KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Kuzey Kafkasya
  4. »
  5. Avraham Şumulyeviç:Moskova Neden Kafkasya’dan Çıkacak?

Avraham Şumulyeviç:Moskova Neden Kafkasya’dan Çıkacak?

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 10 dk okuma süresi
289 0

Rusya’nın Kafkasya’daki varlığı yavaş yavaş sona yaklaşıyor. Oysa Kafkasya’yı imparatorluk sınırlarına alması, bir asrı geçen kanlı savaşlar sonunda olmuştu.

Rusya’nın Kafkasya’daki varlığı yavaş yavaş sona yaklaşıyor. Oysa Kafkasya’yı imparatorluk sınırlarına alması, bir asrı geçen kanlı savaşlar sonunda olmuştu. Asırlık savaşların sonunda bunu başarmış, bu başarıyla beraber yenilgiye uğrayan Kafkasya’nın en büyük yerli halklarından olan Çerkesler tamamen tahrip edilerek, büyük çoğunluğu anavatanlarından çıkartılmış ve sınır dışına sürgün edilmişti. Yine bu dönemde Çerkeslerle birlikte diğer halklarda aynı şeylere maruz kalarak ülke sınırlarına göçe zorlandılar.

Tabi tüm bunlar yaşanırken Rusya’da süreçte ağır bedeller ödemişti. Bu bölgede görev alması için en seçkin askerler bölgeye gönderildi. Gelenlerin birçoğu savaşlar sırasında can verdi. Çokları yine yıllarca süren seferlerde evlerinden uzak Kafkasya’nın karları altında birçok güçlüğe katlandı. Tüm Rusya halkının bu bölgedeki savaşlar sebebiyle uzun bir süre savaş psikolojisiyle yaşaması bir yana, diğer taraftan bunun ekonomiye olan etkisi de korkunç düzeylerde olmuştu.

Aslında bu yıllarla beraber ve sonrasında bu güne kadar Kafkasya’nın fethi bir türlü tamamlanamadı. Gerek imparatorluk yıllarında gerek daha sonra Stalin, Yeltsin, Putin döneminde dahi Kafkasya’da ordunun en güçlü kısmı hazır tutuldu. Bu bölgede baştan beri soykırımlar, etnik temizlikler, katliamlar ve bölgede sürekli olarak aşırı güç kullanımı devam etti.

Rusya 1991 yılından sonra ise Güney Kafkasya’yı kaybetti ve bunun içinde az kan dökülmedi. Sovyet ordusunun Bakü ve Tiflis’te gerçekleştirdiği cinayetler, Azerbeycan- Ermenistan, Gürcistan- Osetya, yine Gürcistan- Abhazya ve Osetya- İnguşya arasında yaşanan kanlı savaşlar… Devamında, İslami yeraltı dünyasının kanlı eylemleri ve tüm bunların içinde Sovyetlerden beri gerek Rus istihbarat servisleri gerekse Rus ordusu önemli roller üstlendi. Yine bu saydıklarımıza Rus-Gürcü savaşı ve her iki Rus- Çeçen savaşını da eklememiz gerekir.

Ama tüm bunlara rağmen Kafkasya, eski deyimle Rusya’ya hiçbir zaman katılamadı. Ya da Putin döneminin deyimiyle Rusya’ya bir türlü entegre olamadı.

Kafkasya dediğimiz yer dünyanın en eski uygarlıklarının merkezidir. Ekonomik olarak kendine yeten önemli merkezlerden birisidir ve bu durumu bir kaç yüzyıldır devam etmektedir. Kafkasya’da öyle şehirler var ki kuruluşu iki bin yıl öncesine dayanmakta. Tüm bu zamanlarda Kafkasya bölgesi Moskova’nın desteği olmaksızın ekonomik olarak ayakta kalabilmişti. Ancak son zamanlarda bu bölgedeki ekonomik hayat ve düzen tahrip olarak, gerek bölgedeki çiftçilik, gerekse ekonominin gelir düzenini sağlayan unsurların hepsi yok olmaya başladı.

Bu yüzden, her yıl bölgedeki gençler, bölge dışında iş aramaya gidiyor. Ve son yıllarda istatiksel olarak çok büyük sayılarda insanın tarihi toprakları dışında büyük şehirlerde yaşamakta olduklarını görüyoruz.Güya bu durumu düzeltmek, bölge ekonomisini desteklemek adına her yıl bölgeye Moskova’dan milyarlar akıtılıyor. Bu paraların önemli bir kısmı bölgede hakim resmi yöneticilerin ceplerini dolduruyor, bunun içinde yine bu paralardan önemli bir kısmı Moskova’ya komisyon olarak geri dönüyor.

Bunlara örnek olarak mesela Çeçenistan’da bölge için harcanması gereken paraların yaklaşık %60’ının bu şekilde yok olduğu söyleniyor.

Bu sebeple Moskova yönetimi ‘’sübvansiyon’’ adı altında yolsuzluğu yaygın hale getirmekle kalmayıp, bölge de yerel üretim ve ticaret sektörünün de gelişmesine engel oluyor. Tabi ki bu yapılanlar federal bütçeye oldukça ağır yükler getiriyor, ancak bundan daha önemlisi tüm bu yük yüzünden bölgeye karşı nefreti geliştiriyor. Bu nedenle ülke çapında son yıllarda “Yeter bu Kafkasya’yı beslediğimiz” sloganı yaygınlaştı ve popüler hale geldi.

Bununla birlikte yine bu sloganı destekleyenlerce üretilen “Rusya Ruslarındır” sloganı da insanların mitinglerde dile getirdiği sloganlardan birisi. Ve bunun bir örneği olarak, bu görüşteki insanların 11 Aralık 2010 da Moskova’nın Menej meydanında düzenlediği mitinge yaklaşık 50 binin üzerinde insan katıldı.

Tüm bu sebeplerden dolayı Rusya ve Kafkasya bir ayrım noktasına gelmiş durumda. Bugün için Rusların büyük bir kısmı, Kafkasyalıları kendilerinden saymadıkları gibi onlarla aynı ülkenin vatandaşı olmayı da istemiyorlar.

Rusya toplumlarının sosyal normlarına ve kültürel kodlarına bakıldığında, Kafkasyalılar’ın artık Ruslar’dan farklı mental değerleri olduğu görülebilir. Ve aynı çatı altında, aynı şeyleri hissederek, aynı şeyleri paylaşan, ortak değerleri olan, birlikte olan bir toplumdan çok uzaklaşmış oldukları aşikardır.

Bu yüzden Rusya sakinleri Kafkasya bölgesini kendi devletlerinin bir parçası olarak içlerine sindirememekte, aynı şekilde Kafkasya halkı da kendilerini Rusya’nın bir parçası olarak görmemektedir. Bu gün için Kafkasya bölgesi Rusyalılar için ülkelerinin bir bölgesi olsada tehlikeli bir bölgesi şeklinde algılanıyor.

Kremlin yönetimi için Kafkasyalılar tamamen yabancıdır. Aynı şekilde bölge yöneticileri de Moskova’dan uzaktır. Tabi ki merkezdeki sorunların krizlerin aynısı bu bölgelerde de yaşanıyor, ancak bu tür sorunlar doğal olarak Moskova’da yerel yönetimlerde ve bölgede olduğu gibi yıkıcı olmuyor.

Ayrıca bunlara ek olarak, bölgede Sovyetler birliğinin dağılmasından itibaren halen daha bölgede yer yer partizan savaşı devam ediyor. Moskova yönetimince sürekli olarak güvenlik desteği verilse bile başka bölgelerde olduğu gibi sabotajlar ve terör eylemleri olabiliyor.

Moskova yönetimi, bölgede yaşananlara karşı aldığı tedbirler ve olaylara hakimiyet açısından oldukça yetersiz kalıyor. Mokova’da ki yönetim içinde görev alanlar bölgeden çok uzak ve bölgedeki sorunlar konusuna da yabancı kalıyorlar.

Rusya gerçekten bir Federasyon devleti olsaydı bu konular, bu sorunlar bölgede alınacak kararlar doğrultusunda, bölgenin kendi yetkileri doğrultusunda verdiği güç ve kendine güvenle belki daha kolay çözülebilecekti. Ancak merkeziyetçilik anlayışının gittikçe artması yüzünden bu bölgelerdeki sorunların neler olduğu ve bölgelerdeki psikoloji merkezden anlaşılamıyor. Böyle olunca da merkez bölgeden gittikçe uzaklaşıyor.

Sovyetler Birliği dönemi sonrasında bölge, merkez için koloni sömürge bölgesi durumunda kalmıştı. Ancak sömürgeler her zaman merkeze para pompalayan bir rol üstlenmeyebiliyor ,bazen de gerekli düzen doğru şekilde oluşturulmaz ise bu gün yaşandığı gibi merkezi yönetim için masraf ve zarar bölgesi durumuna geliyor.

Evet Fransa’nın da İngiltere’nin de sömürgeleri olan bölgelerle merkezi ilişkileri olmuştu ama bu ilişkiler politik bağlamda merkeze bağlı, ekonomik olarak da bölgenin bağımsız olması sistemini içeren bir düzen oluşturmuşlardı. Bu tür benzer sorunlar tüm imparatorluklarda yaşanmıştı.

Son on yılda Kuzey Kafkasya bölgesi bu bahsettiğimiz koloni hayatında yaşamaktadır. Ki bu yaşanan koloni sistemi bugünkü 21. yy da ki temsili sistemde değil, hala 19. Ya da 20. yy ın ilk bölümünde olduğu gibidir.

Bu yüzden başka ülkelerde de, 20. yy da yaşandığı gibi bu şekilde ilişkileri olan kolonilerin merkezden ayrılması süreçlerinin yaşanılması kaçınılmaz olacak.

Son olarak, Kuzey Kafkasya’da bugün merkezin Kafkasya’da ki toplumsal ve ekonomik hayatı kontrolü tamamen bitmiş durumda. Merkezin 200 yıllık bölgeye hakimiyeti doğal olarak sona eriyor. Bu ayrılışın nasıl olacağı, hangi şekilde olacağı konusunun ayrıca değerlendirilmesi gerekiyor.

Kaynak: http://afterempire.info/2016/12/09/kavkaz/

Çeviri : Кушу Ф.

Cherkessia.net, 12 Aralık 2016

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir