahrik unsuru olmuştu.
Polis Şefi Ergaş’ın komutası altında Hokand şehrini savunan insanlar şehri terk etmek zorunda kalmışlar, 1500 özgürlük mücadelecisinden sadece 60-65 tanesi hayatta kalmıştır. 21-25 Şubat 1918 tarihinde Baçir köyüne ulaşmışlar, Ruslar burada bir başarı elde edememişlerdir. Baçir şehrine sığınma vesilesi olan iki kişi vardır ve bunların ikisinin de adı Ergaş’tır. Küçük Ergaş, 1917’ye kadar otuz arkadaşı ile birlikte Rus hâkimiyetine karşı çıkarak yedi yıl boyunca bir çeteci olarak yaşamıştır. Kendi halkına zarar vermeyen samimi bir Müslümandır. 1913’te yakalanarak hapis cezasına çarptırılmış fakat kaçarak 1916 ayaklanmasına katılmıştır. 1917 yılında Hokand şehri meclisi tarafından polis şefi olarak atanmıştır. Taraftarları ile Hokand şehrinde büyük bir yenilgi almalarına rağmen ümidini yitirmemiştir ve mücadelesini sürdürmüştür. 27 Şubat 1918’de Baçir’de kızıl muhafızların ateşlerine hedef olarak şehit olmuştur.
Diğer Ergaş’ın da memleketi Baçir’dir ve kendisine büyük Ergaş adı verilmiştir. Bir din adamı olarak vaazlarına her defasında 20.000’den fazla Müslüman katılır. Ergaş, din kardeşlerini sürekli Ruslara karşı mücadeleye çağırmaktadır. Hokand’ın işgal edilmesinin ardından Ergaş da Baçir’e çekilmiş ve küçük Ergaş ile birlikte Ruslara karşı savaşmıştır. Küçük Ergaş şehit düştükten sonra kumandayı büyük Ergaş almış ve “Kor Başı” unvanına da sahip olmuştur. Ergaş, yapmış olduğu faaliyetler ile 1918 yılı Mart ayı sonlarına kadar Fergana vadisi halkının çoğunluğu tarafından tutulmuş ve sevilmiştir.
Hiç şüphe yok ki Fergana vadisi 1918 yılında iki karşıt taraf arasında en acımasız savaşların yaşanmış olduğu mekân olmuştur. Aynı yılın sonuna doğu Zerefşan vadisi de mücadelenin diğer bir merkezi konumuna gelmiştir. Özgürlük mücadelesinin üçüncü merkezi de Tecen vadisi idi. Dördüncü merkezi ise Amu Derya’nın sol tarafıdır. Burada “çöl kralı” olarak bilinen Hive Hanlığı’nın gayri resmi fakat gerçek hâkimi Cüneyd Han ile mücadele edilmiştir. Cüneyd Han’ın amacı Hive’yi Rus zulmünden kurtarmaktı ve devrimden sonraya kadar mücadelesini sürdürmüştü. 13 Aralık 1918’de 1600-1700 arası şehit vererek savaş meydanlarından çekilmiştir. Daha sonraki birkaç savaşı da kaybeden Cüneyd Han, S.S.C.B. ile bir barış anlaşması imzalamıştır.
Türkistan milli mücadelesi 1918’de olduğu gibi 1919’da da Rusya’yı çok zorlamıştır ancak Rusya, özgürlük mücadelecilerinin galibiyetini hayal bile etmek istememekteydiler. Sovyet idaresinin asıl hedefi ise “Sovyetler, komünizm, sosyalizm” gibi sloganlar ile Rus hükümranlığını yeniden tesis etmekti. Sovyetlerdeki iç savaş da sona erince (Kızıllar-beyazlar) artık güçlerini Türkistan bağımsızlık hareketine karşı sürdürülecek savaş için yoğunlaştırabilirlerdi.
13 Ağustos 1919 tarihinde Doğu cephesi kumandanı olan M. W. Frunze, Türkistan Cephesi kumandanı olmuştur. Türkistan Cephesi’nin ilk hedefi en kısa zaman içerisinde Ural ve Orenburg bölgelerini işgal etmek ve Türkistan seferini başlatmak üzere hazırlıkları tamamlamak idi. Bu amaç Frunze’nin 14 Ağustos 1919’daki emirnamesinde açıkça ifade edilmektedir: “Türkistan’daki askeri seferin hedefi, Türkistan’ın tamamını işgal etmek ve yerli halkın tamamını Sovyet otoritesine kazandırmak olmalıdır.” Buhara’nın fethi için ise 10.000 asker, 46 top, 229 makinalı tüfek, on tank, beş zırhlı araç ve on iki uçak devreye sokarak 2 Eylül 1920’de de Buhara kentini fethetmiştir. Kızıl bayraklar Buhara Emirliği’nde devrimin bir simgesi olarak nitelendirilmiştir. 1924 yılı Ekim ayına kadar Buhara’nın da Hive’nin de Sovyet devletine ilhakı tamamen gerçekleşmiş oluyordu. Sovyet idaresi Buhara’nın işgalinden sonra 100 tren vagonu dolu altın ve mücevheri Moskova’ya nakletmiştir. Bu durum bir savaş idaresi midir yoksa hırsızlık mıdır?
Türkistan mücadelesi Enver Paşa’nın basmacılara katılmasıyla daha da şiddetlenmiştir. I. Dünya Savaşının kaybedilmesiyle birlikte Enver Paşa ülkeyi terk etmiş, Berlin’e gitmiştir. Burada Rusya hükümetinin görevlisi olarak bulunan Karl Radek ile tanışmıştır. Bu kişi vasıtasıyla Enver Paşa Moskova ile irtibata geçmiştir ve İngilizler’e karşı Bolşeviklerle birlikte çalışma teklifi getirilmiştir. Bolşevikler aslında Enver Paşa’nın, Mustafa Kemal’in yerine geçerek Anadolu’daki milli mücadelenin başkanlığını yapmasını istemekteydiler. Fakat Enver Paşa’nın Anadolu’ya gitmesi fikri ülkede ikilik yaratıp bölünmeye yol açabileceğinden dolayı bu fikir zararlı bulunmuştur. Vatan, millet şahsi anlaşmazlıklardan dolayı zarar görebilecektir. Bundan dolayı Enver Paşa ülkeye dönmekten vazgeçmiştir. Enver Paşa, I. Dünya Savaşından beri Türkistan’a büyük bir ilgi duymaktadır. Osmanlı İmparatorluğu’nun idari kadrosu Türkistan özgürlük mücadelesine destek olma kararı almış olsa da savaşın kaybedilmesinden ötürü bu yardım gerçekleşememiştir.
Sovyetler ise Enver Paşa’yı önemli bir şahsiyet olarak kullanmak istemekteydiler. Çünkü Paşa’nın İslam ülkelerinde saygınlığı bulunmaktaydı. Enver Paşa’nın da Sovyetler’e duyduğu güven gittikçe zayıfladığı için Türkistan’a gitme kararı almıştı. Onun Buhara’daki mücadelesi kayda değer bir özellik arz etmektedir. 1922’ye kadar liderler ile birlikte Doğu Buhara’nın tamamını kurtarmaya muvaffak olmuştur. Onun isteği ise Türkistan’ı tamamen kurtarmaktır. Bunun için Zeki Velidi Togan’ın Enver Paşa’ya özgürlük mücadelesinden vazgeçip Afganistan’a gitme teklifini reddetmiştir.
1922 ortalarında mücadele şiddetlenmiş, Sovyet Rusya kıtaları umutsuz ve perişan bir durumda idiler. Enver Paşa’nın milli mücadele saflarına geçmesi Moskova’da şaşkınlık yaratmıştır. Onlar, Enver Paşa’nın askeri tecrübesinden değil manevi itibarından korkmaktaydılar. 1922 yılı Mayıs ayına kadar yoğun tedbirler almışlardı. Sovyet Rus askerlerinin sayısını arttırmak, silah ve yiyecek takviyesi için depolar kurmak, harekat planlarının gözden geçirilmesi, Enver Paşa’yı diğer gruplardan ayırmak için Türkistan’dan Afganistan’a geçiş yollarının denetimini arttırmak gibi…Ayrıca Enver Paşa ile uzlaşma yollarını da aramışlardır.. Hatta Buhara Halk Cumhuriyeti’nin bir kısmını ona vermek istediler. Ancak Enver Paşa, vatanın bir bölümünü değil, tüm Türkistan’ı kurtarmak ve bütün Türk topraklarında Sovyet hâkimiyetinin sona ermesini istiyordu.
Rus idaresi 30 Mart 1922’de Buhara’da basmacılara karşı yeni bir cephe kurmuş, Semerkand’ta özel tugaylar teşkil etmiş ve Buhara’ya gönderilmiştir. Enver Paşa da amacına ulaşmak için mücadele etmekte ve 19 Mayıs 1922’de Rus hükümetine bir memorandum göndererek 14 gün içinde Türkistan, Buhara ve Hive’den çıkılmasını istemektedir. Ancak 1922 yılı temmuz ayında mücadeleler şiddetlenmiş ve Enver Paşa 4 Ağustos’ta şehit düşmüştür.
Enver Paşa’nın Türkistan milli mücadelesinde aktif olarak savaş meydanlarında boy göstermesi Türkistan tarihinde de Türklük dünyasında da eşine rastlanmayan büyük bir hadisedir. 1934’e kadar devam eden Türkistan milli mücadelesine yeni ufuklar ve ümitler kazandıran Enver Paşa büyük bir meşale olmuştur. Doğu’daki Müslüman halklarının kurtuluşu için Bolşevik propagandasından etkilenen Enver Paşa, Moskova tarafından kendi şahsiyetinin istismar edildiğini fark edince Türkistan’ı Rusya’dan kurtarma görevini üstlenmiştir. Türkistan’da askeri malzemenin yetersizliğine rağmen mücahitlerin Ruslar’a karşı sürdürdükleri savaşta başkumandanlık görevini üstlenmesi Türkistan milli mücadelesi için büyük bir gurur vesilesi olmuştur.
Aybüke Güzay
Kaynak: Baymirza Hayit, “Basmacılar” Türkistan Milli Mücadele Tarihi 1917-1934, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 1997.

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir