KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Rusya
  4. »
  5. Afrika’da Türk Rus stratejik işbirliği

Afrika’da Türk Rus stratejik işbirliği

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 14 dk okuma süresi
400 0

Bilindiği gibi,son on yıl içinde dünyanın en hızlı büyüyen on ekonomisinden altısı Afrika’da bulunmaktadır. Dünya Bankası verilerine göre, son beş yılda Kıta’da petrol gelirlerine dayalı olmayan yıllık ortalama büyüme oranı % 5.4’dür. Afrika ülkelerine yönelik doğrudan yabancı yatırımlar son 10 yılda beş kat artmıştır.

Öte yandan kıtanın bir çok bölgesinde doğal gaz ve petrol rezervleri keşfedilmiş,bunun sonucunda kıtaya büyük ölçekli dış yatırımlar yapılmıştır. Bu anlamda kıtanın hızla zenginleştiği,dünya piyasaları için ciddi bir pazar haline gelmeye başladığı gözlemlenmektedir. Afrika’nın zengin doğal kaynakları gözönünde tutulduğu taktirde artan ilginin nedeni kolaylıkla anlaşılabilir.

Kıtaya Avrupa Müdahalesi-Berlin’in ‘Afrika için Marshall planı’

Bilindiği gibi son yıllarda Berlin’in sahra altı Afrika’sı ilgisi artmaktadır. Bu konu ile ilgili olarak,Almanya yeni bir ‘yardım’ programı başlatma kararı almıştır.Hatırlanacağı gibi,Alman Federal Ekonomik işbirliği ve Kalkınma bakanı Gerd Müller,19 Ocakta Berlin’de “Afrika için yeni Marshall planı” (“Marshall Plan with Africa” (Eckpunkte für einen Marshallplan mit Afrika) )sunumunu yapmıştır.Alman bakan programın amacını,Almanya’nın Avrupa’ya mülteci akınını durdurmak için kıtaya yapacağı yardım ve yatırım programı olarak tanımlamıştır. Müller’e göre Almanya bazı yardım ve yatırımlarda bulunursa Afrika kalkınacak herkes Avrupa’ya kaçak yoldan girme hayalinden vazgeçecekti.

Bu sunumda Müller,Almanya’da kayıtlı 400.000 firma bulunduğunu, bunlardan sadece 1000 tane gibi çok az bir kısmının Afrika’da faaliyet göstermesinin Berlin için yetersiz olduğunu söylemiştir.Bakan,bu rakamın arttırılması gerektiğini, bunun içinde bu ülkelerde yatırım ortamının iyileştirilmesi,insan hakları,yolsuzluk,hukukun tesisi gibi sorunların düzene koyulması gerektiğini belirtmiş,Berlin’in bu konularda yardıma hazır olduğunu eklemeyi unutmamıştır. Müller,iyiniyet ve yardım projesi olarak tanımladığı ‘Afrika için Marshall planı’nın amaçlarından bahsederken ;”Afrika’yı,Çinlilere,Ruslara ve Türklere teslim edemeyiz !” demeyi ihmal etmemiştir.Bu söylem,Berlin’in , Afrikalıların seçimlerine saygı ilkesini ve Alman demokrasi anlayışını açıkça göstermektedir.

Aslına bakılırsa Afrikalı mülteciler Avrupa’da birinci dereceden sorun teşkil etmemektedir.Hatırlanacağı gibi,Avrupaya son büyük mülteci akınında en büyük grubu Suriyeliler,ardından Iraklılar onun ardından Afganlar oluşturmuştu.

Türkiye ile mülteci sorununu çözebilme imkanı varken,mültecilere birkaç milyar euro ödememek için konuyu uluslararası krize çeviren Berlin yönetiminin Afrika konusundaki asıl amacını bakan Müller açıkça belirtmiştir. Peki Müller neden özellikle Çinller,Ruslar ve Türkler kavramını kullanmıştır? Bu ülkelerin Almanya’nın bölgedeki çıkarlarını riske sokma potansiyeli varmıdır?

Müller’in rakip olarak nitelediği,Çin,Rusya ve Türkiye’nin bu kıtadaki mevcut konumlarından bahsedecek olursak,bu sorulara mantıklı cevaplar verebiliriz

Çin

Bilindiği gibi Çin Halk Cumhuriyeti’nin birkaç yıl içerisinde kıtadaki toplam yatırımı 100 milyar doları aşmıştır.Yıllık ortalama %5-6 büyüme hedefini yakalamak zorunda olan Pekin yönetimi için bu kıtadaki ekonomik kalkıma kendi ekonomisini etkileyen dış faktörlerin başında gelmektedir.

BRICS üyesi olmasına rağmen Çin, Afrika’daki yatırım finansmanını BRİCS oluşumundan bağımsız,tamamen kendi bütçesinden karşılamaktadır.Bu bağlamda bugün itibarı ile Çin kıtadaki en büyük yatırımcı yabancı ülke konumundadır.

Ancak Pekin’in kıtaya ilgisi sadece ticaretle sınırlı değildir. Çin’in sahra altı Afrika’sında ,petrol doğal gaz maden yatırımlarından hariç devasa tren yolu projeleri, liman gibi stratejik yatırımları söz konusudur.

Çin’in Afrika’ya ihraç ürünleri,çeşitli araç gereçten,makineler,gıdadan tekstile kadar binlerce kalemi bulmaktadır.Ayrıca Çin çok ciddi müteahhit ülke olması nedeni ile Türkiye’nin bu kıtadaki en büyük rakibidir.Bu noktadan bakıldığında, Çin ve Rusya’nın Türkiye açısından konumları farklılaşmaktadır.

Bununla beraber Pekin yönetimi ,kıtadaki ilk askeri üssünü Cibuti’de hizmete sokmuş,geçtiğimiz günlerde askeri kapasitesini beş kat arttrma kararı almıştır.Bu kıtadaki Çin askeri varlığının Cibuti ile sınırlı kalmayacağı öngörülmektedir.

Buradan bakıldığında Pekin’in bütün oyunculardan bağımsız,tamamen kendi çıkarları doğrultusunda hareket ettiği söylenebilir.Daha açık bir tabirle Pekin yönetimi Afrika operasyonunda yalnız hareket etmektedir.

Rusya

Bilindiği gibi Rusya’nın Afrika kıtasına ihracatında geleneksel olarak silah satışları birinci kalemi oluşturmaktadır.Hatırlanacağı gibi,Sovyet döneminin son 30 yılında Afrika kıtasına yapılan tüm silah satışlarının %40 ‘ını Moskova yönetimi sağlamıştır.Bugün aynı şekilde Afrika kıtasına en fazla silah ihracat hacmi olan ülke Rusya federasyonudur.

Bununla birlikte, yakın dönemde Rusya’nın kıtaya ikinci büyük ihraç kaleminin nükleer santral satışları olması beklenmektedir. Rus devlet firması ROSATOM ,Güney Afrika cumhuriyeti,Mısır,Gana ile nükleer santral satışı için prensip anlaşmaları imzalanmış,projelerin finansmanı konularıyla ilgili detaylar üzerinde çalışılmaktadır.

Öte yandan dünya enerji piyasasında hatırı sayılır yer tutan Rusya’nın kıtadaki doğalgaz petrol çıkarma konularına yakın ilgisi bulunmaktadır.Afrika’nın birçok ülkesinde Rus enerji ve madencilik firmalarına rastlamak mümkündür. Rusya’nın kıtaya ihracatınının büyük bölümünü buğday,un,madeni yağlar,metaller ayçiçekyağı satışı oluşturmaktadır.Kolaylıkla anlaşılacağı gibi bu ürünlerin çoğu Türkiye’nin Rusya’dan ithal ettiği ürünlerden oluşmaktadır.

Kremlin’in Afrikadaki askeri hareketliliği artıyor

Moskova’nın Libya’da general Halife Hafter’e verdiği destek ,Rusların bu ülkedeki gelecek planlarını anlamamız için önemlidir.Kremlin’in kendi güdümünde yeni bir Başar Esad yaratma çabasında olduğu gözlerden kaçmamaktadır. Moskova bu ülkede muhtemelen yakın dönemde terörle mücadelede etkin rol oynamaya başlayacaktır..Öte yandan Moskova’nın Libya’dan resmen deniz üssü talebinde bulunduğu bilinmektedir.

Kuzey Afrika’daki diğer önemli güç Mısır’ın Rusya federasyonuna karşı askeri-stratejik yönelimleri söz konusudur.Kahire yönetimi Moskova’nın kuzey Afrikada askeri anlamda etkinleşmesi stratejisini desteklemektedir.Ayrıca Kremlin’in Mısır’danda deniz üssü talebi bulunmaktadır. T

Tüm bu gelişmelere paralel,dönemde Rusya Cibuti’den resmen deniz üssü talebinde bulunmuştur.

Ayrıca, Rus donanmasının doğu Afrika’da deniz üssü arayışlarını sürmektedir.Stratejik konumu ve çok büyük doğalgaz kaynakları nedeniyle Mozambik bu anlamda Moskova’nın ilgisinin merkezindedir.Özellikle iktidardaki FRELİMO hareketinin Moskova’nın desteği ile ülkenin bağımsızlığını kazandığı önemli bir detaydır.Buradan bakıldığında FRELİMO-Kremlin arasında 40 yıllık bir işbirliğinden söz edilmektedir dolayısıyla Rus donanmasını yakında doğu Afrika sularında görmemiz söz konusu olabilir.

Moskova’nın askeri hamleleri bunlarla sınırlı değildir.Rusya Federasyonu’nun yakın dönemde Svaziland,Kongo,Nijer,Angola,Uganda ile askeri işbirliği antlaşmaları imzaladığı unutulmamalıdır.Geçtiğimiz hafta Nijer, teörle mücadele konusunda Ruslardan resmen yardım istemiştir.

Ayrıca Zuma hükümetine paralel Moskova’nın Güney Afrika Cumhuriyetinde etki alanı oldukça arttırdığını eklemek ,Moskova stratejisini anlamamız için faydalı olacaktır.

Türkiye

Bilindiği gibi Türkiye Afrika kıtasına çok geç bir dönemde girmesine rağmen ‘Afrika açılımı’programı sayesinde etki alanını genişletebilmiş,bu program hedeflerine ulaşılabilmiştir. Türkiye’nin kıtadaki yabancı büyük güçlerin yegane farkı Müslüman kimliği ve eski bir imparatorluk olmasına rağmen koloni kurmamış olmasıdır.Geç kalınmış olma sorununa rağmen,Ankara yönetiminin pragmaik yaklaşımı sonucu kıtada iyi ilişkiler tesis edilebilmiş,şimdi ise bu ilişkiler ortaklık mantığı ile ilerletilmeye çalışılmaktadır.

Türkiye Afrika’ya hazır gıdadan,tekstile,sanayi tesislerinden,makinelere ,hazır tüketim malzemelerine kadar çeşitli ürünler ihraç etmektedir.Ayrıca Türk yatırımcıların bölgede çimento ve demir çelik fabrikaları gibi büyük ölçekli sanayi yatırımları bulunmaktadır. Bununla beraber Türkiye kıtadaki en önemli müteahit ülkelerden biridir.Türk yatırımcı ve müteahitler özellikle havaalanı,liman,otoyol,sanayi tesisleri ve özellikle demiryolu inşaatları ile ilgilenmektedir.

Ankara’nın bölgede üstlendiği başka bi rol ise tekfirci-selefi terör örgütleri ile mücadeledir.Bu mücadelenin bir kaç ayağı bulunmaktadır.Bunlar, askeri mücadele,sosyal destek ve dini eğitim faaliyetleridir.

Askeri anlamda, Türkiye Somali’de ilk askeri üssünü kurmuş ve eş-Şebab terör örgütüne karşı Somali ordusuna eğitim vermektedir.Bu askeri eğitim faaliyetlerinin SAHEL ülkerindede yapılması söz konusu olabilir.

Sosyal boyut ise TİKA vasıtasıyla,yardım faaliyetlerinden eğitime,meslek edindirme kurslarından Türk yatırımlarına kadar bir program dahilinde sürdürülmektedir.

Dini eğitim konusunda ise Diyanet işleri başkanlığının,Afrika ülkelerinde teröre karşı çok ciddi dini eğitim çalışmaları bulunmaktadır.

Almanlar Afrika’yı Çinliler,Ruslar ve Türklerden kurtarabilecekmi?

Buradan bakıldığında zaten Gerd Müller çok kaba bir şekilde,Avrupalı eski koloniyel güçlerin ‘Afrikayı Türklere Ruslara ve Çinlilere bırakma’ niyetleri olmadığını zaten açıkça söylemiştir. Dolayısıyla bu mücadeleyi sürdüreceklerdir. Berlin,Afrika ile geçmişten gelen bağlarını,Avrupa birliği kartını oynayarak bölgedeki etkinliğini arttırmayı sürdürecektir.

Öte yandan,Pekin’in bölge ile ilgili planlarında ,Afrika dışı büyük güçlerle stratejik işbirliği düşüncesi bulunmamaktadır.Çin’in bölgedeki hedeflerine ulaşmak için ne stratejik nede finans alanında ne Türkiye’ye nede Rusya’ya ihtiyacı bulunmamaktadır. Çinliler bu iki ülkeyi rakip olarak algılamaktadır.

Bu parametreler ışığında, Çin’in zaten başarı ile yürüyen programınında değişiklik beklenmemelidir.

Afrika’da Rusya ve Türkiye’nin ortak hareket etmesi mümkünmü?

Bu bölgede birbirine rakip olmayan iki güç Rusya ve Türkiye’nin pragmatik işbirliği,hem Afrika için hemde her iki ülke için iyi sonuçlar verebilir.

Afrika’ya İhracat konusunda zaten ayrı sektörler ve ürünler söz konusu olduğu için Türk ve Rus firmalar için sorun çıkmayacaktır.Aksine iki ülke firmaları arasında işbirlikleri söz konusu olabilecektir.

Ankara buna paralel,Türk etkisinin zayıf olduğu bazı Afrika ülkelerine Rus ortaklığı ile girebilme olanağına kavuşacaktır. Ankara ,Rusya’nın zayıf olduğu Müslüman Afrika ülkelerinde Moskova’nın bu ülkelere girişini sağlamada yardımcı olabilir.

Bütün bu stratejik adımlar kurulacak ‘ortak yatırım fonu’ ile yönetilebilir.Bilindiği gibi cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son Moskova ziyareti sonrasında iki ülke arasında bir milyar dolar bütçe ile böyle bir fon kurulmuştu.Aynı şekilde bu fonun on katı büyüklüğünde bir fon sadece Afrika için oluşturulabilir.Öte yandan,bu fon bazı yardım ve eğitim faaliyetlerine katkıda bulunabilir.Bu fona bir çok Türk ve Rus firması destek sağlayacaktır.

Bu finansman ile özellikle demir yolu ve liman gibi stratejik yatırımlar finanse edilebilir. Türk-Rus stratejik işbirliğinin ilk denemeleri kara kıtada yapılabilir.Zaten bölgede birbirine rakip olmayan iki büyük güç hem Afrika’nın hemde kendilerinin kazanmalarını sağlayabilir.En önemlisi, böyle bir işbirliği bölgesel kalkınma ve güvelik konularına son derece faydalı olacaktır.

Engin ÖZER

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir