KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. İran
  4. »
  5. AHVAZ ve İSYAN

AHVAZ ve İSYAN

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 6 dk okuma süresi
355 0

İran’ın Huzistan eyaletinde bulunan Ahvaz kentinden son birkaç gündür halk sokaklara inerek hükümeti protesto etmektedir. Protestoların sebebi ise bölgede meydana gelen kum fırtınaları, hava kirliliği ve bunun sonucunda bölgeye elektrik ve suyun verilememesidir. Başlıkta dile getirdiğimiz isyan tabiri ne kadar doğrudur bilemem ama Ahvaz sokaklarında protestolar şiddetlenmiştir. Halk devrim muhafızları ile çatışmış, bir genç başından vurulmuştur. Devrim muhafızları artık sokaktaki her türlü protestoya sert bir şekilde müdahale edeceklerini dile getirmiştir. Halk ise Devrim muhafızları karargâhına saldırıda bulunmuştur. Bu olaydan sonra İran hükümeti Ahvaz sokaklarındaki her türlü protesto hareketlerinin yasaklandığını ilan etmiştir. Olayların bu noktaya gelmesinin ardından bazı gruplar sosyal medya üzerinden halkı sokağa çağırarak yönetimi istifaya çağırmıştır. Bölgedeki protestolara İran Türkleri de kayıtsız kalmayarak “Pers ırkçılığına karşı İranlı Arapların yanındayız” diyerek destek vermiştir.
İran’da son süreçte bu tarz sokak olayları görülürken bunları sağlıklı bir biçimde takip etmek gerçekten güç bir durumdur. Basın buradaki bu muhalif hareketlere yer vermezken, bu olayları muhalif yerlerden ya da bölgedeki aktivistlerin hesapları üzerinden takip edebilmekteyiz. Buda olayların sağlıklı bir biçimde değerlendirilmesini zorlaştırmaktadır.
Fakat Ahvaz Bölgesi bu tarz sokak olaylarına çok müsait bir bölgedir. Bölgede 5 milyondan fazla Sünni Arap bulunmaktadır. 1925 Pehlevi döneminden itibaren tek tip insan yetiştirmeye çalışan Pers Irkçı yönetimi, bölgedeki Arap unsurları asimilasyon politikasına girişmiştir. Bu asimilasyon politikası 1979 İslam Devrimi’nden sonrada devam etmiştir.
Bölgedeki tarım çiftliklerine Farisi kökenli insanlar yerleştirilmiş, yeni doğan çocuklara Farsça isim verilmemesi halinde kimlik kartı verilmemiştir. Arapça eğitim yasaklanmıştır. Buda bölgede Arap kültürünü, geleneklerini topyekûn silmeye yönelik bir isteğin olduğunu göstermiş, asimilasyon politikasının devam ettiğini kanıtlamıştır. Bölgede okullaşma sınırlı tutulmuş, halk arasında cehalet artmıştır.
Ayrıca Arapların parti kurmaları, Sivil toplum örgütü kurmaları rejim ve anayasal sistemle yasaklı hale getirilmiştir. Arapların İran parlamentosunda temsil edilmesinin önüne geçilmiştir. Böylece İran’da siyasi Arap hareketinin önüne geçmiştir. Bölgede halk arasında ortaya çıkan aktivsitler hükümet ya da destekçileri tarafından Vahhabi, Baasçı, yabancı ajan olarak suçlanmış ve bertaraf edilmeye çalışılmıştır. Bölgedeki durum yıllarca bu şekildeyken İran’ın baskıcı ve sansürcü basını yüzünden olaylar kamuoyuna duyurulmamıştır.
Fakat bölgedeki en önemli mesele işsizliktir. Bölgede birçok gaz, petrol, petrokimya tesisleri ve geniş tarım arazileri bulunurken buranın gelirleri Fars kökenli kişilere aktarılmış bölge halkının yarısı işsizlikle mücadele etmiştir. Halk arasında refah düzeyi düşük kalmış ve İran rejimi bölgedeki Arap nüfusu ikinci sınıf insan pozisyonuna düşürmüştür.
Bölgede hal böyle olurken en ufak bir protesto hareketi özgürlük hareketine dönüşebilmiştir. Zira biz bu durumu 2015 yılında İran temsilcisi Fooled Huzistan ile Suudi Arabistan temsilcisi Al- Hilal arasında oynanan futbol maçında görmekteyiz. Maç sonunda halk arasında ayaklanma çıkmış, özgürlük naraları atılmış ve bir genç hayatını kaybetmiştir.
Bölgede yeni bir protesto hareketi olayların şiddetlenmesi, bölge halkının kendisini ikinci sınıf halk olarak görmesi yeni bir isyan hareketine yol açabilir. Bununla birlikte Suudi Arabistan ile İran arasındaki gerginliği de göz önünde bulundurursak, Suudi Arabistan’ın İran istihbaratını aşması sonucunda bölgedeki olayları kaşımasına neden olabilir. Bu durumda İran’ı zora sokabilir. Bölgenin kan gölü haline gelmesi Türkiye ve çeşitli bölgelerde sürekli canlı bombaların patlarken İran’da tek bir kurşunun bile patlamaması enterasandır. Bu bağlamda bölgede aktif bir rol alan İran’ın önünün kesilmesi için dış unsurların bu durumu kullanma ihtimali göz önünde bulundurulabilir. Daha önceki durumlarda bölgedeki harekete kayıtsız kalan dış unsurlar bölgenin siyasi konjönktürü düşünüldüğünde bu sefer kayıtsız kalmayabilir.
Öte yandan Mayıs ayında gerçekleşecek seçimlerde bölge halkının olaylara tepki göstereceği de göz önünde tutulabilir. Fakat İran’daki Pers ideolojisi göz önünde bulundurulduğunda bölge halkı tercihini yeniden Ruhani kanadından kullanmak zorunda kalacaktır. Zira muhafazakar kesimin iktidara gelmesi bölge halkı açısından daha çok baskı altında kalmasına neden olacaktır. Bu yüzden bu baskıyı göz önünde tutan halk oyunu Ruhani’den yana kullanmak zorunda kalacaktır. Zira bir Türk atasözünde olduğu gibi bölge halkına ölümü gösterip sıtmaya razı etmiş olacaklardır.

Ali ŞAHİN
KAFKASSAM BÖLGE ÇALIŞMALARI UZMANI

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir